KAFKASYA BİZ-SİZ DAHA GÜZEL

Novaya Zemlya

Çok değil, daha bir kaç hafta önce samimi bir arkadaşla sohbet ederken konu her zaman ki gibi yine dönüp dolaşıp Kafkasya’ya geldiğinde arkadaşım şu ironik cümleleri söyledi;

– Biliyor musun, geçenlerde Adigey’de yine geri dönenlerden bir grup genci fena halde dövmüşler!

Kısa süreli bir manidar bakışmanın ardından devam etti.

Dövenlerde yerli Adigeler üstelik!

Ve sonuca bağlanan açmazını da ilave etmeyi ihmal etmedi.

– Neden böyle yapıyorlar anlamıyorum!

Olabilirdi, olamazdı ama olmuştu işte ve bu ilk de değildi üstelik. Yok konunun vahameti üzerine ahkam kesmeyeceğim. Sadece neden böyle oluyor sorusunu kendime sormaya ve cevap yakalamaya çalıştım.

Cevabım şu: Çünkü biz artık Çerkes değiliz!

Evet değiliz, bizi bunu için sevmiyorlar, istemiyorlar ve yerden göğe kadar da haklılar bence.

SSCB ilk yıkıldığında bizim memleketten Kafkasya’ya ilk gidenler eski tüfek komünistlerdi. Kendilerinin orası hakkında anlattıkları genelde olumlu olmakla birlikte, bu şahısların orada yaptıkları, ettikleri, söyledikleri ve oranın yerlisi olan Çerkeslerde yarattıkları etkiler, kısa bir zaman sonra bizlere kadar ulaştı.

Evet yerliler bizimkilere ‘deli’ gözüyle bakmışlardı, çok iyiyse komünizmi sen git kendi memleketinde kur diye de iadeli taahhütlü ideo-posta da göndermişlerdi.

Sonra sakin halk yığınları bir hengamedir, şaşalamışken bu diaspora milletinin ‘uyanıkları’ çıktı gittiler oraya.

Gözü yaşlı, ağlamaklı; vatan yahut Kafkasya diyerekten. Tüccardılar, ekonomisttiler ve kim bilir ne bela yüklü katarlarla gittiler. Alınıp-satılacak her şeyi listelemişlerdi uyanıklarımız, tabi ki kendi cüzdanları hesabına. Koca peynir kalıplarını satın almakla, manav tezgahında ne bulursa file etmekle ünlendiler. Tabi yerliler bu sınır tanımaz parası bol alıcı kitlesinin tepeden bakan naif bakışlarına alışamadılar.

En sonunda da savaşkanlar gitmeye başladı. Kah atasının intikamını almaya yeminli Rus düşmanları, kah Kafkasya’yı özgürlüğüne kavuşturacağını beyan eden kahramanlar, kah milleti hidayete erdireceğini vaat eden elinde Cennet’i tutan dinciler, kah büyük Osmanlıyı kuracak Türkçüler, kah ne yaptığını kendide bilmeyen maceraperestler.

Ne ararsan vardı yani. Hala da bitmiş değil, gidenler tutunamayıp geri gelenler.

Sadece Çerkes olarak gidenler yok mu? Pek mühim olmayan küçük bir azınlık… Ya oradaki insanlara saygı duyan var mı? Eh belki bir elin parmakları kadar ancak!

Ne istiyoruz Kafkasya’dan? Kimse bilmiyor.

Kimsenin de bir şey vermeye niyeti yok aslında. Hep almak, hep bizim istediğimiz gibi olmasını istiyoruz insanların ve Kafkasya’nın.

Peki oranın gerçek sahiplerini hiç hesaba katıyor muyuz?

Ne yazık ki hayır.

Hata bizde… Biz artık gerçekten de olağan bir Çerkes insan tipini temsil etmiyoruz. Çerkes’in kelime anlamını bile bilmiyoruz.

İnanmıyorsanız en yakınınızdakine sorun bakalım ne cevap verecek size, hadi sorun!

Bilen var mı?

Çerkes kime denir?

Sonuçta kimse önemli değil ama oradaki kendi insanlarımız tarafından istenmediğimizi anlıyoruz!

Hata külliyen bizde, utanılası bir durumdur bu.

Anlayana tabi, gerçekten sadece ve sadece Çerkes olarak kalabilmiş olanlar için utanılacak bir durum.

Diğerleri için sonuç değişmeyecek, çünkü evlerinden boğaz manzarasını seyrederken hala hiçbir şeyin hesabını yapmadan, Kafkasya için en ipe sapa gelmez şeyleri söylemeyi ve fırsat bulurlarsa da yapmayı sürdürecekler.

Çok duygusal değilim, bilakis her yerde bu tür olaylar olur diyenlerden de değilim.

Olmamalı… Çünkü bizim aramızda, böyle utanılası kötü olaylar. Gittiğimiz yer anavatanımız bile olsa, sancılı, irrasyonel tipleriz artık, gittiğimiz yere huzursuzluktan başka hiç bir şey ihraç edemiyoruz.

Benim önerim şu: Hiç bir yere gitmeyelim, hatta artık Çerkes olamadığımıza göre bu işleri bırakalım, bıraktıralım…

Çünkü Kafkasya bizsiz gerçekten daha güzel…

Oldu…

Oluyor…

Olacaktır da!