DÇB 2003 KONGRESİ KONUŞMASI

Muhittin Ünal
Nalçık, 30.08.2003

Devlet Başkanı’nın ziyaretinde, iyi dilek ve temennilerden sonra, konuşmacıların ülkelerindeki ya da yörelerindeki kültürel sorun ve çalışmaların özetlendiği bu toplantıda, Türkiye delegasyonu başkanı farklı bir yaklaşımla (hem masa etrafında otururken yaptığı konuşmada, hem de vedalaşma sırasında ayakta ve uzunca süren konuşmasında) Türkiye’de yapılmış olan çalışmalara sadece birkaç cümle ayırarak, daha çok “dönüş sorunu” hakkındaki gelişmelere ilişkin görüşünü, dönen insanların yaşamakta oldukları sıkıntıları ve daha önce kendilerine iletilen faks mesajında da ifade edildiği üzere, kusurları ve suçları varsa onları eylemleri nedeniyle yargı önüne çıkartıp cezalandırma yoluna gitme yerine, apar topar sınır dışı etmenin, dönüşü düşünenler üzerinde yaratacağı olumsuzlukları ve ileriye yönelik sakıncalarını dile getirmiştir. Delegeler arasında sadece iki bayan bulunması nedeniyle, özel olarak davet edilen Günsel Avcı da yaptığı kısa konuşmada söylenenlere katıldığını beyan etmiştir.

Son iki genel kurulda diğerlerine kıyasla yapılan çalışmaları yetersiz bularak, çok ciddi eleştirel bir yaklaşım sergileyen Türkiye delegasyonu adına Muhittin Ünal’ın, irticalen ve Adigece konuşması iyi niyet dolu ancak en belirgin eleştiri konuşmasıydı ve özetle şöyleydi:

1) Çerkes Ali’nin getirmiş olduğu eleştiri ve öneri çok yerindedir, kendisine katılıyor, kutluyor, tüm akademisyenleri ve kültür insanlarımızı aynı hassasiyeti göstermeye davet ediyoruz.

2) Gerek Faaliyet Raporunun UNPO ile ilgili bölümünde ve gerekse üç yılda ancak tamamlanabilen programda “Çifte Pasaport” ve “Çifte Kimlik” konusunu göremedik. DÇB’nin ana kuruluş gayelerinden biri olup UNPO ve Birleşmiş Milletlerden DUMA’ya kadar getirilen bu talepten yoksa vaz mı geçtik? Böyle bir şey mümkün değildir, zira bu konu, DÇB’nin varlık nedenidir.

3) Kaç yıl oldu, merkez ofisi tamamlanamadı. Dünya çapında örgütlü DÇB’ye yakışmıyor, lütfen artık tamamlayınız.

4) Adigey Cumhuriyeti daha önce dönüşle ilgili yasaları Adigece,Türkçe, Rusça, Arapça ve İngilizce olarak küçük bir kitapçık halinde yayınlamıştı. Ama yasalar allak bulak oldu. Son şekle göre yasaları, yönetmelikleri ve uygulama talimatlarını bir araya getirip bizlere verin ki, biz de bastırıp tüm insanlarımızın bilgisine sunalım. Esasen bu çoktan yapılmış olmalıydı.

5) Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri arasında, 1992 de ikili kültür anlaşmaları imzalandı. Anlaşma her iki yılda bir gözden geçiriliyor. Bu anlaşmaların son şeklini esas alarak kültürel çalışmalarımızda neleri, nasıl yapmamız gerektiğine dair Kabardey-Balkar, Adigey ve Karaçay Çerkes Kültür Bakanları ile aramızda yürürlüğe koyabileceğimiz, Türkçe-Rusça olarak beşer nüshadan oluşan protokol taslaklarını imzalayıp, ilgili bakanlara elden 8 ay önce verdik. Ama hala imzalamadılar. İmzalayıp RF Kültür Bakanlığı-Moskova Türk Büyükelçiliği-Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı silsilesi ile bize ulaştırdıkları anda ana ikili anlaşmanın eki haline gelebilecek, folklor, dil, arkeoloji, her türlü sanat çalışmalarının önü açılabilecek ve en önemlisi de öğrencilerimizin diploma denkliğinin kabulü adına vermekte olduğumuz mücadelemiz güçlenerek, hocaların vize ve oturma izni sorunu kökten çözümlenecekken, ne yazık ki hala bekliyoruz. Dernek Başkanları lütfen döner dönmez bu işe el atsınlar.

6) Geldiğimizden beri, başkanlar hariç diğer delege arkadaşlarımızı birer rayon konuk ediyor ve ağırlıyor. İlgilerine teşekkür ediyoruz.  Ancak, tüm zamanlarını burada geçirip de diğer ülke delegeleriyle tanışıp ortak konularımızı tartışsalar, gelecek için çok daha sağlıklı olacaktır. Hiç olmazsa bundan sonra öyle uygulayalım.

7) DÇB’nin kuruluşunun ve çalışmalarının, küçük de olsa mutlaka yararları vardır. Örneğin, tanışmayı ve iletişimi sağladı, ama bize göre bu yetersizdir ve ortada henüz somut bir icraatı yoktur. Ulusal konularda sesimiz çok gür çıkabilecekken, çok cılız çıkıyor. Çifte pasaport konusu da dahil, tüm önemli ulusal davalarımızda DÇB’nin sesi gür çıkmalıdır. Eğer buradan sesinizin gür çıkması mümkün olmayacaksa, diaspora örgütleri olarak bir araya gelip AGİT, AVRUPA KOMİSYONU, BM ve insan haklarıyla ilgili kuruluşların sivil yapılarına üye olarak ve küçük de olsa ofisler açarak bizler, Çerkes halklarının tüm sorunlarını yüksek sesle dünya kamuoyuna duyurmayı sağlayabiliriz. Önerimizi alternatif yapı gibi görmeden, lütfen ciddi olarak değerlendirmeye alınız.

8) Diaspora derneklerinin politikayla uğraşmaları mümkün değildir. Burada ise bizden farklı olarak dernekler, birer muhalefet partisi gibi eleştirme hakkına ve yayın imkanına sahiptir. Böyle bir avantajımız varken, programa da alarak politikadan kendi kendimizi niçin dışlıyoruz, bunu anlamak mümkün değil. Burada “politika” sözcüğünü herhangi bir siyasal partinin aleti olma anlamında kullanmıyorum. Karaçay-Çerkes seçimlerinde o hata yapıldı ve bedeli de ağır ödendi. Bizim kastettiğimiz politika, Çerkes ulusal davalarının takip ve çözüm politikasıdır. Gerçi hazırlanan program nispeten bir yön verecek ama bize göre yeterli değildir. Çerkes ulusal davaları anlamında politika izlememiz gerektiği, programda net ifadelerle yer almalı ve elimizdeki imkânı kendimiz tepmemeliyiz.

9) Kaf-Der olarak önemli projeler başlattık. Kafkasya ile Anadolu arasındaki Arkeolojik İlişkiler çalışmaları, Osmanlı Arşivi taramaları, Uluslararası Dil ve Alfabe Konferansı, Uluslararası Xhabze Konferansı gibi. Bunlar tek başına bizim sorunlarımız değil, tüm Çerkeslerin ortak konularıdır. O nedenle, bu tür projelerin maliyetlerine tüm dernekler ortak olmalıdır. Söz konusu projeleri her ne kadar biz başlatmış isek de, bundan sonraki çalışmalara DÇB öncülük etmeli ve behemehal 2-3 yıl içerisinde, Maykop’da “Anadolu ve Kafkasya Arkeolojisi İlişkileri” konulu uluslararası bir konferans düzenlenmelidir. Biz, çalışmaları devam ettirmeye ve yardıma hazırız.

10) Anavatana geri dönüş sorunu, sizlerin de bizlerin de temel sorunlarından birisidir. Prensip olarak sizin iç işlerinize karışmıyoruz. Her devlet kendi varlığını korumakla da mükelleftir. Ama, kendi varlığımı koruyorum adı altında, vatanında oturma izni olan ve yasal mücadeleleri bitmemiş insanları apar topar sınır dışı etmenizi son derecede yanlış buluyoruz. Eğer insanlar suç işlemişlerse, mahkemelerde yargılanmalıdırlar. Yargılama sonucunda suçlu bulunursa cezalandırın, hapsedin ama sınır dışı etmeyin. Aksine davranış dönüş olayına darbedir.