ADİGELERDE KADININ YERİ

MIJEY Mihail
Adige Töresi ve Bugünümüz
Adige Psalhe Gazetesi, 12 Mayıs 2001, Nalçik
Çeviri : BABUG Ergün Yıldız

Hanceriy bir yazısında şöyle bir olay anlatır: Yaşlı bir Adige kadınının savaşta üç oğlu varmış.

Bunlardan ikisi cephede can vermişler ve kadının son kalan oğlunu da kanlar içerisinde can çekişirken bir atın sırtında kapıya getirmişler bir gün. Yaralı adam kapısının önüne gelir gelmez bir kelime dahi söyleyemeden boş bir çuval gibi atın üzerinden yuvarlanıp, anasının ayakları dibine düşmüş ve oracıkta can vermiş.

Kadın hiç bir telaş göstermeden oğlunu getirenlere dönüp sormuş;
– Oğullarım yiğitçe savaştılar mı?
– Evet, kahramanca savaştılar, düşman karşısında asla geriye dönmeksizin yiğitçe mücadele ettiler.

Kadın bu sözü duyduktan sonra ancak ölen oğulları için ağlamağa başlamış. Bir yandan ağlayıp bir yandan “babalarına yakışır şekilde yaşayıp ölen yiğit oğullarım, güzel evlatlarım” diyerek ağıtlar yakıyormuş. Kadın bir an duralamış ağlamasını kesmiş ve şöyle söylemiş: “Hayır ben şanssız, bahtsız bir kadın değilim, yüreğim rahat oğullarımın akıbetlerini bilerek, yiğitçe kahramanca öldüklerinden emin olarak evlatlarım için ağlayıp yas tutacağım ama şanssız ve bahtsız değilim.

Hanceriy bu olayı anlattıktan hemen sonra ekliyor ve şöyle diyor devamında: Gördünüz mü Adige kadınını, onun mitolojideki kadın kahramanlardan farkı nedir?

Dışarıdan Kafkas halklarını gözlemleyenler açısından ele alacak olursak bunların pek çoğu Adigelerin kadına bakış açısını tam olarak kavrayabilmiş değillerdir,hala da böyleleri vardır günümüzde.

Kadının özgürlüğünü sınırlayan doğu kültürleri ile Adige kültürünü bir tutanlar maalesef hala mevcut .

Elbetteki bu kanaat büyük bir yanılgı olduğu gibi bu tür düşünenleri haklı çıkartacak hiç bir örnekte gösterilemez.

Hanceriy bir başka yazısında Adigelerin kadına bakışlarının Asya’daki diğer Müslüman halklar gibi olmadığına örnek olarak MET Çunatıko Yusuf İzzet paşadan naklen şöyle söyler: “Doğu toplumlarında olduğu şekilde Adigelerde kadın ağır işlerde çalıştırılmaz.

Onlarda adet olduğu şekilde bizde erkekler bir kenara çekilip kadını sert yamaçlarda ziraat işlerinde, tarım işlerinde bahçe işlerinde çalıştırmazlar.”

Adigelerde erkeğin kadına el kaldırdığı, küfrettiği veya aşağılayıcı sözler söylediği duyulmuş görülmüş değildir.

Ve bu tür hareketler çok büyük bir ayıp olarak karşılanır toplum tarafından.

Dolayısıyla da Adigelerin kadına bakışlarını İslam’ın yaklaşımıyla aynı görmek ve Adigelerin kadını Müslüman Doğu toplumlarının bakış açısı ile değerlendirdiğini söylemek doğru değildir.

Adige töresinin kadına verdiği değeri ve kadına bakışını yansıtan pek çok örnek vardır söylencelerimizde.

Mesela Seteney Guaşe, Adiyuh, Meliçıphu, Dahenağue, Laşın ve benzeri pek çok örnek görebilirsiniz bu konuda.

Söylencelerden örneklediğim bu kadınlar hepsi aynı veya birbirinin benzeri karakterde değillerdir,onlara dair anlatılan olaylar da belki birbirinin zıddı olaylardır fakat bunların hepsinde Adige kadınına dair, Adigelerin kadına bakışına dair güzel örnekler bulabilirsiniz.

Bu söylencelerde örneklerini görebileceğinin bakış açısı ve değerlendirme biçimi bir kaç yüzyıldan günümüze kadar önemini yitirmeksizin devam edegelen bir Adige töresidir.

Mesela Seteney Guaşe’yi ele alalım. Onun mitolojideki yeri diğer kahramanlarla kıyaslandığında hiçte küçümsenmeyecek kadar önemlidir. Hatta daha ileri giderek “belki de Seteney Guaşe olmaksızın Nart efsaneleri bu günkü önemini kazanamazdı” diyebilirim.

V. İ. Abaev bu konuda şöyle söyler: “Eğer Nart efsanelerinden bir erkek kahraman eksilse bir şey olmaz ama Seteney bu efsanelerin -olmazsa olmaz- karakteridir.”

ŞOTEN Askerbiy “Kadının üstünlüğünü ve değerini gösteren bu destanın bir benzerinin dünya kültürlerinde ve mitolojilerinde olmadığını” söyler bir yazısında.

Nart efsanelerindeki erkek kahramanların pek çoğunun öldüğünü veya bir şekilde yaşamlarının son bulduğunu görürsünüz. Fakat bu destanların hiç bir yerinde Seteney Guaşe’nin öldüğünü söylemez, bir yoruma göre bu onun yaşamının son bulmasını kabullenemeyen o halkın isteğinden ve destanı bağlayış biçiminden kaynaklanır.

Çünkü Seteney güzeldir, akıllıdır, alımlıdır, o Nartların annesidir, danıştıkları akıl hocalarıdır, ileri görüşlülüğü ile onların gözüdür, sevecenliği ve ile iyiyi ve güzeli gösterendir, namuslarıdır kısacası. İncelediğinizde dürüstlük ve açıksözlülükte Seteney’i gölgede bırakabilecek bir başka Tanrı yoktur Adige mitolojisinde.

Günümüzde bile Seteney güzelliğin, dürüstlüğün, ileri görüşlülüğün, asaletin ve aklın bir tarifi gibi görülür. Bu gün bile Adigeler, Abhazlar, Asetinler kadını yüceltmek ve methetmek istediklerinde “o Seteney’dir, Seteney gibidir” vb. ifadeler kullanırlar.

Bir diğer örnek olarak Meliçiphu’ı alırsak. O, Seteney gibi bilge, güzel, akıllı değildir mesela. Bu söylencenin ortaya çıktığı dönem ataerkil topluma geçildikten sonraki zamandır. Bu söylencede verilmek istenen mesaj “gerçek kadın güzelliği ile değil aklı ile kendisini kabul ettirendir” şeklinde özetlenebilir kısaca.

Buradaki kadın kahraman küçük ve zayıf, sıradan, hatta komik bile denebilecek bir kişiliktir ilk bakışta. Fakat incelendiğinde görülür ki, burada da kadının toplumdaki yerine, önemine ve Adigelerin kadına bakışına dair pek çok örnek vardır.

Adigeler kadına en çok değer veren halklardan biri olagelmişlerdir her zaman. Gerek toplumu ilgilendiren genel işlerde, gerek kendi cemiyeti ve dar çevresi, gerekse aile çevresi içerisinde her zaman kadının çok önemli bir yeri ve değeri olagelmiştir.

Bütün bunların ötesinde sadece Adige töresini incelememiz bile kadının yeri ve önemi konusunda yeterince bilgi sahibi olmamız için yeterlidir.

Hanceriy bir yazısında kadına gösterilen saygının Adige töresinde en önemli geleneklerin başında yer aldığını belirterek şöyle söyler: Öldürülen birinin intikamını almak için kılıç elde yola çıkan bir grup, araya bir kadın ricacı girdiğinde yollarından döner ve silahlarını bırakırlar.

Bu ve bunun benzeri örnekler pek çoktur eski Adige söylencelerinde.

Eskilerde tüm toplumu ilgilendiren önemli konularda kadınlara danışıldığı zamanlar ve bu tür olayları anlatan pek çok örnek vardır. Fakat zaman içerisinde Adigelerde de kadın toplum işlerinden çekilmiştir, fakat yinede aile ve toplumdaki saygınlığı aynı şekilde günümüzde de devam etmektedir.

Adige töresinde kadına saygı sadece namus kavramı ile açıklanamaz. Erkek için öngörülmeyen pek çok hak kadına verilmiş ve saygı bu ilişkilerin temeline olmazsa olmaz koşul olarak konulmuştur.

Bir kadının hatırını kırmak, onu incitmek ve ona karşı saygısızca davranmak en ayıp işlerden biri olarak görülür.

Adigelerde kadına verilen değer yaşamın her alanında belirgin bir biçimde gözlemlenebilir.

1829 yılında Kafkasya’da bulunan Belçikalı bir biliminsanı olan Jan Şarl de Bess şöyle anlatır kitabında: “Bir atlı yolda bir kadın ile karşılaştığında, atından iner ve atını kadına verir binmesi için; eğer kadın bunu kabul etmezse adam atının gemini tutarak kadına gideceği yere kadar yaya olarak eşlik eder.”

Bir atlı yolda bir erkekle karşılaştığında eyerinin üzerinde hafifçe doğrulup onu selamlaması yeterli idi, fakat eğer bir kadınla karşılaşmışsa atından inip onu selamlamak ve ona bir süre eşlik ettikten sonra yoluna devam etmek gerekirdi.

Bir gurup erkeğin oturduğu bir odaya kadın davet edildiğinde veya öyle bir ortama kadın geldiğinde kadın en iyi yere oturtulur ve erkekler ayağa kalkarak ona güzel sözler söylerler gönlünü alırlardı. Sofrada olanın iyisi kadına ikram edilirdi, odada bir kadın olduğu sürece sert bir ifade ile konuşulmaz, kötü söz ve küfür benzeri kelimeler kullanılmaz, bu tür konuşmalar kadına duyurulmazdı.

Kadının gözü önünde hayvanlar kamçılanmaz, onlara vurulmaz, bir yolculuğa çıkılacaksa, kadınlar sürücünün at’ı (veya öküzü) kamçıladığını görmeyecek şekilde oturtulurlardı.

Çeşmelerde veya derelerde kadın suyunu doldurup işini bitirmedikçe atlılar oraya atlarını sulamak için girmezlerdi.

Dörtnala giden atlı eğer kadınların olduğu bir yerden geçiyorsa yavaşlardı, silahını göstererek tutmaz, kadının olduğu yerde silah çıkmazdı.

Eğer erkek bir kapı önünden geçerken bir kadının odun kırdığını veya benzer ağır bir iş yaptığını görürse yanına gider o işi kadının elinden alıp kendisi yapar ve sonra yoluna giderdi.

Yolculukta kadının rahat etmesi için azami özen gösterilir, eğer dağda, ormanda veya yolda yemek yenecekse kadına yemek yaptırılmaz bu iş erkekler tarafından yapılırdı.

Görüldüğü gibi Adige toplumu töresinin gereği olarak kadını en üst mertebede tutmakta ve ona hak ettiği değeri vermektedir.

Bunun yanı sıra büyük sıkıntılar çekip baskılara uğrayan, pek çok hakkı gasp edilen kadınlar da olmuştur toplumumuzun içerisinde. Fakat bunun asıl sorumlusu Adige toplumu ve töresi olmayıp sonradan pek çok geleneğimizin deforme olmasına yol açan din kaynaklı davranış biçimleri ve bunu kendi çıkarları için en iyi şekilde kullanan feodalitedir.

Bu tür istisnalar hiç bir zaman Adige toplumunu ve töresini tümüyle sorumlu kılmaz ve kapsamaz. Fakat yinede günümüzde bile o dönemlerden kalmış ve Adige kültürüne uygun olmayan pek çok hatalı davranış biçimi hala muhafaza edilmektedir maalesef.