ÇERKESLERİN ATALARI: MEOTLAR VE ZİHLER

CC – Literature and History
Çeviri: HAPİ Cevdet Yıldız

Milat öncesinde, Azak Denizi’nin doğu kıyıları ile Kuzey Kafkasya topraklarında değişik halk toplulukları (лъэпкъ) barınıyorlardı. Sindler, Zihler (зих), Dandariler, Tarpetler, Meotlar ve daha başkaları bunların başlıcaları idiler.

MEOTLAR

Meotlar el sanatlarında ileri gitmiş, usta demirci ve iyi elbise, dikiş diken kişiler olarak biliniyorlardı. Herkes en başarılı olduğu mesleği ya da yaptığı işi belli eden bir soy adı (лIакъо гъэнэфагъэ) taşırdı. Meotlar koyu dindar kişiler idiler.

Meotlar dünya/doğa güzelliklerine ve doğa olaylarına büyük bir önem veriyorlardı. Güneşi, yağmur ve yıldırımı yöneten tanrıların varolduğuna inanır ve onlara büyük bir saygı duyarlardı. Sık sık dini ayin ve törenler (yмэхъыгъэ зекIокIэ-шIыкIэхэр) düzenliyorlardı. Bu tür ayin ve vaftiz/arınma işlerini de ailenin (лIакъо’nun) en yaşlıları yönetirlerdi. Ölen akraba ve yakınlar için dini törenler (тхьэлъэIухэр) düzenlenirdi. Toprak kazılır, ölü kıvrılmış/bükülmüş (утIыIугъэу) biçimde toprağa gömülürdü. Ancak toprak atmadan önce, değişik eşyalar, kap kacak, silah ve giysiler de ölünün yanına, mezara konurdu. Ölünün bu yanına konanları gittiği  dünyada kullanacağına inanırlardı. Birkaç hafta ya da bir ay sonra, ölünün gömülü olduğu yerde toplanılır, el ele verilerek bir halka oluşturulur, ağıtlar söylenerek ve ağlanarak mezarın etrafında dönülürdü.

Meotlar güneşi, ateşi, aydınlığı (нэфынэм) ve sıcaklığı (фабэм) yöneten tek bir tanrının bulunduğuna inanırlardı. Ateşi andırdığı için cesetler boya dökülerek kırmızıya boyanırdı.

Meotlar Kafkasya dağlarında ve düzlüklerde barınıyorlardı. Dağlarda yaşayanların at sürüleri vardı ve toprağı işliyorlardı. Ovalarda barınan Meotlar ise hayvan besliyorlardı. Önemli bir ekonomik uğraş da balıkçılık idi.


SARMATLAR

Bir İran dilinde konuşan Sarmat toplulukları, MÖ I. bin yılda Hazar Denizi’nin kuzey kıyılarını izleyerek batıya doğru ilerlediler, -Kuzeybatı Kafkasya’ya- Kuban yöresine (Пщызэ шъолъыр) giriş yapmaya başladılar. Sarmatlar bir birleriyle sürekli çekişme ve çarpışma içinde olan topluluklardan oluşuyorlardı. Her bir Sarmat topluluğu kendi üstünlüğünü kurmaya çalışıyordu. Aralarındaki bu tür anlaşmazlıklar sonucu parçalandılar. Aorslar (аорсхэр; Aorses), Siraklar, Alanlar,  Roksolanlar ve Yazıglar en büyük Sarmat toplulukları idiler. MÖ IV. yüzyılda Meotlar da kalabalık kitleler halinde Kuban yöresine bitişik topraklara yerleştiler. Biliminsanlarının yazdıklarına göre Sarmatlar silah kullanma ve silahlı savaş tekniğinde ileri gitmişlerdi, değişik/çeşitli silahları vardı; silah kullanma yanında binicilikte de ustaydılar.

Tehlikeli komşularının bulunduğunu bilen Meotlar da kendi aralarında sıkı bir dayanışma kurdular ve kendilerini savunmaya başladılar. Bu bağlamda yeni yasalar çıkardılar, geleneksel ilişkilerini yeniden düzenlediler, ordular kurdular ve ordu komutanlarını belirlediler (*).

Meotların ürettiği silahlar Sarmatlarınkinden daha sert ve daha kaliteli  idiler. Ancak sırf silahlı direniş yoluyla kendilerini koruyamayacaklarını da anlamışlardı. Meotlar dostça gelenleri dostça karşılıyor, ağırlıyor, onlara hediyeler veriyor, dahası ev verip onları aralarına yerleştiriyorlardı. Ancak kötü niyetli olanları ve saldırganları da çok sert bir biçimde karşılıyorlardı. Düşman sayıca çok fazlaydı, bu nedenle Meotların düşmanla baş etmeleri olanaksızdı, yine de er ya da geç, öç almasını da biliyorlardı. İçlerinden biri öldürüldüğünde, mutlaka öcü alınırdı. Meotlar en büyük cezayı ata mezarlarına saygısızlıkta bunanlara verirlerdi. Böyle bir saldırı ya da saygısızlıkta bulunan kişiyi öldürür, kafasını keser, vücudunu ise yakarlardı.

Bir Meot kendisine yapılan bir saygısızlığa karşılık veremeden ölecek olursa, ölü kişi adına öcünü almak akrabalarına kalırdı. Öç alınması gereken kişi (düşman) yaşamaya devam ederse, ölü Meot’un “Ölüler Dünyası”na (“лIагъэхэм ядунай”) ulaşamayacağına inanırlardı. Bu inanç gereği, ölünün beklentisini yerine getirmek için yakınları zaman kaybetmemeye çalışırlardı.

SARMAT-MEOT İLİŞKİLERİ

Sarmatlarla ilişkiler sonucu, Meot ordu diplomasisinde önemli değişim ve dönüşümler gerçekleşti. Üç yüzyıllık bir zaman kesiti içinde Meot ve Sarmat kültürleri tanışmaya ve karışmaya başladılar. Her iki topluluğun uzun süreli ve uyumlu beraberliği, böyle bir sonucu doğurmuş olmalıydı. İzleyen yıllarda Sarmatlara ait özellikler (фэмэ-бжьымэхэр) Meotları etkilemeye (къатехьэхэу) başladı. MÖ II. yüzyıl ortalarında Meotların kullandıkları eşyalar arasında Sarmat silah, kap kacak, toprağı işlemede kullanılan araç ve gereçler  çoğalmış durumdaydı. Bu arada ölü gömme biçimi, geleneği de değişiklik geçirdi.

Ancak Sarmat etkileri Meotların dinsel inançlarında bir değişiklik yaratamadı.

Siraklar Meotlar arasına/içine yerleşmeye başladılar, bunun bir sonucu olarak, Meotların davranış biçimlerinde (шэн) değişiklikler görülmeye başladı.

SİNDLER

Sindler en büyük Meot topluluklarından biri idiler. MÖ I. bin yıl başlarında Taman Yarımadası ile Karadeniz’in kuzeydoğu kıyılarında yaşıyorlardı. MÖ V. yüzyılda Sindler bir krallık kurdular, krallığa Sindika Krallığı denilir (Sindika şimdiki Anapa yerindeydi) (**). Bir Meot topluluğu olarak, Sindler de tarım, hayvancılık ve balıkçılıkla uğraşıyor, el ve atölye yapımı değişik ve mükemmel eşyalar üretiyorlardı. Sindika köleci bir devletti. MÖ 480 yılında Kerç Boğazı kıyısındaki Grek kentleri (kolonileri) kendi aralarında birleşip bir krallık kurdular. Bu yeni devlete de Bosporos Krallığı (Boğaziçi Krallığı) adı verildi. Krallığın başkenti Pantikape kenti (Panticapaeum) idi.

Sindler Bosporos kentleri ile ticaret yapıyorlardı. Sind pazarları ve caddeleri Grek tüccarları ile doluydu. Greklere ekmek, buğday, süt ve meyve satılıyordu. Grekler ise pazarlardan köle (пщылIхэр) satın alıyorlardı.

Sindika evlerinin önünde Greklerin inşa ettiği amfiteatrlar bulunuyordu. Buralarda çeşitli gösteri, sportif yarışma ve güreşler düzenleniyordu. Grekler Sind pazarlarına tuz, şarap (санэ) ve değişik kumaşlar getirip satıyorlardı. Greklerin davranış ve gelenekleri, giyim kuşamı, silah ve konut inşa tekniği, giderek Sindler arasında da yayılmaya başladı. Greklerin resim ve yontu (heykeltıraşlık) sırları/meslekleri Sindler tarafından keşfedilmeye başlandı.

Bosporos yöneticileri Sindika’yı ele geçirme ve kendi topraklarına katma niyetlerini taşıyorlardı. Bunun için Sindlerle görüşmelerde bulundular, sonuç alamayınca, MÖ 479 yılında Bosporos orduları Sindika’ya girdiler. Belgelere göre, ”Bir gün, gün ağarırken, Sindika limanı yakınına, asker bindirilmiş Grek gemilerinin yanaşmakta oldukları görüldü, bunun üzerine kale kapısı sıkı sıkıya kapatıldı. Ancak Sindli kılığına bürünmüş olarak kalede barınmakta olan haydutlar (бзэджашIэхэр), ansızın  Sindli muhafızlara saldırıp kale kapısını açtılar. Sindliler sert bir direnişte bulundular, ancak öğleye doğru Sind direnişi eridi ve kent düştü…”. Bu olayın ardından Sind grupları ve onlara yardım eden Meotlar Sindika’yı kurtarmak için ardı ardına, birçok kez Greklere saldırdılar. Çarpışmalar sonucu Sindika kalesi tahrip oldu. Bunun üzerine Grekler aynı yerde Gorgippia adını verdikleri yeni bir Grek kalesini kurdular.

Sindika dağılınca, Meotlar ile Doğu Karadeniz kıyılarında yaşayan Zihler sıkı bir dayanışma içine girdiler. Grekler kıyıdaki bu insanlara Zihler (Зих) diyorlardı, ancak Bospor yazılarında ADZAHA sözcüğünün geçtiğini de görüyoruz, bu sözcük Adige “Adzehler”e (адзэхэp) benziyor.

“Dzeler” ya da “Dze halkı” (“дзэхэр”, е “дзэ лъэпкъ”). Zihler kendilerine böyle diyor olmalıydılar. Başka bir görüşe göre, Adige adı güneşe duyulan saygıdan türemedir, oradan geliyor olmalı. Eskiden “A-dığe”= ‘Ulus-güneş’= ‘Güneş Ulusu’ (“а-дыгъэ” -тыгъэм илъэпкъ) deyimi kullanılıyordu. İtalyan ve Grek belgelerinde, 15. yüzyıla dek Adigeler için Zih adı kullanılıyordu. Adigelerin tarihi konusunda araştırmalarda bulunmuş olan İnteriano şöyle yazıyor: ”İtalyan, Grek ve Latin dillerinde onlara Zih deniyor, Tatarlar ve Türkler ise, onlara Çerkes diyorlar, Zihler ise  kendilerine Adige diyorlar”.

MÖ 438 yılına değin Meot ve Grekler arasında çatışma ve çarpışmalar sürüyor. Meotlar  Bosporos kalelerine kesintisiz saldırılarda bulunuyorlar. Ancak MÖ 438 yılında Meot kökenli Spartok I, Bosporos Krallığı’nın başına geçiyor. Bundan sonra Zihler ve Grekler arasındaki çarpışmalar da son buluyor.

Bosporos-Meot ticari ilişkileri giderek daha da gelişiyor. Meotlar Bospor kentlerine ekmek satmaya başlıyorlar, eski Yunan kentlerine, bu arada Atina’ya da gıda ürünleri ihraç ediyorlar. Eski Yunan/Grek kültürü Meotlar arasında yayılıyor. Grek silahları, altın ve gümüş eşyalar üretilmeye başlanıyor.

ZİHLER

MÖ II. yüzyılda Zih Prensi Stakhemfak (Стахемфак), Zihlerin dünya görüşünü geliştirmek amacıyla, Roma İmparatoru’nun hizmetine girmiş imiş gibi (иунэIут фэдэу) yapıyor. Zih beyleri (пщыхэм) kadın gruplarının yerleştirildiği yerler oluşturuyorlar, değişik ülkelerden getirtilmiş olan yüzlerce kadın bu gibi yerlere yerleştiriliyor.

Meot toplulukları Zihlerle ilişkilerini geliştiriyorlar. Zihler de Meotlar gibi hayvancılık, tarım ve balıkçılıkla geçimlerini sağlıyorlar. Bu arada asma yetiştirmeye başlıyor ve üzüm bağlarını genişletiyorlar. Zihler gemi inşa tekniğinde de büyük bir ilerleme kaydediyorlar.

Zihler gemilerini Deniz Tanrısı Hatkh’ın (Хьатх) resim ve figürleriyle süslüyorlardı.

Zihiya’da sert bir köleci düzen vardı. Ele geçirdikleri köleleri (yнэIутхэp) Bosporos kentlerine götürüp satıyorlardı. MÖ I. yüzyılda Zihler, Pontus Krallığı’nın yardımına bel bağlamış durumdaydılar. Hırsız ve komşularını yağmalamakta olmaları nedeniyle, Zihlerin elinde bol miktarda altın birikmiş bulunuyordu.

(*) Aynı düzenleme ve örgütlenme biçimi, Çerkesya’nın düşmesi öncesi Adigeleri arasında da aynen sürüyordu. Daha çok bilgi için Bkz.  “Adige Cumhuriyeti”, Rusların Adigey’i karadan kuşatması ve Osmanlı-Çerkes ittifakı; “Anapa”-Vikipedi. -HCY

(**) Daha çok bilgi için Bkz. “Sindika”-Vikipedi. -HCY

Not: Tire içindekiler ve siyahlaştırmalar çevirmene aittir. -HCY