KÜLTÜR ve KİMLİK TEMELLİ EĞİTİM

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Galiba Çerkes toplumu, çocukları ciddiye almıyor, gençlere güvenmiyor!
Bir bakmak lazım, Çerkes toplumu olarak “kültür ve kimlik temelli eğitim” in neresindeyiz?
İşte bizim en büyük toplumsal sorunumuz!
Diğer tüm sorunlarımızdan çok daha köklü, çok daha zor problemimiz!
Biz, çocuklarımıza ve gençlere “kültür ve kimlik temel”i bir eğitim veremiyoruz.
Çocukları ve gençleri ihmal ediyoruz.
Çocukları ciddiye almıyor, gençlere güvenmiyoruz!
Hep konuşuyoruz fakat ne hikmetse çıkışa giden bir yol bulamıyoruz.
Eğer bu konu çözüme kavuşturulamazsa geleceğimiz kararacak, bunu da farkındayız!
Peki, sorumlu kim, kimler?
Bunu da biliyoruz!

SORUMLULAR
Sorumlular belli:
Önce anne babalar.
Sonra toplum adına icraat yapma yetkisine sahip yöneticiler, yetkililer…
Sonra, daha sonra sen, ben, hepimiz!

GENÇLER İHMÂLE GELMEZ
Bir bakın gençliğimize hitap eden programlarımıza?
“Hangi programlar?” demeyin.
O,  nadiren yapılan vitrinlik programlar!
Derinliği olmayan, ezberlerle dolu programlar!
Merak ediyorum, biz büyükler, ötekileştirme ateşine benzin taşımadan, mazimizi, tarihimizi kin, nefret ve öfkesiz anlatamaz mıyız?
Her gözünü açan, kendini “göç, sürgün, soykırıma” girdabında öfkeli söylemlerin içinde buluyor.
Gençleri kültürel alanda daha fazla bilgilendiremez miyiz?
Daha güzel model olamaz mıyız?
Demedi demeyin gençlik iyiden iyiye marjinalleşiyor!

KENDİMİZİ SORGULARSAK
Sahi bizim, “kültürünü yaşayan, yaşatan donanımlı bir gençlik yetiştirme” gibi bir derdimiz var mı?
Varsa kim ne yapıyor?
Gençlik; kültür ve kimlik temelli eğitimi ne zaman, nerede ve nasıl alacak?
Gençler, büyüklere dönerek:
“Sizler, bu konuda samimi değilsiniz.”
Siz, bizi unuttunuz, bizi yok sayıyorsunuz!
Siz, yaşantınızla bize örnek olamadınız, dilimizi konuşmadınız, bize kültürü doğru yansıtamadınız, gerçek gündeminiz hiç “kültür ve kimlik” olmadı sizin.
“Şimdi iş işten geçmek üzere, haydi oturup birlikte ağlaşalım!” derse kimin söylenecek sözü olur acaba?
Sadece adı Nart ve Setenay olan; diliyle, yaşantısıyla bambaşka kültürlerde koşturan bu taze gençlerin durumu, hangi katı kalpleri kanatmaz, hangi vicdanları sızlatmaz?

BU İŞTE BİR YANLIŞLIK OLMALI!
Klasik, ezber söylemler, hamasi nutuklar gençlere tesir etmiyor hatta bu gençleri dünya ekseninden koparıyorsa bu işte bir yanlışlık yok mu sizce de?
Yoksa “tarih bilinci” verelim derken, tarihin karanlığında mı kaldık, yönümüzü istikbale mi dönemedik, gözlerimizi hedefe mi dikemedik?
Gençler, insani değerleri, kültür ve kimlikleriyle ilgili bilgileri ne kadar duyuyor, hangi kaynaklardan öğreniyor?
Gençlik, hangi ortamlarda ne kadar buluşuyor, neyi paylaşıyor?
Büyükler bu işin neresinde?
Sevgili gençlerimiz, bu hayati konuları merak etmiyorsa, heyecan duymuyorsa, bırakın dünyayı okumayı, kendi tarihiyle ilgilenmiyorsa, kendilerini okuyamıyorsa, kültür ortamlarında buluşmuyorsa, paylaşmıyorsa, kaynaşmıyorsa, o zaman yeni gençlik programlarını iyi yapıp bu programları titizlikle uygulamak lazım.
Gençleri, ”Yandık, yıkıldık, tükendik!” üslubundan uzaklaştırmak lazım.

HADİ SÖYLEYİN ALLAH AŞKINA!
Ne olur biri kalksın desin ki:
Hayır, siz çok karamsarsınız, Çerkes gençleri okuyor, araştırıyor, diline ve kültürüne hâkim yetişiyor.
Biz büyükler, yöneticiler ve yetkililer olarak bu işin ciddiyetinin bilincindeyiz.
En öncelikli meselemiz, “gençliğin eğitimidir” bizim.
Zira gençlik, geleceğimizdir.

GENÇLER İYİ YETİŞMELİ
Zor bir problem!
İşimiz zor!
Evirip çevirmeye gerek yok, bu gençler daha iyi yetişmeli!

İYİ Kİ VARSINIZ!
Diline hâkim,
Kültürüyle barışık,
Eğitimini tamamlamış, donanımlı gençlerimiz yok mu?
İyi ki güzel gençler var!
Eğer onlar da olmasa…