BENZEŞEN HALLER…

Sezai Babakuş
29.01.2011

Ruhi Su’nun ‘halimiz benziyor hallerinize’ türküsünü belki siz de duydunuz. Türkü kısadır, özdür, geleneksel bir ezginin üzerine yazılmış birkaç bilge sözdür. Evet, benzeşen hallerdir bireyleri ve toplumları biraraya getiren. Dünya kuruldu kurulalı bu böyledir; tüm örgütlenmeler, tüm birliktelikler benzeşen haller üzerinden sağlanagelmiştir.

Benzeşen haller birleştiricidir. Bazen kurulu düzenin nemalananlarıdır benzeşenler, bazen de mağdurları. Feodal beyleri birleştiren de benzeşenler denklemidir, feodalizme meydan okuyanlar da. Spartaküs, kendi gibi köle-gladyatörlerle birlik olup başkaldırmıştır. Koca krallıklar-imparatorluklar halleri benzeyen burjuvaların güçbirliğiyle tarihten silinmiştir. Halleri benzeşenlerin yurtseverliğidir istilacılara direnen. Şeyh Bedrettin’den Pir Sultan’a, Zapata’dan Che’ye, Marks’dan Gandi’den bütün toplumsal devinim liderlerinin söylem ve eylemleri, halleri benzeşenler üzerinedir. İster Madakaskar’dan getirilmiş olsun ister Fildişi’nden, Amerika’daki bütün siyahları benzeşik halleri birleştirmiştir. Halleri benzeşen topraksız köylüler ayaklanır, işçiler benzeştikleri için sendika kurup mücadele eder. Ulusal mücadeleler de benzeşen hallerin eseridir, ekonomik, sosyal, siyasal ve sınıfsal mücadeleler de.

Halleri benzeşen bireyler ve toplumlar, halleri benzeşen ülkeler birlik olur. Atlantiğin iki yakası bu yüzden birleşip Batı ittifakını kurmuştur. NATO’lar, NAFTA’lar, BRIC’ler hep benzeşenler birliğidir. Afrika Birliği, Latin Amerika Birliği vs. ittifakların oluşması benzeşenleri buluşturmak üzerinedir. Ve nihayet Avrupa Birliği, benzeşenleri birleştiren en büyük ve en kapsamlı projedir.

Velhasılı, halleri benzeşenler yoldaş olur, birlik olur, bir olur…

Hiç kuşku yok ki Kuzey Kafkasya, halleri epeyce benzeşen halkların diyarıdır. Yorgan büyüklüğünde bir coğrafyada, herbiri az nüfusa sahip pekçok farklı halk yaşamaktadır. Karadeniz’in yosun kokan kumsalından Hazar’ın petrol kokan kıyısına kadar her dağın eteğinde, her vadinin yamacında bir beylik kurulmuştur. Söz yerindeyse kırk yamalı bir yorgandır, bizimkisi. Coğrafyası küçüktür de, her hal ve şartta değeri büyüktür. O yüzden kendi halinde kalmasına izin verilmemiştir; tarihin her çağında iştahlı istilacıların uğrak yeri olmuştur. Her istila girişimi bir savaştır ve her savaş kayıplar üzerine kazanılmış bir deneyim. Kafkasyalılar da kazana-kaybede deneyim biriktirmiştir. Dahası, halleri iyice benzeşmiştir. Ve hal benzerliği birlik olmayı gerekli kılmıştır. Bazen kader birliği, bazen kültürel birlik, bazen inanç birliği, bazen savunma birliği vs. Her halukarda birlik. Gönüllülükler, gereklilikler, mecburiyetler hep birlik üzerinedir. Çünkü bu, benzeşen hallerin birliğidir.

Evet, Kuzey Kafkasya hep birliği konuşmuştur. Çünkü peş peşe tehditlere-saldırılara maruz kalmışlardır. Roma-Bizans, Arap, Acem, Moğol, Osmanlı ve Rus genişlemeleri ve istilaları… Neredeyse her yüzyılda bir büyük güçün gazabına uğramış. Bu yüzden birlik meselesi hep gündemde olmuş, her boyutuyla düşünülmüş-tartışılmış ve dar-geniş tabanlı birlikler kurulmuştur. Tarihten günümüze en güçlü ve en köklü birlik Adige-Abaza-Ubıh birliği olmuştur. Yanısıra, tarihi süreçler içinde zaman zaman Dağıstan’a kadar uzanan geniş tabanlı birlikler de oluşmuştur.

Pratiğe yansısa da yansımasa da pekçok birlik projesi, düşüncesi ve önermesi olmuştur. En gerçeküstü önerme, Kafkasya’nın güneyini-kuzeyini birleştirmeyi öneren ‘Büyük Kafkasya Birliği’dir. Bu önerme Azerbaycan’ı, Gürcistan’ı ve Ermenistan’ı da kapsar. Benzeri ikinci geniş tabanlı önerme ise ‘Birleşik Kafkasya’dır; Azerbaycan’ı alır, Gürcistan’a gözkırpar, Ermenistan’ı dışlar. Sonraki geniş tabanlı ve somut birlik düşüncesi, ‘Kafkas Halkları Konfederasyonu’dur, ki bu projenin içinde sadece Kuzey Kafkas halkları yer alır. İlk ikisinin aksine konfederasyon projesi zaman zaman hayat bulmuştur. En azından, Kuzey Kafkasya halklarının büyük bölümünü içine alan somut girişimler olmuştur. Yanısıra Azerbaycan-Dağıstan, Gürcistan-Abhazya, Dağıstan-Çeçenistan-İnguşetya, Osetya-Gürcistan vs. çeşitli birlik kombinasyonları dillendirilmiş ama sonuçsuz kalmıştır. Hatta en son (2008’de) Abhazya-G. Osetya birliği bile önerilmiştir. Öneri Rusya’dan gelmiş, Abhazya tarafından reddedilmiştir. Sayıları ve varyasyonları daha artırılabilecek tüm bu birlik önermeleri uzak ve/veya yakın tarihlerde gündeme gelmiştir. Ancak hiçbiri hayat bulamamış veya kalıcı olamamıştır.

Yine de, hem benzeşen haller hem kültürel ortaklık ve yaşam felsefesi birliği bakımından, biri Batı’da Karadeniz’in kıyısından içerilere, diğeri Doğu’da Hazar Denizi kıyısından içerilere olmak üzere iki belirgin gruplaşma oluşmuştur. Batı’daki Adige-Abaza-Ubıh gruplaşmasıdır, Doğu’daki ise Dağıstan-Çeçenistan-İnguşetya gruplaşması.

Bu satırların yazarı Abhaz’dır, çocukluğunu Abaza-Adige-Ubıh’ların birarada yaşadığı bir kasabada geçirmiştir. 1976’den buyana İstanbul’daki Abaza-Adige-Ubıh’ların ağırlıklı olduğu derneklerde yer almıştır. Enternasyonalizmi ve halkların kardeşliğini diskur edinmiş bir siyasette saf tutmuştur. 1989’da soluğu Kafkasya’da almış, ‘90’dan 97’ye yıllarını Abhazya’da geçirmiştir. Sovyetlerin dağılmasıyla yeniden gündeme gelen birlik düşüncesinin seyrini adım adım izlemiş, ‘Kafkas Halkları Konfederasyonu’, ‘Dünya Çerkes Birliği’, ‘Dünya Abaza Birliği’nin kuruluşlarına tanıklık etmiş, katılmış ve deneyimlerini içselleştirmiştir. Yanısıra, ‘’Birleşik Kafkasya’, ‘Büyük Kafkasya Birliği’ gibi önermeleri kendi aklında uzun uzadiye tartmıştır. 1992-93’de Abhazya’daki savaşın ve Kafkas halklarının dayanışmasının birebir şahididir. Diyasporada yaşanan birlik süreçlerinin de (KAF-KUR, KAF-DER, KAF-FED) hem yakın tanığı, hem katılımcısıdır. Demokratik Çerkes Platformu’nun kurucularındandır. Sonrasını da görmüş ve yaşamıştır. Ve halen, hem teoride hem pratikte, bilebildiği ve görebildiğiyle, düşünebildiği ve koşabildiği kadarıyla meselelerin içindedir ve tarafıdır.

Ve bu satırların yazarı, hiçbir önermeyi peşinen reddetmeden, hiçbir olasılığı gözardı etmeden, hayale kapılmadan, gerçekliğin izinde, tüm samimiyeti ve iyiniyetiyle birlik arayışının içindedir. Çünkü Kuzey Kafkasya halklarının hiçbirinin diğer(ler)iyle birlik olmadan ayakta kalamayacağına ve yol alamayacağına inanmaktadır.

Ve birlikten anladığı, tam da Ruhi Su’nun sesinde ifadesini bulan şekliyle, halleri benzeşenlerin birliğidir. Bugün için halleri en benzeşenler ise Adige, Abaza ve Ubıh’lardır.

Nedir hal benzerliğimiz? Binyıllarca aynı toprakların üstünde, aynı yıldızların altında birlikte yaşadık; aynı kültürü, aynı geleneği, aynı dili devşirdik. Çocuklarımızı verdik birbirimize daha çok kaynaşalım diye, aileleri harmanladık birlik pekişsin diye. Öyle benzeştik öyle bir olduk ki, aynı sülalelerin bir kısmı Abaza, bir kısmı Adige ve bir kısmı Ubıh olmuştur. Bugün Abhazya’da Adigeler, Karaçay-Çerkes ve Kabartay Balkar’da Abazalar yaşamaktadır. Binyıllarca aynı tehditlere karşı birlikte mücadele ettik, aynı yokluklara yoksunluklara birlikte direndik, aynı acıları-sevinçlerı yaşadık, aynı inançları paylaştık, aynı dolmenlerde sonsuzluğa yattık. Ve işte, aynı uğursuz savaşların yenileni olduk, aynı sürgünlerin kırılanı. Şimdi bir yarımız anavatanda aynı haldedir, bir yarımız diyasporada aynı halde. Aynı acıyı duyar, aynı özlemi çekeriz. Aynı umuda gözkırparız, aynı sevince. Hiç kuşku yok biz, katıksız ortak halin parçalarıyız.

Denilebilir ki, Kuzey Kafkasya’daki bütün halkların halleri benzerdir, o halde hepsinin birliğini savunmak gerekir? Bu da bir bakıştır ve kısmen doğrudur. Evet, aynı coğrafi bütünlüğün içindeyizdir, az-çok aynı tarihi süreçlerden geçmiş, aynı tehditlerle karşılaşmış ve aynı sorunlarla mücadele etmişizdir. Yine de, hem kültürel hamur hem yaşam felsefesi bakımından benzeşmediğimiz pekçok noktanın da var olduğunu unutmamak gerekiyor. Evet, benzerlikler vardır ama hiçbiri Adige-Abaza-Ubıh benzerliği kadar mutlak değildir. Ve hiçbiri bugünkü anavatan-diyaspora parçalanmışlığının benzeşeni değildir. Hele hele bugün, şeriata meyletmiş Çeçen-İnguş hattıyla nasıl bir birlik oluşturulacağı bile başlıbaşına zor bir sorudur. Bu yüzden, tüm Kuzey Kafkas halklarının birliği düşüncesine saygı duymakla birlikte, tercihimizi en gerçekçi olan Adige-Abaza-Ubıh birliği üzerine önceliklendirmişizdir. Çünkü inanmışızdır ki, en benzeşenlerin ‘federal birliği’ sağlanmadan diğer benzeşenleri de kapsayacak bir ‘konfederal birliği’ ulaşmak mümkün değildir.

Evet, Kuzey Kafkasya’da hep birlik konuşulmuştur. Ve ilk kez bugün ayrışma konuşulmaktadır. Pratikte yüzyılladır devam eden Adige-Abaza-Ubıh birliğini yıkmak üzere kollar sıvanmıştır. Bu nafile bir hevestir. Harici aktörlerin cirit attığı bir anafor…

İçimizde bu hevese angaje olanlar, bu anafora kendini kaptıranlar oldu. Bir kısmı yanlışı görüp geri döndü, bir kısmı ise milliyetçiliğin çıkmaz batağında yürümeye devam ediyor. Onları tarihe havale ediyoruz.

Bize göre, Adige-Abaza-Ubıh birliği bakımından gereklilik, bugün dünden daha fazladır ve herbirinin hali diğerlerinin hallerine dünden daha fazla benzerdir. Hem anavatanda hem diyasporada ortak halin paylaşanlarıyız. Tehditler daha yakıcıdır, fırsatlar daha somut…

Rusya’da yükselen milliyetçilik ve otoriterlik, Amerika-Gürcistan ittifakının giderek sahneye konulan çıkar hesapları, Çeçenistan’dan çevreye taşan radikal dinci karanlık, kapımızı çalan en büyük tehditlerdir. Bu üçlü kıskacın içinde ezilmek istemiyorsak, tek seçeneğimiz birliği yükseltmektir. Bu tehditlerin hiçbiriyle kendi başımıza mücadele edemeyiz.

Elimizdeki en büyük fırsat Kafkasya’da sahip olduğumuz cumhuriyetlerle diyasporada sahip olduğumuz nüfus gücümüzdür. Adige-Abaza-Ubıh birliği hem anavatanı koruyup geliştirmek için, hem diyaspora dinamiğini yükseltmek için şarttır. Bunu ancak birlikte gerçekleştirebiliriz ve birlikte geleceğe tutunabiliriz.

Bugün Adige-Abaza-Ubıh varlığının (maddi ve manevi) hüküm sürdüğü ve iç içe yaşadığı dört cumhuriyetimiz vardır; Abhazya, Adigey, Karaçay-Çerkes ve Kabartay-Balkar… Abhazya siyaseten bir adım önde olsa da, bu dört cumhuriyetimiz fiilen benzeşen konumdadırlar. Bizim önerimiz, bu dört cumhuriyetin ekonomik, sosyal-kültürel ve siyasal işbirliklerini geliştirmeleri, demokrasi ve refah yolunda birlikte yürümeleridir. Bu, Adige-Abaza-Ubıh birliği olmaktan da öte, sözkonusu cumhuriyetlerde yaşayan tüm halklara da daha çok demokrasi ve daha çok refah sağlayacaktır. Bu birliğin yaratacağı sinerji, nüfusun büyük bölümünün yaşadığı diyasporayı da daha güçlü şekilde motive edecek ve dönüşü hızlandıracaktır.

Hiç kuşku yok bu dört cumhuriyetin birlik başarısı, Kuzey Kafkasya’daki tüm cumhuriyetleri kapsayacak birliğin de anahtarı olacaktır.

Kafkasya’yı radikal milliyetçiliğin ve dinciliğin çekişme-çatışma alanı olmaktan kurtarıp istikrar ve refaha kavuşturmanın yegane yolu, halleri benzeşenlerin birliğini güçlendirmek ve demokratik-hukuk sistemini kurumlaştırmaktır.