”MAYKOP’UN YOLLARI”NA YANIT

Kuban Paul Seauhmann
22.10.2008

Sevgili Shamis, CC’nın en önemli yazarlarından. En azından ben öyle görüyorum. Dünyaya bakış açısı ve değerlendirmeleri birçok okuyucuya olduğu gibi bana da ışık tutuyor. Bu nedenle yazdıklarını da önemsiyorum.

”Maykop’un Yolları” başlıklı iki yazısını da dikkatle okudum. Sorduğu soruların yanıtlarını yazarlarımız ve katılımcılarımızın bir arada olduğu bir toplantıda vermeyi daha çok isterdim ancak bu koşullarda olanaksız görünüyor. Bu nedenle yazarak yanıt vermek zorunda kaldım.

Ekonomi…

Biz Çerkeslerin en önemli sorunlarında biri para…

Sevgili Shamis’in CC’ya ilişkin eleştirilerinin tek yanıtı var para…

Forum diyoruz. Para yok forumu açamıyoruz.

Anavatandan ve dünyadan sıcak haberleri anında servis edelim diyoruz. Karşımıza parasızlık çıkıyor. Sevgili thamademiz HAPİ Cevdet onca çevirisinin yanında ara sıra da haber çevirisi yapmıyor değil. Ancak yeterli değil elbette. Her şeyi de bir insandan beklemek biraz haksızlık olarak düşünüyorum.

Bir kitap projesi hazırladık. Kıyamet koptu. Hadi CC yazarları küçümsendi onu anladık, kitaplarını kendimiz çıkarmak için para arıyoruz. Peki NALBİY KUYOKO’nun nesini beğenmedi bu anlı-şanlı Çerkes toplumu? Kitabını basmak için 3 Kuruş’u toplayamadık.

CC yazarları ve katılımcıları Maykop’ta toplanacak… Para yok… Yazar ve katılımcılarımızdan özür diliyorum. Ancak bunu yazmak zorundaydım. En azında tarihe not düşsün. Belki gelecekte torunlarımızın torunları bu yazıyı okursa ”yahu yazık dedelerimize, parasızlıktan Maykop’a bile gidememişler” diyecekler. Elbette kafaları da karışacak. Tarihi anlı-şanlı, Ruslara kök söktürmüş bir milletin çocukları 800 Dolar bulup anavatana gidememiş. Şimdi spekülasyon olmasın; kişi başı 800 Dolar.

Unutmadan yazayım. CC yazar ve katılımcıları ”hem ziyaret hem ticaret” için Maykop’a gitmeyeceklerdi. Sevgili Shamis belki espri olsun diye yazdı. Ancak yanlış anlaşılabilir diye not düşeyim: Oraya bir dizi toplantı için gidilecekti. Ziyaret ve ticaret yönü yoktu.

CC’yı günde ortalama 10-12 bin kişi okuyor. Bu çok ama çok önemli bir rakam. Peki daha profesyonelce olsa daha mı çok kişi okur? Sanmıyorum. Belki 15 bin olur. O kadar. Ancak bu kadar insan okuyorsa mutlaka bizim daha da özenli çalışmamamız gerekiyor. Daha fazla değil. Çünkü zaten herkes tüm gücüyle çalışıyor.

CC’yı bulunduğu konumdan daha yüksek bir konuma koymak hepimizi yanıltır. CC sonuç olarak gönüllü insanların bir araya gelip emek verdikleri bir internet sitesi. Resmi hiçbir yanı yok. Dolayısıyla ”Çerkesleri toparlama” gibi bir misyonu olamaz. Olmamalı. Bu, Kaf-Fed, Bir-Kaf gibi dernek üstü kurumlarımızın görevi.

Bir iletişim ve haber organının örgütlenme aracı olması pek olanaklı değil.

Sevgili Schamis’in ”Ancak CC, hala ulusal platformda yer alması gereken unsurlarımızı kucaklamıyor ve belli bir kesimin iletişim ve düşünce platformu görüntüsü veriyor.” tümcesine katılmıyorum. Ulusal platformda yer alması gereken unsurları kucaklayamadık. Bunun nedeninin CC olduğunu sanmıyorum. Çünkü yayına başladığımız ilk günden bu güne CC prensiplerine uyan her kişi ve kuruma kapılar sonuna kadar açık oldu. Hala da açık. Prensipler olmadan da yayın yapılamayacağını herkes kabul ediyordur sanıyorum.

CC’nın en önemli prensibi savaş karşıtı olmasıdır. Dolayısıyla bu prensibi ”duruma” göre değişmez. Savaşın, hangi amaçla olursa olsun insanlık suçu olduğuna inanır.

CC ilk yayına başladığında amacımız şuydu: ”Circassian” sözcüğü sabit kalsın sonuna diaspora ülkeleri eklensin. Yani ”CircassianCanada”, ”CircassianTurkey”, ”CircassianJordan”, ”CircassianIsrael” vb. gibi. Sonra bunların tümü tek çatı altında toplanması ve dünyadaki Çerkeslerin kendi dillerinde CC prensipleri doğrultusunda bilgi sahibi olması düşüncesindeydik. Ancak olmadı. Beceremedik.

Şimdi tüm dünyada bu site ”CircassianCanada” olarak biliniyor. Yani isim markalaştı. Bu ismi değiştirmek yarardan çok zarar verir. Çünkü arama motorlarında bu isimle belgeler yayınlanıyor. Ancak ikinci bir isim de olabilir. Yani zamana yayarak iki isimle devam edilebilir. Süreç içinde de yeni isme devam edilebilir.

Yayın politikası ve safımız konusunu çok anlayamadım. CC’nın zaten bir yayın politikası var diye düşünüyorum.

Diaspora ile anavatanın arasındaki iletişim sorununu gidermenin yolu yine ekonomiden geçiyor. Her şey gönüllü olarak yapılamıyor ne yazık ki… Örneğin sevgili kardeşim Jade Wumar seri olarak Adige Mak çevirileri yapıyordu. Ancak ”ekmek parası” bazı durumlarda gönüllüğün önüne geçiyor. Ona şu teklifi götüremedik: Senin maaşın 700-800 YTL’dir. Sigortanı da yapıyoruz. Her gün Adige Mak’ta çıkan tüm haberleri çevireceksin. Aynı teklifi Maykop’tan, Nalçik’ten, Çerkessk’ten birer kişiye daha yapmak gerekiyordu. Onlarda Türkçe yayınlanan haber ya da makaleleri Adigece’ye çevirebilmeliydiler. Öyle ya anavatandakiler de diasporadakilerin ne dediklerini ne düşündüklerini de öğrenmeli değil mi?

Sözün özü: Para olmadan çokça şey olmuyor. Tam profesyonellikten vazgeçtim çeyrek profesyonelliğe de razıyım ancak olmuyor.

Bir önemli etkende -çoğu kişi kızacaktır ama yine de yazacağım- Çerkes toplumunun tembel oluşu. Tembel bir toplumdan çalışkan bir toplum refleksleri beklemek hata olur. En azından sevgili Schamis o denli prensipli olmasına karşın, haftalık makalelerini bile düzenli yazamıyor. Nedenlerini sıralamaya kalksak binlerce önemli neden olabilir. Ancak okuyucu ”neden”e asla bakmaz. Yatak-döşek hasta da olsanız makalenizi yazmak zorundasınız. Yine iş dönüp dolaşıp ekonomiye geliyor. Shamis’in arzu ettiği türde bir yayın için en az 10-15 kişilik maaşlı personele gereksinim var. O da bizde yok…

Somut projeler konusuna gelince, Türkiye diasporası, tarihinde CC katılımcılarının yaptığı projeleri yapamadı. Hem de elinde olanakları olmasına karşın. CC katılımcıları yaptılar da ne oldu? Yerden yere vuruldular. Çoluğuyla çocuğuyla Kefken’e gelip çadırlarda yaşayarak oraya bir anıt diktiler.  Koskoca Kaf-Fed ne yaptı? Çıktı ”Kefken’i Kaf-Fed önderliğinde Kocaeli Derneği yaptı” dedi. Oysa zerre kadar doğru değildi. Ortak yürütülen projeyi Kocaeli Derneği çalışmaların başlayacağı günün bir önceki gecesi tek taraflı iptal etmişti. CC katılımcıları inatla Kocaeli Derneği gelmezse gelmesin, deyip yola çıktılar ve anıtı oraya diktiler. Tüm bunlara karşın
Kaf-Fed sıkılmadan ”biz yaptık” diye insanları yanılttı. Yine de CC katılımcılarının sesi çıkmadı. Peki, dediler. Kaf-Fed yaptı olsun…  Oysa Kaf-Fed gibi diasporanın gözbebeği bir kurumun yapması gereken orada terini döken insanların adını altın harflerle anıtın kapısına asmak olmalıydı. Bu anıtı CC katılımcıları dikti, demeliydiler. Beceremediler. Sonra da ağlaşıyorlar neden insanlarımız ilgisiz, diye… Sen başkasının emeğinden prim yapmaya kalkarsan insanlar neden sana gelsin? Sakın yanlış anlaşılmasın, orada emek veren hiçbir CC katılımcısının böyle bir beklentisi olmadı, olmaz da.

İşte sevgili Schamis, böyle bir diaspora proje üretmek, geliştirmek, hayata geçirmek o denli kolay değil.

Herkes özeleştirisini yaptığında ortaya sağlıklı ürünler çıkarmak olası. Ancak samimi olarak söyleyeyim; Türkiye diasporasında bu olanaksız.

Sözü çok uzattım. Sevgili Shamis bir iş ya parayla yapılıyor ya da gönülle. Şundan emin ol, CC katılımcıları her alanda gönüllerinin tümünü koyuyorlar.

Sonuç olarak ya gönüllü sayısını arttıracağız ya da para bulacağız. İkisi içinde kapımız sonuna kadar açık…

Son Söz
Çerkes, Sezar’ın hakkını Sezar’a verendir. (Kuban)