KAFKASYA’DA BÜYÜK GÜÇLER HAREKATI

İhsan Çaralan
Evrensel Gazetesi, 19 Nisan 2009

Son üç gün içinde, Cumhurbaşkanı Gül, Rusya Devlet Başkanı Medvedev, Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan ve Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbantyan’la görüşürken, Başbakan Erdoğan ise Rusya Başbakanı Putin’le görüştü. Görüşme takvimine bakıldığında bunun geleneksel 24 Nisan telaşı ve Obama’ya verilen “Ermenistan’la ilişkileri düzeltme” sözüyle ilgili bir telaş olduğu söylenebilirse de bu sefer durumun çok daha karışık; büyük Kafkasya oyununda Türkiye’nin ayağının Kafkasya’dan kesilmesinde hayli ileri bir aşamaya gelindiğiyle ilgili olduğu görülür.

Çünkü, “Bir millet iki devlet” hamaseti üstüne kurulu Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin “hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” bir döneme girdiğini artık herkes kabul ediyor.

Ermenistan Dışişleri Bakanı Edvard Nalbantyan ile Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın İsviçre’deki görüşmelerinin “tutanaklarını”, Rus istihbaratının, sanki başka daha önemli işi yokmuş gibi Bakü’de İlham Aliyev’in önüne koymasından beri, Aliyev; “Karabağ sorununda bir adım atılmadan Ermenistan’la sınırı açmayız” diyen Tayyip Erdoğan’a değil, “Ekimde Türkiye’ye açılmış sınırdan geçerek gideceğini” söyleyen Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’a inanıyor.
Hükümet yandaşı basın ise bütün bu karışıklığı kabul ediyor; ancak onlar bu durumun, Türkiye’nin, Rusya-Gürcistan savaşı sırasında bölgede inisiyatif alması sonucu ortaya çıkan bir “diplomasi zaferi” olduğunu iddia ediyorlar.

Ancak burada sorun yaklaşımdadır. Çünkü bu kişiler, Kafkasya’yı, ülkeler arasındaki anlık dostluk ve düşmanlıklara bakarak değerlendiriyorlar olanları.

Oysa Kafkasya’da 19. yüzyıldan beri, yaprak kımıldasa, yaprağın kımıldamasında birinci derecede etken Rusya ile Batılı ülkeler arasındaki çatışmanın rüzgarı olmuştur. (SB dönemi dışında…)

Bugün de Kafkasya’da her türden savaş ve barış girişimlerinin arkasında (ve önünde) ABD’nin başını çektiği Batı emperyalizmi ile Rusya’nın egemenlik çatışması vardır.

Ve bugün somutta ABD; Türkiye, Gürcistan ve Ermenistan üçlüsüne Azerbaycan’ı da katarak, Rusya’yla hesaplaşmak istemektedir.

Rusya ise bölgeye yakın olan Azerbaycan’la ekonomik (Azerbaycan’la Rusya arasında gümrük yoktur), Ermenistan’la askeri ve ekonomik (Ermenistan sınırlarını Rus ordusu korumaktadır ve ekonomik giriş çıkışlar tümüyle serbesttir) yakınlığını kullanarak, ABD’nin bölgeye müdahalesini zayıflatmak; bunu da, ABD’nin “Truva atı” olarak hareket eden Türkiye’nin ayaklarını Kafkasya’dan keserek yapmak istemektedir. Gürcistan müdahalesiyle küçük Kafkas halklarını (Abhazlar, Çerkezler, Dağıstanlılar, İnguşlar vb.) arkasına alan ve Türkiye’deki Kafkas kökenli halkların sempatisini kazanarak Türkiye-Gürcistan (arkada ABD vardı) ittifakını önemli ölçüde etkisizleştiren Rusya, Türkiye’nin Ermenistan hamlesine de Azerbaycan’da yanıt vermektedir. Onun için de Rusya’nın Türkiye-Azerbaycan yakınlığını bozarken, Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasını da sabote etmesi normaldir!

Bu durum, ABD’yi ve AB’yi giderek Türkiye-Gürcistan ittifakına sıkıştırmaktadır. Ama Gürcistan’da Amerikan uşağı yönetimin ömrünün uzun olması da beklenmiyor. Kısacası Türkiye’yi, (AKP Hükümeti’nin diplomasisini) bir “zafer” daha bekliyor Kafkasya’da!

ABD ve AB, öyle kolayca Kafkasya’dan vazgeçmeyeceğine göre; iki dayanağı kalacaktır:

1) Bu ülkelerdeki Batı yanlısı muhalefet.

2) Türkiye! Ki, bu durumda ABD’nin ve NATO’nun Karadeniz’e yerleştirilmesi, onun için Trabzon’a bir ABD (ya da NATO) deniz üssü, Doğu Anadolu’da yeni üsler gibi seçenekler!

Elbette Türkiye’nin emperyalizmin böyle bir üssü olmasını ABD istemektedir. Bunun için “model ortaklık”, “bölgesel liderlik rolü”nden söz ediyor. Türkiye’nin “aktif dış politika” yönelimi de buna çok uygun.

Ancak Türkiye’nin bölgede barışçıl seçenekleri de var. Ne var ki bunun birinci koşulu, Türkiye’nin ABD’nin “Truva atı” ya da açık ortağı olmaktan vazgeçmesidir. İkincisi ise ABD ve AB’yi Kafkasya sorunlarının dışında tutarak, sorunu bölge ülkeleri arasında görüşerek çözülecek bir soruna dönüştürmektir. Bunun da imkanları son derece fazlalaşmıştır.