KÜLTÜRÜMÜZ DERNEKLERİMİZ ve STATÜ SEVDAMIZ

YEMUZ Nevzat Tarakçı
21.10.2017

Gündemi “kültür” olan kişiler tanırım.

Samimiyetsiz ve iki yüzlü.

Bilirsiniz, samimiyetsizlik ve ikiyüzlülük çok ciddi bir kişilik problemidir.

Bu kişiler için kültürel değerler ve dernekler birer maskedir.

Bu tür insanlar bütün mesaisini, çıkar ilişkilerini güçlendirmek ve statülerini       sağlamlaştırmak için harcar.

Onlar için hayatın en parlak gerçeği menfaattir.

Ahlâki ve kültürel söylemlerle nemalanma derdindedir onlar.

Onlarda liyakat aranmaz.

Vefa hiç bulunmaz!

Şan ve şöhret çabası hiç eksik olmaz!

Bu tür insanları hemen öyle tanıyamazsınız.

Maskeleri aldatır sizi.

Kültürel söylemlerine inanırsınız.

Hatta onlarla birlikte çalışırsınız.

Maskeleri düşüp gerçek yüzlerini görünce de iğrenirsiniz.

Bu maskelilerin tüm cabası menfaattir.

Bir kurumun başına geçmek, orada statü sahibi olmak, makamda gönül eğlendirmek onların nihai hedefidir.

Yetki sahibi olmak, bu yetkiyi çıkarları için kullanmak, bu zevatın onulmaz yarası, bitmez- tükenmez sevdasıdır.

Örnek mi istiyorsunuz, bakın sağınıza solunuza!

Dönemler boyu kurumunun başında görevini sürdüren, kültürünü, toplumunu bitiren nicelerini görürsünüz.

Daha da garibi; bunlar, bu haldeyken bile toplumunu yönlendirmeye kalkar.

Siz de yabancı değildir bunlar.

Eminim bunları her gördüğünüzde yüreğiniz kan ağlayarak seyretmiş ve kahrolmuşsunuzdur.

 

YÜZÜNDEKİ KÜLTÜR MASKESİYLE ÇIKAR PEŞİNDE KOŞANLAR

Çoğu zaman manzara aynıdır:

Kimsenin güveni kalmamış bir tabela kurum,

Ve yanında kırılmış, dökülmüş bir toplum.

Bilirsiniz; dernekler, kurumlar statü sevdalılarının arenasıdır.

Yüzüne taktığı kültür maskeyle itibar sahibi olma, statü kazanma gayreti hep olmuştur, olacaktır da.

Hayat bu, bazen öyle insanları yan yana getirir ki herkes hayret eder.

Aynı fotoğraf karesinde hayal bile edemeyeceğiniz kişileri yan yana görür ve şaşırırsınız.

“Sen nelere kadirsin ey çıkar ilişkisi!” deyip geçersiniz.

 

BİR KISSA

Bir gün, bir bilge, kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı cins kuşa rastlar.

Merak eder, nasıl olup da bir yabancıyı kendi kardeşlerine yeğlediklerini.

Biri karga, biri leylek…

O kadar farklıdır ki kuşlar, ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, kardeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine.

Yaklaşır ve merakla inceler kuşları.

Ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar.

O zaman anlar ki, sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır kimilerini birbirlerine yakın kılan.”

 

YAZISI DA TURASI SİLİNENLER ve OMURGALI DURANLAR

Ne garip değil mi?

Bir tarafta kültürel duyarlılık,

Azim,

Gayret,

Samimiyet,

Omurgalı duruş,

Topluma, kültüre hizmet…

Diğer tarafta;

Samimiyetsizlik,

Çıkar ilişkisi,

Benlik,

Hırs,

Haset…

İnanmayanlar,

“Mevzubahis menfaatse gerisi teferruattır!” diyenler,

İkiyüzlüler,

Menfaatperestler…

 

YÜZSÜZLÜK KİME YAKIŞIR?

Bakın, büyük sözlerde nasıl da güzel anlatmış ikiyüzlülük:

“İnsanlarla yüz yüze konuşarak her sorunu halledebilirsin; ama bazı insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin. “

“Yüzsüzdür insanoğlu kimse bilmez fendini, kime iyilik yaptıysan ondan koru kendini.”

“Artık ikiyüzlüleri sevmeye başladım. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.”

İnsan, şerefi, haysiyeti için yaşamalı.

Bu erdemlerle,

Bu güzelliklerle yaşayanlara;

Sevgi,

Saygı,

Samimiyet ne güzel yakışıyor!

Peki;

Bu kadar zillet,

Bu kadar ikiyüzlülük,

Bu kadar omurgasızlık kime yakışıyor?