BABA HIRSIZ YAKALADIM…

BABUG Ergun Yıldız
10.12.2005

Hikayeyi bilirsiniz.

Gece yarısı evine dönen genç adam evlerine girmeye çalışan hırsızı yakalamış.

Bir zaman süren boğuşmadan sonra genç adam içeriye seslenmiş nefes nefese;
– Babaaaaa, hırsız yakaladım.

İçeriden babanın sesi duyulmuş;
– Getir oğlum.
– Gelmiyor.
– Bırak gitsin o zaman.
– Gitmiyor.
– Allah Allah, sen gel bari.
– Beni de bırakmıyor

Anayurt ile ilişkilerimiz söz konusu olduğunda nedense hep bu hikaye gelir aklıma.

Bir yurt sahibi olduğumuzdan bahsederiz hep.

Çok eskilere uzanan bir tarihimiz , köklü bir kültürümüz olduğundan bahsederiz.

Ne zaman üç kişi bir araya gelsek o unutamadığımızı söylediğimiz yurt ,o köklü tarih ve kültür hakkında nostaljik sohbetler kurarız.

İş sonunda döner dolaşır vatana nizam vermeye dayanır.

Buradan oturduğumuz yerden haritalar çizeriz ,sınırları idareleri değiştiriveririz,alfabeleri,eğitim sistemlerini,yaşam biçimlerini değiştiririz.

Uluslar arası menfaatleri, devletler arası münasebetleri , güç odaklarını elimizin tersi ile bir kenara iter  bol keseden eser savururuz buradan oraya.

Oysa  biz dünyayı kendi ufuk çizgimiz ile sınırlı zannediyor olsak ta hakikat öyle değildir.

Ettiğimiz kelam, birbirimize verdiğimiz selam dahi bir yerlerde birileri tarafından takip edilmekte ve gereği yerine getirilmektedir.

Hal böyle olunca,biz hayallerimizden başka hiçbir yerde gerçekleşmesi mümkün olmayan uçuk projeler peşinde zamanımızı harcarken,başkaları bizim hayal ettiklerimizin bile olabilmesi ihtimaline binaen tedbirlerini alırlar.

Sonunda gidişatı gören birileri çıkar ikaz ederler bizi;

Kardeşim oradan buraya sorumsuz ahkam kesmelerden vazgeçin,sizin oradan gördükleriniz ile buradaki reel durum örtüşmüyor denilir kibarca… Mesaj alınmaz.

Bize iyilik yaptığınızı zannediyor olabilirsiniz, fakat sorumsuz davranışlarınızın, gerçeklerden uzak politikalarınızın pek çoğu bize zarar veriyor denilir… Mesaj alınmaz.

Bu kadar rüyalarınıza giriyorsa, vatan burada buyurun dönün. Mücadeleyi burada verin,birbirimize destek olalım,birbirimizden güç alalım denilir… Mesaj yine alınmaz.

Madem illa mücadele edeceksiniz, siz kendi zemininizde mücadele edin, yani diasporadaki haklarınızı korumaya, varlığınızı devam ettirmeye çalışın; biz de burada bildiğimiz zeminde mücadele edelim ve akıllı sağlam politikalar üzerine güç birliği yapalım… denilir.

Cık! Biz oraları düzelteceğiz.

Yahu o zaman gel bari buraya da buradan düzelt neyimizi düzelteceksen.

Yok…Biz önce düzelteceğiz.

Sonra geliriz.

En sonunda cana tak eder bu sorumsuzluk.

Ya bizim yaşamımızı daha da zorlaştırmaktan vazgeçin veya düşün yakamızdan, dedirtirler birilerine.

Zaten istenen ve uzun zamandır söyletilmeye çalışılan budur.

Koro halinde  dövünmeler başlar orta yerde, canhıraş feryatlar bir anda yükselir.

Vaaay!  Anavatanda yönetimler bizi istemiyor.

Ruslarla işbirliğine girdiler bunlar, vatanı satıyorlar halkı satıyorlar, geleceğimizi satıyorlar.

Tam fıkradaki gibidir durumumuz.

Anavatan seslenir: Bana gel.

Olmaz!

Biz sana gelelim; hiç olmazsa kültürümüzü al, zayıflıklarını güçlendir ki, yok olmayasın.

O da olmaz.

Peki. O halde sen oradan, biz buradan aynı hedefe yürüyelim. Bir gün millet oluruz bakarsın.

Asla, önce benim istediğim şekilde kendine çeki düzen vermelisin.

Tıpkı fıkrada hırsız yakalayan adam gibi kalıveririz orta yerde.

Getir… Gelmiyor.

Bırak gitsin… Gitmiyor.

Sen gel… Beni de bırakmıyor.