İSKİTLER

Tahir Türkkan

İskitlerin Türk olduğunun en eski delili Homeros’un İlyada’sıdır!

13. Bölüm’de Zeus Troye Savaşı’nı seyrederken daha ötelere “at sütü içenlerin ülkesi”ne bakar! İlyada’nın Fransızca çevirisini yapan R. Flaceliere, “Notlar” bölümünde “At sütü içenler”i İskit kabileleri olarak açıklar!

Tıp ilminin kurucusu Hipokrat da havanın ve iklimin insan sağlığı üzerindeki etkisini anlatırken İskitlerden uzun uzun bahseder…  Ancak Batılı tarihçiler bu konular geldiğinde Hipokrat’tan da, Homeros’tan da söz etmemeye özen gösterirler.

Bizanslı Zemarkos imparatoruna, Türk hakanının Orhon alfabesiyle yazılı mektubunu sunarken şöyle der:

“Bugün Türk adını verdiğimiz millete eskiden İskit denirdi. Bu mektup da İskit harfleri ile yazılmıştır.” (28)

İskit sanatı tıpatıp Etrüsk sanatına benzer. Hunların sanatı ise İskitlerin devamıdır. İskitler, Herodot’a göre M.Ö. 600’lerde Anadolu’yu fethetmiş ve 28 yıl yönetmişlerdi.

Adile Ayda, Vatikan Kütüphanesi’nde rastladığı 1553 yılında yazılmış bir kitaptan söz eder…  Kitabın adı “Magni Tamerlanis, Scythorum Imperatorisn Vita”dır… Yani, İskitler’in İmparatoru Timurlenk’in Hayatı!

Bilindiği gibi Timur, Türkçe yazan, Türkçe konuşan bir Orta Asya Türk’ü idi. Kanunnamesinin adı da “Tüzük”tür.

Burada belirtmek gerekir ki, nasıl Bulgarlar Hıristiyan olduktan sonra Slavlaşmış bir Türk Boyu ise, aynı şekilde Ukraynalılar da Ortodoks dinini kabul ettikten sonra Slavlaşmış İskitlerdir. Her ikisinin de Ruslarla alakası yoktur.

Zaten İskit, Çit, Saka, Sarmat, Mesaget, Mesket hep aynı soydur. Boylara verilen ve zamanla değişen adları gösterir. Bilindiği gibi Mesketler şimdi Ahıska Türkleri olarak anılıyorlar.

Fransızlar İskit kelimesini Scythes yazar, Sit okurlar… Almanlar Skythe yazar, Sküt okurlar… Biz herhalde kelimeyi yine Araplardan Skit olarak alıp, başına “İ” harfi getirmişiz, İskit olmuş… Tıpkı İstasyon gibi…

Halbuki kelimenin en eski haline Herodot’ta Yunanca olarak görüyoruz: Sküthai… Heredot İskitlerin bir kısmına da Sakai diyor. Bunu Fransızlar Saces yazar, Sas okurlar… Nihayet kitabının bir yerinde Herodot şöyle der:

“Ve hepsinin birden adı Sokolot’tur. Halbuki Hellenler onları Skuthai diye adlandırır.”

Yunanca’da “Ü” harfi olmadığı için kelimenin aslının çoğul hali almış SUKU olduğu kolayca görülür. Böylece şimdi İSKİT dediğimiz Türklerin aslında Saka, Soko, Suku diyebilinen Türkler olduğu anlaşılır. Yani İskit kelimesi galattır. Yunanca bozulmuş halidir.

İşin enteresan tarafı Ruslara uyarak bizim Yakut dediğimiz Sibirya Türkleri de, kendilerine Soko derler!

Bitmedi… Ünlü Alman Sinologu Wolfram Eberhard şöyle demektedir:

“Çin’in ilk sülalesi olan Shang Sülalesi dönemindeki kültürde bazı şeyler henüz eksikti. Bu eksikler Chou Sülalesi zamanında tamamlandı.”

“Choular batıda Shensi bölgesinin orta kısmında küçük bir devlet kurmuşlardı. M.Ö.11. yüzyılın başında belki de Türk kavimlerin baskısı ile Choular Doğu Shensi’ye itildiler.”

“Anlaşılıyor ki, Chou sülalesi de başından beri bir Türk sülalesi idi.”

“M.Ö. 1050 yılında Chouların ‘’Savaşçı Kral’’ lakabı taşıyan başbuğu Wu-Wang, doğuya yöneldi. Shang hükümdarını yakalayıp öldürdü. Böylece Chou Sülalesi kuruldu.”  “Fatihler Çin’in aile hayatına kendi toplumlarında uyguladıkları baba egemenliğini, ve ’Gök Dini’ni getirdiler. Bu din, Türk kabilelerinin dini ile pek yakın akraba idi.” (29) Görüldüğü gibi Çin’i bir devlet haline getiren, Çin medeniyetinin temelini atan bir Türk boyu olan Choulardır!

Ancak Alman bilginin Chou dediği Türklerin, Yunanlıların Sku dediği ve bölgede hâlâ varlığını YAKUT olarak sürdürürken kendine Soko diyen Sakalarolduğu aşikâr değil mi?

Yakutlar ve Cuvaşlar, diğer Türk boyları ile ilgisi kesilmiş, İslamiyet ile tanışmamış, ücra köşelerde kalmış Türk boylarıdır. Dilleri en eski Türkçe’nin izlerini taşır. Pelasg, Tyrrhen, Etrüsk ve İskit halkının Türk olduğunu göstermek için dilleri ile Yakutça ve Çuvaşça’yı karşılaştırmak yeterli olacaktır. Bu tip çalışmalar yapılmış ancak yeterli seviyeye ulaşmamıştır.

Batılılar İskitlerin sadece bir bölümüne Saka der. Eski Yunanlılar ise Karadeniz’de ve Orta Doğu’da yaşayanlara da İskit derlerdi. (30)

Batılı tarihçilerin bir kısmı kasıtlı olarak İskitleri İranlı yapmaya çalışırken; İranlılar, “Sakalar bizden değildir, onlar Turanlı’dır,” diyerek karşı çıkarlar.

Zaten İran-Turan mücadelesi Fars edebiyatının mühim bir bölümünü oluşturur… Özellikle de İskit hükümdarı Afrasyab ile olan mücadeleleri çok işlenmiştir, Zerdüştlerin kutsal kitabı Avesta’ya dahi geçmiştir.

Hammer, kendi adıyla anılan Tarih kitabının 1. cildinde “Herodot’un İskitlerin atası olarak gösterdiği Targit (Targitous, şimdiki Turgut) kelimesinin Türk kelimesi ile ilgili olduğu”nu söyler:

“Hakim İskit unsurlardan Torlara (Taur-Tur) nispetle, İskitlerin vatanı Kırım’a Torik (Tauriquie) denilmişti.” Yani şimdiki Türkiye!

Yunanlılar tarihlerin şafağında İskitler ile çetin savaşlar yapmışlardır… Efsaneye dönüşmüş bu savaşlarda bazen Centaurelar bazen de Amazonlar ile çarpışmışlardır.

Bilindiği gibi Centaurelar “insan başlı at vücutlu” varlıklardır… Efsanede böyle geçen şey, aslında at üstündeki iskit savaşçıları idi! Benzer bir değerlendirme, hayatlarında hiç at görmemiş Amerika yerlilerince, istilacı İspanyol Süvarileri için yapılmıştı. Aztekler Cortez’in savaşçılarını atlarına bitişik çelik vücutlu yenilmez varlıklar olarak algılamışlardı.

Amazonlar ise İskit soyundan Kadın Savaşçılar idi. (31) Batılı tarihçiler, Persepolis’teki kabartma heykellerde bulunan İskitlerin başlarına giydiği şeyi tarif ederken, Rusça sandıkları bir kelime kullanırlar: Bashlyk! Bu kelimenin okunuşu da, aslı da Türkçe’dir: “Başlık”!
Batılı tarihçiler İskitler hakkında şu fikirleri belirtirler:

Müllenhof’a göre İranlıdırlar.

Neumann’a göre Moğol’durlar.

Samoksasof’a göre Slav’dırlar.

Fiesel’e göre Germen’dirler.

Geza Nagy’e göre Türk’türler.
Yukarda belirttiğimiz hususlar göz önünde tutulursa, en doğru olanın sonuncusu olduğu anlaşılır.

Etrüsklere gelince Arnavutlar ve Hititlere kadar hemen her milletle akraba gösterilmiştir. Romalılar onlara Tuski, Yunanlılar Tyhhhenoi derlerdi. İskitlerden ilk defa Yunan Şair Hezyod, “İşler Ve Günler” adlı eserinde Tyrsenoi diye söz eder. (32)

DİPNOTLAR

28)  Edounard Chavannes, Documents sur les Tou-kiue Occidentaux, Paris, sf.235,240,237,238

29)  Wolfram Eberhard, Geschicvhte Chinas, Stuttgart, 1971, sf. 28,31, 32,34

30)  Mikhail Gryaznov, Siberie Du Sud, Gereve, 1969

31)  Guy Cadogan Rothery, The Amazons in Antiquity, London, 1910, sf. 9

32)  H.H.Scullard, Etruscan Cities and Rome, London, 1967, sf.34