KÜLTÜR-SANAT SORUNUNA GENEL BİR BAKIŞ

Kayseri İşçi Kültür Evi
Kaynak: Mamak 3. Kültür-Sanat Festivali Kültür SempozyumuTebliğleri

Günlük dilde kültür, bazen bilgi ve deney birikiminin arınmış bir biçimini, bazen de ruhsal zenginliğin yalnızca özel ilişkiler içinde elde edilebilir bir halini, bir seçkinliği ifade eder.

Bu anlamda, kültürlü insan, ortalama insandan farklı olarak, daha çok şeyi inceltilmiş biçimde bilen ve bunu hayatının bir biçimi olarak benimseyen insan demek olacaktır. Burada kültür, her şeyden önce elde edilmiş biçimiyle, mülkiyetle özdeşleştirilmektedir. Kültürün bu tarz tanımlanmasında, kapitalist ilişkiler içerisinde üretim araçlarının özel sahipliği, kültürün de koşulu olarak görülmektedir ve kültür, tıpkı özel mülk gibi, ancak bu özel tarihsel koşullar altında yeniden üretilebilir bir şey olarak anlaşılmaktadır. Bu durumda kültürlü olmak bir üst sınıf imtiyazı olacaktır.

Bir diğer günlük kullanış biçimine göre kültür; yapılar, sanat eserleri, uygarlığın belli başlı nesnel belirtileri ve bunların kullanımına ilişkin değerler olarak ele alınır. Nesneler ve eşyalar yığınının genelleştirilmiş ifadesi olarak oluşturulan bu kavramda da burjuva ölçüleri geçerlidir.

Kültürü, her şeyden önce tarihsel eylemin bir biçimi, onu genelleştiren ve süreklilik kazanmasını sağlayan bir ilişkiler bütünü olarak düşünmek gerekir.

Kültür, maddi hayatın üretimi ve yeniden üretimi sürecinde insanın doğayı ve bu arada kendisini değiştirme faaliyetinin çeşitli alanlarını birleştiren genel bir ilişki ve etkileşme düzeyi olarak kendisini gösterir.

Bu bakımdan, kültür kavramını, maddi üretimin nesnelerini, süreçlerini ve toplumsal amaçlarını birleştiren daha geniş bir kapsamda düşünmek gerekir.

Maddi ve manevi kültür

Kültür; insanlığın üretimsel, ussal ve toplumsal kazanımlarının bütünüdür. Maddi nesnelerin üretim bilgisine maddi kültür; manevi değerlerin üretim bilgisine ve üretilen manevi değerlere manevi kültür diyebiliriz. İnsan tarafından üretilen maddi nesnelerin kendisi, örneğin masa, sandalye vb. kültür değildir de, manevi değerlerin kendisi, örneğin resim, müzik kültürün birer öğesidir. Maddi değerlerin üretimi, bilim ve üretim bilgisini, yani belli bir kültürü gerektirir. Örneğin televizyon kültür taşıyıcısı olabilir, ama kendisi kültürün bir öğesi, kendinde bir kültür değildir. Manevi değerlerin üretimi, belli bir kültür gerektirmekle birlikte, kendisi kültür olarak üretilir, dolayısıyla özü ve işlevi gereği kültürün öğesini oluşturur.

Maddi kültürün iki biçimi: Edinilen kültür ve üretilen kültür

İnsanlar başlangıçta, birbirinden yalıtık topluluklar içerisinde ama ortaklaşa bir üretim bilgisi üretirler ve bunu kendilerinden sonraki kuşaklara deneysel olarak aktarırlardı. İşbölümünün gelişmesi ve zihinsel üretimin bilgiye ve bilime yükselmesiyle, geçim nesnelerinin ve üretim araçlarının üretim bilgisi ve yöntemi, bunları kendilerine uğraş edinen kafa emekçileri tarafından üretilmeye başlanır. Başlangıçta, toplulukların deneysel yolla ortaklaşa ürettikleri üretim bilgi ve tekniğini, bu işi kendine uğraş edinen kafa emekçileri üretmeye başlar. Dolayısıyla insanlar, toplumsal işbölümünün gelişmesi sonucu, maddi nesnelerin üretiminde bulunanlar ile maddi nesnelerin üretim bilgisini ve tekniğini üretenler olarak da bölünürler.

Maddi nesnelerin kazanılmış üretim bilgi ve becerisini (babadan oğula ya da ustadan çırağa) görerek öğrenim ile üretim bilgi ve tekniğini üretenler, özünde birbirinden ayrılır. Biri, üretilmiş maddi kültürü edinir. Öteki bu kültürü yeniden üretir. Dolayısıyla maddi kültür, edinilen ve üretilen kültür olarak iki biçimden oluşur.

Manevi kültür

Manevi kültür, üretimle doğrudan ilişkisi olmayan, insanlığın akıl, toplum ve estetiğe ilişkin değerlerini üreten kültür olarak tanımlanabilir. Üretimle doğrudan ilişkisi olmasa da hiçbir manevi kültür, toplumun temelini oluşturan iktisadi koşullardan bağımsız değildir.

Sanat ve estetik gibi manevi değerlerin üretimi, din, hukuk, siyaset, ideoloji gibi toplumsal bilinç biçimlerinin üretimi, manevi kültürün öğelerini oluşturur. Din, hukuk, siyaset gibi toplumsal bilinç biçimleri, toplumsal gelişmeyi olumlayan bilinç biçimleri olduğu gibi toplumların gelişmesinin belirli aşamalarında, engeller haline de gelebilirler. Buna bağlı olarak, edebiyat, sanat ve estetik gibi manevi değerler de, ideolojik tercihleri açısından, toplumsal gelişmeyi yönlendiren ve ona ivme kazandıran bir etkinliğe sahip olabileceği gibi, toplumsal gelişmeyi engelleyen bir etkinliğe de sahip olabilirler.

Maddi kültür, bu kültürün bilime yükselmesiyle evrensel bir nitelik kazanır. Bu anlamda, maddi kültür, bilimsel nitelik kazandığında, kendiliğinden evrenselleşmiş olur. Manevi kültürün evrenselleşmesi toplumsal bilinç biçimlerinin özelliğine göre değişen ve insan topluluklarının en küçük ilkel biçimlerinden insanlıkla bütünleşme tarihsel sürecine bağlı olarak, farklı aşamalardan geçer ve farklı engellerle çevrilidir.

Kültürler, yaratıldıkları toplulukların üretim ilişkilerine ve bilinç düzeylerine uygun düşerler. Bu üretim ilişkileri aşıldığı, bilinç düzeyi geliştiği halde, bu dönemlerde yaratılan kültür ürünleri, daha sonraki topluluklar ve bireyler için bir estetik doyum sağlayabilirler. Bir başka deyişle etkinliklerini sürdürebilirler.

Toplumsal gelişmenin her yeni aşamasında yeni estetik değerler yaratılması kaçınılmaz olmakla birlikte, yine de var olan kültürün, kültür birikiminin, yeni bir çocuğu olarak doğarlar. Eski kültürün yadsınması ölçüsünde yeni akımlar için de bu böyledir. Çünkü bir şeyin yadsınması, yadsınan şeyin kendinden doğmuş olacağı için bir bakıma yadsınan kültürün bir devamı olmaları da kaçınılmazdır. Soruna, daha genel açıdan bakıldığında, denilebilir ki, hiçbir toplum, yeni üretim ilişkilerine geçtiği zaman, eski kültürünü atarak tüm olarak yeni bir kültür türetemez. Yeni toplumun yeni kültürü eski kültürün olumlu yönlerinin, yeni yaşam koşullarına uygun olarak geliştirilmesiyle yaratılır.

Sınıfsız toplumdan sınıflı topluma geçiş sürecinde toplumlar, kendi içlerinde, ikili bir kültür de yaratırlar. Bunlardan biri, insanlığın geleceğiyle uyuşan, insanın yücelmesini ve onun özgürleşmesi amacını bilinçli ya da bilinçsiz içerisinde taşıyan kültür; öteki üretim ilişkisinin değişmesiyle birlikte ölmeye mahkûm bir kültürdür.

Sınıflı toplumlarda kültür, emekçi sınıfların kültürü ile egemen sınıf kültürü olarak iki biçimden oluşur. Burjuva toplumda egemen kültür burjuva nitelikte olmakla birlikte tali planda da olsa alt sınıfların kültüründen de belirli bir ölçüde söz edilebilir ve bu kültür sınıf mücadelesinin gelişmesi ölçüsünde güçlenir, kendine daha etkin bir alan açar. Bunun yanısıra küçük-burjuva kültür, iki temel kültür biçiminin özelliklerini de içinde taşır.

Kapitalist toplumda, başta işçi sınıfı olmak üzere alt sınıflar içerisinde filizlenen devrimci sosyalist kültür ise, insanlığın binlerce yılda yarattığı kültürel miras üzerinde yükselir. Devrimci sosyalist kültür, geçmiş kültür birikiminde yeni ve ileri olanı eleştirel bir biçimde sahiplenir, geliştirir. Böylece o, geleceği elinde tutan sınıfın yanında safını belirler. Sınıfsız topluma ilerleyen işçi sınıfının elinde güçlü bir silah olur.