KÜLTÜRÜN MERKEZİNE IŞIK TUTANLAR

YEMUZ Nevzat Tarakçı
05.08.2013

Bir toplum düşünün; okumayan, araştırmayan, üretmeyen, tereddütler, olumsuz düşünceler, umutsuzluklar, yersiz tenkitler ve abartılı böbürlenmeler içinde kıvranıp duran.

Eğer dilim varsaydı bizim toplumdan mı bahsediyorsunuz diyiverirdim.

Vesselam okumayan bir toplumuz.

Okumadığımız için kültür bilinci istenilen düzeyde gelişmeyen, ezberci, asabi, yorgun, telaşlı, gergin bir toplumuz.

Bu yüzden zihinler dağınık, kalpler param parça.

Merak etmiyoruz, okumuyoruz, incelemiyoruz, araştırmıyoruz.

Hal böyle olunca kimliği ve kültürüyle barışık, tarih, sanat ve edebiyatta mesafe kat etmiş ideal bir toplum oluşmuyor işte.

OKUMUYORUZ

Okumuyoruz, o yüzden kültürümüz eriyor, dilimiz yok oluyor, gençliğimiz tükeniyor, güzelliklerimiz bir bir kayboluyor.

Okuyarak örnek olamıyoruz, yeni nesle okumayı sevdiremiyoruz!

Okumuyoruz, okutamıyoruz, okumayı sevmiyoruz, sevdiremiyoruz!

“Nart”lar, “Setenay”lar okumazsa, düşünüp üretmezse, ezber, kulaktan dolma bilgilerle yetinirse, ”Dedem öyle diyordu!”yu aşamazsa, Allah aşkına ne olur bizim halimiz?

Galiba hayatın gürültüsünden birbirimizi duyamıyoruz, dolayısıyla hakikatle yüzleşmekten korkuyoruz.

Sözün tükendiği yer de burası zaten!

O – ku – mu – yo – ruz !

Okumuyoruz ama ne garip ki her şeyi biliyoruz(!)

Sanki lisanı halimizle “Okuyup da ne yapacaksın, aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın!” der gibiyiz.

Oysa kitap, dergi ve gazete sayfalarında aydın insanlarla buluşmak ne hoş, ne doyumsuz bir duygu.

Bilgiyi, birikimi, kültürü paylaşmak, insandan, tarihten, toplumdan bahsetmek ne tarifsiz bir zevk.

Galiba biz, okumadan da bu kültürle yaşayabileceğimizi sanıyoruz. İşte burada yanılıyoruz!

Okumadan olmaz, asla olmaz!

Tarih ve kültür bilinci, sadece dinleyerek, sohbetlere katılarak değil, okuyarak, özellikle de önemli eserleri tekrar tekrar okuyarak elde edilir.

Biz ancak, okuma zevki kazanmış, kültürünü, tarihini kaynağından öğrenmiş, zengin birikimli gençler sayesinde çağdaş topum haline gelebiliriz.

İYİ Kİ VARSIN KAF-DAV

Hal böyleyken iyi ki toplumun bu onulmaz yarasına, acısına, sancısına merhem olmayı amaç edinen bir vakfımız var.

Yıllardır toplumumuzun bu eşsiz kültürünün yok olmaması için sessiz ve derinden yaptığı anlamlı çalışmalarla tekdir ve teşekkürün en büyüğünü hak eden bir vakıf bu.

Kısa adı KAF-DAV olan “Kafkas Araştırma, Kültür ve Dayanışma Vakfı” ından bahsediyorum. www.kafdav.org.tr

Vakıf, geleneksel Kafkas kültürünü derlemek, tanıtmak ve yaşatmak, Kafkasyalıların güncel, toplumsal, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarını bilimsel yöntemlerle incelemek ve araştırmak, bu sorunların çözülmesine katkıda bulunmak amacıyla kurulmuş.

Kaf-dav yıllardır büyük çalışmalar içinde.

Bütün Kuzey Kafkasya’yı kapsayacak bilimsel araştırmaların yoğun çabasını sürdürüyor.

Kuzey Kafkas tarihine ve kültürüne meraklı herkesin mutlaka evinde bulunması gereken yüzlerce kitap, dergi, bir o kadar makale, sempozyum… okuyucusunu bekliyor.

Kaf-dav Araştırma Kütüphanesi tez çalışmaları için üniversitelere kaynaklık ediyor.

Bilim kurulunun onayından geçen pek çok başucu kaynak eser hazır okuyucusunu bekliyor.

Çerkes tarihi ve kültürü bakımından son derce önemli pek çok yayın, yıllar öncesinden Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğüne ulaştırılmış durumda. Kafkas kültürüne kaynaklık eden pek çok temel eser üniversite kütüphanesinde araştırmacılarla buluşuyor.

Kafkas Araştırma, Kültür ve Dayanışma Vakfı (KAF-DAV) tarafından Ankara’da gerçekleşen, tarihsel ve bilimsel veriler ışığında dünyanın farklı bölge ve ülkelerinde yaşayan Çerkes’lerin demografik, sosyal, kültürel, ekonomik ve politik açıdan durumlarının tartışılması, mevcut fırsat ve olanakların değerlendirilmesi ve gelecek için öneriler geliştirilmesini amaçlayan “21. Yüzyılda Çerkesler, Sorunlar ve Olanaklar” konulu uluslararası sempozyum” hatırlarda.

“Kaf-dav Bilim Kurulu” şimdilerde “Çerkes sürgününün 150. yılı anısına” 2014’te düzenlemeyi planladığı uluslar arası katılımlı “Çerkeslerin Sosyo Kültürel Değerleri ve İçinde Yaşadıkları Toplumlarla Karşılıklı Etkileşimleri” konulu bir sempozyumla önemli bir çalışmaya imza atmaya hazırlanıyor.

Vakfın kuruluşundan itibaren her karesinde olağanüstü gayretleri olan, hayatını bu kültüre adamış, ismi bu kültürle özdeşleşmiş hizmet ve kültür insanı değerli büyüğümüz Sayın Muhittin ÜNAL bütün övgülere layık.

Bizler bu büyük hizmeti ne kadar alkışlasak az.

Bir gün tarihiniz, kültürünüz konusunda kafanız karışırsa, hayatınızın yönünü ve yolunu şaşırırsanız, daha bilinçli bir hayat yaşamak için biraz morale ve yeni bir akla ihtiyacınız olursa, bilin ki uzaklarda bir yerde bir insan sizin için bunları araştırıyor ve yazıyor.

İyi ki varsın Kaf-dav!

Yaşamı boyunca edindiği engin tecrübeyle geçmişten geleceğe ışık tutan, bilgi ve birikimini gelecek nesillere aktarmak için çırpınan kültür insanları,

Gençlerin, kültürleriyle, kimlikleriyle barışık, mutlu, huzurlu ve başarılı olması için kültürün merkezine ışık tutanlar, binler selam size.

İyi ki varsınız!

İyi ki varsın Muhittin Ağabey, iyi ki varsın!

Sağlık ve huzur içinde çalışmalarınla toplumun ve kültürünle birlikte olman dileğiyle saygılarımı sunuyorum.

Bu arada vakfın bu harika çalışmalarında pay sahibi olan sağlam üslubu ve yüksek temposuyla çaba harcayan, vakfın çalışmalarını ve kitapları sanal âlemde bir fazla okuyucuya ulaştırabilmenin büyük mücadelesini veren Sevgili Levent KAPLAN’ı buradan tebrik etmemek mümkün değil.

Sevgili Levent, eşinle birlikte ailece yürüttüğünüz bu kültürel çalışmalar, bu yoğun çabalar için binler teşekkür size. Enerjiniz tükenmesin, gayretiniz katlanarak devam etsin. Yolunuz ve bahtınız açık olsun.

BU KÜLTÜR YAŞAMALIYSA BU TOPLUM OKUMALI!

Kültür, bir milletin konuştuğu dilse,

Tarih bilinciyse,

Gelenek ve görenekse,

Güzel sanatlarsa,

Edebiyatsa

Bu kültür, okumadan nasıl kazanılır, nasıl gelecek nesillere taşınır, nasıl yaşatılır?

Bu kültür yaşamalıysa bu toplum okumalı!

Toplumu, özellikle de gençliği okumadığı halde ayakta kalan bir medeniyet var mı acaba yeryüzünde?

Yeryüzünde yazara, şaire; kitaba, şiire değer vermeden kalkınabilmiş, büyük ulus olabilmiş tek örnek var mı acaba?

Not: Sevgili dostların huzur, güven ve barış içinde Ramazan Bayramına kavuşması temennisiyle selam ve sevgilerimi sunuyorum. NT