DÖNÜŞ BİLETİ OLMAYANLAR

KUBE D. Nefin

Madrid sokaklarında yürürken İspanyol ev arkadaşımın hızlıca anlattığı ve varlıklarından çok da memnun olmadığı ancak her adım başı karşımıza çıkan Afrikalı genç adamlar, önlerinde alınmayı bekleyen çeşitli imitasyon çantalar, şemsiyeler, kaçak CD’ler ve takılarla bizlere bakıyorlardı. Maddi ve mimari konum açısından Teşvikiye’yi andıran böylesi bir yerde bile manzara aynıydı. 3. Dünya ülkesi insanları ve Avrupalılar.

Bende AB Eğitim komisyonundan burs kazanmış bir AB öğrencisi olarak Afrikalılar karşısında Avrupalı sayılabilirdim. Yaşam standartları gibi ten renkleri de kara olan bu genç adamlarla aslında kısmen de olsa aynı kaderi paylaşıyorduk. Her iki tarafta ait olduğu topraklardan çok uzaktaydı. Ben üniversitenin özel davetiyle onlarsa tıpkı dünyanın her yerinde olduğu gibi hayatın zorladığı koşullarla buraya gelmişlerdi.

Bu genç adamların gündüz çalışanları illegal esnaflıklarına devam etseler de gece çalışanlarının durumu çok farklı. Her köşe başında bir Afrikalı etrafında partiye giden, gitmeye hazırlanan birçok Avrupalı öğrenciyle sıkı bir pazarlık içinde geceyi geçiriyorlardı. Pazarlık konusunu oluşturan mallar ise tüm vergilerden ve ticari kanunlardan uzak; çeşitli uyuşturucu mamuller.

Çok düşündürücü; çok acı bir durum. Bundan yıllar önce ataları uyutularak yer altı zenginlikleri ellerinden alınan bu Afrikalı gençler zor bela girdikleri Avrupa Ülkelerinde yıllar sonra ülkenin gençlerini uyutmaya çalışmakla meşguller, bu işi de sadece ülkelerinde açlık sınırında yaşayan ailelerine bakma pahasına yapıyorlar. Piyon olarak kullanılan bu gençlerin durumundan, Kim suçlu? Kim haklı?

Apartman girişinde karşılaştığım; zengin diyebileceğimiz, havalı muhitte yaşayan orta yaş üstü insanlar beni gördüklerinde Kanadalı ya da İngiliz zannederek güler yüzle ve sevimli halleriyle “hola” derken, benimle yaşıt ve maalesef kaderleri çok önceden çizilmiş Afrikalı yaşıtlarıma niye insanlık dışı bir muamele de bulunuyorlar?

Tarihte sömürgeciliğin İngiltere’yle beraber bayraktarlığını yapan İspanya’da zamanın hışmına uğrayan bu gençlerin gitmek zorunda bırakıldıklarından habersiz oldukları için olabilir mi? Her insan doğduğu topraklarda kök salmak ister onlarda öyle istemişlerdir şayet ülkelerinde asgari olarak yaşabilir olsalardı da gitmezlerdi zaten.

Oturum kartı almak için hasbelkader içinde bulunduğum yabancılar şubesi polis ofisinde karşılaştığım Afrika kökenli gençler, gerçekten bu ülkede olmak istedikleri için mi buradalar. Özellikle orta yaş üstü İspanyollar tarafından aşağılanarak bakılan bu gençlerin üçüncü sınıf olma hallerinden kim sorumlu? Onların ülkesindeki hükümetler mi yoksa daha çok zengin olma pahasına tüm istilalara olur bir gözle bakan, şu an da kemikleri bile toprağa karışmış sömürgeciler mi? Yoksa bu zihniyeti devam ettiren torunları mı?

Aynı dil sınıfını paylaştığımız Muhammed, Belçika’da yüksek lisansını tamamlamış bir Filistinli. Özel bir şirkette yönetici olarak çalışıyor. O da dönüş bileti hatta dönecek bir ülkesi olmayanlardan. Yaklaşan kurban bayramının çocukluğunda nasıl kutlandığını hatırlamaya çalışırken, bizlere ülkesinde yaşayan yaşıtlarına göre çok şanslı olduğunu anlatıyor.
Bense ataları sürülmüş, bir ailenin artık tam anlamıyla İstanbullu olmuş torunlarının çocuğu olarak bu tarz modern sürgünlere maruz kalmış Afrikalılar karşısında kalbim buruk İstanbul’u, ailemi ve arkadaşlarımı özlerken bir kez daha şanslı olduğumu düşünüyorum.

Bir zamanlar sömürgecilikte sınır tanımayan bu ülkeyi geçmişiyle beraber yavaş yavaş tanımaya çalışıyorum.