“KÜLTÜR ŞENLİĞİ” BÖYLE OLUR

YEMUZ Nevzat Tarakçı
13.06.2011

Hani insan, sevdiğine kavuşmanın heyecanının kıpır kıpı yüreğinde duyar ya?

Hani dostunu hasretle kucaklar, ona doyasıya sarılır, kavuşmanın mutluluğu gözlerinde parlar ya.

İnsan hani sever ya ölesiye. Sevdayla dalıp gider ya o bitmek bilmeyen hayallere.

İşte, geçtiğimiz günlerde bu duyguları yaşadı Kahramanmaraş.

“Kültür Şenliği”nin davetlisi olarak Kafkasya’dan gelen ses sanatçıları, sunucuları, dans oyuncuları, tiyatrocularıyla doyasıya kucaklaştı, hasret giderdi.

Bir hafta süren “Kültür Şenliği”, salon gösterileri, aile sohbetleri, büyükleri ziyaret, tiyatro, şarkı, oyunlar, söyleşiler, espriler… ile görenlere “Şenlik böyle olur!” dedirtti.

Kahramanmaraş, Kafkas derneği yönetiminin titiz çalışmasıyla hazırlanan “Kültür Şenliği”yle Kahramanmaraş uyanmak istemediği bir rüyayı yaşadı.

Unutulmaz sahnelerde, bazen derin bir hasret, bazen yürekleri kavuran hüzün vardı. An oldu sevinç gözyaşları duyguları ıslattı.

Kirpiklerden süzülen o bir damla yaşta, ciltlere sığmayacak bir ayrılığın hikâyesi yaşandı.

Bu birliktelik, 150 yılın hasretiyle yüreklerdeki sevda yangınını alevlendirdi. Kafkas insanının kavruk yüreği, ilkbaharı yaşadı. Kalpler, sevgi atmosferinde binlerce kalple buluştu. Tarihe isyanlar, dağınıklığa öfkeler, aynı duyguları paylaşma, sevinçle kucaklaşma… neler de neler.

Hüzün ve mutlulukla iç içeydi. An oldu, kelimeler tükendi, an oldu ifadeler boğazlarda düğümlendi,  duygular, düşünceler gözyaşıyla ıslandı.

İlk defa birbirini gören, ilk defa hasretle kucaklaşan, kardeş dedelerin torunları, samimiyeti, kardeşlik duygusunu yüreklerinin derinliğinde yaşadı.

RÜYA GİBİ BULUŞMA

Maraş, Kafkasya’dan gelen sanatçılarla birlikte uyanmak istemediği bir rüyayı yaşadı.

Kültür şenliği vesilesiyle misafirlerini bağrına basan, kardeşleriyle hasretle kucaklaşan, şarkılarda ağlayıp, oyunlarla coşan toplumumuz, yaşlısı- genci, bayı- bayanıyla kardeş olduklarını bütün dünyaya haykırırcasına birlikteliği yaşadı.

Ümitli yürekler, dünyaya yüksek sesle: “Bu kültür yok olmayacak, bu kültürü birlikte yaşatacağız!” mesajını haykırdı.

Program, vali ve belediye başkanının makamlarında ziyaret edilmesiyle başladı. Son derece sıcak ve anlamlı görüşmelerde karşılıklı hediyeleşmeler, yerini samimi sohbete bıraktı.

Ana dilinde tiyatro izlemenin, şarkı dinlemenin büyük hazzı yanında, otantik Kafkas danslarının büyüsüyle kendinden geçen salon, coştukça coştu.

Şarkılar, oyunları; oyunlar, konuşmaları ve güzellikleri takip etti.

Kelimelerin çok kifayetsiz kaldığı unutulmaz sahnelerde, mutluluk ve sevinç gözyaşları, olan biten her şeyi en güzel şekilde anlattı.

Salonlardaki coşku, unutulmaz güzelliklere sahne oldu.

Rüya gibi geçen haftanın sonunda misafirlerini bağrına basan, onlarla hasretle kucaklaşan, şarkılarla ağlayan, tiyatrolarda kahkahalarla gülen, birlikte dans eden, birlikte nefes alıp veren toplum, yılların hasretini gidermek için buluşmanın her dakikasını dolu dolu yaşadı.

Meğerse gönül konuşunca dil susar, duyguları anlatmaya kelimeler yetmezmiş. Bunu gördük bir kez daha, bunu yaşadık en derinden.

Biz de sustuk ve bu güzelliği, dakikalarca ayakta yüreklerimizle alkışladık.

KÖY GEZİLERİNDE SEVİNÇ, GÖZYAŞI OLDU YÜREKLERE AKTI

Köy gezilerinde yaşanan duygu dolu sahneleri kelimeler asla anlatamaz.

Gün boyu hasretle kucaklaşmalarda gözyaşları sel olup aktı.

Bu kültürü yansıtan her bir kare, her bir nesne, her bir söz, beraberinde duygu selini getirdi. Nefesler tıkandı, gözyaşları boşaldı.

Yılların birikimi hasret ve özlem, yerini sevinç ve mutluluğa bıraktı.

Meğer kardeşlik ne büyük bir büyüymüş!

Siz, 150 yıl sonra binlerce kilometreden gelin, hiç görmediğiniz, tanımadığınız diyarlarda adını bilmediğiniz kişilerle bu kadar sıcak, bu kadar tarifi mümkün olmayan derin, temiz, asil duygular yaşayın. İnanın yok böyle bir şey!

İşte “asalet” dediğimiz, “Kafkas kültürü” dediğimiz bu olsa gerek!

NASİPSİZ VİCDANSIZLAR 

Hal böyleyken, gerek Kafkasya’daki gerekse Türkiye’deki bu samimi buluşmaları basite alan, bu kültürel buluşmaları maddi çıkarlarına alet etmek isteyen vicdansızların bu güzellikler karşısındaki düştükleri komik durumu düşünmek bile istemiyorum.

Kafkasya’dan gelen heyet yetkililerinden duyduğum, anavatan’a dönüş yapan bazı talihsiz kişilerin Türkiye ve Türkiye Çerkesleri için sarf ettikleri haksız ve ahlaksız ifadeleri duyduğumda inanın kanım dondu.

Samimiyetten uzak halleri, ideolojik ve ekonomik kaygılarıyla bu şahısların ne yapmak istediklerini merak ediyorum.

Unutmayın, bu geliş gidişleri baltalamaya çalışanlar, gözlerini para bürümüş, yüreklerindeki bitmek bilmeyen hırs ve hasetleriyle ileri geri konuşanlar, vebal altındasınız.

Sevgiden, samimiyetten, ümitten, dostluktan yana olmayan sizler, siz ancak birkaç kişisiniz ve bu vicdansızlığınızla kahrolup gideceksiniz.

İnsan samimiyet demekmiş, yürek demekmiş. Yürekten söylemek, yürekten sevmek gerekmiş.

AZİZ ECDADIN RUHU ŞAD OLMUŞTUR

Eminim sevinç gözyaşı döken sadece bizler değildik. Karadeniz’i geçerken kaderleri, kara bulutlar gibi kararan, her şeye rağmen yeni bir hayata başlayan, bugün burada sevinçle torunları kucaklaşan 150 yıl öncesinin kardeşleri, mezarlarında bu sevinci bizimle paylaşmıştır.

Torunlar kucaklaşırken, aynı dili konuşup aynı duyguları paylaşırken atalarımızın aziz ruhları şad olmuştur.

Bazen akan gözyaşı, kalpten gelen sızıdır.
Bu, yarım kalan bir aşkın son hatırasıdır.

Farkındayız, gülücüklerimizde ve gözyaşlarımızda saklı acılarımız var.

Bu yüzden gözyaşlarını silerek geriye dönüp bakmak, eskileri anmak, tarihten gerekli dersi alarak istikbale bakmak lazım.

Farklı yerlerde farklı mevsimler yaşayan, özlemi, kardeşliği yüreğinde hisseden, bir ecdadın torunları olmaktan gurur duyan, hayallerimize ve yaşanmadık baharlarımıza inanan herkese, gönül dolusu selam.