AVRUPALI OLMAK

Dr. YEDİC Batıray Özbek
24.06.2006

Çocukluğumuzdan beri ‘’Avrupalı’’ olma ya da olabilme kompleksi içinde büyütüldük.  Avrupa, Avrupalılık diye bağırıp çağıranlar yazanlar çizenler çoktu. Çoğu Avrupa’yı görmediği halde, görse de Avrupalılığı anlayamadığı halde, övgü ile Avrupa’dan söz ederler.

Hiç unutmam Ankara ve İstanbul’a yüksek öğrenime gidince teyze oğlu Yenemıko Mevlüt İstanbul’a gider. Sömestr tatilinde Antalya’da buluşunca her konuşmasında şaka yollu ‘’siz kim oluyorsunuz. Susun ben Avrupa görmüş, biriyim’’ derdi. Uzaktan değerlendirebildiğim kadarıyla halen bu anlayış devam etmektedir.

Ben Avrupa’yı Almanya’dan  ve Almanlardan tanırım.Almanlar her şeye inanan çalışkan insanlardır. Almanya’ya gelirken Ankara
konsolosluğundan,  saygıdeğer hocam Prof. Dr. W. Buch’un aracılığıyla olası bir zorluğu önlemek amacıyla, öğrenci olduğumu öğrenim amacıyla gittiğimi belirten mühürlü bir yazı verdiler. Üniversiteye resmi kayıt yaptırıncaya kadar bu resmi yazı paso olarak geçerli oldu. Dörde katlanmış dosya kâğıdını önüne koyunca, içinde ne yazılı okumadan gerekli işlemler yapılıyordu.

Çalışmayı, iş yapmayı sever Almanlar. Babası da olsa onun sırtından geçinmeyi sevmezler. Örneğin Heidelberg’e ilk geldiğimde ortopedi kliniğine, Ulı Landmann’ın yakın arkadaşı  Johannes’in yardımıyla hasta bakıcı olarak çalışmaya başladım. Tabi ki, Türkiye’de yüksek okul bitirmiş biri olarak hastaların pisliklerini almak ağırıma gidiyordu. Johannes’de hanımı da aynı işleri yapıyorlardı klinik de. Bunun farkına varan  U. Landmann çalışmanın ayıp olmadığını söyledi.

Bir gün de  Johannes’i evinde ziyaret ettik… Eve gittiğimde şaşırıp kaldım. Şato gibi bir ev.  Meğer Johannes’in babası mülti milyoner. Ailenin de bir tek çocuğu. Ulrıch Landman’ın ne demek istediğini anlamıştım. Johannes’in davranışıdır Avrupalılık.

Odenwald’da işçi olarak çalışan köylüm Yımısısıko Özdemir şöyle
anlatmıştı. Akşam vakti koyun almaya bir çiftçiye gitmiş. Satıcı sabah gel vereceğim demiş. Ertesi sabah tartmışlar ve parasını ödemiş.
– Neden dün akşam satmadın ? diye sorunca
– Koyunlar otladılar. Karınları dolu. Dün satsaydım kg.dan zararlı
çıkardın. Onun için satmadım cevabını verir.

İşte bu çiftçinin davranışıdır Avrupalılık.

1970’li yıllarda, Almanya’da Kızıl Ordu terör grubunun eylemlerinin sık sık  gündemde olduğu yıllardır. Terör grubu, NATO başkomutanına Heidelberg kentinde sabah erken saatlerinde suikast düzenlenmişti. Hatırladığım kadarıyla sabah saat beş sıralarında gerçekleştirmişlerdi. Teröristler günlerce izlemiş olmaları gerekir ki böyle bir eylemi başarabildiler. Herkes eylemin kendisiyle ilgilenmiştir. Çok azımız NATO başkomutanı generalin her gün sabah saat beşte görevine gittiğini düşünmemiştir bile.

İşte bir generalin sabah saat beşte düzenli olarak görevine gitme
bilincinde olmaktır Avrupalılık.

İşçisinden önce işinin başında olmak, mühendisin işçi gibi giyinerek işçilerinin arasında çalışmasıdır Avrupalılık.

TV’de Almanya’nın yıllarca dışişleri bakanlığını yapan H. D. Gencer ile ilgili bir belgesel izlemiştim.

Sabah saat beşte uyanır. Duşunu alır. Günlük gazetelerdeki önemli
haberleri okur. Kahvaltısını yapar saat 7’de bakanlıkta çalışma odasında olurdu.

İşte görevinin kutsallığını bilmektir Avrupalılık.

Her devlet memurun görevinin halka hizmet olduğu bilinciyle, vatandaşına güler yüzle hizmet etmektir Avrupalılık.

Vatandaşın yazdığı bir dilekçe ya da yazıya en geç on beş gün içinde cevap verme zorunluluğudur Avrupalılık.

Heidelberg kentinde 23 Nisan eğlenceleri okul spor salonunda
kutlanacaktır. Her şey hazırlanır. Türkçe kursları öğretmeni müdürle görüşür ve koltuk ister.
– Neden koltuk istiyorsun?
– Konsolosumuz gelecek.
– Peki siz nerede oturacaksınız?
– Sandalyelerde.
– Siz sandalyede oturacaksanız, konsolos da sandalyede oturur. Bizde gelenek böyledir. Cumhurbaşkanımız gelse, o da benim oturduğum yerde oturur, benim yediklerimi yer, der ve koltuk vermez.

İnsanlar arasında ayrım yapmamaktır Avrupalılık.

Günlerden bir gün müdür bey odasına çağırtır  Telefonda bakanlıktan genel müdür vardır. Aramızda şu konuşma geçer.
– Sizden Türkçe sınav sorularını hazırlamada yardımcı olmanızı istiyorum.
– Kusura bakmayın hazırlamak istemiyorum.
– Neden?
– Çok az ücret ödüyorsunuz.
– Yönetmeliğe göre ödüyoruz.
– Biliyorum. Ücret çok az. Kusura bakmayınız.
– Sizi kararname ile zorlarım.
– Sayın genel müdür yetkiniz varsa deneyiniz. Lütfen daha önce
sözleşmemizi okumanızı tavsiye ediyorum, diyerek görüşmemiz sona erer.

İşte genel müdürde olsa karşılıklı olarak birbirini saymak ve haklarına tecavüz etmemektir Avrupalılık.

1980’li yıllarda anne ve babamı davet etmiştim. Elimden geldiğince Almanya’yı anlatıp gösterdiğimde. Hocada bizi kandırıyor. Almanya yerinde saysa ancak beş yüz yılda yetişebiliriz, demişti.
Almanya’da genel seçimlere denk gelmiş TV’de takip ediyor açıklamalar yapıyordum. İki de bir balkona gidiyor, bakınıyor dinliyor ve kafasını sallayıp içeri giriyordu. Gezmeye gidince de etrafına bakınıyor ve yine başını sallıyordu. Bir gün dayanamaz ve sorar: Batıray seçim var diyorsun. Nereden belli seçim olduğu? Gürültü patırtı bağırma sesleri yok. Bu ne biçim seçim?

Politikayı politikacının, bilimi bilim adamın görevi kabul etmektir
Avrupalılık.

Seçim sandığında politikanın başlayıp bitmesidir Avrupalılık.

Avrupalılık, kişileri olduğu gibi  kabullenmektir.

İnsanı insan olarak, olduğu gibi görebilmektir Avrupalılık.

Kendisine gösterilen saygı ve sevgiyi suiistimal etmemektir Avrupalılık.

Toplumsal düşünebilmektir Avrupalılık.

Düşünce ayrımlarına saygı duymaktır Avrupalılık.

Konuşmasında  yazısında ve davranışında kendini bilip ona göre yazıp çizip, davranmaktır Avrupalılık.