BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

ŞERCES Ali
Çeviri: BABUG Ergun Yıldız

Aşağıda eski Çerkeslerde bir zaman mevcut geleneklerin bazılarından örnekler bulacaksınız. Bu geleneklerin bir kısmı günümüzde uygulanmıyor olsa da bizim geçmiş kültürümüze dair ipuçları vermesi bakımından önemlidir. Bir toplumun yaşam biçimini, yaşama bakış ve algılayış biçimini anlayabilmenin en kestirme yolu, o toplumun geleneklerini anlamaya çalışmaktır.

Bu nedenle aşağıdaki kısa gelenekler bizlere ecdadımızın yaşadığı dönemdeki anlayışı, değer yargıları ve cemiyet yapısı hakkında fikir verecektir.

Bu şekilde hem unutulmuş gelenekleri hatırlamış, hem o geleneği yaratan düşünce biçimi hakkında bir kez daha düşünmüş olalım.

Дарс – Dars:
Eskiden Çerkeslerin kullandığı para birimi.
1 bakır dars 1 şayt (ne olduğu anlaşılamadı) değerinde, 1 altın dars ise 5 gümüş dars değerindeydi.
Yine bir altın dars’ın değeri 80 bakır dars ediyordu. 1 gümüş dars ise 16 normal dars değerindeydi.

Дыщырыс – Dışşırıs:
Eskiden Çerkeslerde genç kızın nikahı kıyıldıktan sonra 1 yıl daha baba evinde kalırmış. Bunun amacı ise 1 yıllık süre içerisinde gelini alan ailenin düğün hazırlıklarını tamamlaması ve başlık parasını tedarik etmesi imiş. İşte bu şekilde genç kızın nikahı kıyılmış olarak baba evinde kalmasına verilen isimmiş Dışşırıs.

ЖьакIэупс ЗэкIуж – J’ak’ewups zek’uj:
Eskiden arasında kan davası olan taraflardan suçlu olan mahkeme(yaşlılar heyeti) huzurunda oturtulur ve mağdur tarafa keskin bir bıçak veya ustura verilerek düşmanını traş etmesi istenirmiş. Eğer bu kişi düşmanını öldürmeden traş ederse onların barıştığına ve kan davasının kalktığına karar verilirmiş. Eğer traş eden kişi kanlısını öldürür veya keserse kan davası iki aile arasında devam edermiş.

Гъасэ – Ğase:
Buğday ile Arpa arasında her ikisinden de farklı bir tahıl türüdür.Kuraklıktan da etkilenmeyen ve bol yetişen bir üründür. Adigeler eski çağlardan beri ektikleri bu tahıl türü yüz yıl savaşları sırasında unutuldu ve kayboldu.
Fakat 10 yıl kadar önce Adige araştırmacı Hakun Barasbiy bu ürünü Dağıstan’ın küçük bir köyünde bu tahılın tohumunu buldu ve geri getirdi. Ürün yeniden halk arasında yayılmaya başladı.

Къурагъ еупсей – Qurağ yewupsey:
16 – 17 yaşına gelmiş delikanlılar için yapılan bir yarışmanın adıymış qurağ yewupsey… Bu gelenek, o yaşa gelmiş gençler için Çerkes gelenek görenek ve yaşam biçimi konusunda hangi seviyede olduklarının sınandığı bir bir nevi imtihanmış.

Bir bölgede kalan birkaç köyün gençleri veya bir beyin etrafındaki köylerin gençleri bir araya getirilir yarıştırılırmış.

Buna soylu bey ayrımı yapılmaksızın her genç katılırmış.

Hatta Atalıqlar tarafından yetiştirilen gençler de bu sınavlara sokulurmuş ki o Atalıq için de kendisine emanet edilen o genci nasıl yetiştirdiğini gösteren bir nevi imtihan olurmuş.

Seçilen yaşlılar heyeti, katılan gençlerin hangi dallarda yarıştırılacağını tespit edermiş öncelikle. Söz gelimi at binme, at oynatma, at koşturma , kamçı tutma, yaşlının yanından atla geçme, misafir karşılama, misafir uğurlama, yaşlı sofrasında hizmet etme, thamade quedze olarak görev yapma, cenaze haberi vermeye gitme, başsağlığı dileme ve buna benzer geleneğe dair bir çok konuda sınanırmış gençler.

Taş atma, ağırlık kaldırma, nişancılık gibi bir çok konu varmış bu yarışmalarda.

Bu yarışmalarda asıl amaç hangi gencin hangi konuda daha yetenekli daha iyi durumda olduğunu sınamakmış yoksa çocukları birbirine kırdırmak değil.

Yarışmalarda kazananlar veya iyi durumda olanlar belirlenir, fakat hiçbir zaman aşırıya kaçan şekilde onlar yüceltilip öne çıkartılmazlarmış.
Yarışmacıların çoğu kez sadece sözlü cevapları ile yetinilmez, bu söylediklerini ne kadar yapabildikleri uygulamalı olarak da sınanırmış.

Bu yarışmalarda kazanamayan gençler cesaretlendirilir teşvik edilir ve bir dahaki seneye iyi hazırlanmaları tembihlenerek iyi yaptıkları şeyler övülerek incitilmeden gönderilirmiş.

Kazanan genç için yaşlılar X”uex”u söyler, büyükleri genci tebrik ederlermiş.

Yarışmanın en önemli bölümü ise, kazanan gence bj’e verilmesi yani kadeh kaldırma izni verilmesi imiş.Bu sadece sembolik bir şeymiş yoksa o kadehte öyle önemli miktarda içki olmazmış.

Daha sonra bu kazanan gencin ailesi bir sofra donatır, yaşlıları davet eder ayrıca gençler için de ayrı bir sofra açarmış.

Bütün bunların sonunda yarışmalar düğün ile son bulurmuş.

Kazanan genç, kendisinden büyük ağabeyi olsa bile sadece orada bir kez düğüne girmesine ve oynamasına izin verilirmiş.

Bilindiği gibi Çerkes geleneğinde büyüğü evlenmemiş olan genç düğüne giremez.

АкIэ – Ak’e:
Eski Çerkes geleneğinde bir genç artık erkek oldu savaşçı oldu denilecek bir yaşa gelmişse, onun kafasında başın tam arka kısmının tepesinde bir parmak kadar saç bırakılır başı traş edilirmiş.

Bu saçı erkek tüm yaşamı boyunca kesmezmiş, ta ki o kişi artık savaşlara katılamayacak duruma gelir ve silah bırakırsa o zaman Ak’e tx’alheıu denilen bir ayinle bu saçı kesermiş ve o andan sonra da silah alıp dağa çıkmazmış, sefere gitmezmiş bir daha.

Bunun dışında, bir nedenle çok büyük azap duyan veya yaptığı bir eylemden pişmanlık duyan kişiler de bu saçı kesip silah bırakırlarmış. Fakat onlar için Ak’e txelheıu denilen ayin yapılmazmış.

Вэрывэж – Verıvej:
Ailedeki çocukta suçiçeği benzeri bulaşıcı bir hastalık varsa çocuk iyileşinceye kadar arkadaşlarının komşu çocuklarının onunla görüşmesine izin verilmezmiş…

Hasta çocuk iyileştikten sonra, üzerinde çocuğun üç parmağının izi olan halhame pişirilir (çerkes mutfağında yuvarlak kesilmiş ince hamurdan bir yiyecek) komşu çocuklara ve arkadaşlarına götürülürmüş ki bu çocuğumuz iyileşti artık çocuklarınız gelebilir demekmiş.

Емынэ уз бэракъ ф1ыц1э – Yemınewuz beraqf’ıts’e:
Çerkeslerde bulaşıcı hastalık olmuş ailenin evinin çatısına bir siyah bayrak dikilirmiş.

Böylece insanlar o evde bulaşıcı hastalık olduğunu bilir, yaklaşmadan ve hastalığı kapmadan korunurlarmış.

КъуажэкъехуэкI – Quajeqehuek’:
Eskiden hırsızlık yapan kişi, mal sahibi veya mahkeme heyeti tarafından çaldığı şey ile birlikte köyün içinde gezdirilirmiş ve her girdiği mahallede işlediği suç bağırarak insanlara duyurulurmuş…buna къуажэкъехуэк1 deniliyormuş.

Къуным – Qunım:
Eski Çerkes köylerinde her aileden belli miktarda bir para veya erzak alınırmış.
Bununla köye gelen önemli misafirler veya heyetler ağırlanır,köyün ortak misafirleri için harcanırmış bu toplanan şeyler.Bu amaçla toplanan erzağa veya paraya da Qunım denirmiş.

Шэбэз – Şebez:
Mezdegu (Mozdok) Adigelerinde genç bir kız evlenirken , ailesinden ayrılmadan evvel son bir defa bir akrabası ile oynatılırmış.Bu oyun esnasında düğüne gelenler arasında genç kız için para toplanır, bu işi de gelini götürmek üzere gelenler arasından bir kadın yaparmış.
İşte bu şekilde toplanan paranın adıymış Şebez.

Fe Txılh – Фэ тхылъ:
Bir ailede erkek çocuk doğduğunda o ailenin veya sülalenin büyüğü deri üzerine çocuğun ismi ve sülale damgasını işler, onu saklardı.

Çocuk 13 yaşına geldiğinde aile büyüğünün hazırlayıp sakladığı bu deri şerit bileklik olarak çocuğun bileğine takılırdı ve ölünceye kadar onu taşırdı. Yaşanan zamana göre farklı alfabeler kullanılsa da mutlaka bu bileklik üzerindeki yazılar Adigebze olarak yazılırdı. İşte bu şekilde hazırlanıp saklanan deri şerit’in ismidir Fe txılh.

Xeğak’e – ХэгъакIэ:
Anapa civarında yaşamış olan bir Adige boyu. Kırım hanları ile savaşmaktan yorgun düşen ve sayıları azalan bu Adige halkı, 1812 yılında yayılan veba hastalığı nedeniyle geriye kimse kalmaksızın yok oldu.

X’ek’emel – ХьэкIэмэл:
Yünü diğerlerinden çok daha yumuşak ve ince telli olan bir Adige koyun nesli. Kafkas savaşları sırasında bu koyun ırkı tümüyle yok oldu.

Şuwxex – Шухэх:
Eskiden seçme atlılar bir sefer veya savaş olduğunda zaruri göreve gönderilirlerdi. O şekilde bir göreve giden kişinin ailesini bakmak geride kalan cemiyetin görevi sayılır, zaman zaman ailenin geçimi için yardım toplanırdı.

Bu şekilde yardım toplama işi Şuwxex olarak adlandırılırmış.

Ğuegudeğaze – гъуэгудэгъазэ:
Köyünden çıkmış başka yere giden birisi köye giren bir misafirle karşılaşırsa geriye dönerek misafire eşlik eder ve onu köye getirip gideceği aileye ulaşıncaya kadar onunla birlikte yürürmüş.

Eğer misafir geldiği köyü bildiğini, gideceği yeri bildiğini söyler ve işinden alıkoymamak için kendisine eşlik edenin geri dönüp yoluna devam etmesini isterse ancak o zaman köyün yerlisi olan kişi kendi işine dönebilirmiş.

Gelen misafire değer verdiğini onu önemsediğini gösteren bir davranış olarak yapılan bu eşlik etme işine Ğuegudeğaze denilirmiş.

K”erabğe Cane – къэрабгъэ джанэ:
Cemiyetin verdiği bir görevi korktuğu için yerine getiremeyen, cesareti olmayan erkeklere giydirilen gömlek.

Bu gömlek uzaktan bakan herkesin tanıyabileceği şekilde alaca renkli bir gömlek olurmuş ve buna K”erabğe Cane (korkak gömleği) denilirmiş.

Khesey – Кхъэсей:
Adigeler ölünün mezarını yaparken cesedin bir şekilde havyanlar tarafından eşilip çıkartılmaması için mezar üstü yapılırken araya taşlar dizerek kapatırlarmış. İşte bu mezar üstüne dizilen ara taşlarına Khesey deniliyormuş.

Marje – Маржэ:
Dilimize Macarlardan girmiş bir yardımlaşma, teşvik etme nidası. Tarihte bir dönem Macarlar Adigelerle yakın komşu olarak 150 yıl yaşadılar. Dilimize onlardan girmiş olan bu çağrı sözcüğü daha sonra Adigelerden de başka Kafkas halklarına geçti.

Mıdwudz – Мыдудз:
Ekzema ve irinli yaraları iyileştirmek için kullanılan bir tür bitki. Süt ile kaynatılarak yaraya sarılırmış. Fakat bu gün bu bitkinin hangisi olduğunu bilen ve hatırlayan hiç kimse yok.