ÇERKESLER

John Colarusso
Çeviri: Soner Kocsav
“Prometus Çerkesler Arasında” kitabından bir bölüm

Kendilerini “Adige” diye adlandıran Çerkesler (Circassians), Kuzeybatı Kafkasya bölgesinin yerli halkıdır. “Circassian” terimi, Türkçe olan “Cherkess” teriminin İngilizce karşılığıdır. Gerçi bu terim, bazen Kuzeybatı Kafkasya dil ailesine mensup kendi dilleri ile var olan Adige, Abhaz-Abaza ve Wubıhları da içeren yaygın bir tanım olarak, bazen de gelişigüzel bir şekilde tüm Kuzey Kafkasya halkları için kullanılmıştır. Tam anlamıyla da tarihi Çerkesya’nın halkı anlamında “Adige” olarak tercih edilebilmişti. 19.yüzyılda Rusların Kafkasya’yı fethi ile beraber nüfusunun çoğunluğu Osmanlı İmparatorluğu’na göçe zorlanmış Çerkesler, bugün sadece azınlık seviyesinde yoğun olarak Rusya Federasyonu içerisindeki üç ayrı cumhuriyete bölünmüş olan anavatanlarında yaşamlarını sürdürmektedirler (Kabardey-Balkarya, Karaçay-Çerkesya ve Adigey).

TARİH

Çerkesler, ilk olarak M.Ö 9.yüzyılda öznel bir varoluş ile ortaya çıktılar, gerçi kaynaklar daha erken bir varoluşa işaret etmektedir. Hiçbir zaman politik olarak çıkarları doğrultusunda birleşebilmiş değillerdi, güçlerini ve bölgedeki nüfuzlarını azaltan bir gerçekte, Moğollar, Avarlar, Peçenekler, Hunlar ve Hazarlar gibi kavimlerin belirli dönemlerde saldırılarına maruz kalmalarıydı.

Bu eksiklik sonuç olarak Çerkeslerin 18.yüzyıl sonları ile 19.yüzyıl ortalarına değin birbiri ardına gelen seferler ve savaşlar neticesinde Ruslar tarafından yavaş yavaş yenilgiye uğratılmaları ile özgürlüklerine zarar verir. Bu dönemlerde, Çerkesler batıda mutlak bir tanınmışlığı elde etmeye isteklilerdi, fakat ihtiyaçları olan yardım sözü hiçbir zaman yerine getirilememişti. Kırım savaşından sonra Rusya, ilgisini Çeçenya ve Dağıstan ile başlayan bir heves ile Kafkasya’ya çevirdi.1859’da, doğu Kafkasya da İmam Şamil’in direnişine son verdi ve ilgisini batıya çevirerek 1864’de Çerkeslere boyun eğdirip amacına ulaştı.

Rus idaresi altındaki diğer azınlıklar gibi, Çerkeslerde yeni yerleşim ve düzenleme ilkelerine boyun eğdirildi. Komünist düzen altındaki ortaklıktan payını aldı.

KÜLTÜR

Çerkesler savaşçı insanlardı. Yetişkin erkeklerden silah kullanmaları, taşımaları ve savaşçı olmaları için genç erkekleri yetiştirmeleri beklenirdi. Ailevi bağları o kadar koruyucu ve teşvik edici değildi, diğer yetişkinler için onların çocuklarının gelişimine, eğitimine kendi evlatlarından daha çok önem veren ebeveynlerdi onlar. Çerkeslerin sosyal yapısı bir zamanlar anaerkildi. Kadınlar savaşlarda kocalarının yanında savaştılar. Gerçi bu anaerkil düzen fazla sürmedi, fakat kadınlar hala saygı ve itibar bakımından önemli yere sahiplerdir.

Rus istilasından önceleri Çerkes kültürü ve sosyal hayatı son derece tabakalaştırılmıştı. Çerkesya’nın dağlık bölgelerindeki birkaç kabile tamamen eşitlik taraftarı iken çoğu, otoriter ve baskıcı sosyal sınıf sistemi içerisinde zayıflatıldı. En yüksek sınıf prensler, onu takip eden soylular sınıfı ve sonra halktan olan imtiyazlı tabakalar, bey köleleri ve esirler. Rus idaresine girmeden önceki son on yıl içinde, iki kabile geleneksel kurallarını yıkıp yerine demokratik yöntemleri yerleştirdiler, fakat bu sosyal deneme, özgürlüğün elden gitmesi ile kısa sürede varlığını yitirmişti.

Bugünkü Çerkesler arasında ana inanç sistemi çoğunluk adına Suni İslam’dır.

DİASPORA

Çerkesler Ortaçağ’dan beri Kafkasya bölgesi dışında da yaşamlarını sürdürmüşlerdi.

Persler, Roma, Bizans ve Altın Ordu gibi birçok yabancı ordulara katılarak bir nevi gelenek meydana getirdiler. Özellikle Türk ve Mısır Memlukları içerisinde çok iyi temsil edilmişlerdi. 1382-1517 yılları arasında Mısır’da hüküm süren Burci hanedanı Çerkes Memlukları tarafından kurulmuştu.

Çerkes kültürü 1864 yılında Rusya’nın istilası ile parçalanmış ve etkisizleştirilmiştir. Buna en büyük örnek daha çok Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli birimlerindeki Çerkes diasporasıdır. Bugün önemli bir Çerkes topluluğu Türkiye, Ürdün, Suriye, Lübnan, Mısır, İsrail, Libya ve Amerika’da yaşıyor. Kosova’da ki küçük topluluklar ise 1998’de Kosova vatandaşlığından çıkarak Adigey’e yerleştiler.

ÇERKESLER

“Promethus Çerkesler arasında”, John Colarusso

Kafkaslar, Türkiye ve İran sınırına dayanarak Sovyetler Birliği’nin güneybatısında tüm Asya topraklarının en etnografik çeşitliliğe sahip bölgelerinden biridir. Hemen hemen İspanya büyüklüğündeki bölgeye hakim olan Kafkas dağları, bazıları daha erken devirlerden bugünlere kadar yaşayarak gelmiş gözüken etnik grupların şaşırtıcı çeşitliliğine ev sahipliği yapmıştır. Bu gruplar, dünya üzerinde başka hiçbir dille akraba olmayan çoğunlukta ve diğer Asyalı dillerden onları ayıran garip ve karmaşık özellikler gösteren yaklaşık elli kadar dil konuşurlar. Bu bahsedilen bölgede üç farklı dil ailesi mevcuttur: Güneyli veya Kartvelli, Kuzeydoğu veya Dağıstanlı ve Kuzeybatılılar. Kuzeybatılı diller belki de bölgedeki hiçbir dilinki kadar karmaşık değildir ve Abhazlar, Abazalar, Wubıhlar, Kabardeyler ve Adigeler tarafından konuşulur. Bu son iki kabile her zaman Çerkes olarak bir arada gruplanırlar.

Kafkasya’nın, kuzeyi Kuban nehri ile sınırlanan kuzeybatı çeyreğinde yerleşik olan Çerkesler karma bir ekonomi uyguladılar. Dağlık ormanlar ve yüksek vadilerde olanları avcılık ve ufak ölçekte tarımla ilgilenir ve eski Hıristiyan veya pagan geleneklerini korurlar. Dağ etekleri ve düzlük ovadakiler at yetiştirme, çiftçilik, ticaret ile uğraşan, genelde Suni İslam’ı benimsemekte, yinede köylerinde Hıristiyan ve Yahudi inancındaki Çerkesler bulunabilmekteydi. Çerkesler, kadınlarının güzelliği ve erkeklerinin yiğitliği ile tüm Orta Doğu coğrafyasında ünlenmişti. Fiziksel olarak çoğu Çerkes, özelliklerine yansıyan birazda olsa doğulu tipi görüntüsüyle görünüşte daha Avrupalılardır. Diğerleri siyah veya simsiyah saçları ile beraber açık tenleri ile keskin bir Kafkasyalı özelliği gösterirken çoğu Çerkes sarışın ve mavi gözlüdür. Dik, sağlam ve kıvrak vücut yapıları hem erkek hem de kadınları için ayrıcalıklı bir yapıdadır ve bugün bile çoğu köyler birçoğu yüzlü yaşları geçmiş sağlıklı yaşlı insanlardan oluşmaktadır.

Onların kültürü savaşçı bir ırk tarafından hükmedilen gayet güçlü bir kültürdü ve halada öyledir. Erkeklerin savaş kıyafetleri yani Çerkeskaları (Cherkesska) yumuşak kaideli, kaliteli deriden yapılmış diz ve üstüne kadar çıkan çizme ve koyun derisinden başlıkları ile göğüs üzerinden çapraz fişeklikli bir elbise şeklinde döşenmiş bir kaftandır. Özellikle Slav Kazakları olmak üzere, çoğu komşu halklar tarafından benimsenmişti. Bu nedenle bu kostüm daima Rusyalı olmak şeklinde bir sanıya neden olmuştur. Bugünlere kadar gelen sekiz kabile modern Hindistan’ın artık eskide kalan sistemine benzer bir kast sisteminin değişen tabakalaşması ile oluşmuştu. Rahip-krallar, savaşçıları yöneten soylular, ticaret ile uğraşan-büyük ölçekte tarım ve üretimle uğraşan azat edilmiş köleler ve son olarak ta köylüler ve bunların arasında prens ve soylulara uşaklığın yanında, ufak çapta çiftlik işleri ile de uğraşan sabık savaş esirleri. 1864 yılında, Çar ordularının eliyle gelen yıkımdan sonraki beş yıl, köylülerin ve azat edilmiş kölelerin büyük çoğunluğu göç ettiler ve Osmanlı topraklarına yerleştiler. Bu nedenle bugün dünya nüfusunun bir milyon kadar bir çoğunluğunu oluşturan Çerkesler şimdi Avrupa ve Amerika’daki şehirler ve Orta Doğu boyunca bir coğrafyada dağınık olarak yaşamaktadırlar.