AYASOFYA MUAMMASI

Ali İhsan Aksamaz 

‘Ayasofya’nın müze olarak kalmasını isteyenlerin de, tamamen camiye dönüştürülmesini isteyenlerin de kendilerine göre ‘haklı’ argümanları vardı. ‘Ayasofya’nın tamamen camiye dönüştürülmesinden önceki şu son süreçte de taraflar, kendi argümanlarını var güçleriyle dillendirdiler.

Fatih Sultan Mehmed yalnızca Müslümanların değil, Ortodoks Hristiyanların da Padişağı’ydı. Mustafa Kemal Atatürk de yalnızca Müslümanların değil, Musevilerin, Katolik ve Ortodoks Hristiyanların da Cumhurbaşkanı’ydı.‘Ayasofya’nın tamamen camiye dönüştürülmesini isteyenler, Fatih Sultan Mehmed’in ‘Ayasofya Vakfiyesi’ni, ‘Ayasofya’nın müze olarak kalmasını isteyenler ise, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘24 Kasım 1934 tarihli Kararnamesi’ni referans olarak alıyorlardı.

Ayrıca Fatih Sultan Mehmed ve Mustafa Kemal Atatürk dönemlerindeki ve bugünkü  ‘dünya dengelerini’ göz ardı ederek bu tarihî iki şahsiyetlerden birine karşı diğerini sahiplenmek ve gündelik siyasete alet etmek yapılan önemli bir diğer yanlış.

24 Kasım 1934’de bir kararnameyle müzeye dönüştürülen ‘Ayasofya’, günümüzde ta başından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni bir kararnamesiyle tekrar tamamen camiye dönüştürülebilecekken bu yapılmamış Danıştay 10. Dairesi’ne yapılan resmî başvurunun sonucu beklenmiştir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yayınladığı kararnameyle ‘Ayasofya’ artık tamamen camiye dönüştürülmüş oldu. Kararname, Resmî Gazete’nin mükerrer sayısında yayınlandı. ‘Ayasofya’, Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi. Ayasofya Camii, 24 Temmuz 2020 Cuma günü Müslümanlar için ibadete açılıyor.

‘Ayasofya’nın şu dönemde tamamen camiye dönüştürülmesini 2023 öncesi bir erken seçimin işareti olarak değerlendirenler de var. Bir kesim ise, ‘Ayasofya’nın tamamen camiye dönüştürülmesinin Ak Parti’nin oylarında bir artışa yol açmayacağını söylüyor.

‘Ayasofya’nın tamamen camiye dönüştürülmesinin esas sebebinin, ‘Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin ‘Millet İttifakı’nda Ak Parti lehine bir çatlak oluşturmaya yönelik olduğunu değerlendirenler de var.

Yazar Levent Gültekin, ‘Ayasofya’nın tamamen camiye dönüştürülmesinin, dinin belirleyici olduğu toplumsal bir yapı ve devlet oluşturulmak istenmesinden kaynaklandığını yazıyor. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ise, ‘Ayasofya’nın statüsünün değiştirilmesinin uluslararası alanda Türkiye’nin yalnızlaştırılması plânına hizmet edeceğini ve müttefik potansiyelini zayıflatacağını söylüyor.

‘Ayasofya’ ve ‘Hipodrom’

‘Ayasofya’nın tamamen camiye dönüştürülmesinden önceki süreçte, kimi tarihçiler arasında ‘ilginç’ tartışmalar yaşandı. Yine aynı süreçte kimi ilahiyatçılar, ‘kılıç hakkı’ tartışmalarına ilişkin olarak yine ‘ilginç’ açıklamalarda bulundular.

Tarihçi Yusuf Halaçoğlu, katıldığı TV programlarında ve gazetelere yaptığı açıklamalarda, ‘Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesine kanunî imkân sağlayan 24 Kasım 1934 tarihli ‘Bakanlar Kurulu Kararnamesi’nin altındaki Mustafa Kemal Atatürk imzasının gerçek olmadığını söylemişti. Yusuf Halaçoğlu, gizli bir elin ‘Ayasofya’yı camiden müze haline getirdiğini ve bunun da Mustafa Kemal Atatürk’e mal edildiğini iddia etmişti.

Yusuf Halaçoğlu, iddiasını doğrulamak için de, Mustafa Kemal Paşa’nın, Atatürk soyadını kanunen almadan önce, adı geçen kararnamenin ‘Atatürk’ şeklinde imzalanmış olmasını delil olarak göstermişti. Yusuf Halaçoğlu, o kararnamedeki ‘Atatürk’ imzası ile soyadı kanunundan sonraki imzaların birbirine hiç benzemediğini de söylemişti. Yusuf Halaçoğlu, 24 Kasım 1934 tarihli o kararnamenin ‘Resmi Gazete’de de yayınlanmadığını vurgulamıştı.

Sözcü Gazetesi yazarlarından tarihçi Sinan Meydan ise, 24 Kasım 1934 tarihli ‘Ayasofya Kararnamesi’ndeki ‘K. Atatürk’ imzasının aynısının 26 Kasım 1934 tarihli 5 ayrı kararnamede daha bulunduğunu belirterek tarihçi Yusuf Halaçoğlu’nun iddialarına cevap vermişti.

İlahiyatçı Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, ‘Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmed tarafından camiye dönüştürülmesinin de, Mustafa Kemal Atatürk tarafından müzeye dönüştürülmesinin de,  bugünkü siyasî iktidar tarafından camiye dönüştürülmesinin de siyasî amaçla gerçekleştirildiğine dikkat çekti.

Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, ‘Ayasofya’nın kilise olarak korunmasının Müslümanlara daha çok yakışacağını vurguladı. İzmir/ Alaçatı’da kiliseden çevrilmiş bir camiyi de örnek gösteren Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, bu caminin belirli günlerde Hristiyanlar tarafından da kullanıldığını belirterek benzer bir ara çözümün ‘Ayasofya’ için de bulunabileceğini söyledi.

‘Kur’an’da ‘kılıç hakkı’ diye bir kavramın bulunmadığını da söyleyen İlahiyatçı Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, bu konuda  ‘Hac Suresi’nin 40. Ayeti’nin çok açık olduğuna da dikkat çekti. ‘Kılıç hakkı’nın Osmanlı Devleti’nin kendi fetihçiliğinin getirdiği bir kavram olduğunu da vurguladı.

İlahiyatçı Cemil Kılıç da, Danıştay 10. Dairesi’nin, ‘Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülebileceği yönündeki kararını yanlış buluyor ve bu kararın ‘K’uran’ a da aykırı olduğunu söylüyor. Hazreti Muhammed’in, hiçbir Yahudi ve Hristiyan mabedini camiye dönüştürmediğini de belirtiyor.

‘Ayasofya’nın, Fatih Sultan Mehmed’in fethinden sonra camiye dönüştürülmesinin ardından fizikî olarak güçlendirilmiş ve ilerleyen zaman içinde de binanın içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü ve maksureler ve dışına da minareler, medrese, sübyan mektebi, muvakkithane, şadırvan, sebiller, güneş saatleri, mütevelli heyeti odası gibi bölümler de eklenmişti.

‘Ayasofya’, hem bir Bizans eseri hem de bir Osmanlı eseri olma özelliğini taşıyor. ‘Ayasofya’nın, Müslümanların ibadetine 1991’de açılan Hünkâr Kasrı bölümünde öğlen ve ikindi namazları kılınıyor ve bu vakitlerin ezanları ise, Sultanahmet Camisi müezzinleri ile karşılıklı okunuyordu. 2016’dan bu yana ise, ‘Ayasofya’da beş vakit namaz kılınıyor ve minarelerinden de beş vakit ezan yükseliyor.

Danıştay 10. Dairesi’nin kararından önce; ‘Ayasofya’, ‘Hünkâr Kasrı’ bölümünde kılınan vakit namazları ve minarelerinden beş vakit yükselen ezan sesleriyle hem bir Cami, Bizans’tan günümüze taşınan fizikî yapısı ve dinî freskleriyle hem bir Kilise ve hem de bugüne kadar milyonlarca yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği bir müzeydi. ‘Ayasofya’nın bu üç özelliğini de sonsuza kadar korumanın en doğrusu olduğuna hiç şüphe yok. Ancak ilahiyatçı Mehmet Hayri Kırbaşoğlu’nun, ‘Ayasofya’nın belirli günlerde Hristiyanlar tarafından da kullanılmasına yönelik ara çözüm önerisini akılda tutmakta fayda var.

(Fotoğraflar: tarihvemedeniyet.org; cnnturk.com; bitmezat.com)