KALEM -29 (Тхыпкъэ)

Ali Çurey
11.05.2018

Sevgili dostlarım, bu defa “21 Mayıs soykırım ve sürgünü” anma konusuna kendimce bir şeyler eklemek ve bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.

1) Olumlu veya olumsuz, her olay kendi mekanı ve zamanın koşulları içinde değerlendirilmelidir.

2) Kulaktan dolma bilgilerle; aynı şeyi, aynı söylem ve eylemlerle anma tekrarından uzak durulmalıdır.

Bu bağlamda;

3) Ankara-Moskova yakınlaşmasının, halkımız için (gurbettekiler-anavatandakiler) getirisini dikkate almak gerekir. Dahası, Sayın Putin’in Abhazya ve Osetya’nın bağımsızlığı için koyduğu tavır, tüm Kuzey Kafkasyalıların lehine olduğunu yeterince dillendirmek, en azından politik bir nezakettir.

4) Osmanlı-Çarlık çatışmasının ve o dönemin egemenlerinin,ana hedeflerini ve nedenlerini bilmeden, hamasi söylemlerle bağırıp,çağırıp dağılmak alışkanlığı,belkide biraz rahatlatır.Ama sonuç ve ses vermez.(getirmez)

5) Osmanlı’nın, Çarlık karşısında kazandığı savaş yoktur. ”Purut”’ta, apışarasına kurban edildi. O halde Osmanlı’nın bir müttefike ihtiyacı vardı. Çok basit gibi görünecek ama maalesef bu müttefik Kuzey Kafkasyalılar oldu. Hiç değilse Çarların Güney’e inmesini geciktirmek, kısaca zaman kazanmak için.

6) Günümüzde, Ankara’nın Suriye meselesindeki politika ve argümanları ile Osmanlı’nın Kafkasya için kullandığı yol ve tutum aynıdır. Yani din eksenlidir. Onun için günümüzde; başkentler arası ilişkilerin, zaman zaman sıcak ve soğuk seyrine kanıp aynı suda tekrar yıkanmayalım.

7) Bu anlamda, ana amaç ve değişmez politikamız Moskova-Ankara dostluğu üzerine olmalıdır. Çünkü iki yarımızla şimdilik buradayız.

8) Tarih, bizi coğrafi ve ekonomik olarak başta Moskova olmak üzere, bu bölge halklarıyla birlikte yaşamaya zorunlu kılmıştır. Bunun bilincinde olarak, eşref saatine hazırlanmak ve daha etkin ve yetkin hale gelmek içinde bilinçli insani sabrı önde tutmalıyız.

9) Tüm Göksel inançların ve enerji kaynaklarının adeta ana coğrafyası Mezopotamya-Küçükasya ve Kafkasya, tarihin her dönemin de bu gün olduğu gibi sıcaklığını korudu ve koruyor.

10) Etnik, dinsel ve ekonomik üçgeninde devam eden soğuk veya sıcak çatışmaların başat malzemesi, küçük halkların (sayısal olarak) yok sayılması ve yok edilmesi üzerinedir. Ne var ki, bunu tamamen gerçekleştiremeyen bazı egemenler, ”Kültürel Özerklik” temalı öbekler oluşturdular. Şimdilik bununla idare ediyorlar. Zaman ve koşullar gereği de onları birbirlerine karşı piyon olarak kullanıyorlar. Daha genişletilebilecek pek çok nedeni de bu tabloya eklersek, gücümüzü tanımlama imkanı doğar.

11) “Böl ve yönet”devri kapandı. Yerini, ya ideolojik veya ekonomik olarak “Dejenere et!” ve “Çökert” anlayışı ve işleyişi aldı. Daha geri kalmış ülkelerde ise taktik farklı! Dinsel ve mehzepsel bölünme ve çatışma egemen. Biz Çerkesler bu özgün çatışmaların dışında kalmak zorundayız. Nasıl mı? En azından bireysel olarak bunu başarabiliriz. Toplum bireylerden oluştuğuna göre, halkanın genişleme şansı vardır. Çünkü meselemiz “yok” olmamaktır.

Dini konularda çok hassas dengeler mevcut. Biz daha önce bu suda yıkandık. Aynı hataları, değişik şekilde ve zaman diliminde tekrar etmek insan aklına terstir. İnsanın dışında, Hiç bir canlıya aynı hatayı tekrarlatamazsınız.

12) Özellikle hasseten; anmalarda, intikam, savaş ve şiddeti çağrıştıran söylemlerden uzak durulmalıdır. Barış, birlik ve kardeşlik söylemleri öne çıkarılmalıdır.

Ana vatanda özerk bölgeler halinde bulunan yönetimleri “bağımsız bir yapı” imiş gibi, düşünerek, onlardan her şeyi ve hatta çok şeyi beklemek gerçekçi değildir. Buradan, yani; gurbetteki Kafkasya’dan onlara yönelik söz, yazı ve eylemler ve eleştiriler bu gerçeklik çerçevesinde olmalıdır. Bunu da önce yapacak olanlar, elbette ki yasal kuruluşlarımızın, yasal yöneticileridir. Belki de bana kızacaksınız ama, çoğu insanımız henüz orayı bilmiyor veya bilmek istemiyor. Şayet bilmek istiyorsanız, gidiniz; herhangi bir köyde iki-üç gece misafir olunuz. Turist olarak değil. Gerçekten oralı bir yurtsever anlayışıyla bunu yapınız. 150 yıldır bulunduğumuz gurbette bir alfabe bile oluşturamayan ve Çerkesce bir kitapçık yayınlayamayan bizlerinde ciddi bir özeleştiriye ihtiyacımız var!