KÜRT SORUNU

Cihan Haber Ajansı
Habertürk Gazetesi, 23 Kasım 2009

Kürt sorununu masaya yatıran aydınlar; sürecin geldiği nokta umut vaat ediyor, demokratik açılım çalışmaları farklı sesleri bir araya getirmeye devam ediyor. Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müşteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Eski DEP Milletvekili Hatip Dicle ve Seydi Fırat ve tanınmış pek çok isim Kürt sorununun çözümüne yönelik tartışma panelinde bir araya geldi. Demokratik açılım çalışmaları farklı sesleri bir araya getirmeye devam ediyor. Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müşteşar Yardımcısı Cevat Öneş, eski DEP milletvekili Hatip Dicle ve Seydi Fırat ve tanınmış pek çok isim Kürt sorununun çözümüne yönelik tartışma panelinde bir araya geldi. Hükümetin başlattığı açılım sürecinin değerlendirildiği çalıştayda, sürecin hızlı bir şekilde devam ettirilmesi yönünde ortak görüş dile getirildi. Soruna yönelik kayda değer mesafelerin kat edildiği belirtilen çalıştayda, bu aşamadan sonra sürecin geriye işlemesi halinde toplumda ayrışmalara neden olabileceği uyarısı da yapıldı.

Türkiye’nin son dönemdeki en önemli gündem maddesi haline gelen demokratik açılım Türkiye’nin önde gelen Türk ve Kürt kanaat önderleri tarafından masaya yatırıldı. Prof. Dr. Vamık Volkan’ın yönetiminde Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Derneği’nin düzenlediği “Türkiye’nin Büyük Çatısı: Mezkur Meçhul Mesele” konulu seminerde demokratik açılım perspektifinde toplumsal algı tartışıldı. Önceki gün İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın da katıldığı programın bugünkü bölümüne sonuç bildirgesi yayınlandı. Bildirge, Demokratik Toplum Partisi (DTP) Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak, Prof. Dr. Murat Belge, Prof. Dr. Üstün Dökmen, Durmuş Hocaoğlu, Halit Yalçın, eski DEP Milletvekili Hatip Dicle, eski MİT yardımcısı Cevat Öneş, Ümit Fırat, Şerafettin Elçi, Haşim Haşimi, Avni Özgürel, Deniz Ülke Arıboğan, Altan Tan, Cengiz Çandar gibi tanınmış çok sayıda Kürt ve Türk akademisyen, aydın, siyasetçi ile yazar imza attı.

Programın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Vamık Volkan, Türkiye’de uzun yıllar Kürt’üyle, Türk’üyle toplumunu bütün kesiminin yersiz yere acılar çektiğini dile getirdi. Sorunun çözümünde devlet ve hükümet kanadına önemli görevler düştüğünün altını çizen Volkan, asıl çözümü sağlayıcı rolündekilerin toplum olduğuna dikkat çekti. Toplum içerisinde farklılıkların kabullenilmesi gerektiğini ifade eden Volkan, “Türkiye çok acı çekti bunu söylerken bile yüreğim yanıyor. Başlatılan bu süreç artık küçük de olsa bu tür organizasyonlarla yavaş yavaş sonuca gideceğini umuyorum.” temennisinde bulundu.

Daha sonra kürsüye gelen DTP Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ise, demokratik açılımın farklı ortamlarda tartışılıyor olmasının, Kürt sorunun çözüm noktasında umutlarını arttırdığını ifade etti. Türkiye’de genel anlamada bir demokrasi sorununun yaşandığına dikkat çeken Kışanak, sorunları çözüm üretmek için öncelikle geniş katılımlı bir sivil anayasanın hazırlanması gerektiğini ifade etti. Kışanak, hükümetin başlattığı bu süreçte halkı beklentilerine cevap vermediği takdirde olası bir çatışmayı da beraberinde getireceğini iddia etti.

Türkiye’nin büyük ve karma karışık bir sorunla karşı karşıya kaldığını savunan yazar Murat Belge ise, Türkiye’nin hızlı adımlarla demokratikleşme sürecine girdiğini söyledi. Gelinen süreçte farklı düşüncedeki insanların bir araya gelerek medeni bir şekilde sorunları masaya yatırabildiklerini anlatan Belge, “Bütün insanlar uzlaşmak zorunda değildir. Ama bu olacakmış gibi çalışmak ortak bir zeminde buluşabilecek insan sayısını artırabilir.” değerlendirmesini yaptı. Kürt sorununu “İnce bir iş” olarak niteleyen Belge, devlet ve hükümetin elinde ince işler gelmediğini tarihsel süreç içinde görüldüğünü belirterek, ince işlerin en maharetli ustasının toplum olduğunu savundu. Belge, “Devlet doğramacılar gibi. Ancak kaba işleri yapar ama göze hitap eden güzel ve naif işleri toplum yapar. Kürt sorunu geldiği nokta artık ince işin başlayacağı noktadır. Toplum bu ince işi birbirine tahammül ve kabullenmişlik duygusuyla yapacak. Geline nokta bu işin sonunun selamet olduğunu gösteriyor.” dedi.

Prof. Dr. Üstün Dökmen ise, soruna sağlık ve kalıcı çözüm üretebilmek için öncelikle bilimsel çalışmaların yapılaması gerektiğini savundu. Çalışmaların sonuçlarına göre çözüm önerisi sunmanın daha tutarlı olacağını anlatan Dökmen sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’de insanlar 45 yaşına gelmiş, halen kimliğini ne olduğu konusunda tartışıyor. Bu ciddi bir konudur. Bu soruna çözüm üretmek öncelikle sorunun neyden kaynaklandığına bakmak gerekir. Bunun için de bilimsel araştırmalar ışığında soruna eğilmek yerinde olacaktır.”

Şerafettin Elçi de, “Çatışma ve huzursuzluğun temel nedeni adaletsizlikte yatıyor. Gelecek nesillerin daha huzurlu ve mutlu yaşayabilmesi adına devlet bunun arayışı içinde olmalıdır. Adaleti sağlamanın yolu, kendi içinde hak gördüğünü başkası için de hak görmekten geçer. Kürt- Türk ilişkilerinin tarihsel bağlamına bakıldığında köklü bir geçmiş bulunmaktadır. Buradan çıkarılması gereken önemli kaide Kürt vatandaşlara hakları konusunda saygılı olmak, onları kabullenmek ve onlar için devletin bütünlüğünü bozmadan kendilerine yetecek bir sistem oluşturulmalıdır.” diye konuştu.

Deniz Ülke Arıboğan ise, “Asıl odaklanması gereken noktanın devlet değil, millet olduğunu kavramamız gerekir. Devletin bir tek etnik yapıya göre kurulması büyük bir tahribata neden olacak. Birlikte yaşamaktan ziyade bir yaşamanın önemini kavramalıyız.” görüşünü dile getirdi.

Cengiz Çandar da, “PKK asıl gücünü genç Kürtler üzerinden kuruyor ve bu kesim nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Toplumda buna dayalı görülebilecek ayrışma ruhi bir kopuş olacaktır. Bunu engellemek için Kürtlerin bir halk olarak algılanması gerekir. Bunun yanında Kürtlerin ulusal bir topluluk olduğu da unutulmamalıdır. Deniz Ülke Baykal, “Etnik kimlik benim şerefimdir.” diyor. Bu söz saçmalıktan öteye gitmez. Etnik kimlik gayet doğal ve fıtri bir şeydir. Şerefle de ilgisi yoktur.” diye konuştu.