DÜŞMAN KİM?

GHUNEKHO K. Özbay

Adige ulusunun geçmişinde etkili olan belirli devletler ve uluslar vardır. Bunların bazıları gelişimimize katkı sağlarken, bazıları da yok oluşumuzu hazırladı. Ancak bunlardan en belirleyici olanı Osmanlı ve Rusya’dır. Rusya bize göre devamlı düşman, Osmanlı ise dosttu. Acaba bu görüşler ve düşünceler gerçekleri yansıtmakta mıdır? Şimdi bazı sorular soralım yanıtlarını da verelim:

– Adigeler Osmanlıyı hep dost bildi mi?
– Evet.

– Adigeler Rusları hep düşman bildi mi?
– Evet.

– Adige toprakları Kıpçakların istilasına uğradı mı?
– Evet.

– Adige toprakları Hunların istilasına uğradı mı?
– Evet.

– Adige toprakları Moğolların istilasına uğradı mı?
– Evet.

– Adige toprakları Tatarların istilasına uğradı mı?
– Evet.

– Adigeler, direk Osmanlı değil de Kırım üzerinden İslamlaştı mı?
– Evet.

– Osmanlı Adige topraklarını istila etti mi?
– Hayır.

– Osmanlı, Kaynarca anlaşmasıyla Adigeleri Ruslara sattı mı?
– Evet.

– Osmanlı Adigey’de düzenli ordu bulundurdu mu?
– Hayır.

– Osmanlı Adigelerin yaptığı savaşlarda yardımcı oldu mu?
– Hayır.

Osmanlı dönemi içinde Adigeler devamlı kullanıldı ve Ruslara karşı bizleri devamlı savaş halinde tuttu. Kısaca, Adigey toprakları Osmanlı için bir tampon bölge ve Adigelerde silahsız muhafızlardı. Ruslar güneye inmek için, Adige topraklarını kullanmak zorundaydılar ve de istemindeydiler de.

Sonuç olarak Osmanlı, Adige topraklarını borçları karşılığında Ruslara bırakınca, Ruslarca sürgün edildik.

Peki bu sürgün kimin içindi? Dost bildiğimiz Osmanlı içindi.

Evet, dost bildiğimiz Osmanlı yıkıldı ve Türkiye Cumhuriyeti, düşman Rusya’da da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kuruldu.

Şimdi de her ikisinin bizlere bakışını ele alalım:

– Cumhuriyetin kurulmasıyla Adigeler vatan haini ilan edildi mi?
– Evet.

– Cumhuriyetin kurulmasıyla Adige dernekleri kapatıldı mı?
– Evet.

– Cumhuriyetin kurulmasıyla dernek yöneticilerimiz tutuklandı mı?
– Evet.

– Cumhuriyetle (1946) Askeri Okullardan Adigeler atıldı mı?
– Evet.

– Cumhuriyetin kurulmasıyla Balıkesir Adigeleri sürgün edildi mi?
– Evet.

– Adigelerin isimleri değiştirilip kullanımı yasaklandı mı? (1934)
– Evet.

– Adigece konuşmak, yayın yapmak yasaklandı mı?
– Evet.

– 12 Eylül’de ”ben Adige’yim” diyenler tutuklandı mı?
– Evet.

– Bazı cumhurbaşkanları Kenan Evren ve Süleyman Demirel tarafından hain olarak lanse edildik mi?
– Evet.

– Adige kimliğimiz hiç tanındı mı?
– Hayır.

Bunlar dost penceresinden baktığımızda gördüklerimizden bazılarıdır.

Birde düşman cephesinden sürgün sonrasına bakalım.

– Bizlerin Adige kimliği tanındı mı?
– Evet.

– Bizlere ait Adige devleti kısıtlıda olsa kuruldu mu?
– Evet.

– Bizlere Adige konuşma, yayın yapma hakları verildi mi?
– Evet.

– ”Ben Adige’yim” demek yasaklandı mı?
– Hayır.

– Din için savaş yapıldı mı?
– Hayır.

Biz Adigeler olarak tarihsel sürece baktığımızda her iki devletçe de kullanıldık. Onların bizleri kullanmaları normaldi ama bizim geleceğimizi onlara endekslememiz anormal oldu. Sonuçta bizler; bile bile kendimizi kullandırdık. Adigeler olarak geçmişte bir çok hatalar yaptık. Hal böyle olunca da komşumuzu düşman, uzaktakini de dost bildik ama dostumuz hiç yanımızda olmadı. 1-2 savaşlarında uzaktaki dostlar, Osmanlı-Türk, İngiliz ve Almanlar bizlere özgürlüğümüz tanıyacak diye sürgünler yedik. Kimin için? Başkalarının geleceği için.

Bizler şunu bilemedik: Uzaktaki dosttan, yakındaki düşmanın daha iyidir.

Bunu son dönemlerde yaşanan Abhaz ve Oset savaşlarında görmedik mi?

Uzaktaki dostlar, kendi silahlarını düşmanımıza verip bizleri imha yoluna gitmemişler miydi?

Yine bu dost, Filistin için dünyayı ayağa kaldırırken, Abhazlara yardım götüren kendi gemilerine el konulmasına seyirci kalmadılar mı?

Kaldılar ve kendi içinde yaşayan bizlere de büyük bir saygısızlık edilmedi mi? Bizleri yok saymadılar mı?

Şimdilerde de aynı yaklaşımlarla bin yıldır birlikte olduğumuz Karaçay, Balkarlara düşman edilmiyor muyuz?

İnşallah bu iki halkta bunun farkına varırlar. Bizleri sevmeyebilirler ama saygılı olmalıdırlar. Çünkü bizler, hiçbir topluma, devlete ihanet etmedik.
Şimdiler özgürlüklerde bahsediliyor ve bizlerde olan için evet-hayırcı diye ayrışıyoruz.

Size son iki soru sorayım:

– 1934’deki Soyadı Kanunu değişiyor mu?
– Hayır.

– Anayasayla kimliğimiz tanınıyor mu?
– Hayır.

O halde, kimliğimiz tanınmadan, kimin için ayrışıyoruz? Neyin mücadelesini veriyoruz? Evet,başkalarının topraklarında ne kadarda ”beyiz” dersek diyelim, onlara göre bizler sığınmayız. Bizler bir tek şartla bey yaparlar, asimile olmakla. Vatanda ise, kendi topraklarımızda, Adige olmak bu şartlardan daha güzel, daha iyi değil mi?

lhıtenıgheche…