YEMUZ Nevzat Tarakçı
11.05.2007
Duyarlı konuşmacılar ve kalabalık bir dinleyici grubu.
Konu, 21 Mayıs. Bu acı sahne detaylandırılıyor.
Söz alanların heyecanı, hassasiyeti tarihin bu acı, kara, utanç tablosunu göz önüne seriyor.
Canlanıyor bütün ayrıntılar.
Siyah gözlükler takılıyor, siyah çelenkler denize bırakılıyor.
Ataya saygı duruşları gerçekleşiyor.
En duygusal fonlar çalıyor.
Acı, endişe, korku, dehşet kol kola giriyor.
Vahşet, canlanıveriyor sahnede.
Karadeniz’in azgın dalgaları ürpertiyor katılımcıları.
Bulaşıcı hastalıklar, açlık, sefalet, gözyaşı karışıyor denize, ırmaklara.
Ölüm ve sefalet maddeleşiyor, devleşiyor bütün hırçınlığıyla orta yerde görünür hale geliyor.
Programın sonuna doğru konuşmalar, tartışmalar dönüş konusunda yoğunlaşıyor.
Dönüş, bütün çıplaklığıyla masaya yatırılıyor. Bu konuda sözü olanlar, samimiyeti olanlar olumlu veya olumsuz söylüyor bildiklerini, inandıklarını.
Ne güzel şey “ Kültürümü seviyorum!” diyebilmek.
Ne güzel şey “ Sevgimin bedelini de severek öderim!” diyebilmek.
Sevginin, vefanın gereğini yerine getirebilmek, sevdayla, vefayla akortlanmak.
Yürekleri kültür bilinciyle sevgiye akortlamak.
Sevebilmek mazisini, atasını, sevebilmek kimliğini, kültürünü.
“Seviyorum!” diyebilmek toplumumu, bu sevdayı, yüreklerde duyabilmek ne güzel!
Oysa arzularımız ve emellerimiz var oldukça elemlerimiz de eksik olmayacak.
Yüreğimizde büyütüp yeşerttiğimiz, hülyalarımızı alıp giden kahramanlar (!) eksik olmayacak.
İdealleri hançerleyenler, “Ben de bir hiçim !” diyenler mutlak bulunacak.
Kapılar açık, önemli işlerini bırakamadıkları için lokalde oturanlar da duyuyor konuşmaları. Onlar da kendi meşguliyetleri doğrultusunda katılıyor konuşmalara.
– Arkadaş ben kararımı verdim, dönüyorum! Buralar bize göre değil, birkaç ay içinde dönüyoruz.
O güzel köyü bırakıp şehre yerleşmek mantıklı değildi zaten.
Kır saçlı, yeni emekli öğretmen heyecanla:
– İnanın ben de dönüyorum, on dakikadır ”okey”e dönüyorum!
Yine genç bir emekli:
– Döneceğim arkadaş başka yolu yok. Hem de en kısa zamanda. Bütün girişimler tamam. Yetmiyor emekli maaşı, eski işime dönüyorum!
Sonunu getirdiği sigarasını atacağı kül tablasında boş yer ararken oldukça duygusal bir ses tonuyla:
– Sonunda kararımı verdim, ben de döneceğim. Ayrıldığım gün anlamıştım dönmem gerektiğini. Dönüyorum bu akşam eski eşime.
- Siz oturun ben geleceğim. Oturun masaya, dağıtın kâğıtları,
ben hemen dönüyorum.
- Oğlan da dönüyor birkaç gün sonra. İzin kullanmadı ya, askerlik
bitti dönüyor.
– Sizleri bilmem arkadaş biz kararı verdik evi topladık eşyaları
paketledik dönüyoruz.
Kiracı erken çıksaydı iki ay önce dönecektik, kendi evin gibisi var mı kardeşim?
- Boşa dönüyor bu dünya. Fakir yemek bulamıyor, zengin yediğini eritemiyor.
- Sonunda döndü, biraz yağladım, anahtar döndü sürgü çekildi…
- Havada kuşlar dönüp duruyor.
- Döndüler, döndüler dün gördüm, leylekler döndü, görünce
onları bir tuhaf oldu içim bir yıl daha yaşlandığımı derinden hissettim.
-
- Yıllardır bekliyorum dönersin diye
Neden bağlandı gönül vefasız sevgiliye?
- Bir içim suya dönmüşsün sen be!
- Dönün kuşlar dönün kırılsın beller.
- Dönüyorum, romanda, hikâyede aradığımı bulamadım şiire dönüyorum.
- Dökülmüş saçların omuzlarına
Bulutla örtülmüş aya dönmüşsün.
– Dön gel ağam, dön gel dayanamiram
Uyku gaflet basmış uyanamiram.
- Durum bu vaziyet, gelin biz en iyisi konuya dönelim!
– Dön bana, dön baba dönelim!
– Gelemem Şamil’im, gelmem… Yanlışlardan dönüyorum ben.
Gazete okumayı, bulmaca çözmeyi tercih ettiği için toplantıya katılmayıp
diğer odada oturanların sesleri geliyor:
– Gurbetin yelleri farklı esiyor
İçimi yakıyor nefes kesiyor
Elbruz, Kuban, beni bekliyor
Neden gurbet neden hasret bitmiyor
Dönelim ceylanım bizim illere
– Ey hududa bağlayan yaslı yollar
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar.
-
- Keklik gibi sekişinden
Elvan elvan nakışından
Bir harami bakışından
Ben dönersem gönül dönmez.
- Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç…
- Bekliyoruz, giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna.
Dönüyoruz…