‘MEFAKO’ ŞEMSETTİN ÇEVİK

KUBE Nurhan Fidan
22 Ağustos 2008

Kendisi benim tanıdığım ve sıradan görünen en şahane Adigelerden birisidir. On üç yaşından itibaren hayatımızda olan Şemsi bey o dönemlerde nasılsa şimdide öyledir. Yalova-Altınova’daki Adige köylerinden Karaderelidir. (Pışjhable) Oldukça sıradan bir dağ köyü olan burayı tanımayan birine öylesine güzel anlatır ki, orayı bir an önce gidip görmek istersiniz.

Seksenli senelerde İstanbul-Kartal’da ancak hallice bir Kafkas Derneği’nin yapabileceği Adige örgütlenmesini neredeyse tek başına yapmıştır. Yalova’daki Çerkes köylerinden gelen ve çoğunluğu Kartal ve civarında toplanmış olan Adige ailelerinin Çerkes kültürü etrafında görüşmelerini disiplinli olarak ilk o başlatmıştır. Kendi evinde periyodik aralıklarla ‘zexes’ler düzenler, gelmeyenleri gidip evlerinden alır ve bu evinden işine-işinden evine giden sıradan insanlara ‘Adige’ olduklarını hatırlatırdı.

İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nde (İKKD) bir dönem yaptığı başkanlık sırasında tüm bu kişileri derneğe üye yapmış, çoğu köy kökenli bu insanları Çerkes olmanın ‘fikri’ taraflarıyla da tanıştırmıştır. O dönem bizleri bıkmadan usanmadan derneğe götürüp folklorik, teatral her türlü aktiviteye katılmamızı sağlardı. Bu durumu bir sosyal sorumluluk projesi gibi disiplinle yapardı. Bazı zamanlar kendisini zorlayan belki de üzen türlü çocukluklarımıza sabırla katlanır, aklı başında bir yetişkin olduğumuz da tatlı serzenişlerle bunların hesabını soracağını söylerdi. Fakat ne gam, tüm bu ergenlik kaprislerimiz ve üzerine vazife saydığımız türlü isteklerimiz azalacağına daha da çoğalırdı. Şimdi düşünüyorum da o zamanlar oturtmaya çalıştığı iş hayatı, geniş ailesinin sorumluluğu ve durumdan vazife çıkararak üzerine aldığı hangi yükleri sırtlamıştı kim bilir?

Bugün ise İKKD’nde türlü aktivitelere katılan güzel kızları, değerli eşi Nezihe hanım ve kendisini her görüşte mutlu olan bizler, onsuz bir İstanbul Çerkes camiası düşünemeyiz bile. O her toplantının, organizasyonun aranılan ve güven veren yüzüdür. Şemsi bey hayatındaki kimseyi şaşırtmaz, olumsuz bir sürpriz yapmaz, derdiniz varsa çare bulur ve tüm bunları kendisi ve muhatabı dışında kimseler bilmez. İş yapmaktan ziyade konuşmanın prim yaptığı kimi zamanlar ise sessizce dinler, onun için aslolan şey pratikte yapılanlardır. İnsanlara dokunabilmenin, gerçek hayattaki dayanışmanın değerli olduğunu düşünür, sadece düşünmekle de kalmaz pratikte de böyledir.

Kimilerinin aksine hayatında söyledikleri ve yaptıkları çelişmeyen, gücünü sade ve doğru hayatından alan, trendlerle işi olmayıp ‘xabze’yi hayatın her yanına yerleştirmeye çalışan ender insanlardan biridir. Sadece bu haliyle bile saygın ve değerli olmayı hak eder. Bir keresinde ‘Şemsi ağabey böyle olmaktan hiç yorulmuyor musun’ diye sorduğumda ‘hayır esasında böyle olmayanlar beni üzüyor’ deyip beni gülümsetmişti.

Sadece toplumsal tarafıyla değil, şahsi hayatıyla da tam bir Adige’dir. Örnek bir Çerkes ailesinin sözü dinlenen, işaret ettiği taraf kabul gören, gittiği yer doğrudur diye bilinen ‘thamade’sidir. Günümüzde çekirdek aile için dahi başarı sayılabilecek bu saygın ve etkili olma hali, onun etrafındaki üçüncü şahıslar içinde geçerlidir. Hayatında olup da kendisiyle ilgili olumsuz bir fikri olan birisi sanırım ki yoktur.

Bütün bunları niye mi anlattım. Bir ay kadar önce çok sevdiği ‘pışjhable’ köyünde yeğeninin sünnet seremonisinde keyifle ‘pşnı’ çalan, Adige kültürünün bu mütevazı şövalyesinin etrafına yaydığı güven ve ışığı bir kez daha gördüm ve biliyorum ki, Şemsi beyin hayatına dokunduğu herkes, Adige olmanın hayatın içinde sadece folklorik bir detay değil, ete kemiğe bürünmüş yaşayan bir kültür olarak da var olduğunu görebilir.

Yüreğine ve emeğine sağlık Şemsi ağabey…