BAŞ SAVCIYA MEKTUP

BABUG Ergun Yıldız
13. 03. 2010

Değerli okuyucu;

Aşağıda okuyacağınız mektup Karaçay Çerkes Cumhuriyeti’nin ve Çerkes camiasının önemli simalarından WUEH’UTE Aleksandr tarafından yazılmış.

1996’da KALMIK Yura zamanının DÇB genel sekreteri olmuş, Birleşmiş Milletler’de Çerkesler adına konuşma yapmış,
2000 yılında DÇB adına BM ve UNPO Daimi Temsilciliği yapmış,
2002’de R.F geneli Çerkes Kültürel Otonomisi’ni organize etmiş,
2005’de R.F halkları adına BM’de temsilcilik görevi yürütmüş ve bunların dışında bir çok kültürel faaliyetin, yardımın ve organizasyonun öncülüğünü yapmış bir kişi ve aynı zamanda Karaçay Çerkes’te camianın en önemli liderlerinden birisi.

6 aydan fazla zamandır tutuklu bulunan ve son mahkemesinde 6 yıl cezaya çaptırılan WUEH’UTE Aleksandr şu anda Krasnodar cezaevinde.

Basında çıkan ve mahkemeye verdiği savunmasından bir oyuna kurban gittiği görülüyor.

Onun da ötesinde; diasporadan dönmüş bir Çerkes’in haklarını, Maykop’taki gözünü para hırsı bürümüş bir başka Çerkes’e karşı koruduğu için başına tüm bunlar gelmiş.

Ne ile suçlandığı bile son ana kadar kendisine tebliğ edilmemiş.
Elindeki bilgi belgeleri sunmasına, kendisini savunmasına imkan verilmemiş.

Kanunsuz bir biçimde, sivil kişilerce ve sivil bir araçla yaka paça kaçırılarak Krasnodar’a götürülüp alelacele mahkemeye çıkartılmış.

Elbette diasporadan veya buradan kimsenin mahkemelere müdahale edecek hakkı yok, gücü de yok ama görünüşe göre dürüstlüğü yardımseverliği ve yurtseverliği ile tanınan bu adam bir komploya kurban gidiyor.

Savunması çok uzun ve bir çok detay içerdiği için burada yer veremiyorum.

Açıkçası ne yapılabileceğini de bilmiyorum, nasıl yapılabileceğini de.

Fakat lütfen bu feryadı unutmayın.



BAŞ SAVCIYA MEKTUP.

Tesadüfen elime geçen bir gazetede bu yakınlarda Krasnodar başsavcısı Leonid korjinek’in bir röportajını okudum.

12 Ocak 2010 R.F Savcılar Günü’nde yapılmış bu röportajı (ben de aynı gün krasnodar cezaevinde 62 yaşına girdim) katılmadığım fikirleriniz de olmasına rağmen çok beğenerek okudum.

Satranç oynarken yapılmış bu röportajın fotoğraflarına baktığımda oyun tarzınız ile konuşma tarzınız ve ifadeleriniz arasında hiçbir benzerlik olmadığını gördüm.

Bu durum Brejnev zamanında anlatılan bir fıkrayı getirdi aklıma.

Komünist Parti Genel Sekreteri, partinin bir toplantısında şöyle demiş: Biz “Lenin” dediğimizde partiyi düşünürüz. “Parti” dediğimizde Lenin’i düşünürüz. İşte budur bizim hiç durmadan ifade ettiğimiz şey. Söylediğimiz şey başkadır, düşündüğümüz şey başkadır.

Röportajınızda diyorsunuz ki; “insanın özgürlüğünü elinden almakla onu eğitemezsiniz, bu artık denenmiş ve yıllar yılı sonucu görülmüş bir yöntemdir”.

O halde niçin insanlar hapishanelerde tutulur ?

Ayrıca bir başka cümlenizde röportaj yaptığınız gazeteciye şunu söylüyorsunuz; “şansın varmış ki mahkemelere düşmemişsin”.

Yasaları çiğnemiş birisi olsaydım gazeteciye söylediğiniz bu sözlere katılabilirdim.

Oysa ben yasaları çiğnemek bir yana, kanunsuzluk yapmak isteyenlere engel olduğum için hapishanedeyim.

Fakat söylediklerinizi sonradan düşündüğümde “şansın varmış ki mahkemelere düşmemişsin” derken ne demek istediğinizi anladım.
Çünkü mahkemelere düşmek için illa suç işlemiş olmak gerekmiyor ve bunu anladığınızda irkilerek korkuyu yüreğinizde hissediyorsunuz
Sanırım bu korkunun nedenlerinin varlığını R.F başkanı iken V.Putin’in sarf ettiği sözlerden de anlayabiliriz: “İnsanlar sokaklara çıkmaya korkuyorlar. Anlayamadığım şey, onların yasa koruyuculardan mı yoksa yasayı çiğneyenlerden mi korktuklarıdır.”

Sayın savcı, bu sorunun cevabı işte şu yukarıdaki fıkrada gizlidir; “söylediklerimiz başka, düşündüğümüz daha başka”.

Yasa koruyucular, diyoruz ama düşündüğümüz ise…

Sayın savcı, dürüstlüğünüzden ve iyi bir insan olduğunuzdan şüphe etmiyorum ama günümüzde yaşananları gördükçe, yasa koruyucuların durumuna şahit oldukça ister istemez insanın yüreğine korku düşüyor.

Gerçekten haklısınız; bin kez masum olsa da mahkemelere düşmemiş olan insan gerçekten çok şanslıymış.

Röportajın devamında “rüşvet verilen yerde alınır” diyorsunuz.

Sormak isterim size, bu cümleyi kurarken gerçekte ne düşünüyorsunuz ?

Sevap kazanmak dışında hiç kimse parasını bir başkasına vermez durup dururken.

Bana kalırsa o cümleyi kurarken şunu düşünüyorsunuz: “Rüşveti vermek için zorlandığınızda, onsuz işiniz yapılmadığında verirsiniz.”
Krasnodar Kray’ın yargı makamında yüksek bir mevkidaşınız da benzer sözler söylüyor.

Diyor ki; “yasa koruyucular içerisinden geldikleri cemiyete benzerler.”

Bu söz de doğru değil.

Yasa koruyucular insanları sıkıştırıyor, baskı uyguluyorlar ve onların bu başına buyruk davranışları da yanlarına kar kalıyor, dolayısıyla insanlar korkuyorlar.

Bu ne ilginç bir denklemdir; iyi bir şeyler yapıldığında güvenlik organlarının marifeti, onların arasından rüşvetçiler çıktığında ise o cemiyetin kabahati.

Ben “Rusya’nın hayırsever insanı” unvanına sahip bir kişiyim.
Milyon Ruble’ye varan miktarlarla hayır ve yardım işleri yapıyorum. Şu anda cezaevine düşme nedenim de böyle bir yardım işi sonucudur.

Ben bu cezaevinden çıkabilirdim eğer rüşvet verseydim. Fakat bu benim anlayışımda çok ayıp bir şeydir ve asla bu yolu seçmeyeceğim.

Evet sağlığım gidiyor, zamanım gidiyor, eşim dostum akrabalarım üzülüp yıpranıyorlar.

Fakat ne onların bu yolu denemesine müsaade edeceğim, ne de ben bu yolu deneyeceğim.

Ben buradan bir gün çıkacağım elbette, özgürlüğümü kazanmak için bir kuruş rüşvet vermeyeceğim ve masum olduğumu da insanlar görecekler.

Aslında bana izah ettiler hangi hizmet kaç paradır.

Bunu bana ima etmediler yanlış anlamayın, gözlerini kırpmadan yüzüme bakarak söylediler.

Ben bir daha Krasnodar yargısına bir şey yazmamaya karar vermiştim ama gazetedeki röportajınız ve satranç oynarken baktığım resimleriniz fikrimi değiştirmeme neden oldu.

Satrancı da tıpkı “söylediğimiz başka, düşündüğümüz başka” ifadesine uyar biçimde oynuyorsunuz, gazete haberinden anlaşıldığı kadarı ile “şah”ınızı zor durumda bırakarak röportaja son ve satranca ara verdiniz.

Saygıdeğer savcı; bu mektubu şikayet için yazmıyorum, sizden bir cevap da bekliyor değilim, bunu savcı olduğunuz için de yazmıyorum.
Fakat tekrar belirtmek isterim ki, görünüşünüz ve söyledikleriniz bende güven uyandırdığı, “dürüst-insan” imajı yarattığı için yazıyorum bunları size.

Size gönderdiğim bu mektubu ve yanındaki belgeleri incelemenizi istirham ediyorum.

Bunu sizleri aşarak Moskova’ya veya başka yerlere ulaştırmak istemiyorum.

Bana kalan tek yol odur ki, bana atılan bu iftiradan temizlenmek “ben masumum, mahkeme de bunu kabul etti” diyebilmek için, gereken her şeyi yapacak her yola başvuracak ve rüşvet vermeden masumiyetimi kanıtlayacağım.