”ANA DİL, ANA SÜTÜ KADAR HAKTIR”

WORDIM Müzeyyen
19.01.2009

TRT’de Kürtçe yayın kanalının açılışında hükümetten biri; “Ana dil, ana sütü kadar haktır” dedi. Son günlerde basın haberleri içinde duyduğum en güzel cümleydi. Bence bir TV kanalından insanın ana dilinde konuşulması, özellikle görsel yayınlardan duyması güzel bir şey olmalı.

Farklı kültürler ve farklı diller için bu tür yayın kanalı açılması başlangıçta bir kırılma noktası gibi oldu. Var olan bir dili görmezden gelmek elbette ki haksızlıktı. Geç de olsa mevcut bir dil yok sayılamadı. Açılan kanalın gerekçesi bazı sorunları çözmek amaçlı da olsa bizim için önemli olan diğer dilleri de kapsayacak şekilde daha geniş tabana yayılmasıdır. Yine de gelişmeleri insanlara bir takım hakların verilmesi olarak görüyorum.

Çerkesler için de aynı hakların önümüzdeki günlerde verileceğini umut ediyorum

Diller ait olduğu milletlerde kendi ana dili aracılığıyla yaşama imkanı bulur. Dil toplumlarda kendisi olarak ileriye taşıdığı için önemlidir. Kişi o dili çok iyi bilmese de kendini tanıtan bir dilin olması sebebiyle aidiyet duygusu içinde ana dili olarak sahiplenir.

Bir toplumun kendine ait bir dilinin olması ona bir özgünlük ve farklılık kazandırır. Bu farklılık kendini, yaşantı içinde farklı düşünce ve farklı algılama olarak da gösterir. Kültürdeki farklılıklar ve değişik algılamalar ancak dil ile nesillere taşınır.

Yazın bir yakınımın bir konuşmasında şöyle bir ifade geçmişti: “Ofiste işlerimde bana yardımcı olacak bir eleman arıyorum” demek istemiş, bunu Çerkesce olarak: “Janu, gupsise yelu, jiageyelu, siguımyılur gıejenu” şeklinde söylemişti. Ben bu cümlenin tam olarak karşılığının yukarıda belirttiğim cümle olduğunu düşünmüyorum, bu cümlenin anlamını kendi anadilimde tam olarak buluyorum.

Yine bizim kültürümüzde çok önemli bir yere sahip “Thamede” kavramının başka dille nasıl içini doldurursunuz bilemiyorum. Lider deseniz olmaz, başkan deseniz hiç olmaz, toplumun ileri gelen otoritesi deseniz yine tam karşılamaz. Hiçbir toplumun dilinde böyle bir karşılık yoktur. Böyle bir kavram yok ki öyle bir karşılığı olsun. Farklılık işte burada kendi dilinde söylediğin tek kelimeyle o toplumun mihenk taşlarından birini anlatmış oluyorsun.

Aile içi ve arkadaş sohbetlerinde anadilde yaptığın konuşmanın verdiği tadı diğer dillerde yaptığın konuşmalardan hiçbirinde bulamıyorsun. Uzun süre insanın ana diliyle konuşamaması onu mutsuz kılar, bir süre sonra kişi ana dilini özler ve ana dilinde konuşmak için arayışlara girer. Nitekim ben de zaman zaman öyle hissediyorum. Neyse ki çevremde bu dili konuşanlar hayli fazla. Onların kıymetini bilmem gerekiyor. Bazen yaşlıların ölüm haberlerini aldığımda, ana dilimizi konuşanlardan biri daha gitti diye hüzünlenirim.

2004 yılında gittiğimiz Nalçik’te sabahları yürüyüş yaptıktan sonra eve dönerken yolumuzun üstündeki marketlerden bir-iki alışveriş yapıyorduk. Nalçik anılarımın içinde alış-veriş sırasında satıcılarla ana dilimizde yaptığımız konuşmaların verdiği keyif farklı bir yer edindi. Satıcılarla rahatlıkla Kabardeyce konuşmak inanılmaz geliyordu. Fırınlardan çıkmış taze ekmek, börek çeşitleri hakkında Kabardeyce: “Tatlı mı, tuzlu mu istiyorsunuz” diye sormaları da bir başka keyifli tarafıydı.

Anadilimize en güzel iletişim aracımıza sahip çıkalım. Artık emsal teşkil etti. Verilebilecek imkanlarda ısrarcı olmak gerekir. Kurumlarımız daha fazla ayrışmadan birlik olup isteklerimizin ses getirdiği günlerin olacağına inanmak istiyorum

Geldiğimiz noktaya bakılırsa farklı diller için anadilde TV kanalları üzerindeki siyasi baskılar geride kaldı. Umarım önümüzdeki günlerde eğitim-öğretim kurumlarının platformlarında aynı hakların yankılanacağı günleri de görürüz.