GİZEMLİ KAFKASYA, KAFKASYA’NIN SÜRE GELEN SORUNLARI ve GELECEĞİN TEHLİKE SİNYALLERİ!

Atay Ceyişakar
İşadamı, Kafkas Abhazya Dayanışma Komitesi Eski Kurucu Başkanı, Ekim 2004

SUNUM

Tanrı dağları diye de anılan Kuzey Kafkasya’nın gizemi (1, 2, 3, 4, 5) tarih boyunca ilgi çekmiş, çekmeye devam etmektedir. ‘Batı Alemi’ öncelikli olmak üzere, tüm insanlık bir şekilde Kafkasya ile ilgilenmiş; Milattan Önce başlayan bu ilgi-araştırmalar sonucunda, Kafkasya ve otokton halkları konusunda yüzlerce cilt (6) eser ortaya çıkmıştır.

Özellikle Kuzey Kafkasya bölgesi, coğrafi yapısı sebebiyle, çok uzun bin yıllar kapalı bir yaşama sahip olmuş ise de, son üç bin yıldan bu yana değişik kavimlerin saldırısına maruz kalmıştı. Ancak,

 

  • Otokton halkların, ‘dinlerden binlerce sene öncesinde (nasıl oluşturabildiğine hala akıl erdirilemeyen) ‘sağlam-demokratik-kabul edilebilir’ prensiplere dayalı; sıfır yaştan-ölüme örnek olunarak “öğrenilen-öğretilen” ‘kültürü’ (değişik dillerin seslendirişine göre, Kebze/Khabze//Xabze/Akabza diye anılan ‘doğru-mutlu yaşam öğretisi) (7),
  • Ve de Kuzey Kafkasya coğrafyasının verdiği stratejik avantaj ile, kültürel kimlik korunabilmişti.

 

Ancak, son üç yüz yıldır, savaş araçlarının gelişmesinden de yararlanan Çarlık Rusya’sı, ardından Sovyet Rejimi ve günümüzde de Rusya Federasyonu’nun etkin-insafsız saldırıları sebebiyle, hem ‘araştıran-bilenlerin’ insanlık için değerli-gerekli gördüğü ‘kadim kültürün, kalabilen kalıntıları hızla yok olma sürecini yaşamakta hem coğrafya onarılamaz tahribata uğramakta-uğratılmakta hem de nüfusunun çok büyük bölümü Kafkasya dışında; diaspora da (8) yaşar durumda dır.

Başka ülkelerin olduğu gibi Türkiye’nin de, bu coğrafya ve insanları ile stratejik ve tarihi bağları, menfaatleri, sorumlulukları olduğu bilinmektedir. Bu bağ, menfaat ve sorumluklara ilave olarak, halen Türkiye’de yaşayan K.Kafkasya kökenli insanlar-diasporaların sayısı Kuzey Kafkasya’da yaşayan soydaşları’ndan çok fazladır. Değişik kaynaklara göre farklı sayılar ifade edilmekte ise de; gerçekçi sayılabilecek rakamlar ile, Türkiye Çerkesleri’’nin 5-8 milyon (9), bunların içinde Abhazların sayısının 500-800 bin kişi olduğu hesaplanmakta; tahmin edilmektedir.

Bu bağlamda: Aşağıda, güncelliğini koruyan; siyaseti, stratejisi, zamanlaması; doğru sonuca götürücü yaklaşımları çok iyi belirlenmediği durumda, bölge; Türkiye ve tüm dünya insanlığı açısından; çok ciddi kayıp-sıkıntılara yol açabilecek konularda düşünceler ifade edilmeye çalışılacaktır. Bilgilendirme düşüncesinin ötesinde:

Bu çalışma, öncelik Türkiye’nin olmak üzere ‘anılacak ülkeler’ yöneticilerini, duyarlı ve akılcı olmaya; göreve çağırmaya yöneliktir: Mevcut yangını büyütmeyelim!.

SORUN’UN TARAFI ÜLKELER:

 

  • RUSYA, GÜRCİSTAN, ACARİSTAN, GÜNEY OSETYA, ABHAZYA, ve Çerkes Halkları’nın yaşadığı KUZEY KAFKASYA BÖLGESİ doğrudan taraflardır. TÜRKİYE, değişik sebepler ile birinci derecede taraf bir ülke olarak kabul edilmelidir. Açıklanacak sebeplerden ötürü de Türkiye, öncü rolü oynamak durumundadır
  • USA, Avrupa Birliği Ülkeleri ve diğer bazı bölge ve ‘bölge dışı ülkelerde’ olayları çok etkileyebilen-etkileyebilecek olan, dış görüntüde ‘ikincil’, realitede ise; siyasetleri, stratejik ilgileri-menfaatleri gereği ‘birincil taraf’ ülkelerdir.

 

R U S Y A: Günümüz Rusya Yönetimleri de, Çarlık Yönetimi zamanındaki yanlış tercihi; sıcak denizlere inme ve bölgeye sahip olma tercihini, sıcak denizlere kadar inme hariç; günümüzde de muhafaza ederek, tüm bölgeye; bölge insanlarına, çevreye-doğaya ve de kendi vatandaşlarına (10) zarar vermiş, vermeye devam etmektedir: Çeçen halkını ilgilendiren, bir yanlışlık varsa, halkın kendi kendine düzeltebileceği ‘inanış-din’ tercihlerini bahane ederek ve çok üstün propaganda becerisini maharetle kullanıp; gerçek niyetini gizleyerek Rusya, Çeçenistan’da ‘soykırım’ uygulamaktadır. Medeni! Batı Alemi’nin; insanlığın gözleri önünde uygulanan bu soykırım, Rusya Yönetimleri’nin değişmeyen zihniyetinin ifadesi bir örnektir.

    • Rusya’nın, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Gürcistan’ın, “özerk devletler’ ile olan hukuki bağlarını, emrivaki ile yok edip, ‘üniter devlet’ olma stratejisi-hayalini uygulamak üzere , en kritik engel olarak gördüğü Abhazya’ya saldırmasına göz yumması-izin vermesi de” (11), Rusya yönetim zihniyetinin anlaşılması açısından açıklayıcı başka bir örnektir.

Alt bölümlerde açıklanmaya çalışılacak sorunlar, akılcı bir yöne doğru ‘yön-len-di-ri-le-me-diği’ durumda, Rusya’nın ne gibi yeni oyun-maceralara doğru yelken açacağını öngörmek zor olmasa gerektir. Son örnek: Abhazya’da 3 Ekimde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini manüpele etmeye yönelik, açıktan yürütülen faaliyettir.

G Ü R C İ S T A N: Çarlık Rusya sı devresi olsun, Sovyetler Birliği zamanı olsun Gürcistan, daima ‘yanlış tercihlerde’ bulunmuş, bölgeye ve kendi vatandaşlarına, her zaman ‘çok yönlü- çok fazla’ zararlar vermiş bir ülkedir: Post Sovyet devresinde de Gürcistan, bu ‘zararlı-tehlikeli’ tercihlerini devam ettirmektedir.

  • Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde, belirsizliğin verdiği avantajı değerlendirip, ‘üniter devlet’ olmak isteyen Gürcistan, hukuki ortaklığı bulunan Abhazya, Acaristan, Güney Osetya Özerk Cumhuriyetleri ile olan ‘hukuki bağları’nı dikkate almadan ve bu bağlar ile ilgili hiçbir önerme yapmadan ‘bağımsız devlet’ olma kararı aldı. Gürcistan Yönetimi, bu yol-emrivaki ile, özerk cumhuriyetler ile olan sınırlarını cebren yok sayıp ‘üniter devlet’ olmak istiyordu. Gürcistan bu davranışı ile, 90’lı yıllara kadar biriken yanlış uygulamaları’nın ötesinde, Abhazya, Acaristan, Güney Osetya sorunlarını, içinden çıkılması zor bir sürece sokmuştur.
  • Türkiye’nin, Gürcistan’ın bağımsızlığa yönelişinden itibaren verdiği her tür desteğe rağmen özellikle son yıllarda ki Tiflis Yönetimi davranışları dikkate alınmalıdır.
  • Avrupa Birliğinin, Gürcistan’dan beklentisi olan, ‘her ne şekilde olursa olsun sınırlarını kesinleştirmesi’ isteği de, vahim olayları hızlandıracak bir olgudur. Tiflis’in yeni-acemi-çılgın başbuğunu çılgın bir arayışa sürükleyebilir.

A C A R İ S T A N: Türkiye ve Rusya, değişik menfaat kaygıları ile ilgisizmiş gibi görünmelerine rağmen, Acaristan’ın hukuksal statüsünün korunmasında söz sahibi bulunmaktadır… Acaristan, ‘özerk cumhuriyet’ hukuksal statüsü ile Gürcistan’a dahildi. Her iki devletin tüm ilişkilerinin hukuki bir temeli vardır.

Geçtiğimiz süreçte, bilinen olaylardan sonra Acaristan Lideri Abaşidze, Moskova’ya kaçmış ve olaylar belirsiz bir süre için küllenmiştir: Acaristan halkı nazarında Abaşidze Yönetimi’nin yanlış uygulamaları ön plana geçince, Gürcistan-Acaristan Sorunu’nun ‘kaynak neden(ler)i’ geçici olarak geri planda kalmıştır.

GÜNEY OSETYA: Sovyetler Birliği zamanında, rejimin ‘böl-yönet’ politikasına uygun olarak; Güney Osetya 1922 yılında ‘özerk statüyle’ Gürcistan’a bağlandı. Sovyetler Birliği’nin çökme, Gürcistan’ın bağımsızlığını ilan etme devresi’nde Güney Osetya, zorla ayrı bırakıldığı ‘Kuzey Osetya’ ile birleşmek istediğini deklare-ilan etti. Gürcistan, Güney Osetya’ya askeri birliklerini yolladı; çatışmalar oldu. Rusya’nın müdahalesi ile olaylar geçici olarak küllendi. 1990’lar da başlayan Güney Osetya-Gürcistan olayları devam etmekte-edecektir.

A B H A Z Y A: Abhazya, 1920’ler de eşit devlet statüsü ile ‘Sovyetler Birliği’ içinde yer almakta idi (12). Abhazya’nın statüsü, 1931 yılında, Stalin’in emrivakisi ile cebren düşürülmüştür: Abhazya, ‘Abhazya Özerk Cumhuriyeti’ hukuksal statüsü ile Gürcistan içinde yer almıştır.

  • 1931’de Abhazya’nın cebren yeni bir hukuki yapı ile Gürcistan ile beraberliği sağlandıktan sonra, Gürcü asıllı Stalin ve Megrel asıllı Beria İkilisi’nden başlamak üzere günümüze kadar, Gürcistan Yönetimleri’nin ‘akıl almaz’ uygulamaları (Abhazya’ya başka halkların zorunlu göçü, her tür asimilasyon, vb.) Abhazya-Abhazlar için uygulanmıştır: Arzu edilen şey, Abhazya ile olan sınırların aşama-aşama kaldırılması, Abhazların tümden asimile edilmesi idi.
  • Bardağı taşıran son damla ise: Gürcistan’ın, aralarında hiçbir ‘hukuki bağ’ bırakmayan uygulamalarına barışçıl bir yol bulmak için gayret sarf eden Abhazya’ya 14.08.1992’de silahlı kuvvetlerini sevk etmesidir.

Aşağıda açıklanmaya çalışılacağı üzere, Kuzey ve Trans Kafkasya Olayları’nın en kırılgan noktası, küçük bir ülke olan Abhazya ile Gürcistan arasındaki problemdir.

  • Abhazya konusunda, tüm taraflarca anlaşılamayan husus ise: Gürcistan-Gürcüler ile Abhazya-Abhazların artık bir arada olamayacakları gerçeğidir: Arzu etmek başka, gerçekleştirebilmek başka olgulardır. Tarihi süreçte yaşanan olaylar, bu iki halkın bir arada olmasına imkan vermemektedir. Bu gerçeğin tüm taraflarca iyi anlaşılması ve buna uygun bir siyasete yönelinmesi ihtiyacı kaçınılmazdır.

BİLGİ-DEĞERLENDİRME: Abhazya’nın özel konumu; sorunlar içinde en kırılgan sorun olması sebebiyle, alt bölümde özel olarak değinilecektir. Ancak, Gürcistan’ın taraf olduğu diğer sorunlar ile ilgili bir değerlendirme yapılacak olursa:

  • Acaristan sorunu bitmemiş, küllenmiştir: Acaristan’ın Statüsü’nü kaldırmak ve Acaristan’ın ekseriyet nüfusunu teşkil eden ‘Müslüman halk’ın kimliğini, Hıristiyan inanış kimliğine (13) doğru değiştirmek, Tiflis Yönetimleri’nin değişmeyen fikri sabitidir. Hakim Gürcü zihniyetine göre, ‘Gürcü olmak için gürcü kanı taşımak’ yeterli olmamakta; aynı zamanda ‘Ortodoks Hıristiyan’ olunması gerekmektedir(Türkiye’de yaşayan Gürcülerin göç sebebi anımsanmalıdır). Hem kendi kişisel yapısı hem de hakim Gürcü zihniyetinin gereği olarak Saakaşvili Yönetimi’nin bundan kaçınması mümkün olamayacaktır. Yapılacak olan, Acaristan sorunu zamana yayılarak yoluna! koyulacak; becerilebilirse saman altından su yürütülecektir… Tiflis Yönetimi’nin sinsi uygulamaları halk tarafından anlaşılınca da , küllenmiş Acaristan sorunu patlayacak ve büyüyerek devam edecektir. Yeni Gürcistan bayrağının ne anlama geldiği iyi kavranmalıdır.
  • Gürcistan-G.Osetya sorunu 90’lı ilk yıllarda alevlenmiş, Rusya’nın olaya müdahale etmesiyle geçici bir uykuya terkedilmişti… Geçici olarak da olsa Acaristan sorunu halledilince, Güney Osetya’ya yönelinmiştir. Abhazya Sorunu’ndan sonra ikincil kırılgan sorun olan Güney Osetya sorunu da büyük olaylara hazırdır.
  • Gürcistan’ın bazı olayların gelişmesi-ateşlemesini bekleyen kendi iç sorunları da vardır: Megrel/Hıristiyan Laz (14) vatandaşlar sorunu, Ermeni (15) vatandaşlar sorunu, Azeri vatandaşlar sorunu küçük bir kıvılcımı bekleyen dinamit lokumlarıdır. Ayrıca, şimdilik hiç gündemde yokmuş gibi görüntü veren ‘Gürcü feodalleri sorunu da, önemli bir sorun olarak Gürcistan ve bölge için ‘büyük tehlike’ arz etmektedir.
  • Rusya, Gürcistan’dan beklentileri’nden ümit kesinceye kadar ‘bu sorunlar’, bazen alevlenerek, bazen de küllenerek devam edecektir. Rusya, Gürcistan’dan ümidini tam olarak kestiği anda, yukarıya not edilen ‘tüm sorun-olaylar’ çorap söküğü gibi; ardı-ardına gündemde ki yerlerini alacaklardır.

KIRILGAN SORUN: GÜRCİSTAN-ABHAZYA İLİŞKİLERİ !

 

  • Çarlık Rusya’sının, 1859 yılı ve sonrasında Abhazya’yı, yüzde doksanlara varan oranda otokton halk Abhazlardan arındırmasından sonra, özellikle Stalin-Beria devresinde, Gürcistan’dan-Abhazya’ya zorunlu yoğun insan transferi-göçü sağlanmıştı. Hedef: Abhazları azınlık durumuna düşürmek; değişik yöntemlerle tümden asimile etmek; süreç içinde de Abhazya ile olan sınırın kaldırılmasını sağlamak idi.
  • Sovyetler Birliği’nin; SSCB’den ayrılması konusunu düzenleyen 03.Nisan.1990 tarihli yasaya göre: Bir Sovyet Cumhuriyeti, SSCB’den ayrıldığı taktirde, ayrılan cumhuriyetle ‘özerk cumhuriyet’ statüsünde hukuki bağı bulunan özerk cumhuriyet(ler), SSCB’de kalma ya da kalmama veya ‘kendi devlet statülerini’ belirleme konusunda yetkili idiler. Aşağıda açıklanacağı üzere, Gürcistan SSCB’den ayrılma kararı aldığında Abhazya, SSCB’nin bu Yasasının verdiği tercih imkanını kullanarak, SSCB’de kalmayı seçti.
  • Abhazya, SSCB’ce alınan karar doğrultusunda; “SSCB ile birlikte olma ya da olmama kararı”nın verileceği 17.Mart.1991 referandumuna katıldı: Abhazya’da yaşayan halkların ekseriyeti, SSCB ile devam etme iradesini ortaya koydu. Referandum sonuçları SSCB Merkez Seçim Komisyonu tarafından da resmen onandı.
  • Bağımsızlık yolunda ilerleyen ve özerk cumhuriyetler ile sınırlarını emrivaki ile kaldırarak üniter devlet olmak isteyen Gürcistan, SSCB’nin 17.Mart.1991 referandumuna katılmadı. Bu defa Gürcistan, 31.Mart.1991’de referanduma gitti. Abhazya ise, bu referanduma katılmadı. Çünkü, yukarıda açıklanan; SSCB’nin ayrılmayı düzenleyen 03.Nisan.1990 tarihli Yasası’nın verdiği yetki ile Abhazya, SSCB ile birlikte olmayı tercih etmişti.
  • Gürcistan Yüksek Konseyi, 31.Mart.1991 Referandumu’nu esas alarak, 09.Nisan.1991’de yeniden ‘referanduma’ gitti: Bu referandum da, ‘Gürcistan’ın bağımsız devlet olduğu kararı alındı.
  • ‘09.Nisan.1991 referandumu’ ile Gürcistan, bağımsız devlet olma kararı almakla ‘Gürcistan Sovyet Cumhuriyeti’nin “hukuki varlığı” sona ermiş oluyordu.
  • Gürcistan Sovyet Cumhuriyeti’nin “hukuki varlığı” sona erince, Abhazya Özerk Cumhuriyeti ile hiçbir hukuki bağı kalmamış oldu. Yani, iki ayrı devlet ortaya çıktı: Gürcistan Devleti ve SSCB’nin parçası olan Abhazya Devleti.
  • Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, 23.Temmuz.1992 tarihinde, Abhazya Devleti Parlamentosu’nda “Bağımsız Devlet olma” kararı oylandı; karar alındı. Aynı oturumda alınan ek bir parlamento kararı ile de Gürcistan’a çağrıda bulunuldu: “1987 Sovyet Anayası’na uygun olarak, hazırlanan 1988 tarihli Abhazya ve Gürcistan anayasaları ile oluşan hukuki yapımızı ‘tek taraflı’ olarak yok ettiniz. Aramızda hiçbir hukuki bağ kalmadı. Gelin, “iki egemen komşu devlet olarak, yeni hukuksal durumumuzu görüşelim” dendi…
  • Abhazya Parlamentosu’nun çağrısına, Gürcistan Yönetiminin cevabı! gecikmedi: 14.Ağustos.1992 tarihinde Gürcistan Birlikleri, Abhazya’nın Doğu ve Batı Bölgeleri’ni işgal etti.

 

    • 30.Eylül 1993 : Abhazya Birlikleri, Gürcistan Birliklerini mağlup ederek , Abhazya’yı tamamen ‘Gürcü işgal Birlikleri’nden temizledi. Abhazya, tarihin derinliklerinden beri gelen hukuki statüsünü ‘savaşı’da (de facto) kazanarak tescil etti.
    • İroni…!: Birlikleri’nin yenileceğini anlayan ve moral kazandırmak için, Abhazya’nın işgal altında ki ‘Başkenti/Sohum’a gelen Eduard Şhewardnadze, başkent Sohum’u kurtaran ‘Abhazyalı Birliklerce yakalandı-esir alındı. Rus yetkililerin araya girmesiyle, Abhazya Güçlerinin esiri Şhewardnadze bağışlandı.

 

  • Savaştan sonra iki devlet arasında birçok barış görüşmesi yapıldı, bazı konularda anlaşmalar imzalandı ama uygulamaya sokulabilen anlaşma sınırlı oldu.
  • BM ve Rusya’nın aracılığı ve AGİT’in katılımı ile, 04.Nisan.1994 Tarihi’nde: Sorunun çözümü bağlamında , Abhazya ve Gürcistan arasında “Devlet-Kanun İlişkisi’nin bulunmadığını içeren bir anlaşma imzalandı. Bu, zaten var olan ‘de facto’ durumun tescili anlamına gelmektedir: Abhazya-Gürcistan Sorunu’nun, ‘iki komşu devlet’ in sorunu olarak; karşılıklı menfaatler doğrultusunda bir anlaşmaya ihtiyaç gösterdiğini, Birleşmiş Milletler ve taraf ülkelerde resmen kabul etmiş oluyordu bu anlaşma ile.
  • Her tür ‘devlet olma’ öğesine sahip Abhazya: 04.Nisan.1994 Anlaşması’ndan da anlaşılacağı üzere ‘Bağımsız Devlet’ olarak, başka ülke(ler) ile görüşme-anlaşma yapabilme hakkına da sahiptir.

 

ÖZEL’DE ABHAZYA! Abhazya, Karadeniz’e 225 km. sahili olan, 8900 km2 yüz ölçüme sahip, küçük bir ülkedir. Abhazya’ya ismini veren Abhazların günümüzde ki nüfusu 123.000 kişidir. Abhazya’da, Abhazlar’dan ayrı olarak, başta Ermeni, Rus (16) ve diğer etnik gruplar yaşamaktadır. Doğusu’nda Gürcistan, Kuzeyi’nde Karaçay Çerkes Özerk Cumhuriyeti, Güneyi’nde Kara Deniz, Batısı’nda Rusya-Soçi yer alır. Karadeniz’e sahili olan bir ülke olmasına rağmen ‘yarı tropikal’ iklime sahiptir.

  • Abhazya, işgalci Gürcistan Birliklerini sınır dışına attığı 30.Eylül.1993 tarihinden itibaren, 10 seneye yaklaşan ‘ambargo’ baskısına rağmen, ‘Bağımsız Devlet’ olarak hayatiyetini devam ettirmektedir.
  • Gürcistan’ın BDT ülkelerinden isteği doğrultusunda Abhazya’ya, 1995 yılından itibaren ‘çok yönlü’ ambargo uygulanmaktadır: Rusya ambargoyu, kendi menfaatleri için kullanmaktadır. Ambargo, Rusya hariç tüm taraflara; başta Abhazya, sonra Çerkes diasporası ve Türkiye’ye büyük zararlar vermektedir. Ambargo’ya öncülük eden Gürcistan’da ambargo’dan çok yönlü zarar görmektedir. Ambargo’nun devamı barış umutlarını tümden zorlaştırmaktadır.
  • Birleşmiş Milletler, Rusya ve AGİT’in katılımı ile, Abhazya-Gürcistan Sorunu’nun çözümü görüşmeleri yapılmaktadır, ancak; günümüze kadar ‘kalıcı barışı’ sağlayacak bir sonuç alınamamıştır. Sonuç alınabilmesine en büyük engel, Gürcistan’ın; ‘Abhazya ve diğer eski özerk bölgeleri’ ile olan sınırlarını tamamen kaldırma; ‘üniter devlet’ olma isteği-hayali’dir.

Abhazya, 1200 yıllık devlet geleneğine (17), 5000 yıla kadar geriye gidilebilen tarihe sahiptir. Efsane ve söylencelerden hareket edildiğinde 10 bin yıl geriye gidilebildiğini Batı Alemi araştırmacıları-bilim adamları’da kabul etmektedir. Günümüzden 3200-3300 yıl öncesinde ‘sese dayalı alfabeyi’ ilk kullanan bir kültüre (18) mensup insanların yaşadığı bir ülkedir Abhazya. Derin tarih-kültürüne rağmen Abhazya, küçük yüz ölçümlü, nüfus yoğunluğu az bir ülkedir. Bu küçük ülke görüntüsü, yanıltıcı-yanlış-sakat bir düşünceye yol açmaktadır: “Bu küçük ülkenin otokton halkı Abhazlar bir şekilde yok edilirse, Abhazya bizim olacaktır” düşüncesi-yanılgısı ve bu yanılgıya uygun siyaset, stratejiler, “yangını söndürmek yerine; ateşe petrol dökmek” ile eşdeğerdedir.

 

  • Dışarıdan ‘küçük’ olarak algılanan bu durum, Abhazya’nın ‘kolaylıkla yok edilebileceği; feda edilebileceği’ kanaatini uyandırmaktadır. Bu görüntü çok yanıltıcıdır; şöyle ki:
  • Abhazların Kuzey Kafkasya’da aynı kökten geldikleri kardeşleri/Çerkesler yaşamaktadır. Kuzeydeki kardeş halklar, Abhazya-Abhazların kaderini kendi kaderleri saymaktadır. Gürcistan-Abhazya Savaşı’nda bu kader birliği anlayışının gerektirdiği tüm desteği (savaşın başlaması anından itibaren, Abhazya birlikleri ile yan-yana Gürcistan birliklerine karşı savaşmak dahil) Abhazya’ya vermişlerdir… 1859 ve sonrası’nda Kuzey Kafkasya ve Abhazya’dan göç zorunda bırakılan kardeşleri dünyanın pekçik yerinde yaşamaktadırlar. Çerkes diasporasının en fazla yaşadığı ülke olan Türkiye’de 5-8 milyon civarında ‘Çerkes’ adı verilen Kuzey Kafkasya ve Abhazya kökenli insan yaşamaktadır. Diaspora Çerkeslerinin yoğun ilgisi-desteği (19) savaş devresinde olduğu gibi günümüzde de devam etmekte-edecektir.
  • Saakaşvili’nin Gürcistan ve Acaristan başarısını (20) Abhazya konusunda da ölçü almak çok yanıltıcı olur. Çünkü her iki sorun’da etnik bir sorun değildi: Amerika destekli olmasının ötesinde, 90’lı yıllardan itibaren Gürcistan ve Acaristan Yönetimleri’nin, çok başarısız-adaletsiz uygulamalarına tepki duyan ‘Gürcü Halkı’nın Saakaşvili’yi umut görüp-desteklemesi sayesinde elde edilmiştir her iki başarıda…
  • Abhazların, Gürcülerle hiçbir kan bağı-akrabalığı yoktur. Ayrıca, ister Stalin-Beria ikilisi devresi olsun, ister 19. asrın ikinci yarısından sonra ki devre olsun, Tiflis Yönetimlerinin Abhazlara yaptığı her tür insanlık dışı zulmü (21), Abhazların ve diğer etnik Abhazyalıların unutması mümkün değildir. Abhazya’da, mevcut yönetime en muhalif olan bile, “gürcüler ile barış’’ sözü ettiğinizde; Size: Bir düşman; bir Tiflis ajanı görmüş gibi davranmakta-konuşmaktadır.
  • Abhazya’nın Gürcistan’a yakın; Gal bölgesinde yaşayan ve Tiflis Yönetiminin yönlendirmesi-finansmanı ile; kendi içlerinden provokatörler-haydutlar kullanılarak, oyuncak olarak kullanılan Gürcü(gerçekte, süreç içinde zor ile asimile edilen Megrel/Hıristiyan Lazlar) Abhazya Vatandaşları hariç, Abhazya’da, Tiflis’in provoke edebileceği hiçbir etnik halk(Ruslar, Ermeniler, Vb.) yoktur.

 

  • Ayrıca, Abhazların gidebilecekleri başka bir vatanları da yoktur. 1992-1993 savaşında ki başarıda en büyük etken bu faktördür. Bugünün Abhazları, 19. asrın ikinci Yarısı’nda atalarının yaptığı hatadan(günümüz Abhazları, ‘ne pahasına olursa olsun Ana Vatan terk edilmemeliydi’, diye düşünüyorlar ve tüm davranışlarını bu bilinç ile belirliyorlar) ders almışlardır. Örnek olarak: 1992-93 savaşı Devresi’nde ‘küçük çocuklar ve hanımların, savaş bitene kadar güven de olmaları; ‘Abhazya dışında geçici barındırılmaları’ tekliflerini(Kuzey Kafkasya ve diaspora Çerkeslerince yapılmıştı bu teklif), kesin ve keskin bir dille reddetmişlerdi.

Abhazların, Abhazya’da yaşayan diğer etnik grupların ‘Ana Vatan’ bilinçlerinin yanında, Abhazya’nın stratejik konumu; tam bir işgali imkansız kılacak coğrafi yapısı; gerilla savaşına uygun dağ-vadi-mağaralar yapısı ve de Abhazyalıların atalarından miras savaşma yetenekleri’nin yanında, geçen savaşta ve sonrasında kazandıkları yüksek savaşma deneyimi-yeteneği’nin ötesinde,

  • Sadece; Kuzey Kafkasya’daki ve diasporadaki ‘Çerkesler’ unsuru bile neden Abhazya-Abhazların kolaylıkla feda edilemeyeceğini anlatmaya yeterlidir. Açıklanmaya çalışıldığı üzere Kuzey Kafkasya Çerkesleri, Abhazya-Abhazları ‘kardeş olarak görmekte-kader ortağı saymaktadır. Çerkes diasporasında, kültürleri ve ata Vatanları’na ilgilerini kesinlikle muhafaza etmektedir; bu ilgi her geçen gün artmaktadır (22). Tüm bu unsurlar dikkate alındığında, Abhazya’nın ‘neden en kırılgan sorun olduğu’ kolaylıkla anlaşılabilmektedir. Abhazya-Abhazyalıların feda edilebilmesi sanıldığı gibi kolay değil, imkansızdır.
  • Kuzey Kafkasya ve diaspora Çerkeslerinin ‘ses getirici aktivitelerde’ bulunmamaları yanlış değerlendirilmemelidir: Bulunulan ülkelerin huzurunu bozmamak adına ve süreç içinde ‘doğru bir sonuca’ barışçıl bir düşünce ile varılabileceğine inançları sebebiyle, bilinç-itidal-soğuk kanlı yaklaşımlarını henüz bozmamışlardır. Bu süreçten ümitlerini kestikleri anda, ne(ler) olabileceğini tahmin edebilmek bile imkansızdır.

Hiçbir hazırlığı olmayan Abhazyalıların, Gürcistan’ı yenerek(1993, 30 Eylül) sınır dışına attığı da hatırda tutulması gereken en önemli husustur (23). Kısaca: Abhazya’nın feda edilmesi mümkün değildir: Abhazya’nın durumu çok özeldir. Onun için, tüm Kafkasya sorunları içinde en kırılgan sorun, Abhazya-Gürcistan sorunudur. Abhazya -Gürcistan Sorunu’nun çözümüne bu ‘bilgi-ilgi’ ile yaklaşılmalı, çözüm aranmalıdır.

GÜRCİSTAN’DA YÖNETİM DEĞİŞİMİ; SON GELİŞMELER : Eduard Şhewardnadze’nin düşürülmesi’nden sonra göreve gelen Saakaşvili, iktidara gelmeden önce ve sonrası’nda, ‘Gürcü Yönetimleri’nin klasikleşmiş zihniyetini yansıtmıştır. Acaristan Sorunu’nun küllenmiş görüntüsü vermesinin ardından;

  • “Acaristan’dan sonra sıra Abhazya’da” demeci ile bölgede büyük bir gerginliğe sebep olmuştur ve gerginlik halen devam etmektedir.
  • Saakaşvili, Bölgeyi, ülkeleri; kültürlerini tanımadığını (24) Acaristan olayı sonrası’nda, beklendiği şekilde belli etmiş; Güney Osetya Sorunu’nu çok hızlı bir şekilde tırmandırmıştır.

YENİ BİR YALAŞIMA İHTİYAÇ VAR: Kuzey ve Trans Kafkasya sorunlarına, hem taraf devletler hem Birleşmiş Milletler Teşkilatı hem de etkili devletler yetersiz-yanlış siyaset-stratejiler ile yaklaşmışlardır. Bu kısır yaklaşım tamamen terk edilmeli, sorunlara eksiksiz-tam bir bilgi ile yaklaşılmalı, çözüm aranmalıdır: Bölge, ülke, insan, kültür yapıları gerçekçi analiz edilmeli-bilgilenilmeli (25); menfaate dayalı popülist siyasetlerin, arzu edilenin dışında çok büyük karmaşıklıklara sebep olacağı; her kesime maliyetin çok pahalı olacağı dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda;

ETKİLİ KURUM ve DEVLETLER ve de TÜRKİYE!:

Gürcistan’ın taraf olduğu tüm sorunlar; Acaristan, Güney Osetya, diğer etnik sorunlar, açıklanmaya çalışıldığı üzere önemli sorunlardır. Abhazya Sorunu’nun bu sorunlardan farkı, düğümün çözüm merkezi olmasıdır. Abhazya sorununa doğru-uygulanabilir bir ‘siyaset; strateji’ ile yaklaşıldığında, anılan tüm bu sorunlar doğru bir mecraya doğru seyredebilecektir.

Eğer etkili kurumlar ve Batı Alemi, Abhazya-Gürcistan sorunu konusunda doğru bir sonuca ulaşmak istiyorsa:

 

  • Birleşmiş Milletler, USA, Avrupa Birliği, Rusya ve Türkiye tarafları; “Abhazyanın, bir daha statüsüne zarar verilemeyeceği uluslararası garantisini verecek; Abhazya’nın egemenliğinin korunduğu, ayırım yapılmadan Abhazya’da yaşayan tüm halkların başta dilleri olmak üzere kültürlerini özgürce koruyup; geliştirebilecekleri” bir barış projesi ile, Gürcistan ile Abhazya’nın anlaşma yapmasını sağlamalıdır.
  • Tabii aynı anlamda, Güney Osetya ve Acaristan’ın, Gürcistan ile anlaşma yapmasını sağlamak da gerekmektedir.
  • Gürcüleştirilip asimile edildiği bilinen (takip edebilenlerin yakından bildiği gibi; değişik baskı yöntemleri ile sindirilmeye çalışılan Megrel Aydınları’nın isyanı (26) güçlü bir ses olarak gündemde daima olacaktır) Megrel halkının da, dilleri başta olmak üzere tüm kültürel haklarını koruma-geliştirme altına alacak bir yapının da oluşturulma mecburiyeti, dikkate alınmalıdır.

 

Ancak, bu anlamda bir yaklaşımın ortaya konabilmesi için: Türkiye’nin önce mevcut durumu ve olabilecekleri (27) iyi algılaması-kavraması ve buna uygun bir politika belirleyerek Batı Alemini bilgilendirmesi-ikna etmesi ve not edilen politika bağlamında birlikte hareketin sağlanabilmesi gerekmektedir.

Israrla İfade edildiği üzere, Abhazya küçük; az sayıda insanın yaşadığı bir ülkedir. Abhazya’nın küçük bir ülke olması, nüfusu’nun az olması kolay feda edilebileceğini düşündürmemelidir: Tüm Abhazya’da yaşayanların feda edilmesi göze alınabilse , Kuzey Kafkasya’daki Çerkesler sindirebilse ya da yok edilebilseler bile, dağınık olarak dünyada yaşayan K.Kafkasya diasporasının tek-tek bulunup yok edilmeleri mümkün olamayacağı için, Abhazya’nın işgal edilmesi; tüm yaşayanların öldürülmeleri sorunu çözemeyecek, düşünülenin aksine, hiç arzu edilemeyecek; tüm dünya insanlığının zarar göreceği bir sonuca varacaktır.

SALT TÜRKİYE AÇISI’NDAN! :

Öneriler, Türk Dış Siyasetinin:

a) Reel politikanın gereği olarak, çok hassas bir seyir takip etmesi gerektiği,

b) Siyasetler ve onların uygulamasını içeren stratejilerin oluşturulmasında, ideallere, inançlara, hevesler ve ülkülere yer olmadığı; temel dayanağın ‘gerçekler’ olması gerektiği, bilinci-sorumluluğu ile,

c) Önceden alınacak tedbirleri ihtiva eden stratejilerin de, zamanında oluşturulup-uygulanmasının gereğine inanılarak, yapılmaktadır. Bu bağlamda:

    • Kafkasya’da ki her istikrarsızlık ortamı, Türkiye’nin güvenliği ve ekonomisi açılarından çok olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
    • Abhazya ile ilgili olumsuz bir yaklaşım-sonuç, 1859 yılı ve sonrasında, Kafkasya’dan Türkiye’ye göç zorunda bırakılan ‘Kafkasya Kökenli Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları’ açısından ve bunun Türkiye ve dünyaya yansımaları açısından, ifade edilmesi istenmeyecek sonuçları getireceği kesindir.

Ana metin’de not edildiği üzere Türkiye’nin, hem taraf ülkeler nezdinde, hem etkili kurumlar nezdinde hem de doğrudan kendi içinde yapması gerekenler vardır. Bu bağlamda,

TÜRKİYE’NİN ÖNCÜLÜK ETMESİ GEREKEN SOMUT ÖNERİLER; EN ÖNCELİKLİ OLANLAR:

1. Yukarıda, ”ETKİLİ KURUM ve DEVLETLER ve de TÜRKİYE” başlığı altında ifade edilen ‘yeni yaklaşımı’, Türkiye siyaset ve stratejisi ile özümsemeli ve tüm etkili kurum ve ülkelere aktarmalı-anlatmalı-ikna etmeli, not edilen anlamda bir sonucun alınmasına samimi olarak gayret etmelidir.

2. Abhazya’ya uygulanan ambargo, Gürcistan’a da zarar vermektedir. Ayrıca ambargo, barış ümidini tümden yok etmektedir.

Ambargo’dan yararlanan tek ülke Rusya’dır: Rusya, ambargoyu istediği gibi kullanmakta; istifade etmektedir. Rusya haricinde tüm ülkeler, Abhazya’ya uygulanan çok yönlü ambargoya tam olarak riayet etmektedir. Örneğin, Türkiye. Rus gemileri hiçbir kısıtlama olmadan Abhazya limanlarına gidip-gelirken, Türkiye kendi vatandaşı Çerkeslerin, yakın akrabalarının yaşadığı Abhazya’ya ‘baş sağlığı’ dileyebilmek için bile gidiş-gelişlerine imkan sağlamamaktadır… Türkiye Çerkeslerinin bu durumu anlayabilmesi-algılayabilmesi mümkün değildir.

 

  • Gürcistan’ın BDT’den talebiyle, 1995 yılında uygulamaya konan ambargonun, Rusya hariç tüm taraflara ve de Gürcistan’a zarar verdiği, süreç içinde zararın giderek artacağı; büyük boyutlu problemlere kaynaklık edeceği konusunda, Gürcistan ikna edilmeli ve Gürcistan, BDT’den ambargonun kaldırılmasını resmen talep etmelidir.:

 

ABHAZYA’YA UYGULANAN ÇOK YÖNLÜ AMBARGO EN KISA SÜREDE KALDIRILMALIDIR.

 

  • Yakın akraba görüşmeleri, karşılıklı evliliklerin gerektirdiği görüşmeleri; karşılıklı ‘baş sağlığı’ dileme gereksinimini dikkate almayan uygulama; Abhazya’ya gidiş-gelişleri imkansızlaştıran uygulama, Evrensel Hukuk İlkeleri ve Bireysel İnsan Haklarına aykırıdır. Türkiye, başka ülkelerde yaşayan soydaşlarına sahip çıktığı kadar, kendi vatandaşı Çerkeslere sahip çıkmak; onların haklarını korumak durumunda dır:

 

TÜRKİYE’DEN ABHAZYA’YA DOĞRUDAN GİDİŞ-GELİŞLERE (ambargonun kalkması beklenmeden) İZİN VERİLMELİDİR.

3. Gürcistan’a gönderilen insani yardımların en ufak zerresinin Abhazya’ya gitmediği bilinmektedir. Bu durum, Çerkes diasporası’nın kabul edemediği bir haksızlıktır. Abhazya’ya doğrudan insani yardımın gönderilmesi zaruret haline gelmiştir:

DÜNYADAN VE TÜRKİYE’DEN-ABHAZYA’YA HER TÜR İNSANİ YARDIM SAĞLANMALI VE YARDIMLARIN DOĞRUDAN ABHAZYA’YA GİTMESİ SAĞLANMALIDIR.

4. Soruna gerçekçi bir çözüm iklimi sağlanabilmesi bağlamında çok faydalı olabilecek olan, Abhazya’dan-Türkiye’ye, Türkiye’den-Abhazya’ya karşılıklı diplomatik ve yarı diplomatik ziyaret trafiğinin başlatılması ihtiyacı vardır. Ankara’nın her iki tarafı da dinleyerek soruna çözüm arayışlarına katkı sağlaması, ancak bu durumda mümkün olabilecektir.

5. Abhazya’ya yerleşmiş-yaşamakta olan T.C. vatandaşı kişilere konsolosluk hizmeti verilmesi de, sorunun çözümüne katkı bağlamında çok önemlidir. Ankara, bu durumda ki vatandaşlarına, doğrudan konsolosluk hizmeti vermenin en uygun yolunu bulup-uygulamaya sokmalıdır.

6. Abhazya’dan-Türkiye’ye, Türkiye’den-Abhazya’ya dolaylı yollardan ticari emtia trafiği vardır. Kayda tabi olmayan bu trafik, her iki ülkenin maddi kayıplarına sebep olmaktadır. Türkiye-Abhazya yolcu trafiğine; ‘doğrudan gidiş-gelişe’ izin verilerek çözüm üretilirken, aynı zamanda: İKİ ÜLKE ARASINDA ‘RESMİ BANKACILIK İLİŞKİSİ’ SAĞLANMALIDIR.

7. Abhazya’da, hem Osmanlı Devleti devresinden kalma hem de Post Sovyet devresinde yerleşen Müslüman bir nüfus bulunduğu bilinmektedir. Türkiye’nin, dini vecibelerini yerine getirebilmeleri için, bu insanlara yardımcı olması gerekmektedir. Türkiye:

ABHAZYA’DA YAŞAYAN MÜSLÜMAN TÜRK YA DA DİĞER MÜSLÜMANLARA DİYANET HİZMETİ (cami yapımı; İmam tahsisi, Vb.) KONUSUNDA DESTEK VERMELİDİR.

8. Dünya’da; medeni ülkelerin tümünde-Üniversitelerde ‘Kuzey Kafkas Kültürü ve Dili’ konusunda kürsüler kurulmuş, uzun yıllardır hizmet vermektedir. Bu ülkelerde yaşayan Çerkes sayısı önemsenmeyecek sayılardadır. 5-8 Milyon Çerkes vatandaşa sahip Türkiye’de Kafkas Kültürü-Dilini araştıran bir kürsü bile bulunmaması utanç vesilesi olmalıdır. Bu konudaki gecikme hızla telafi edilmelidir: ‘KUZEY KAFKASYA DİLİ ve KÜLTÜRÜ’ Kürsüsü en kısa sürede faaliyete geçirilmelidir.

8.1 Bu bağlamda, ayrıca: TÜRKİYE-ABHAZYA ARASINDA KÜLTÜREL İLİŞKİ-İŞBİRLİĞİ, KISA SÜREDE HAYATA GEÇİRİLMELİDİR.

9. Bölge, Abhazya, Gürcistan ve halkların kültürleri ve de tarihi gerçekler göz önünde bulundurulmadan, ‘Gürcistanın toprak bütünlüğü’ söylemi bağlamında siyasetin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından da benimsenmesi, Abhazya’yı Rusyasız davranamaz durumu düşürmüş-düşürmektedir. Bu durum, hem Rusya’ya, hem Abhazya’ya ve Gürcistan’a hem de başta Türkiye olmak üzere tüm bölgeye önemli zararlar verecek bir gelişme sağlayacaktır.

Rusya nın Abhazya ile ilgisinde dayandığı tüm argümanlara Türkiye’de sahiptir (Örn: Abhazya’da Türk kökenli ve Türkiye kökenli insanlar yaşamaktadır) Bu argümanlar kullanılarak ve emsal olarak Rusya’nın uygulamaları gösterilerek Türkiye, Abhazya’nın Rusya’ya mecburiyetini azaltmalıdır. Bu tür akılcı-realist bir yaklaşım, Abhazya’ya, Çerkes diasporasına ve Türkiye başta olmak üzere anılan tüm taraflara gelecekte çok önemli bir rahatlık kazandıracaktır.

SONUÇ:

Bilinçsiz; Bölge; insanları, Kültürleri’ni tanımayan-bilmeyen-öğrenmek istemeyen kalıplaşmış uygulamalar; geçmişte tecrübe edilen ve tüm taraflara çok yönlü zararlar veren; sonuçta insanlığa çok pahalıya mal olmuş uygulamaların terk edilmesi kaçınılmaz sayılmalıdır: Günümüzden geçmişe doğru Rusya, Türkiye, Gürcistan ve stratejik menfaatleri olan tüm diğer devletlerin, Kuzey ve Trans Kafkasya’ya yönelik politikalarının iflas ettiği, gelinen süreçte; günümüzde kavranmalıdır.

  • Rusya penceresinden bakıldığında bile, Çarlık Rusya’sının yanlış tercihinin sonucu’nda, salt Rusya ve Rusların gördüğü her tür zarar göz önüne getirildiğinde, ifade edilmeye gayret edilen ‘yanlış siyaset-strateji’ kolaylıkla kavranabilecektir: Rusya’nın yanlış tercihleri yüzyıllardır devam etmekte ve sonuçta, yüz milyonlarca insan kaybı, maddi ve manevi kayıplar; halen devam eden perişanlık, mutsuzluk. Böyle devam etmesi durumunda, tümden yok oluşa kadar gidebilecek süreç…
  • Gürcistan içinde durum farklı değildir. Mevcut uygulamaların önlenememesi; doğru bir mecraya yönelme sağlanamaması durumunda Gürcistan’da param-parça olacaktır.
İRONİK AVRUPA ÖRNEĞİ…!Belirli devre-süreler ‘birbirlerine’ üstünlükler sağlayıp; geçici başarıları olan Avrupalıların, asırlarca süren berbat-kirli savaşlar sonucunda, “kan, göz yaşı ve sefaletten’ öte bir sonuç elde edemediklerini (çok geçte olsa) görünce-algılayınca, “olabildiğince adaletli ortak paylaşımla; huzura, mutluluğa” doğru ilerlemekten başka seçenekleri kalmadığını fark etmeleri, çok ‘ironik’ değil midir…!. Ateşin yaktığını, elimizi yakmadan anlamamız için örnekler pek çoktur.

Türkiye’nin öncülüğünde tüm kurum ve devletleri, bu anlam-bağlamda göreve çağırmayı insani bir görev olarak gördüğümüzü ifade etmek isteriz: Bu defa el yanmadan ‘ateşin’ yakıcı olabileceğini görelim. Gürcistan, Rusya ve tüm taraf ülkeler, sonuç vermesi mümkün olamayacak ‘yapay oluşumlardan’ kaçınsın; ARTIK TÜM HALKLAR huzura, mutluluğa doğru bir nefes alma imkanı bulabilsinler… Mutluluk-huzur, Rus ve Gürcü halklarının da hakkıdır.

EK:

ALINTILAR, KAYNAKÇA HAKKINDA BİLGİLER ve TAMAMLAYICI BİLGİ NOTLARI:
1) Farid-ud-din Attar-Kuşların KonferansI):

 

  • Kral’ımı çok iyi biliyorum. Fakat tek başıma onu nasıl bulacağımı bilemem… Kibrini ve inançsızlığını terk et. Yaşamında verici ol. Dünyaya nasıl sevinç içinde adım attıysan, Kral’ın mahkemesine de aynı şekilde gir. Gerçek bir kral’ımız var ve O, Kaf adı verilen dağların ardında yaşıyor.

 

2) Prof. Reginald Aubrey Fessenden (Kafkasya Berzahının Batık Uygarlığı-1923, Boston):

  • Kafkasya, dünyanın sabahının ülkesidir.
  • Kafkasya insanlığın beşiği ve anavatanıdır.
  • Tufan öncesinde ilk insanlık uygarlığı (Atlantis gibi) Kafkasya’da oluşmuştur.
  • Kafkas kavimler bu uygarlığın yanaşması değil, aslıdır.
  • Bugünkü Kafkas kavimleri de onların ahfadıdır.

… İleride yapılacak kapsamlı arkeolojik araştırmalar bu tezi daha iyi kanıtlayacaktır.

Bu satırların yazarı, uzun araştırmaların sonucu olan bu iddialarına yardımcı olan ve destek veren yüzlerce bilim adamı ve araştırmacıya teşekkürlerini sunmayı borç bilir. Bunların başında özellikle ‘egyptolog Sir Flinders Petrie, Sami filolojisi ve arkeoloji profesörü Dr. Albert T. Clay, Sir Robert Hart ve grubu, Kafkasolog W. E. D. Allen, Prof. Meşaninov, Prof. T.A. Olmstead, E. CHİERA, E. A. W. Budge, J. H. Breasted, Jansen, Peters, Rawlinson ve E. Gilhrist’ gelir…”

3) Herodot- MÖ 450- (2.104)

  • …Hiç şüphe yoktur ki Kolhis halkı ile eski Mısırlılar aynı ırktandırlar.’ Mısır’ın eski adı Aetia idi. Kafkasya’da aynı adı taşıyan bir bölge bulunurdu. Sirisk ise Nil nehrinin eski adıdır. Kafkasyada’ki nehrin adı ise Cyrus’dur (Kur)…”

4) Sir John Mandeville (1356 yılında 2 cilt halinde yayınladığı eseri, Kafkasya ile ilgili bölüm):

  • …Buradaki Abhaz Krallığı’nda çok hayret edici bir bölge vardır. Hanyson adlı kişinin de doğrulayacağı gibi buraya üç gezi tertip edildi, fakat içeriye girilemedi…”

5) Strabon:

  • … Bu ülkenin insanları olağanüstü yakışıklı ve iri yapılı insanlardır. Alışverişlerinde dürüsttürler ve para canlısı değildirler. Bu ülkede bitkiler ve hayvanlar bile çok gelişmiş ve iri göründü bana…”

6) Yazan: AYDIN O.ERKAN-Eser adı: TARİH BOYUNCA KAFKASYA-Çivi Yazıları/Mjora Yayın.

 

  • (Adı geçen eser, M.Ö.’den-günümüze, ‘Batılı 250’yi aşkın araştırmacı-bilim insanı’nın eserlerinin tanıtıldığı rehber bir bibliyografik eserdir. Yazarların, Kafkasya ve Kafkasyalılar ile ilgili söylemleri’nden alıntılarda bulunmaktadır bu eserde.)

 

7) Kuzey Kafkasyanın aynı kökten gelip-aynı kültür tarzı ile yaşayan kardeş halkları’na ve uzun tarihi süreç içinde kendilikleri’nden bu kültürü benimseyen kavimlere ‘Çerkes’ denilmektedir. Çerkesler’in ‘doğru yaşam felsefesi-öğretisi’ denilebilecek kültürleri Milattan binlerce sene öncesine dayanmaktadır. ‘Ayıp’ ile özetlenebilecek bir yaptırımı ile tüm yaşamı düzenlemiş bir öğretidir bu kültür.

Kuzey Kafkasya’nın Abhazya sınırında yer alan dağlarında doğup, 50’li yaşlarından sonra Kanada/Vernon’a yerleşen ve günümüzde 88 yaşını bitirmiş olan Murat Yagan’ın değişik zaman-yerlerde yaptığı konuşmaların toplandığı kitapçıkta, şöyle bir tarifi çıkmaktadır, Kebze/Khabze/Xabze/Akabza için.

Murat Yagan-Kanada/Vernon (THE TEACHINGS OF KEBZEHEssentials of Sufism from the Caucasus Mountains- Murat Yagan, edited by Ya’qub Ibn Yusuf -Kebzeh Faundation, www.kebzeh.org-):

  • : “Kebze, doğru, iyi, mutlu yaşam öğretisi-felsefesidir. Doğumdan-ölüme örnek alınarak-olunarak öğrenilir. Sıfırdan başlayan eğitim sebebiyle, doğru yaşam kaideleri, soluk almak kadar doğal gelir kişiye. Öğretinin üç seviyesi vardır: 1) Günlük yaşamı düzenleyen/ adabı muaşeret kaideleri, 2. Entelektüel boyut, 3. (dinsel bir anlayış-yaklaşım olmadan) Kişinin, ruhsallığını anlaması; melekelerini keşfetmesi yolu ile ‘kamil-gelişmiş insan olma’, seviyeleri.

Alıntılar (*6)’ da refere edilen eser okunup, yazarların söylemleri’nden; Çerkeslere yakıştırdıkları “nitelik-kavramlar” yan-yana konduğunda Murat Yagan’ın tarifine varmak hiçde zor olmamaktadır. Bu nitelik-kavramlar şunlardır: ONURLU OLMAK / KUTSALLIK- RUHUN ÖLMEZLİĞİNE İNANMA / DEMOKRATİK YAKLAŞIM-YÖNETİM / PARA, MEVKİ, ŞAN VE ŞÖHRETE ÖNEM VERMEME / İNANÇTA BAĞNAZ OLMAMA / KADIN, ERKEK EŞİTLİĞİ / KONUKSEVERLİK / KENDİNE GÜVEN, KİŞİYE GÜVEN, TOPLUMUNA GÜVEN DUYGUSU / CESARET, YİĞİTLİK KAHRAMANLIK / YETENEKLİ YÖNETİCİ SEÇME VE ONA TABİ OLMA / BAĞIMSIZLIK, ÖZGÜRLÜK / KONUŞMA YETENEĞİ; FİKİRLERİNE ÖZGÜR İFADE ETME / AKRABA İLE EVLİLİK YAPMAMA / DOĞAYA; ÇEVREYE SAYGI / CÖMERTLİK / NEZAKET / CENTİLMENLİK- ŞOVALYE RUHLU OLMA / MÜLKİYETTE AYIRIM YAPMAMA -PAYLAŞMAYI BİLME / YURT SEVERLİK / SEVGİ, SAYGI; HER SEVİYE YAŞTAKİ’NİN BİRBİRİNİ SEVMESİ-SAYMASI / KAREKTERLİ KİŞİLİK / ENTELEKTÜEL OLMA / SÖZÜNÜN ERİ OLMA / ALINAN-ALINACAK ‘TOPLUMSAL KARARLAR’IN DEMOKRATİK YÖNTEMLE ALINMASI ve KARARLARIN TOPLUMCA KABUL EDİLEBİLİR OLMASINA ÖZEN GÖSTERME/.

8) Rus-Kafkas savaşları’nın ardından zorunlu göçe tabi tutulan ‘çerkesler’’in ne için, nasıl, hangi

yol(lar) ile göç ettirildikleri; göç etmek zorunda bırakılanların değişik kaynaklara göre sayıları ve çekilen insanlık dışı sıkıntılar ile Vb. ilgili iki önemli kaynak eser:

  • Arsen AvagyanÇERKESLER-Belge Yayın- belgeyayinevi@hotmail.com

Avagyan, A.G., Cerkezkiy Factor V Osmanskoy Imperii I Turtsii (vtoraya polovina XIX- pervaya çetvert XX vv.), Erivan, 2001.

 

  • Justin Mc Carty- ‘ÖLÜM ve SÜRGÜN/DEATH AND EXİLE’-(Türkçe çevirisi: Bilge Umar, 1998, İnkilap Yayınları)

 

9) Kuzey Kafkasya’dan göç zorunda bırakılan çerkesler ile ilgili çok farklı sayılar verilmektedir. Güvenilir kaynaklar’ın ittifak ettiği sayı, bir milyon kişinin üzerindedir. Göçe tabi tutulan sayı ‘bir milyon’ kişi veri alınır ve çerkeslerin fazla çocuk yapmadığı dikkate alınsa daha yüksek bir sayıya ulaşılmasına rağmen, Türrkiye’de yaşayan çerkes diasporasının, Minimum 5, maximum 8 milyon oldukları tahmin edilmektedir. Bu sayı’nın içinde kardeş halk olan Abazalar’ın sayısı, 500-800 bin kişidir.

Prof. Kemal Karpat’ın zorunlu göç ve göç zorunda kalanların sayısı konusunda şöyle söylemektedir:

 

  • Prof:Dr. Kemal KARPAT (Wisconsin Üniv.) –‘Ankara, çerkes sürgünü’nün ele alındığı panel- NART Dergisi, sayı: 37, sayfa:13):

 

“……Daha yola çıkmadan açlık, sefalet, hastalık ve kitle ölümleri başlıyor. Bu bir SOYKIRIM, bir VAHŞETTİ…”

“… Kanaatimce, Kafkaslardan o tarihlerde ve ondan sonraki tarihlerde 2 milyon ile 2.2 milyon arasında insan göç

ettirilmiştir…’

10) Çarlık Rusyası’nın, başka ülkeler-halklara çok yönlü zarar veren tercihi yüzyıllar’dır kan akıtmaya devam etmektedir…: Çarlık Rusyasının; karşılıklı menfaatler çerçevesi’nde; dostluk ilişkileri içinde arzu ettiğini alabilme doğru tercihi yerine, savaşarak ‘herşeye’ sahip olma yaklaşımına yönelmesi, Rus vatandaşlar için’de ‘maddi, manevi, insani’ felaketler getirmiştir. Ayrıca, Kafkas savaşlarının getirdiği yıpranma, Çarlık Rusyası’nın çöküşünü getirmiş; Sovyet rejimi gelmiştir. Sovyet Yönetimi döneminde, on binler ile ifade edilen insan yok edilmiştir Rusya’da.

11) Gürcistan, Abhazya’yı işgal girişimine başlamadan önce, Moskova ile değişik seviyeler’de görüşmeler yapmıştı. Bu görüşmeler’de, “Gürcistan’ın Batı’sın da-Zugdidi bölgesi’nde saklanan bazı kanun kaçakları’nın Abhazya’ya kaçtığını ileri sürerek, dolaylı yoldan, Abhaya saldırıya izin verilip verilmeyeceğini öğrenmeye çalıştı Gürcü yetkililer. Hem Rus tarafı, hem de Gürcü tarafı haydutların Abhazya^da olmadığını biliyorlardı. Ruslar, taktik olarak ‘bu sizin sorununuz, bize niye söylüyorsunuz!’ diye cevap verdiler.

  • Rusya’nın yapmak istediği, Gürcistanı içinden çıkamayacağı bir riske sokmak ve günü geldiğinde de ‘diz üstü çöktürüp-yalvartarak’ BDT’ye sokmaktı. Rusya’nın bu taktiği aynen tuttu: Gürcistan Abhazya’ya saldırdı. Abhazya savaştan galip çıktı. Ardından, eski Megrelya-Zugdide’de isyan patlak verdi. Eduard Şhewardnadze diz çöktü; BDT’ye kabul edildi Gürcistan. Gürcistan BDT’ye girince, Megrel isyanı, Rus birlikleri’nce bastırıldı.

12) Prof. B.G. Hewitt –Kimlik ve Sahiplenme Problemi Olarak Abhazya/ Abkhazia: a problem of identity and ownership. In: Central Asian Survey, vol.12(3), p. 267-323 6.1991 (Türkçesi için:http://www.kafkas.org.tr/ )-

İngilizce orijinali için: School of Oriental and African Studies, Londra-websayfası:http://www.soas.ac.uk/staff/staffinfo.cfm?contactid=41):

  • (…Sovyet gücü 4 Mart 1921’de yeniden kurulmuş ve Abhaz Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Gürcistan Devrim Komitesi tarafından 21 Mayıs’ta tanınmıştır…)

13) …Milliyetçilik ve dinin yükseldiği ülkede, Hıristiyanlık yeni bayrağa da yansımış. Bazı bölgelerde 50 bin Müslüman’ın Hıristiyanlığa geçtiği anlatılıyor. Ülkede cirit atan misyonerlerin, maddi zorluklar içerisindeki Müslümanları yardım vaatleriyle din değiştirmeye çağırdıkları belirtiliyor. Gürcistan’ın Türkiye’ye yakın bölgelerine büyük haçlar yerleştirildiği, bu sembollerin sınırın ötesinden görülebilmesi için ışıklandırıldıkları dahi iddia ediliyor…

Salih Boztaş, Zaman Gazetesi, 13.08.04- http://www.zaman.com.tr/?bl=dishaberler&hn=80335

14) Gubaz ÇİBARİŞ-MEGRELO-LAZLAR ve GÜRCÜLERİhttp://www.lazuri.com/tkvani_ncarepe/gubazi_megrelo_lazlar_ve_gurculer.html – (İnfo: gubazi@hotmail.com)-

15) Gürcistan’da yaşayan Ermeniler ve muhtemel gelişmeler için:

  • KAFKASYA’DA CAVAHETİ (GÜRCİSTAN) İLE KRASNODAR (RUSYA) ERMENİLERİNİN JEOPOLİTİĞİ ve ÖZERKLİK ARAYIŞLARI”

Hasan Kanbolat- Nazmi Gül-Asam Kafkasya Masası-Web Site: http://www.avsam.org/english/

Not: Bu metnin Türkçe’si ek’tedir.

16) 1859 ve sonrasında Abhazya’dan sağlanan zorunlu göçün ardından Abhazya’daki nüfus değişimleri; Abhazya’ya başka etnik gruplardan sağlan zorunlu göçler, Vb. konularda: Prof. B.G. Hewitt –Kimlik ve Sahiplenme Problemi Olarak Abhazya/ Abkhazia: a problem of identity and ownership. In: Central Asian Survey, vol.12(3), p.267-323 6.1991(Türkçesi için:http://www.kafkas.org.tr/ )-

17) “Türk Haber” ( www.turkhaber.org)- Tarihte Abhazlar-:

  • Strabo’ya göre, M.Ö. I.yy. da Abhazya’nın sınırları bugünkü Pitsunda kentinin bulunduğu yerden, Trabzon’a kadar uzanmaktaydı. Hekataios (M.Ö. 500) Heniokhai’yi (Wubıh Yurdu) Abhazya’nın sınırları içinde göstermektedir.

Karyanda ise (M.Ö. 500), Akhaioi (Achaenos) olarak belirttiği toplumu ve bölgeyi yine Abhazya ile çakıştırmaktadır.

18) 1960 yılında MAYKOP’a iki kilometre mesafede, iki ünlü fransız bilim adamı; Arkeolog Maurice Dunand ve Epigrafist Eduard DHORME tarafından bulunan yaklaşık 220 cm2’ye eşit açık gri renkte yerel kuvarstan bulunan taş, 1963 yılında Leningrad/St. Petersburg’da Sovyet Bilimler akademisi Üyesi Prof. G. TOURÇANİNOV’un da katıldığı bir çalışma ile çözümlendi. M.Ö. 1300-1200 yıllara tarihlenen ve ‘MAYKOP TAŞI’ diye anılan ‘bu taş’ta ki yazınn Abhazca olduğu anlaşıldı. ’Maykop Taşı’ındaki Abhaz Yazısı, ‘Modern Alfabe’nin ‘ata’sı durumunda olup günümüze dek bulunmuş en eski kaynak sayılmaktadır.

Prof. TOURÇANİNOV’un konudaki makalesinden alıntı: ‘… Birçok okuma girişiminden sonra nihayet yazıyı okuduk. Bu yazı, Karadeniz Doğu sahillerinin otantik-yerli halkı olan ve tarihi bağlantısı antik yazarlarca efsanefi ‘Kolkhi’ye uzanan ABHAZCA idi. Abhazlar’ın Kolhis dışında, yazılı taşın bulunduğu yörede’de yaşadıklarına bu belge tanıklık etmektedir…’

NECMETTİN KARAERKEK,Makale: ‘Altın Post Ülkesi’ -NART, Düşün, Sanat Dergisi, 1998, Sayı 5.-

e-mail: nartdergisi@kafkasfederasyonu.org

19) Bkz: Hürriyet Gazetesi’nin, 20.05.04 tarihli nüsha, sayfa 19’da ki: ‘Abhazya’nın Yanındayız’ ilanı.

20) “Bir Kafkasya klasiği” Erdal Güven (eguven@radikal.com.tr) RADİKAL GAZETESI,15.08.2004:

“…Acarya etnik bir sorun değildi. Bölge halkı çoğunlukla Gürcü… Öte yandan Rusya’nın, Saakaşvili’nin istediği gibi Abhazya ve Güney Osetya’dan çekilmesi de siyaseten mümkün değil. Aksi taktirde yukarıda bahsettiğim stratejik manevra kabiliyetini kaybeder. Dahası zaman içinde Abhazya ve Güney Osetya’da onbinlerce insana Rus vatandaşlığı verildi. Dolayısıyla Moskova’nın kendi yurttaşlarını Gürcülerin merhametine emanet etmesi de olası bir açılım değil. Şu da var tabii: Taraflar arasında Abhazya ve Güney Osetya’nın siyasi geleceğini ve Tiflis ilişkilerini düzenleyecek bir anlaşmaya varılmadan Rusya’nın bu iki bölgeden çekilmesi durumunda çıkması muhtemel çatışmaların yol açacağı istikrarsızlık tüm bölgeyi, dolayısıyla Moskova’yı da tehdit edebilecek boyutlara ulaşabilir…”

21) Abhazların tarihi; kültürleri, Çarlık sonrası; Sovyet devresi uygulamalar; Abhazya’nın zaman içinde değişen-değiştirilen nüfüs yapısı, statüleri; Stalin-Beria devresi ve sonrasında; geniş bir yelpazede siyaset ve stratejilerle Abhazları tümden asimile etmeye yönelik uygulamalar, Sovyetler Birliğinin son günleri ve sonrasında Tiflis Yönetimleri provakasyon ve emrivakileri konusunda:

Prof. B.G. Hewitt –Kimlik ve Sahiplenme Problemi Olarak Abhazya/ Abkhazia: a problem of identity and ownership. In: Central Asian Survey, vol.12(3), p.267-323 6.1991(Türkçesi için:http://www.kafkas.org.tr/ )-

22) Türkiye’de yaşayan diasporaların 2. ve 3. nesillerin elli’li yaş üzerinde olanlarından önemli bir bölümü, ‘Atalarından’ dinledikleri acı hatıraların etkisi ve belli bir yüzde’de de dinsel etki ile ‘bağırlarına taş basarak’, çocuklarına ‘Ata Vatanlarını’ unutturma gayreti içindedir. Ancak, elli yaş üzerinde olanların bir bölümü ile; 50’li yaşın altındaki nesiller ‘Ata Vatalarına’ ve de kültürrlerine her geçen gün daha fazla bağlanmaktadırlar: İnternet ortamında, ‘Kafkas; Kafkasya, Çerkes; Çerkesler, Abhazya Abhazlar, Abazalar’ gibi sözcüklerle yapılacak aramalarda; tüm dünya’da konuda ki potansiyeli; özellikle eğitimde olan, ya da eğitimini tamamlamış genç insan potansiyelini görebilirler.

23) 19. yy’ın ikinci yarısı, özellikle 20. yy.’ın 20’li yıllarından sonra Gürcistan-Gürcülerin çok yoğun haksızlıklarına muhatap olmuştu Abhazlar. 1950’li yıllar ve sonrasında yaklaşık her on senede bir Abhazların, Gürcü uygulamalarına karşı çıkan isyanları-eylemleri olmuştu. Baskıların-uygulamaların dozu o kadar ağırdı ki, Sovyet sistemi zamanında bu tür karşı çıkışların zorluğuna rağmen zorunluluk karşısında gerçekleştirilmişti. Her defasında Sovyet Merkezi Yönetimi, Abhazları haklı bularak; Abhazlar lehine bazı iyileştirmeler yapmak zorunda kalıyordu. Tüm bu sürece rağmen Abhazlar, Gürcistan-Gürcülerin topyekun bir savaşa yeltenmeyeceği düşüncesine sahiptiler ve bu sebepten ötürüde hiçbir askeri hazırlık yapmamışlardı. Gürcistan Birlikleri Abhazya’nın büyük bölümünü işgal ettiklerinde direniş ‘av tüfekleri’ yapılmaya çalışıldı. Sonra, möoltof kokteylleri ile Gürcü tankları ele geçirildi; Gürcülerin silah ve mühimmatları alınarak Gürcülere karşı kullanılşdı. Abhazya’nın Batısı’nda yer alan Gagra bölgesini Abhaz Milisleri ele geçirince, çok önemli miktarda, Gürcülere ait ‘ağır ve hafif savaş araçları; mühimmat’ Abhazyalı savaşçıların eline geçti. ^Tek bir otomatik tüfeği bile olmadan savaşa yakalanan Abhazya güçleri, Gürcü teçhizatı ve mühimmatı ile Gürcistan Askeri Birliklerini yendi ve 30.Eylül.1993’de Abhazya özgürlük ve bağımsızlığına tekrar kavuştu: 100 bini biraz aşkın Abhaz ve bir o kadar’da diğer etnik milletlerin yaşadığı Abhazya’nın eğitimsiz-teçhizatsız güçleri, 5 milyon nüfusa sahip Gürcistan’ın eğitimli; yüksek askeri teçhizatlı Birliklerini yenmişti. Abbhazya askeri Güçlerinin başarısı, bir çok ülkede, askeri uzmanlarca araştırma; askeri öğrencilere ders konusu olmuştur.

24) “Bir Kafkasya klasiği”- Erdal Güven (eguven@radikal.com.tr) RADİKAL GAZETESI,15.08.2004: “…Saakaşvili, Acarya’daki başarısından da aldığı cesaretle bu kez Abhazya ve Güney Osetya’ya çevirdi gözlerini. Ancak bu kez işi Acarya’dakiyle kıyaslanamayacak kadar zor. Acarya etnik bir sorun değildi. Bölge halkı çoğunlukla Gürcü…” “…Oysa Abhazya ve Güney Osetya başından beri etnik temelli sorunlar…”

25) DÜNYAYA BAKIŞ-Taylan Bilgiç- “Tiflis fatihi Erdoğan!”EVRENSEL NET-http://www.evrensel.net/04/08/16/kose.html#3:

“…Tanınmış askeri analist General Vladimir Romanenko, şu saptamayı yapmış: “Güney Osetya’daki durum, genel olarak Kafkasya’daki durumdan, NATO ve Avrupa Birliği’nin Kafkasya ve Orta Asya’ya sızmasından bağımsız düşünülemez. NATO’nun amacı, Türkiye üzerinden Orta Asya’ya uzanmak. Bunun için, Gürcistan’a ihtiyaçları var. Ve bu ihtiyacı iyi gören Saakaşvili, fırsattan istifade ederek kendi gündemini de ilerletiyor… Ama Batı, Kafkasya milletlerinin niteliklerini anlamıyor. Gelişmelerin patlamayla sonuçlanabileceğini, bütün bölgenin savaşa sürüklenebileceğini görmüyorlar.” (RIA Novosti, 15 Temmuz 2004)…”

26) Gürcistan, tarihi süreçte Abhazlara olduğu gibi Megrel/hristiyan laz’lara yönelik çok yönlü asimilasyon uyguladı ve önemli ölçüde başarılı oldu. Ancak, baskı altında tutulan Megrel sorunu, Gürcistan’ın ‘oldukça uyku’da görünen bir sorunu ise’de, başak sorunların tetiklemesi ile; sorun herhangi bir şekilde ortaya çıktığında, kontrol altına alınması çok zor olacaktır. İnternet ortamında, ‘laz, megrel, mingrel, mingrelia, megrelya’ gibi sözcüklerle yapılacak bir arama’da, konuda geniş bilgilenme olanağı olacaktır. Bir örnek olarak:

    • “Ben bir Megrelim-Nugzar Dzhodzhua. İng’den çeviren: Ali İhsan Aksamaz

 

http://www.lazuri.com/tkvani_ncarepe/yy_aks_ben_bir_megrelim.html

    • “I am a Mingrelian and not a Georgian- ”Dzhodzhua Nugzar Dzhodzhua – It is well-known to all that during and after the time of Stalin the raising of the issue of the Mingrelians and generally of Mingrelia has been strictly prohibited. www.geocities.com/Tokyo/Fuji/8160/Language/Nugzar.htm9k – Cached

(27) Sovyetler Birliği zamanında, Amerika güdümlü bir siyaset, strateji takip eden Türkiye, Post Sovyet devresine hiçbir hazırlığı olmadan yakalandı. Muhatap Ülke bir iken, onlarca ülke daha muhatap hale gelmişti. Üllkeler’de; kültürleri’de Türkiye için ‘bilinemeyen’ idi. Konuda iki örnek verirsek: Türkiye, Gürcistan ve Azarbaycan’ın bağımsız devlet olma kararlarına , her iki ülkeyi ilk tanıyan olarak cevap verdi. ‘Bölgeyi, ülkeleri; kültürlerini’ bilmiş olsaydı Türkiye, bu iki ülkenin BDT’ye katılmayı reddetmelerine destek vermez; BDT’ye katılmaları için onları motive-teşvik ederdi… Her iki ülkede savaşmak zorunda kaldı. Bilgisizliğe dayanan acele-acemice siyaset; strateji, hem bu iki ülkeyi belirsiz bir zamana kadar istikrarsızlığa sürükledi hem de Türkiye, telafisi imkansız maddi ve manevi kayıplara uğradı. Devam eden kayıpların hangi zamana kadar süreceğini, ne gibi yüksek maliyetler getireceğini kestirmek imkansız gibidir.

Türkiye, bırakalım mevzubahis ülkeleri, kendi vatandaşlarını/Çerkesleri; kültürlerini dahi yeterince tanımamaktadır. Komşular ile dost olmak faydalı ve doğrudur. Ancak, kendi vatandaşları ve bunların Kuzey Kafkasya’da ki birinci derece yakınlarını dikkate almadan ‘salt küçük menfaatlere odaklanarak’; sonuçta kendine de zarar verecek tek taraflı siyaset geliştirmek-uygulamak, kendi vatandaşlarını bile tanımamak; ya da bu vatandaşları, doğru bir sonuç vermeyecek siyasetler için feda etmektir. Konuda bir yorum’dan alıntı: DÜNYAYA BAKIŞ-Taylan Bilgiç- “Tiflis fatihi Erdoğan!” – http://www.evrensel.net/04/08/16/kose.html#3:

“…Türkiye’nin böyle açık bir biçimde taraf tutması ne anlama gelir? Hadi, Türk vatandaşı olan Gürcü ve Abhazların “hissiyatını” bir kenara bırakalım; Türkiye, bu kritik dönemde “yangına körükle gitme” hakkına sahip mi? Dışişleri ve Hükümet, Abhazya ve Güney Osetya meselelerini derinlemesine incelemiş, tarafların pozisyonlarını, bölgesel güçler ile uluslararası güçler arasındaki ilişki ve çatışmaları ele almış mıdır? Örneğin, “Geleceği belirsiz bir Washington uşağı uğruna Rusya ile karşı karşıya gelmek bize ne kazandırır?” sorusuna nasıl bir yanıt verilmiştir? Hiç değilse böyle bir soru birilerinin aklına gelmiş midir?…”