İNSAN HAKLARININ KÜLTÜREL BOYUTU

Mehmet Eser
Öğretim Görevlisi
Cumhuriyet Üniversitesi

Yaşadığımız çağın öne çıkan en önemli kavramları hiç kuşkusuz insan hakları ve demokrasi kavramlarıdır. Irk, renk, cinsiyet, dil, din ulusal köken farklılığı gözetilmeden düşünülen insan, en değerli varlık olarak uluslararası sözleşmelerde yerini almış, güvence altına alınmış ve uluslarüstü hukukun korumasına girmiştir. İnsanın hak ve özgürlüklerine yönelik bu kavramların/anlayışların yerleşmesi için insanlık tarihi boyunca çok büyük kayıplar vererek bu aşamaya ulaşılmıştır. İnsan haklarındaki gelişmeler, yüzyıllara yayılan çetin ve zorlu mücadeleler sonunda elde edilebilmiştir.

İnsan hakları; “insanın salt insan olmakla kazandığı haklardır”. Bireye, insan olarak sahip olduğu ortak değerlerin sömürü, baskı, şiddet, saldırı ve her türlü olumsuz dış etkiler karşısında korunmasını isteyebilmesi yetkisini verir, evrensel niteliklidir. İnsanın yüzyıllar boyunca önce düşünsel alanda, daha sonra, sırasıyla, anayasal belge ve bildirilerde, anayasalarda ve uluslararası sözleşmelerde yer alan ve korunması gerektiği konusunda ortak kanıya dayanan değerler bütünüdür.

İnsan haklarının kaynağı insan doğasına dayandığı için, insanın bulunduğu her alan insan haklarının kapsamındadır, bu anlamda da insan hakları evrenseldir. “Evrensellik, tüm insanlar için, her zaman ve her yerde geçerli olma özelliğidir”. (1) Bir kişi hangi ülke, coğrafya ve toplumda yaşarsa yaşasın, hangi cins, ırk ve inançtan olursa olsun bu özelliklerinden kaynaklanan bir ayrıma uğramadan bu haklardan yararlanabilmelidir. İnsan olmak, bu hakların kullanımında/ gerçekleştirilmesinde tek ölçüttür.

İnsan haklarının doğuşu ve gelişimi sürecinde; “evrensel bildiriler dönemine geçilmeden önce ilan edilen bağımsızlık ve özgürlük bildirgeleri ile bazı önemli düşünürlerin açıkladıkları temel metinler, tüm insanlığa özgürlükler ve haklar konusunda yeni ışıklar saçarken aynı zamanda da, dünya üzerinde bu özgürlükler ve hakların kültürünü de oluşturuyordu. Bağımsızlık ve özgürlük bildirgeleri ile düşünürlerin açıkladıkları düşünsel ağırlıklı metinler, siyasal ve toplumsal platformda evrensel insan hakları metinlerine giden yolu açmıştır”. (2)

İnsan haklarının düşünsel temellerinin çok eskilere dayanmasına karşın, bu hakların bir kavram olarak biçimlenmesi 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’da başlamıştır. (3)

Düşünsel alanda gelişen ve oluşan “insan hakkı”nın, ulusal ve uluslararası düzeyde korunması ve yaşatılması için kullanılan ilk araç anayasal belgeler ve anayasalar olmuştur.

İnsan haklarının uluslararası güvenceye kavuşturulmasına yönelik ilk uygulama, 1948 tarihli BM, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’dir.

Günümüzde İnsan haklarına ilişkin kavramların evrenselliği konusundaki anlayış birliğinin giderek güçlendiği ve demokratik toplumların temelini oluşturduğu görülmektedir. İnsan haklarının uygulanma alanının siyasi boyutu aşarak, ekonomik, toplumsal ve kültürel boyutlarda da yaygınlaşması sözkonusudur.

Kültür; en genel anlamıyla insanların yaratmış olduğu maddi ve maddi olmayan şeylerin toplamını ifade eder. İnsan bir kültür ortamının içinde doğar ve bu ortamdan edindiklerinin/kazandıklarının taşıyıcılığını yapar. Kültür böylece kuşaklar boyu çoğalarak/zenginleşerek devam eder. Aynı zamanda kültür bir arada yaşayan insan topluluklarının ortak ürünü olduğu gibi, geri dönerek insanların toplum içerisinde bir arada yaşama kurallarını/koşullarını düzenler.

Kültür, çalışan insanın yapıtı olarak ve amaçlarını gerçekleştirdiği araç olarak -yaşamasını, bir güvenlik, konfor ve gönenç standardı yaratmasını sağlayan bir araç olarak, kendisine hayvansal, organik yeteneklerini aşan bir güç veren, mallar ve değerler yaratmasını sağlayan bir araç olarak- bütün bunların içinde ve bütün bunların yardımıyla, insanı bir sonuca götüren bir araç olarak anlaşılmalı, yani yararlılık yada işlevsellik açısından ele alınmalıdır. (4)

Toplumlarda varolan kurallar dizgesi toplumsal yaşamı ve insan ilişkilerini düzenlemeye yöneliktir, bu kurallar dizgesi aynı zamanda hukuk kurumunca düzenlenip kontrol edilir. Toplumsal yasalar, nelerin nasıl yapılacağından çok, nelerin yapılamayacağını, ne tür cezalar verileceğini dile getirir, bu yasaların tümünde toplum üyesi bireylerin tümüne eşit şekilde uygulanması yönünde evrensel bir ilke geçerlidir.

Yasaların toplumdan topluma ve zaman içinde büyük farklar gösterdiğini gözlemleyen toplum ve insanbilimciler, doğabilimleri alanında olduğu gibi, bütün toplumlarda, her zaman geçerli olmuş büyük/evrensel yasalar olup olmadığını araştırmışlardır. (5)

Toplumların çağdaş ve evrensel yaşama uymaları, onun onurlu bir üyesi olarak varlıklarını sürdürmeleri, kendi içlerine kapanmasıyla değil bir yandan ulusal kültürlerini değerlendirip çağdaş bir açıdan özümlerken, diğer yandan başka kültürlerle ilişki kurarak, değişik kaynaklardan beslenmeleri, çağdaş dünyanın, insanlık evreninin üretimini ve zenginliklerini paylaşmalarıyla mümkündür.

Bu anlamda “ülkemizin başka ülkelerle birlikte varolduğu, ulusal kültürümüzün evrensel kültüre katıldığında yetkinleşeceği unutulmamalı”dır. (6)

İnsan hakları, insanın doğal ve kültürel varlığının özgürce ifadesine olanak hazırlaması yönüyle anlamlıdır. Bu anlamda insan hakları kişi, grup, toplum ya da kültürlere göre farklılık göstermez, insana ilişkin etik değerler içermesi yönüyle evrenseldir.

Bu açıdan baktığımızda, günümüzde uluslararası İnsan Hakları normları, bütün çağdaş demokratik toplumların anayasa ve yasalarının temel değeri haline gelmiştir.

Kültürel haklar kapsamlarına ve boyutlarına göre, genel ve özel olarak ayrıldığında, düşünme, konuşma, yazma, yayın, eğitim ve örgütlenme hakları genel kapsamlı temel kültürel haklar olarak sayılabilirler. Özel kültürel haklar ise; kültürü istemek hakkı, katılma, gelişme, özerklik, korunma hakları şeklinde olabilir. (6)

Kültürel haklar, yirminci yüzyılda yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan bir haklar grubudur. İnsan hakları uğruna verilen savaşlar ile beraber, siyasal ve toplumsal gelişmelerin bir arada etkileri böylesine bir sonucu hazırlamıştır. Toplumsal ve kültürel gelişmelerle beraber yeni yeni kültürel hakların da gündeme gelmesi beklenmelidir. Son gelişmelere bakılarak kültürel alanda kurumlaşma, özgünlük, ulusallık, evrensellik, süreklilik, çoğulculuk ve bütünleşme gibi olguların zamanla yeni kültürel haklar olarak ortaya çıkmaları beklenebilir. (8)

İnsan haklarının kültürel boyutuna, tarih sıralamasını esas alarak bakacak olursak, uluslararası kuruluşların sözleşmelerinde ve bildirgelerinde şunları görmekteyiz:

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26. maddesi eğitim hakkına aşağıdaki biçimde yer vermektedir;

  1. Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.
  2. Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
  3. Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle ana ve babanın hakkıdır.

27. Madde ise kültürel haklara yönelik olarak düzenlenmiştir.

  1. Herkes toplumun kültürel yaşamına serbestçe katılma, güzel sanatlardan yararlanma, bilimsel gelişmeye katılma ve bundan yararlanma hakkına sahiptir.
  2. Herkesin yaratıcısı olduğu bilim, edebiyat ve sanat ürünlerinden doğan maddi ve manevi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır.

BM üye olan devletler tarafından imzalanarak 1945 yılında kurulan UNESCO ise, bir uluslar arası eğitim, bilim ve kültür örgütüdür. UNESCO sözleşmesinde kültür ve kültürel haklar ile ilgili olarak, Kültürün geniş ölçüde yayılması ve insanlığın gelenekleri, özgürlük ve barış içinde gerekli olduğu gibi, tüm ulusların karşılıklı yardım ve ilgi anlayışı ile yerine getirmeleri gereken kutsal bir ödevdir. (9)

UNESCO sözleşmesi dünya uluslarına kültürel haklar konusunda güvenceler getirmiş ve yol göstermiştir. Nitekim yeni uyanmakta olan üçüncü dünya ülkelerinin büyük çoğunluğu bu örgüte üye olarak sıkı bir dayanışma içine girmişler ve büyük devletlerin sürdürdükleri kültür emperyalizmine karşı uluslar arası alanda ortak bir savaşım başlatmışlardır. UNESCO sözleşmesinin getirdiği ilkeler, yeni kurulan devletlerin kültür haklarına ışık tutmuş ve insanlığın diğer kesimlerine de kültürel haklarına sahip olabilmeleri sürecinde olumlu bir katkı getirmiştir. (10)

Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları (11)

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 4 Kasım 1950 yılında Roma’da imzalanmış ve 1953 yılında yürürlüğe girmiştir. Antlaşma, sözleşme ile güvence altına alınan hakların uygulanmasını denetleyecek iki ayrı bağımsız organ kurulmuştur: Bu organlar, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu (1954) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’dir ( 1959).

Konsey, İnsan Haklarını: Etkili denetim ve koruma mekanizmaları ile bireylerin sivil ve siyasal özgürlükleri, sosyal, ekonomik ve kültürel haklarına saygıyı güvence altına alarak Avrupa Birliği’ni güçlendirmeyi amaçlamaktadır. AİHS, aynı zamanda,1948 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde ifadesini bulan hak ve özgürlüklerin bir bölümünü korumak için atılan ilk başarılı girişimdir.

Avrupa Konseyi’nin insan haklarının kültürel boyutuna ilişkin diğer temel belgeler ise, şunlardır;

Ulusal Azınlıkları Koruma Çerçeve Sözleşmesi, ulusal azınlıkların haklarını koruyan ve yasal olarak bağlayıcılığı olan çok taraflı ilk belgedir. Sözleşme, ulusal kurumlar ve politikalar yoluyla uygulanır. Sözleşme, imzacı devletlerin saygı göstermeleri gereken prensipleri belirlemektedir. Kanun önünde eşitlik, kültür, dil, din, gelenek ve kimliklerini koruma ve geliştirmek için uygun koşulların teşvik edilmesi, medyaya ulaşmalarını sağlamak, diğer ülkelerde meşru olarak ikamet edenlerle sınır ötesi serbest ve barışçı temasın kurulması alınan ilke kararları arasındadır.

Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu, Avrupa Konseyi’ne üye bütün ülkelerde ırkçılık, ayrımcılık, Yahudi düşmanlığı ve hoşgörüsüzlükle mücadele etmeye öncülük etmekte ve bunlara karşı yasal ve siyasal korumayı güçlendirmek için çalışmaktadır. Bu çerçevede mevcut ulusal ve uluslararası önlemlerin etkinliğini değerlendirmekte ve bunların güçlendirilmesi için öneriler sunmaktadır. İfade özgürlüğü, demokratik toplumun temel taşıdır. AİHS‘nin belirlediği temel hak ve özgürlüklere yasal koruma sağlamanın yanında Avrupa Konseyi’nin medya ile ilgili çalışmaları, ifade ve enformasyon özgürlüğünü genişletmek ve bu özgürlüklerden yararlanmak için yasal uyum ve siyasi araçları geliştirme amacına yöneliktir. Medya ve kamu çalışanları için enformasyon ve eğitim faaliyetlerini sağlamak bu çalışmanın bir parçasıdır.

Avrupa Antlaşmaları

Avrupa Kültür Antlaşması, Avrupa Konseyi üye ülkeleri tarafından 19 Aralık 1954 tarihinde Paris’te imzalanmıştır. Kültür konusundaki maddelerin içerikleri şu şekildedir;

Madde 1 Her  Akit  Taraf Avrupa’nın  müşterek  kültür  mamelekindeki milli  payını  idame ettirmek ve bunun inkişafını  teşvik  etmek için kendisine has tedbirleri alacaktır.

Madde 2 Her Akit Taraf, imkan nispetinde.

a Vatandaşlarını diğer Akit Tarafların medeniyet, tarih ve dillerini tetkik etmeye teşvik edecek, diğer Akitlere de kendi ülkesinde bu gibi tetkiklerde bulunmak hususunda kolaylık gösterecek, ve

b Diğer Akit Taraflar ülkesinde kendi medeniyet, tarih, dil veya dillerinin tetkikine gelişmesine ve bu Akit Tarafların vatandaşlarına da kendi ülkesi üzerinde bu kabul tetkikleri yapmaları imkanının bahsedilmesine gayret sarf edecektir.

Madde 3 Akit Taraflar Avrupa menfaatine olan kültürel faaliyetlerinin inkişafını temine matuf müşterek hareketlerini hem ahenk kılmak gayesiyle Avrupa Konseyi çerçevesi dahilinde istişarelerde bulunacaklardır.

Madde 4 Her Akit Taraf, imkan nispetinde, ikinci ve üçüncü maddenin tatbiki gayesiyle kültürel kıymeti haiz eşyanın olduğu gibi şahısların da tedavül ve mübadelesini kolaylaştıracaktır.

Madde 5 Her Akit Taraf, Avrupa kültürü için bir kıymet ifade edip kendi kontrolü altında bulunan eşyaları Avrupa’nın müşterek kültür mamelekinin ayrılmaz bir cüzü olarak telakki edecek, onları korumak için lüzumlu tedbirleri alacak ve bu eşyaların tetkik edilebilmelerini kolaylaştıracaktır.

BM “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi” 3 Ocak 1966 New York, Türkiye sözleşmeyi 15 Ağustos 2000 tarihinde imzalamıştır. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar sözleşmesinin birinci bölümü, Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı başlığı altında birinci maddesinde şunlardan söz etmektedir;

  1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.
  2. Bütün halklar uluslararası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar vermemek koşuluyla, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiç bir koşulda yoksun bırakılamaz.
  3. Kendini Yönetemeyen ve vesayet altındaki ülkelerden sorumlu olan devletler de dahil bu sözleşmeye taraf bütün devletler, kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir ve Birleşmiş Milletler şartının hükümlerine uygun olarak bu hakka saygı gösterir.

BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 15. Madde’sinde ifade edilen, Kültürel Yaşama Katılma Hakkı şunları içermektedir;

  1. Bu sözleşmeye taraf devletler, herkese aşağıdaki hakları tanırlar:
  2. a) Kültürel yaşama katılmak;
  3. b) Bilimsel gelişmelerin nimetlerinden ve sonuçlarından yararlanmak;
  4. c) Kendisinin yaratıcısı olduğu bilimsel, edebi ve sanatsal ürünlerden kaynaklanan maddi ve manevi menfaatlerin korunmasından yararlanmak.
  5. Bu hakkın tam olarak gerçekleştirilmesi için sözleşmeye taraf olan devletler tarafından alınacak önlemler, bilimin ve kültürün korunması, gelişmesi ve yayılması için gerekli tedbirleri de içerir.
  6. Bu sözleşmeye taraf devletler, bilimsel araştırma ve yaratıcı faaliyetler için zorunlu olan özgürlüğe saygı göstermeyi taahhüt ederler.
  7. Bu sözleşmeye taraf devletler, bilimsel ve kültürel alanlarda uluslararası ilişkilerin ve işbirliğinin teşvik edilmesinden ve geliştirilmesinden türetilecek menfaatleri tanımayı kabul ederler.

Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şartı, Paris 21 Kasım 1990. Yani Bir Demokrasi, Barış ve Birlik Çağı.

Paris Şartının İnsan Hakları, Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü başlığı altında; “Bir ulus içindeki azınlıkların soy, kültür, dil ve din yönünden sahip oldukları kimliğin korunacağını ve azınlıklara mensup kişilerin hiçbir ayrım yapılmaksızın kanun önünde tam bir eşitlik içinde bu kimliği serbestçe dile getirmek, korumak ve geliştirmek hakkına sahip olduklarını belirtiriz” denmektedir. (12)

Yine Paris Şartında Kültür başlığı altında şunlar vurgulanmaktadır; “Kıtanın bölünmüşlüğünü ortadan kaldırmak için ortak Avrupa Kültürümüzün ve paylaştığımız değerlerin çok önemli katkısı olduğunu kabul ediyoruz. Bu yüzden yaratıcı özgürlüğe olan, tüm zenginliği ve çeşitliliği ile kültürel ve manevi mirasımızın korunması ve geliştirilmesine olan bağlılığımızı vurguluyoruz… Halklarımız arasında daha fazla tanışıklık olması için öteki katılan devletlerin kentlerinde kültür merkezleri kurulmasını, işitsel-görsel alanda daha fazla işbirliğini ve müzik, tiyatro, edebiyat ve sanat alanında daha geniş değişimleri destekliyoruz. Özellikle gençler arasında, kültürel değişimleri, eğitimin tüm dallarında işbirliği, daha açık olarak diğer kıtaların devletlerin dillerinde öğretim ve eğitim yolu ile insanların birbirlerini daha iyi anlamasını geliştirmek üzere ulusal politikalarımızda özel çaba harcamaya kararlıyız” denmektedir. (13)

Kopenhag Kriterleri 22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi’nde, adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce karşılaması gereken kriterleri belirtmiştir. Bu kriterler siyasi, ekonomik ve topluluk mevzuatının benimsenmesi olmak üzere üç grupta toplanmıştır. Konumuzla ilgili olarak kültürel boyutuyla ilgili olanlara baktığımızda Siyasi Kriterler içerisinde; ülkede demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklarına ve azınlık haklarına saygıyı teminat altına alan istikrarlı kurumların varlığına değinilmektedir.

Avrupa Antlaşmaları

Ulusal Azınlıkların Korunması için Çerçeve Sözleşme Strasbourg,  01.02.1995

9 Ekim 1993 tarihinde Viyana’da Avrupa Konseyi’ne üye Devletlerin Devlet Başkanları ve Başbakanları tarafından kabul edilen bildirinin devamını arzulayarak;

Kendi topraklarında, ulusal azınlıkların mevcudiyetini korumaya kararlı olarak; ulusal azınlıkların korunmasının istikrar, demokratik güvence ve bu kıtadaki barış için gerekli olduğunu, Avrupa tarihindeki kargaşaların ortaya koyduğunu dikkate alarak;

Çoğulcu ve gerçekten demokratik bir toplumun, sadece ulusal azınlığa mensup her ferdin etnik, kültürel, dilbilimsel ve dinsel kimliğine saygı göstermekle kalmayıp bu kimliğin dile getirilmesi, korunması ve geliştirilmesi  için elverişli şartları oluşturmasını da sağlaması gerektiğini dikkate alarak;

Bir hoşgörü  ve diyalog ortamı oluşturulmasının, kültürel çeşitliliğin, bir toplumun bölünmesinin değil, bölünme için  değil,  zenginleşmenin kaynağı ve etkeni olmasını sağlamak için gerekli olduğunu dikkate alarak;

Hoşgörülü ve müreffeh bir Avrupa yaratılmasının, yalnızca devletler arasında işbirliğine dayanmadığını, her Devletin anayasa ve bütünlüğüne zarar vermemek kaydı ile bölgesel ve yerel yönetimler arasındaki sınır ötesi işbirliğini gerektirdiğini de dikkate alarak;

İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi’ni ve protokollerini göz önünde bulundurarak denerek; birinci bölümden başlayarak üç bölümde ve yirmi iki maddede ulusal azınlıkların korunmasına ilişkin ilkeleri belirlemektedir.

Bölüm I Madde 1

Ulusal azınlıklar ve bu azınlıklara mensup fertlerin hak ve özgürlüklerinin korunması, insan haklarının uluslararası korunmasının ayrılmaz bir parçasıdır ve böylelikle uluslararası işbirliği alanında yer alır.

Madde 2 İşbu Çerçeve Sözleşmesi’nin hükümleri, anlayış ve hoşgörü temeliyle iyi komşuluk, dostane ilişkiler ve devletler arasında işbirliği ilkelerine uyum içinde, iyi niyetle uygulanacaktır.

Madde 3

1 Ulusal azınlığa mensup her fert, böyle bir muamele görme veya görmemeyi özgürce seçme hakkına sahip olacaktır ve böyle bir seçimden ya da bu seçimle bağlantılı hakların kullanılmasından hiçbir sakınca ortaya çıkmayacaktır.

2 Ulusal azınlıklara mensup fertler, bireysel olduğu gibi başkalarıyla topluca, işbu Çerçeve Sözleşmesinde belirtilen ilkelerden doğan hak ve özgürlükleri kullanabilirler.

 

Bölüm II Madde 4

1 Taraflar ulusal azınlıklara mensup her ferde kanun önünde eşitlik hakkını ve kanunlarca eşit olarak korunma hakkını güvence altına almayı taahhüt ederler. Bu bakımdan, ulusal azınlığa mensupluk üzerine kurulu her ayrımcılık yasaklanacaktır.

2 Taraflar, bir ulusal azınlığa mensup fertler ile çoğunluğa mensup olanlar arasında, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel yaşamın tüm alanlarında, tam ve etkin bir eşitlik sağlamak amacıyla, gerektiği yerde, uygun tedbirleri almayı taahhüt ederler. Bu bakımdan, Taraflar ulusal azınlığa mensup fertlerin özel koşullarını dikkate alacaklardır.

3 2.fıkra çerçevesinde alınan tedbirler ayrımcılık olarak kabul edilmeyecektir.

Madde 5- 1 Taraflar, ulusal azınlıklara mensup fertlere kültürlerini sürdürme ve geliştirmenin yanında, kimliklerinin temel unsurlarını; dil, din, gelenekler ve kültürel miraslarını korumak için gerekli şartları teşvik etmeyi taahhüt ederler.

2 Bütünleşme ile ilgili genel politikaları çerçevesinde alınan tedbirlere zarar vermemek kaydıyla, taraflar, ulusal azınlıklara mensup fertlerin istekleri dışında, sindirmeye yönelik her politika veya uygulamadan sakınacaklar ve bu fertleri, bu tür sindirmeye yönelik her faaliyete karşı koruyacaklardır.

Madde 6- 1 Taraflar, toprakları üzerinde yaşayan tüm fertler arasında etnik, kültürel, dilbilimsel veya dinsel kimliklerine bakılmaksızın hoşgörü ve kültürler arası diyalogu teşvik edecekler ve karşılıklı saygı ve anlayışı ve işbirliğini teşvik etmek için özellikle eğitim, kültür ve medya alanlarında etkili tedbirler alacaklardır.

2 Taraflar, etnik, kültürel, dilbilimsel veya dinsel kimlikleri nedeniyle tehdit veya ayrımcılık, düşmanlık veya şiddet eylemlerine maruz kalabilecek herhangi bir ulusal azınlığa mensup fertleri korumak için uygun tedbirler almayı taahhüt ederler.

Madde 7 Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferdin, barışçıl olarak toplanma özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve düşünce, vicdan ve din özgürlüğü haklarına saygı gösterilmesini temin edeceklerdir.

Madde 8 Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferde, dinini ve inancını uygulama hakkını ve dini kurum, örgüt ve dernekler kurma haklarını tanımayı taahhüt ederler.

Madde 9- 1 Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferdin, ifade özgürlüğü hakkının, görüş sahibi olma özgürlüğü ve kamu yetkililerinin müdahalesi olmadan ve sınırlara bakılmaksızın azınlık dilinde bilgi veya düşünceleri alma ve iletme özgürlüğünü kapsadığını tanımay1 taahhüt ederler.

Taraflar, kendi yasal sistemleri çerçevesinde ulusal bir azınlığa mensup fertlerin medya organlarına ulaşımda ayrımcılığa maruz  bırakılmamalarını sağlayacaklardır.

2 Birinci fıkra, Tarafların, radyo, televizyon yayınları yapılması veya sinema şirketlerinin kurulmasını, ayrımcılık yapmadan ve nesnel kriterlere dayanarak izne bağlamalarını engellemez.

3 Taraflar, ulusal azınlığa mensup fertlerin, yazılı basın organları kurma ve bunları kullanmasını engellemeyeceklerdir. Radyo ve televizyon yayıncılığının yasal çerçevesi içinde, Taraflar, ulusal azınlığa mensup fertlere kendi medya organlarını kurma ve kullanma olanağını mümkün olduğu ölçüde ve 1.fıkranın hükümleri göz önünde bulundurarak sağlayacaklardır.

4 Taraflar, ulusal azınlığa mensup fertlerin medya organlarına ulaşımını kolaylaştırmak ve hoşgörüyü teşvik etmek ve kültürel çoğulculuğu sağlamak için, kendi yasal sistemleri çerçevesinde uygun tedbirler alacaklardır.

Madde 10- 1 Taraflar, ulusal azınlığa mensup her ferdin, azınlık dilini, serbestçe ve engelsiz olduğu gibi topluluk önünde de sözlü ve yazılı olarak kullanma hakkını tanımayı taahhüt ederler.

2 Geleneksel olarak veya sayılarının çokluğu bakımından ulusal azınlıklar tarafından iskan edilmiş bulunan bölgelerde, bu kişiler tarafından talep edilmiş ise ve bu talebin gerçek bir ihtiyaca dayandığı yerlerde, Taraflar, mümkün olduğu ölçüde, azınlık dillerinin bu kimseler arasında ve idari makamlarca kullanılmasını sağlamaya çalışacaklardır.

3 Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferdin, en kısa zamanda anladığı dilde, tutuklanma nedenleri kendisine yöneltilen suçun cinsi ve nedeni konusunda bilgi verilmesi ve bu dilde, gerekirse bir tercümanın parasız yardımıyla kendini savunma hakkını garanti etmeyi taahhüt ederler.

Madde 11- 1 Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferde, azınlık dilindeki soyadını (aile adını) ve adını kullanma hakkını ve bunların resmen tanınması hakkını kendi yasal sistemlerindeki yöntemlere göre sağlamayı taahhüt ederler.

2 Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferdin kendi azınlık dilindeki işaretleri, yazıları ve özel nitelikteki her türlü bilgiyi kamuya açık bir şekilde teşhir etme hakkını tanımayı taahhüt ederler.

3 Geleneksel olarak veya sayılarının çokluğu bakımından ulusal azınlıklar tarafından iskan edilmiş bölgelerde, Taraflar, kendi yasal sistemleri çerçevesinde, uygun yerlerde diğer Devletlerle anlaşma halleri dahil olmak üzere ve kendi özel koşullarını da dikkate alarak, yeteri kadar talep olduğu zaman, kamuya açık geleneksel, yöresel isimleri, sokak isimleri ve diğer topografik işaretleri azınlık dilinde de belirtmek hususunda gayret göstereceklerdir.

Madde 12- 1 Taraflar, uygun olan hallerde, ulusal azınlıkların ve çoğunluk kültürünün, tarihinin, dilinin ve dininin tanıtılmasını sağlamak için, eğitim ve araştırma alanlarında önlemler alacaklardır.

2 Bu bağlamda, Taraflar, diğer tedbirler yanında öğretmen yetiştirilmesi ve okul kitaplarına ulaşım için yeterince imkan yaratacaklar ve değişik toplumlar arasında öğretmen ve öğrenci temasını kolaylaştıracaklardır. .

3 Taraflar, ulusal azınlıklara mensup fertler için her düzeyde eğitime girişte şans eşitliğini teşvik etmeyi taahhüt ederler.

Madde 13- 1 Taraflar, kendi eğitim sistemleri çerçevesinde, ulusal azınlıklara mensup fertlere kendilerine özgü özel eğitim ve yetiştirme  kurumlarını kurma ve yönetme hakkını tanıyacaklardır.

2 Bu hakkın kullanılması Taraflar için herhangi bir mali yükümlülük getirmeyecektir.

Madde 14- 1 Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferde azınlık dilini öğrenme hakkını tanımayı taahhüt ederler.

2 Geleneksel olarak veya sayılarının çokluğu bakımından ulusal azınlıklar tarafından iskan edilmiş bölgelerde, Taraflar, mümkün olduğu ölçüde ve kendi eğitim sistemleri çerçevesinde, yeterli talep olduğu takdirde, azınlıklara mensup kimselerin, azınlık dilini öğrenmeleri veya bu dilde ders almaları için uygun imkanlar yaratmaya çalışacaklardır.

3 İşbu maddenin 2.fıkrası resmi dilin öğrenilmesine veya bu dilde eğitime zarar vermeden uygulanacaktır.

Madde 15 Taraflar, ulusal azınlıklara mensup şahısların kültürel, sosyal ve ekonomik hayat ile kamu işlerine, özellikle kendilerini etkileyenlere fiili katılımları için gerekli şartları yaratacaklardır.

Madde 16 Taraflar, ulusal azınlıklara mensup şahısların ikamet ettiği coğrafi alanda nüfus oranlarını değiştiren ve işbu Çerçeve Sözleşmesinde belirtilen ilkelerden doğan hak ve özgürlüklere zarar verme amacı güden tedbirler almaktan kaçınacaklardır.

Madde 17- 1 Taraflar, ulusal azınlıklara mensup şahısların başka devletlerde yasal olarak bulunan, özellikle etnik, kültürel, dilbilimsel veya dinsel kimliği paylaştıkları veya ortak kültürel mirasa sahip olan şahıslarla, özgür ve barışçıl ilişki kurma ve devam ettirme hakkını engellememeyi taahhüt ederler.

2 Taraflar, ulusal azınlıklara mensup fertlerin sivil örgütlerin hem ulusal hem de uluslararası düzeydeki çalışmalarına katılma hakkını engellememeyi taahhüt ederler.

Madde 18- 1 Taraflar, gereken hallerde, ilgili ulusal azınlıklara mensup şahısların korunmasını sağlamak için başka Devletlerle, özellikle komşu Devletlerle, çift taraflı ve çok taraflı Sözleşmeler yapmaya gayret edeceklerdir.

2 Uygun olan hallerde, Taraflar, sınır ötesi işbirliğini teşvik etmeyi amaçlayan önlemler alacaklardır.

Madde19 Taraflar, işbu Çerçeve Sözleşmesinin içerdiği ilkelere saygı göstermeyi ve gerektiği hallerde, uluslararası hukuki belgelerde, özellikle İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi ve Protokollerinde, öngörülen sınırlama, kısıtlama veya ayrılmaları, bu prensiplerden doğan hak ve özgürlüklere uygun olduğu ölçüde uygulamayı taahhüt ederler.

 

Bölüm III Madde 20 

İşbu Çerçeve Sözleşmesinde öngörülen ilkelerden doğan hak ve özgürlüklerin uygulamasında, ulusal azınlıklara mensup herhangi bir kişi, ulusal mevzuata ve başkasının haklarına, özellikle çoğunluğa veya diğer ulusal azınlıklara mensup fertlerin haklarına saygı gösterecektir.

Madde 21 İşbu Çerçeve Sözleşmesinin hiçbir hükmü, uluslararası hukukun temel ilkelerine ve özellikle, Devletlerin egemen eşitliği, toprak bütünlüğü ve siyasal bağımsızlığı ile ters düşen bir eylem yapmak veya bu tür bir faaliyete girişmek hakkının mevcut olduğunu ima edecek şekilde yorumlanamaz.

Madde 22 İşbu Çerçeve Sözleşmesinin hiç bir hükmü Akit bir Tarafın kanunları ile veya Taraf olduğu anlaşmalar ile sağlanan insan hakları ve temel özgürlükleri kısıtlayacak veya onlarla ters düşecek bir şekilde yorumlanamaz.

Avrupa Antlaşmaları

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 7 Aralık 2000 tarihli toplantısında kabul edilen

Kültürel Çeşitlilik Deklarasyonu;

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kültür çeşitliliğinin insan toplumu için temel bir koşul olduğunu, Yeni iletişim teknolojileri, küreselleşme ve gelişen çok taraflı ticaret politikalarının, kültürel çeşitliliği üzerinde etkisi olduğunu,

Avrupa toplumlarında kültür işbirliğinin ve demokratik norm ve yapıların sürdürülmesi, korunması ve teşvikinin Avrupa Komisyonu’nun temel görevi olduğunu,

Kültür çeşitliliğinin Avrupa’nın temel bir niteliği olduğunu ve Avrupa’nın yapılaşma sürecinin başlıca siyasi hedefini teşkil ettiğini, ve 21 .YY’ da bunun enformasyon ve bilgiye dayalı toplum yapısında özel bir önemi olduğunu,

Yasa düzenine dayalı bütün demokratik toplumların geçmişte, kendi kültür ve medya politikalarında kültürel çoğulculuğu sürdürecek ve koruyacak önlemler geliştirmiş olduğunu,

Avrupa Konseyi’nin kültür çeşitliliğini korumak ye güçlendirmek geleneğini dikkate alarak ve bu çerçevede teşkilatın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Kültür Sözleşmesi esaslarına göre gerekli araçları geliştirmiş olduğunu,

Küresel pazarın, kültürler ve kültür alışverişi üzerindeki etkileri çerçevesi içerisinde modern, demokratik ülkelerin yeni bir görev olarak, kendi hükümranlık  bölgeleri içerisinde bir arada yaşayan her şekildeki kültür çeşitliliğinin tanınması ve iade edilmesini sağlayacak politikalar geliştirmeleri zorunda olduklarını, Avrupa Komisyonu üye devletlerinin medya özgürlüklerine ve medya çoğulculuğunu kültür değişimleri için bir ön şart olarak savunma ve geliştirme yükümlülüğünü kabul ettiklerini hatırlatarak ve medya çoğulculuğunun demokrasi ve kültür çeşitliliği için şart olduğunu,

Bu bakımdan kamu hizmetleri yayıncılarının önemli katkıları olacağını hatırlatarak üye devletlerle Avrupa Kültür Sözleşmesi’ne taraf diğer devletlerin bu görevi kültürel olarak belirgin bir açıdan yerine getireceklerine, fakat ortak küresel bir yapı içerisinde gelişme için her düzeyde kültür çeşitliliğinin sürdürülmesi ve uygulanması için tutarlı bir çerçeve oluşturacak prensipler dizisinin hazırlanmasının gerektiğine, üye devletlerin kültür çeşitliliğini teşvik edecek uluslararası kültürel işbirliği anlaşmalarım geliştirmek konusundaki meşru amaçlarına saygı duyulması gerektiğini belirterek bu konuları aşağıdaki başlıklar şekilde ifade etmiştir:

Birinci madde de Kültür Çeşitliliği başlığı altında, “kültür bakımından farklı uygulamaların bir arada varoluşlarından ve mübadelesinden ve kültür bakımından farklı hizmet ve ürünlerin sağlanması ve tüketilmesinde ifadesini bulur.

Kültür çeşitliliği serbest yaratıcı ifade koşulu, özellikle audiovisuel hizmetler bakımından olmak üzere her türlü kültür alışverişinin serbestliği olmadan ifade edilemez.

Kültür çeşitliliğinin sürekli olarak geliştirilmesi kavramı günümüzün ihtiyaçlarını karşılayacak olan teknolojik ve diğer gelişmelerin gelecek nesillerin kültür bakımından farklı hizmet, ürün ve uygulamaları üretmek, sağlamak ve mübadele etmek bakımından olanaklarını kısıtlamamalıdır” denilerek, ikinci olarak Küreselleşmiş dünyada sürdürülebilir kültür çeşitliliği için kültürel ve audiovisuel politikalar başlığı altında, “Kültür çeşitliliğini geliştirecek ve saygınlaştıracak kültürel ve audiovisuel politikalar ticaret politikalarının gerekli bir tamamlayıcısıdır.

Kültür çeşitliliği bilişim ekonomisinin gelişmesinde esaslı bir ekonomik rol oynayacaktır. Dil çeşitliliği, artistik ifade, gerçek çeşitliliği aksettirdikleri takdirde güçlü kültür sanayileri tarafından teşvik edildikleri takdirde, çoğulculuk, yaratıcılık, rekabet ve istihdam üzerine olumlu etki yapacaktır.

Kültür bakımından farklı yapım ve uygulama şekilleri teknolojik gelişmeler tarafından kısıtlandırılmamalı aksine güçlendirilmelidir.

Farklı kültür ürün ve hizmetlerinin geniş bir biçimde dağıtımı ve kültürel uygulamaların genel olarak mübadelesi yaratıcılığı arttırabilir ve bu tür ürün ve hizmetlere ulaşımı ve geniş ölçüde sağlamayı teşvik eder.

Kamu hizmeti yayıncılığı kültür farklılığını korumada önemli bir rol oynar.

Yeni hizmetlerde çalışacak olan meslek elemanlarının ve kullanıcılarının eğitim ve yetiştirilmesi ve kültür ve audiovisuel üretimlerin güçlendirilmesi kültür çeşitliliğini arttıracak önemli etkenlerdir” derken,

Kültür çeşitliliğinin sürdürülmesi ve uygulanması başlığında ise; “üye devletler yeni global çevrede ve her düzeyde kültür ve dil farklılığını sürdürme ve teşvik etmenin yollarını araştırmaya,

Üye devletler Avrupa Konseyi’nin ilgili belgeleri doğrultusunda, bu belgeleri zedeleyecek yükümlülükleri benimsemeye davet edildikleri diğer uluslararası alanlarda kültür çeşitliliğini sürdürme ve teşvik etme gereksinimine özel dikkat göstermeye,

Avrupa Konseyi’nin ilgili organları yeni küresel ekonomi çerçevesi içerisinde özel bir dikkat gerektiren kültür politikası konularını belirlemeye ve üye ülkelere kültür çeşitliliğini sürdürme ve uygulama gayretlerinde faydalı olacak önlemleri tasnif etmeye davet edilirler”.

İnsan haklarına ilişkin sorunların bir iç hukuk sorunu olmaktan çıktığı günümüzde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin getirdiği düzenlemeler ve organlarının içtihatları doğrultusunda taraf devletler iç hukuklarını Sözleşme ile uyumlu kılma yükümlülüğü altındadır. Bu doğrultuda, iç hukukta düzenlenen hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların da uluslar arası normlara uygun olması gerekir. (14)

23 Mart 1976 tarihinde yürürlüğe giren ve Türkiye tarafından 15 Ağustos 2000 tarihinde imzalanan “BM Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesi” ise insan hakları ve demokratikleşme konusunda evrensel normları belirleyen en önemli uluslararası belgelerden biri olarak kabul edilir.

Sözleşmenin başlangıç kısmında; “Bu sözleşmeye taraf devletler, Birleşmiş Milletler Şartı’nda ilan edilen prensiplere göre insanlık ailesinin bütün üyelerinin doğuştan sahip oldukları insanlık onurunu ve eşit ve vazgeçilmez haklarını tanımanın, yeryüzündeki özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu dikkate alarak,

Bu hakların insanın doğuştan sahip olduğu insanlık onurundan türediğini kabul ederek,

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne uygun bir biçimde, korkudan ve yoksulluktan kurtulma özgürlüğünü kullanabilen özgür insan idealinin ekonomik ve sosyal ve kültürel hakları ile birlikte kişisel ve siyasal haklarını da kullanabildiği şartların yaratılması halinde gerçekleştirilebileceğini kabul ederek,

Birleşmiş Milletler Şartı’na göre devletlerin insan haklarına ve özgürlüklerine her yerde saygı gösterilmesini sağlama ve bu haklara ve özgürlüklere uygun davranma yükümlülüğünü dikkate alarak,

İçinde yaşadıkları topluma ve diğer bireylere karşı ödevleri bulunan bireylerin, bu sözleşmede tanınmış olan hakları ilerletme ve bu haklara uyulmasını sağlamak için çaba gösterme sorumluluğu bulunduğunun farkında olarak, belirtilen hükümlerde anlaşmışlardır” denmektedir.

Bu hükümlerden birinci bölümde “ Halkların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” başlığı altında, şunlardan söz eder;

  1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.
  2. Bütün halklar uluslararası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar vermemek koşuluyla, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiç bir koşulda yoksun bırakılamaz.
  3. Kendini yönetemeyen ve vesayet altındaki ülkelerden sorumlu olan devletler de dahil bu sözleşmeye taraf bütün devletler, kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir ve Birleşmiş Milletler Şartı’nın hükümlerine uygun olarak bu hakka saygı gösterir.

Aynı sözleşmenin 27. maddesinde ise, Azınlıkların Korunması başlığı altında;

“Etnik, dinsel veya dilsel azınlıkların bulunduğu bir devlette, böyle bir azınlığa mensup bulunan kişiler grubun diğer üyeleri ile birlikte toplu olarak kendi kültürel haklarını kullanma, kendi dinlerinin gereği ibadeti etme ve uygulama veya kendi dillerini kullanma hakları engellenmez” denmektedir.

Birleşmiş Milletler

Ulusal Veya Etnik, Dinsel Veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildiri  20 Aralık 1993.

Birleşmiş Milletlerin temel amaçlarından birinin, Birleşmiş Milletler Şartı’nda ilan edildiği üzere ırk, cinsiyet, dil veya din gibi bir ayrımcılığa tabi tutmaksızın herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygıyı teşvik etme ve geliştirme olduğunu yeniden teyit ederek,

Temel insan haklarına, insanlık onuruna ve insanın değerine, erkekler ve kadınlar ile küçük-büyük bütün ulusların eşit haklara sahip olduklarına dair inancını yeniden teyit ederek,

Birleşmiş Milletler Şartı’nda, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye edilmesine dair Uluslararası Sözleşme’de, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nde, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nde, Din veya İnanca Dayanan Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Tasfiye edilmesine dair Bildiri’de, ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde ve ayrıca evrensel veya bölgesel düzeyde kabul edilmiş olan ve Birleşmiş Milletler Üyesi Devletlerin kendi aralarında meydana getirmiş oldukları diğer uluslararası belgelerde yer alan prensiplerin gerçekleştirilmesini sağlamayı arzu ederek,

Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara mensup olan kişilerin hakları ile ilgili Yirmi yedinci maddesindeki hükümlerden esinlenerek,

Ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara mensup kişilerin haklarının korunmasının ve geliştirilmesinin, içinde yaşadıkları Devletin siyasal ve sosyal istikrarına katkıda bulunacağını dikkate alarak,

Bir bütün olarak toplumsal gelişme içinde ve hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir yapıda bütünleyici bir parça olarak ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara mensup olan kişilerin haklarını sürekli bir biçimde geliştirmenin ve gerçekleştirmenin halklar ile Devletler arasında dostluğu ve işbirliğini güçlendirmeye katkıda bulunacağını vurgulayarak,

Azınlıkların korunmasında Birleşmiş Milletlerin önemli bir rol oynayabileceğini dikkate alarak,

Birleşmiş Milletler sistemi içinde, özellikle İnsan Hakları Komisyonu’nun, Azınlıkların Korunması ve Ayrımcılığın Önlenmesi Altkomisyonu’nun, İnsan Hakları Uluslararası Sözleşmeleri ve ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara mensup kişilerin haklarının korunması ve geliştirilmesi ile ilgili diğer uluslararası insan hakları belgelerine göre kurulmuş olan organların bugüne kadar yaptıkları işi akılda tutarak,

Azınlıkların korunmasında ve ulusal veya etnik, dinsel veya dinsel azınlıklara mensup kişilerin haklarının geliştirilmesi ve korunmasında Hükümetlerarası örgütler ile hükümetlerdışı örgütlerin önemli işler yapmış olduklarını dikkate alarak,

Ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara mensup kişilerin hakları konusunda uluslararası insan hakları belgelerinin etkili bir biçimde uygulanmasını daha fazla güvence altına alma ihtiyacını kabul ederek,

Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıkların Korunmasına dair Bildiri’yi ilan eder:

“Madde 1

  1. Devletler, kendi ülkeleri üzerindeki azınlıkların varlığını ve ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel kimliklerini korur ve bu kimlikleri geliştirmeleri için gerekli şartların oluşmasını teşvik eder.
  2. Devletler bu amacın gerçekleştirilmesi için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alır.

Madde 2

  1. (Bundan sonra azınlıklara mensup olan kişiler şeklinde geçecek olan) ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara mensup kişiler, özel veya kamusal yaşamda hiç bir müdahaleye veya hiç bir ayrımcılığa maruz kalmadan ve serbestçe kendi kültürlerini yaşama, kendi dinlerinde ibadet etme ve uygulamada bulunma ve kendi dillerini kullanma hakkına sahiptir.
  2. Azınlıklara mensup olan kişiler kültürel, dinsel, sosyal, ekonomik ve kamusal yaşama etkili bir biçimde katılma hakkına sahiptir.
  3. Azınlıklara mensup olan kişiler ulusal düzeyde ve uygun olduğu takdirde, mensubu oldukları azınlıklarla veya üzerinde yaşadıkları bölgelerle ilgili olarak bölgesel düzeyde verilen kararlara ulusal mevzuata aykırı olmayacak bir tarzda etkili bir biçimde katılma hakkına sahiptir.
  4. Azınlıklara mensup olan kişiler kendi örgütlerini kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
  5. Azınlıklara mensup olan kişiler hiç bir ayrımcılığa maruz kalmadan, kendi grubunun diğer üyeleriyle ve başka azınlıklara mensup kişilerle, ve ayrıca hudut komşusu diğer Devletlerin ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel bağlarla bağlı oldukları vatandaşlarıyla serbest ve barışçıl ilişkiler kurma ve bu ilişkileri sürdürme hakkına sahiptir.

Madde 3

  1. Azınlıklara mensup olan kişiler, bu Bildiri’de yer alan haklar da dahil sahip oldukları hakları, hiç bir ayrımcılığına maruz kalmadan kendi başlarına veya mensup oldukları grubun diğer üyeleri ile birlikte kullanabilirler.
  2. Bu Bildiri’de yer alan hakların kullanılması veya kullanılmaması bir azınlığa mensup olan her hangi bir kişi için hiç bir olumsuz sonuç doğurmaz.

Madde 4

  1. Devletler gerektiği takdirde, azınlıklara mensup olan kişilerin bütün insan haklarını ve temel özgürlükleri hiç bir ayrımcılığa maruz kalmadan tam ve etkili bir biçimde ve hukuk önünde tam bir eşitlik içinde kullanabilmelerini sağlayacak tedbirler alır.
  2. Devletler, azınlıklara mensup kişilerin kendi özelliklerini ifade edebilmelerini ve ulusal hukuku ihlal eden ve uluslararası standartlara aykırı bulunan özel bazı uygulamalar hariç kendi kültürlerini, dillerini, dinlerini, geleneklerini ve örf ve adetlerini geliştirmeleri için gerekli şartları yaratmak amacıyla tedbirler alır.
  3. Devletler, mümkün olduğu kadar, azınlıklara mensup kişilerin ana dillerini öğrenmeleri veya ana dillerinde eğitim almaları için yeterli imkanlara sahip olabilecekleri gerekli tedbirleri alır.
  4. Devletler gerektiği takdirde, kendi ülkelerinde varolan azınlıkların tarih, gelenekler, dil ve kültürleri ile ilgili bilgiler almalarını özendirmek için eğitim alanında tedbirler alır. Azınlıklara mensup olan kişiler, toplumun bütünü hakkında bilgi edinebilmek için yeterli imkanlara sahip olurlar.
  5. Devletler, azınlıklara mensup kişilerin ülkenin ekonomik kalkınmasına ve gelişmesine tam olarak katılabilmelerini sağlayacak tedbirleri almayı kabul eder.

Madde 5

  1. Ulusal politikalar ve programlar, azınlıklara mensup olan kişilerin meşru menfaatlerini dikkate alarak planlanır ve uygulanır.
  2. Devletler arasında yapılan işbirliği ve yardım programları azınlıklara mensup kişilerin meşru menfaatlerini dikkate alarak planlanır ve uygulanır.

Madde 6 Devletler, karşılıklı anlayış ve güveni geliştirmek amacıyla bilgi ve tecrübe alış verişi yapmak gibi, azınlıklara mensup kişilerle ilgili sorunlar hakkında işbirliği yapar.

Madde 7

Devletler bu Bildiri’de yer alan haklara saygının geliştirilmesi amacıyla işbirliği yapar.

Madde 8

  1. Bu Bildiri’deki hiç bir hüküm, azınlıklara mensup kişiler bakımından Devletlerin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesini engellemez. Devletler, özellikle taraf oldukları uluslararası sözleşmelerden ve anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini iyi niyetle yerine getirir.
  2. Bu Bildiri’de yer alan hakların kullanılması, evrensel olarak tanınmış olan insan hakları ve temel özgürlüklerin herkes tarafından kullanılmasına engel olamaz.
  3. Bu Bildiri’de yer alan hakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak için Devletler tarafından alınan tedbirler, hemen ilk bakışta İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde bulunan eşitlik prensibine aykırı görülemez.
  4. Bu Bildiri’deki hiç bir hüküm, Devletlerin egemenliği, eşitliği, ülke bütünlüğü ve siyasal bağımsızlığı şeklindeki Birleşmiş Milletlerin amaçlarına ve prensiplerine aykırı düşecek faaliyetlere izin verecek şekilde yorumlanamaz.

Madde 9

Birleşmiş Milletler içindeki uzman kuruluşlar ve diğer örgütler, kendilerinin ihtisas alanlarına girdiği ölçüde, bu Bildiri’de yer alan hakların ve prensiplerin tam olarak gerçekleştirilmesine katkıda bulunurlar” denmektedir.

Kültür, insanlığın tarihsel birikiminin, güncel değerler, yaratımlar ve ürünlerinin, geleceğe ilişkin tasarımlar ve eğilimlerinin toplamıdır veya anlatımıdır. (15)

Günümüz dünyasında farklı uluslar ve ülkeler arasındaki işbirliği, iletişim teknolojilerindeki kullanım ve yaygınlaşma toplumlar arasındaki etkileşimin önünü açmakta, kültürel kabul ve karşılıklı aktarımı zorunlu kılmaktadır. Bu gelişmeler toplumların kültür politikalarını etkilediği gibi, ülkelerin oluşturdukları üst birliklerde kültüre verilen önemi arttırmaktadır. Toplumlar ve ülkeler arasındaki karşılıklı kültürel paylaşım ve aktarım sadece maddi kültür ürünlerinde değil, kültürün bütün alanlarında gerçekleşmektedir.

Toplumsal ve siyasal yönden gelecekleri konusunda politikalar üretmek için ortak çıkarlar adına bir araya gelen farklı toplumlar ve ülkeler, ortak kültürel değerlerini en doğru biçimde insan hakları kavramında ifadelendirebilirler.

DİPNOTLAR:
1) Oktay UYGUN: “İnsan Hakları Kuramı”, İnsan Hakları, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2000. s. 25.
2) ÇEÇEN: İnsan Hakları, Gündoğan Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 1995. s.194.
3) ÇEÇEN: a.g.e., s.11
4) Bronislav MALİNOSKİ: İnsan ve Kültür, Çev. Fatih Gümüş, Verso Yayıncılık, Ankara, 1990. s.66.
5) Bozkurt GÜVENÇ: Kültürün ABC’si, Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 1997. s.109.
6) Nedim GÜRSEL: Yerel Kültürlerden Evrensele, Cem Yayınevi, İstanbul, 1985. s. 125.
7) Anıl ÇEÇEN, İnsan Hakları, Gündoğan Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 1995.s.203-210.
8) Anıl ÇEÇEN, a.g.e.,s.214.
9) Anıl ÇEÇEN, a.g.e.  s.199.
10) Anıl ÇEÇEN, a.g.e. s.201.
11) Kaynak: http://www.avrupakonseyi.org.tr/ Avrupa Konseyi Halkla İlişkiler Servisi
12) İnsan Hakları ve Özgürlükleri (Derleme), Petrol-İş Yayınları, İstanbul,1992. s.,522.
13) a.g.e. s. 532.
14) Işıl KARAKAŞ: İfade Özgürlüğünün Boyutları, Türkiye’de Demokrasi (iç.), Yeni Yüzyıl Kitaplığı Türkiye’nin Sorunları Dizisi 17. (Basım tarihi ve yeri yok). s. 65.
15) Onur Bilge KULA: Demokratikleşme Süreci ve Eleştirel Kültür Bilinci, Gündoğan Yayınları, Ankara, 1992. s.,27.

KAYNAKÇA
– ALİEFENDİOĞLU, Yılmaz: İnsan Hakları ve Sivil Toplum Örgütleri, İHV. Kuruluş Etkinlikleri, Ankara, 10 Aralık 1999.
– CAN AKTAN, Coşkun (ed.) vd.: Haklar ve Özgürlükler Antolojisi, Hak- iş Yayınları, Ankara, 2000.
– ÇEÇEN, Anıl: İnsan Hakları, Gündoğan Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 1995.
– GÜRSEL, Nedim: Yerel Kültürlerden Evrensele, Cem Yayınevi, İstanbul, 1985.
– KAPANİ, Münci: İnsan Haklarının Uluslararası Boyutları, Bilgi Yayınevi, 3. Baskı, Ankara, 1996.
– KARAKAŞ, Işıl: İfade Özgürlüğünün Boyutları, Türkiye’de Demokrasi (iç.), Yeni Yüzyıl Kitaplığı Türkiye’nin Sorunları Dizisi 17. (Basım tarihi ve yeri yok).
– KULA, Onur Bilge: Demokratikleşme Süreci ve Eleştirel Kültür Bilinci, Gündoğan Yayınları, Ankara, 1992.
– MALİNOSKİ, Bronislav: İnsan ve Kültür, Çev. Fatih Gümüş, Verso Yayıncılık, Ankara, 1990.
– TANİLLİ, Server: Yüzyılın Gerçeği ve Mirası, VI. Cilt, Adam Yayınları, İkinci Baskı, İstanbul, 1999.
– İnsan Hakları ve Özgürlükleri (Derleme), Petrol-İş Yayınları, İstanbul,1992.
http://www.avrupakonseyi.org.tr/ İnsan Hakları/

NOT: Nart İki Aylık Düşün ve Kültür Dergisi, Sayı 41-42, Ankara 2005.  Makalenin metnidir.