CC YAZARLARININ BEYİN FIRTINASI

YEMUZ Nevzat Tarakçı
30.07.2008

CC yazarları İstanbul’da,  güzel bir günde, güzel bir mekânda bir aradaydı.

Daha iyiyi yakalamak, daha mükemmele ulaşmak adına samimi bir beyin fırtınasıydı bu.

Bir bölümüne, çiseleyen yağmurun eşlik ettiği toplantıda heyecan vardı, neşe vardı, samimiyet vardı, daha da önemlisi toplumu, kültürü adına adanmışlık ruhu vardı.

CC katılımcıları Adana Toplantısı sonrası CC’nin ikinci önemli toplantısıydı bu.

Düşünen, üreten, toplumunu, kültürünü ve gelecek nesli önemseyen değişik yerlerden gelen samimi insanların gelecek adına duygularını, düşüncelerini heceledikleri bir sohbetti bu.

Gayret ve samimiyette sınır tanımayan sevgili Kuban’la birlikte, şen- şakrak, nazik ve oldukça hoşsohbet sevgili Nurhan Fidan hanımın gayretleriyle oluşan bu özel toplantının çok güzel şeylere vesile olduğu ve olacağı kanaatindeyim.

Anavatandan gelen sayın Necdet Hatam’ın usta, nazik ve esprili başkanlığında güzel dilek ve temennilerle başladı toplantı.

Konu belli:

Bu kültürün yaşaması, yaşatılması için biz neler yapabiliriz?

Bu konuda CC’ye düşen görev nedir?

CC‘nin çizgisi ne olmalı?

Konuşmacıların hazırda olmayan kişiler hakkında ileri geri konuşmaması, kurum ve kuruluşlarımızın olumsuz eleştirilerle gündeme taşınmaması, “Toplumumuz ve kültürümüz konusunda biz ne yapabiliriz?” sorusuna cevap aranması, toplantının en güzel taraflarından biriydi.

Evet, tek kelimeyle amaç üzüm yemekti.

Bağcı asla gündemde değildi.

Sadece sanaldan tanışan, bu toplantıyla yüz yüze gelenlerin heyecanı, hayreti izlenmeye değerdi.

Samimi olmak değil mi bu tür toplantılarda aranan en belirgin özellik.

İşte o vardı bu toplantıda.

Sıcacıktı ortam, sımsıcaktı.

Zamansa akıp gidiyordu.

Toplantı süresince sayın Cevdet Yıldız Hoca’nın performansı, kendilerine çok da yakışan ağırbaşlılığı, olaylara detay bakışı, birikimi gözlerden kaçmadı.

Sayın Necdet Hatam’ın Kafkasya, üst kurumlarımız ve örgütlenme hakkındaki düşünceleri, gelecek hakkındaki ümitleriyle toplantıya kattığı hava kayda değerdi.

İlhan Aydemir Hoca’nın toplum – kültür ve dil ilişkisi ile dil – alfabe bağlantısı konusundaki çalışmaları, konuşmaları gayret ve samimiyeti ümit vericiydi.

Ya Süleyman Yavuz beyin tespitleri, o tatlı esprili üslubu doyumsuz değil miydi?

CC’nin sıkı bir takipçisi olan sevgili Ragıp Mete’nin CC okuyucularını temsilen yaptığı yapıcı eleştiriler, üstün mizah gücü, ana dile hâkimiyeti dikkat çekiciydi.

İlyas beyin bir CC okuyucusu gözüyle yaptığı olumlu eleştirilerse birer kazanımdı.

Gençliği temsilen aramızda bulunan sevgili Ömer’in haklı endişelerini, gençlerin ruh halini, yeni neslin beklentilerini dillendirdiği konuşması alkışlanmaya değerdi.

Bu azim ve gayret dolu sevgili genç kardeşimizi zaten gönülden alkışladık da.

Görüşler belirginleştikçe sevgili Kuban’ın “CC’nin misyonuna yakışan çizgisi ne olmalı?” konusundaki hassasiyetinde ne kadar haklı olduğu anlaşılıyordu.

Toplantı süresince kimse saate bakmamış olmalı ki thamadenin “Arkadaşlar, burası kapanmak üzere, biz içerde kalmayalım ha!” esprisi kahkahalara neden oldu.

Buna rağmen dış mekânda, kapı önündeki muhabbet dakikalarca sürdü.

Saatler geç vakti gösteriyordu fakat yüzlerdeki ifade uzun süren toplantı sonrası yorgunluğu değil de toplantı öncesi tatlı heyecanı gösteriyordu.

Bu uzun birliktelikle hasret giderememenin neticesi olmalı ki sohbet, bir başka mekânda sabaha kadar zevkle sürecek,  zaman zaman oldukça faydalı tartışmalar yaşanacak, ev sahibemiz Ebru hanım da bu ateşli konuşmalara katılacak ve bizlere katlanacaktı.

Ha unutmadan söyleyeyim, her Adige toplantısının vazgeçilmezi olan Kafkasya’yı kurtarma, Kafkasya’yı birleştirmeyi (!) atladık sanmayın.

Sohbetin ilerleyen bölümünde ondan da bahsettik.

Hatta balkon sohbetinde bir ara, 30 yıl önce konuştuğumuz, tartıştığımız şeyleri kelimesi kelimesine yine konuştuk yine tartıştık gelenek bozulmasın, adet yerini bulsun diye.

Bu toplantı, geleceği uzatılan bir projektördü, bir gönül coşkusuydu.

Bu toplantı, ütopik düşüncelerin tartışıldığı sıradan bir sohbet değil, somut önerilerin dillendirildiği bir beyin fırtınasıydı.

Bu toplantı, yüreklerin konuştuğu, kalp ve kafaların birleştiği, heyecan ve coşkunun mantıkla buluştuğu bir toplantısıydı.

Özellikle sevgili Kuban ve sevgili Nurhan’la birlikte emeği geçen herkesi gönülden kutluyor bu tür birlikteliklerin devamını diyorum.

Oluşan bu sinerjinin kültürümüze çok şey katacağına tereddütsüz inanıyorum.

Birileri CC’ yi, sevgili Kuban’ı, CC’de yazanları tartışadursun.

Bir diğeri Müslümanlığı, Hıristiyanlığı, sağcılığı, solculuğu hatta misyonerliği diline pelesenk etsin.

CC; kültürü konuşuyor, geleceği sorguluyor, kimsenin yüreğine bileğine basmadan samimiyetle ve ciddiyetle toplumu değerlendiriyor, elleri tutuşturuyor, gönülleri birleştiriyor.

Sen doğru yoldasın, yoluna devam et CC.

Sana çok görev düşüyor yolun ve bahtın açık olsun CC.

Not: Uzaktan gelen misafirleri güzel evinde ağırlayan, samimiyeti, güler yüzü ve leziz yemekleriyle bizleri onurlandıran, en az sevgili Kuban kadar kültürel ve sosyal konulara ilgi duyan Ebru hanıma ayrıca teşekkür ediyor ve Seauhmann ailesinin sevgili yavruları Kuban Jan’ın gözlerinden öpüyorum.