DELİ BİR ADİGE İLE SON DERECE CİDDİ BİR RÖPORTAJ

ŞIH Şamil
09 Kasım 2010

M Street’teki ofisimde otururken, sekreterim misafiriniz var dedi. Buyursun dedim. İçeri 55-60 yaşlarında bir bey girdi.


Washington CC towerdaki ofisimde Deli Bekir projelerini anlatıyor.

Unutmadan meraklı okuyucularım için yazayım: Hafta içi Stefın Vilyım Havking’in artık bir iki kelime konuşabildiğini bana resmi yollardan ilettiler. İleriki bir tarihte tıp dünyası için bir konferans vereceğim. Nasıl bir değere sahipsiniz bilin diye yazıyorum.

Neyse beni ziyaret eden konuğuma döneyim: Adı Bekir’miş. Kendine Deli Bekir denmesinden hoşlanıyormuş. Önce tamam çattık, dedim. Fakat konuştukça enteresan geldi. Ben de bu konuşmayı röportaj formatına çevirip size sunuyorum. Hep ben konuşacak değil ya. Biraz da halkımız konuşsun….

DELİ BİR ADİGE İLE SON DERECE CİDDİ BİR RÖPORTAJ
CC and CNN Report, 09 Kasım 2010

ŞIH Şamil: Önce kendinizi tanıtır mısınız?

Deli Bekir: Adım Bekir ama ben Deli Bekir olarak lanse etmenizi rica ediyorum. Adige’yim. Türkiye diasporasında yaşıyorum. 60 yaşımdayım ve evliyim.

ŞIH Şamil: Size niye Deli Bekir dememizi istiyorsunuz?

Deli Bekir: Çünkü o kadar çok akıllımız var ki, onların yanında ben ancak deli olarak kendimi niteliyorum.

ŞIH Şamil: Peki şimdi sizi dinliyorum. Buyurun aktarın düşüncelerinizi.

Deli Bekir: Çerkes fikir hayatında radikalimz hakimdir. Taaaa Rus-Kafkas savaşlarından günümüze kadar bu böyle. Yıkalım, yakalım, ele geçirelim mantığı vardır Çerkes aydınında. Herkes toptancı. Herkes anavatana çeki düzen vereceğini iddia eder. Birleşikçisi de anavatanı, yıkacağız, devireceğiz, değiştireceğiz der, vakıfcısı da. Yurtseveri de yurtsevmeyeni de. Adama diyorsun ki, dil ölüyor. Tamam da önce yıkacağız, devireceğiz, değiştireceğiz sonra dil işine bakacağız. Ya sen boş ver yıkıp dökmeyi, dilin yok olmaması için kitap bastır. Yok yıkacağız…

ŞIH Şamil: Bu radikallerin hiç mi iyi yanları yok?

Deli Bekir: Radikaller tembeldir. Uzun vadeli, sabırlı iş yapamaz. Çerkeslerin bu bir hastalığıdır. Rusya karşısında ezildiği için ya da savaşta yenildiği için, herkes -filozof Çerkes’i de dahil- topyekuncu bakıyor olaya. İşte efendim geleceğiz büyük Çerkesya’yı kuracağız, yakacağız, yıkacağız. Yahu eve temizlikçi çağırıyorsun, diyorsun ki, yerleri sil, mutfağı derle topla, camları sil, o sana diyor ki, yok önce şu kapıları söküp yerlerine yeni kapılar takacağım. Bu duvar burada fazla yıkıp salona katacağım. Yahu kardeşim sen benim istediğimi yapsana sana ne kapıdan, duvardan! Bir gün gelir temiz bir projeyle gelirsin, ben şu fabrikaları düzenleyeceğim, şu sağlık sistemini getireceğim, eğitimde şu şu yöntemleri uygulayacağım dersin.

ŞIH Şamil: Olur mu öyle şey!

Deli Bekir: Sen duvarları yıkıyorsun oluyor da ben senden nedir kardeşim reçeten deyince neden olmuyor? İşte radikal mantığı var sende de ondan ayak diretiyorsun. Eski, yeni fark etmiyor kim ortaya çıksa büyük radikal kararlar alıyor. Hepsi… Birleşikçisi, vakıfcısı… Bu bir ruh hastalığıdır. Temiz ve uzun çalışma yapamaz bu insanlar. Nitekim saman alevi gibi çıkarlar ortaya sonra kaybolurlar. İşte 7 milyonluk Çerkes diasporasında 140 yılda kaç kitap yazılmıştır? Ben diyeyim 10 siz deyin 50. Çünkü kitap yazmak uzun soluklu çalışma ister. 5 yıl çalışacaksın, 10 yıl çalışacaksın, belgeleri toplayacaksın, uzmanlarla görüşeceksin, bunları bir disiplin içinde kağıda dökeceksin… Ya hesap edin Çerkes içerikli bir dergi 100 tane bile satmıyor. Ancak şöyle bir bakın Çerkes internet sitesine 1000 tane yazar bulursun. Önüne gelen yazıyor. İşte radikalizmin geldiği nokta bu. Okuyucusundan çok radikal yazarları olan bir toplum.

ŞIH Şamil: İyi de sizin öneriniz nedir ne yapsın bu Çerkes insanı?

Deli Bekir: Çerkes toplumuna sabırlı, disiplinli, yumuşak, Çin’in çeltik tarlalarındaki işçiler gibi her gün tarlasının başına giden, sabırla işini yapan basit insanlara ihtiyaç var. Disiplinli ve basit. Sizin sitenizin yazarlarından Hatam’ın dediği gibi maratoncu lazım.

ŞIH Şamil: Ne yani; hiç gelişmeye, evrilmeye yönelik düşünmeyecek miyiz?

Deli Bekir: Dünyayı, anavatanı değiştirme düşünceleri tabi ki olacak. Şöyle olsun, böyle olsun. Fakat herkes kendi işini öncelikli yapacak. Bakkal Çerkes önce iyi bakkal olacak, şarkıcı Çerkes iyi şarkıcı olacak. Bir kibrit çöpü üretemez, bir kümes yap desen yapamaz, moda yapamaz, sabırlı bir bilim adamlığı yapamaz, hepsi her gün dünyalar yaratır. İlk sürgün gününden bu güne kadar aydın Çerkes kültürü, yıkmak, alay etmek, devirmek, değiştirmek üzerine kurulu. Tabi ki, değişim olacaktır. Ancak bu rüzgarın kayanın şeklini değiştirmesi gibi olur. Bir gün bakarsın sivri sivri kayalar yuvarlar kayalar haline gelmiştir.

ŞIH Şamil: Peki Çerkes halkı ne düşünüyor sizce?

Deli Bekir: Valla Çerkes halkını bilmem ama gençlerde pirim görüyor bu radikaller. İnternet siteleri açıyorlar, vakıflar açıyorlar ama bir tek ürettikleri bir şey yok. Zaten üretemezler de.

ŞIH Şamil: Çok acımasız bir eleştiri olmadı mı?

Deli Bekir: Niye olsun. 140 yıldır Çerkeslerin anavatan dışında ürettiği bir kibrit çöpü var mı? 140 yıldır bir tek film üretildi mi? Bir tek dünya şampiyonu çıkardık mı? Bu durum Rusya karşısındaki ezikliğin yansımasıdır. Bu ağır bir radikalizm hastalığıdır. Bu diaspora Çerkeslerinin hastalığıdır. Tüm toplumlar iyi kötü kendilerini geliştirmişler. Uluslaşmışlar. Diaspora anavatana dönmeden yaşamayı tercih ettiği için her şeyi bir çırpıda geçmek istiyorlar.

ŞIH Şamil: Peki çözüm ne?

Deli Bekir: Bakın size bir örnek vereyim. Uçak gövdeleri yunus balığına benzer değil mi? 1900’lü yıllarda bizimkiler, bize kucak açan Osmanlı’ya koşar adım giderken uçak mühendisleri uçak tasarımları yapmaya başladılar. Gövde ve kanat üzerinde projeler üretmeye başladılar. Bu mühendisler tutup yakalım, yıkalım demedi, biz yunus balığı gibi gövde yapalım demedi. Yüz binlerce mühendis yüz yıl boyunca, rüzgar deneyleri yaparak, milim milim geliştirerek şu anki gövdeye ulaştılar. İşte Çerkes aydını bu tür gelişmelerin altında ezildi kaldı. Şimdi oturup diyorlar ki, uçağın gövdesi tam yunus balığı gibi oldu. İşte diğer toplumlardaki gelişme ile bizim geri kalmışlığımızın arası açıldıkça aydın Çerkes ezildi ve radikalleşti. Yıkalım, yakalım devirelim noktasına geldi kaldı. Bakın radikalizm hastalığına tutulmuş Çerkeslere bir tane proje üreten var mı? Bulamazsınız.

ŞIH Şamil: Bir daha soruyorum çözüm ne?

Deli Bekir: Dünyayı, anavatanı kurtarmayı bırak. Önce sen bir işe başla. Bir dükkan aç. Biri malını alır, biri almaz. Müşteri gelir gelmez. Önce aç bir dükkanı. Zorluklarını gör. Ben bir dükkan açacağım sonra kendime apartman dikeceğim deme. Önce aç dükkanı. Kendini aşmaya çalış.

ŞIH Şamil: Çok acımasızsınız!

Deli Bekir: Yoo… Değilim. Gelin açalım internet sitelerini tek tek inceleyelim. 500 yazar vardır. Bunların hayatlarına bakın, bir tanesinin tek bir kitabı yoktur, başarılı oldukları bir tek sanat dalı ya da spor dalı yoktur. Ancak 400 tane açılım, 800 tane anavatana akıl verme, 600 tane 21 Mayıs’ı unutmayacağız görürsünüz. Önce hastalığı teşhis edelim. 140 yılda elimizde ne bir sinema var, ne bilimsel bir kaynak var, ne ekonomik bir yatırım var ama hala üfüren üfürene, sallayan sallayana. Bu radikal anlayış insanımıza, üfürmeyi, sallamayı öğretti. Bu da zaman içinde Çerkes toplumunun çürümesini getirdi. Uzmanlık için 10 yıllık bir zaman gerektiğini söyler bilim adamları. Dikkat edin uzmanlık diyorum, ustalık ya da öğretmenlik değil, sadece çıplak uzman olmak için 10 yıl gerekiyor. Ustalık ya da yöneticilik aşamasına gelmek için 25 yıl. Bizimkilere bakıyorsun adam birkaç yıl içinde atlıyo, zıplıyo bir de bakıyorsunuz anavatanı kurtaran kaplan oluyor.

ŞIH Şamil: Peki anlaşıldı. Son sözünüz nedir?

Deli Bekir: Radikalizm büyük bir sosyal hastalıktır, kemiklerinizi çürütür. 50 yaşınıza geldiğinizde hiçbir şey yapmamış adam olarak ortada kalırsınız ve üstelik birilerinin sizin üzerinizden siyaset yaptığı sizi kullandığı bir insan olur çıkarsınız.

ŞIH Şamil: Teşekkür ederim sayın Deli Bekir.

Deli Bekir: Ben de düşüncelerimi okuyucularınıza iletmemi sağladığınız için teşekkür ederim. Bir de düşüncelerini arakladığım Nihat Genç beye ayrıca teşekkürlerimi bir borç bilirim.