ADİGE ULUSAL RUHU, BİZİ BİRBİRİMİZE BAĞLIYOR

SEAUH Goşnağo
Adige Mak, 28 Ağustos 2007
Çeviri: HAPİ Cevdet Hapi

Adigelerin Rusya ile gönüllü olarak birleşmelerinin -ya da ittifakının- (*) 450’nci yılı nedeniyle, ulusumuzun tarihi konulu bir film yarışmasını kazanan tarih yazarı Muliat Yemıj, 2007 yılı Temmuz ayı sonlarında, yüzyıllarca  Adige/Çerkes Sultanları tarafından yönetilmiş olan Mısır’a gitmişti. Bir süre önce, buna ilişkin bir haberi gazetemizde yazmıştık (Bu yazının bir çevirisi için bkz. “Jineps” gazetesi, sayı 22, s. 12). Şimdi,  konuyu, daha önce belirttiğimiz gibi,  daha geniş olarak sizlere duyurmak istiyoruz.

YEMİJ Muliat (Емыж Мули1ат): Uzun bir zamandan beri, bir yolunu bulup Mısır’a gitmek istiyordum. Ama para ya da sponsorum -destekçim-  olmadığından gidemiyordum.

Çocukluğumdan beri Memlukları merak eder dururdum. Televizyonda tarihi konulara her değindiğimde, aklıma hep Mısır takılırdı. Ancak televizyonumuzun Mısır’a bir ekip gönderip belgesel filmler çektirecek denli bir maddi gücü/bütçesi yoktu. On yıl önce, Aslan Carıme döneminde ve onun zar zor denkleştirdiği bir kaynak sayesinde, şimdiki 450’nci yıl kutlamasının öncülü olan 440’ncı yıl kutlaması için Korkunç İvan’ın (İvan Grozni) eşi Goşevnay İdar üzerine bir film hazırlamıştım. O sıralar Devlet Başkanımız Aslan Carıme idi, şimdi kutlamakta olduğumuz olayın 440’ncı yılı nedeniyle onun sağlamış olduğu bu para sayesinde çektirmiştim o filmi de.

Konuyu geliştirmek ve bilim insanlarının katkılarını sağlamak, çalışmalarımı bilimsel köklerden (kaynaklardan)  giderek geliştirmek istiyordum.

Uzun bir süreden beri Goşevnay‘ın babası Temrıko‘nun çok eski büyük babasının Mısır’da sultanlık yapmış olduğunu öğrenmiştim. Bu bilgiyi Rusya arşivlerinde bulmuş ve bu belgenin fotokopisini almıştım. Temrıko, İnallar‘ın soyundan geliyordu.

Goşnağo Seauh (Сихъу Гощнагъу): Mısır’da kaç gün kaldınız?

YEMİJ Muliat: Gidiş dönüş, hepsi yedi gün. Sürenin iki gününü yol aldı, üç gün de film çektik. Çok az bir süre kaldık. Haber kovalar gibi çok kısa bir süre. Yani koşar adım çalışmak durumunda kaldık.

SEAUH Goşnağo: En ilginç şeyler olarak neleri gördünüz?

YEMİJ Muliat: Tüylerimi diken diken eden şey Mısır sultanlarının mezarları oldu. Adige sultanlarının yaptırdığı medreseler (külliyeler), görkemli camiler, mozole (anıt) mezarlar, sanki başka bir kente, bambaşka bir dünyaya gitmişim gibisine şaşırtmıştı beni. 200 yıldan uzun bir süre -258 yıl- , Çerkes sultanları Mısır’ı yönettiler. Adları  ulu camilere, mezarlıklara, vb yerlere verilmiş.

SEAUH Goşnağo: Adigelerin Mısır’a götürülüşü konusunda yeni  şeyler öğrenebildiniz mi?Çocuklar Mısır’a nasıl ve nerelerden götürüldüler?Bu nokta pek bilinmiyor da.

YEMİJ Muliat: Kitaplardan ve anıtlardan ( саугъэт) öğrendiğimiz kadarıyla Türk-Tatarlar Adige çocuklarını tutsak alıp esir pazarlarında satıyorlardı. Dönemin Mısır Sultanı Selahaddin, Adigelerin cesur ve yiğit kişiler olduklarını duymuştu. Bu nedenle –pazarlardan- 6 bin Adige çocuğunu satın aldırmıştı. Selahattin, doğru bir iş yaptığını anlamakta gecikmedi. Adigeler, Arapları şaşırtacak denli hızlı, çevik ve çalışkan kişiler idiler. O dönemde askerlere aylık (maaş) ödeniyordu, askerler mal mülk sahibi olabiliyorlardı. Giderek Adigeler Mısır’ın önde gelen kişileri arasına katıldılar. Adigeler önemli devlet görevlerine getirilmeye, sultan seçimlerinde de aday gösterilmeye başlandı. 1259 yılından 1517 yılına değin -258 yıl boyunca-, birkaç istisna dışında, Mısır’ı seçimle işbaşına gelmiş Adige sultanları yönettiler. Bu süreç içinde bir Moğol, bir Rum ve bir Arnavut da sultan seçilmişti.

SEAUH Goşnağo: Adige çocuklarının Mısır’a götürüldükleri dönemde, Adigelerin toprakları şimdiki gibi ayrı ayrı mıydı, bölünmüş müydü?

YEMİJ Muliat: Tarihçilere göre, o dönemde Adigelerin yaşadığı toprakların tamamına Çerkesya deniyordu. Memluklara ilişkin kaynaklarda Çerkesya ve Çerkes sözcükleri geçiyor. Adige ya da Kabardey gibi adlara rastlanmıyor, hepsine Çerkes çocukları diyorlardı.

O zamanlar birçok yerde (ülkede) Gürcü ve Çerkesler  “Çerkes”  ortak adıyla çağrılıyorlardı. Mısır’da bu iki topluluk birbirinden ayrı sayılmıyordu. Bu bağlamda Mısır’da Gürcü kökenli sultanların da seçilmiş olduğunu belirtmeliyim. Ancak bu gibi durumlar daha sonraları görüldü. Arap tarihçiler bu gibi olayları derinlemesine biliyorlar. Çerkesler Mısır’da sultan iken, Çerkesler (Adigeler) Kafkasya’nın başlıca bilinen toplumu idiler ve hiçbir başka topluma eklemlenmiyor, başat bir topluluk sayılıyorlardı. Şimdilerde ise,  Karaçay ve Osetlerle karıştırılır olduk.

SEAUH Goşnağo: Yarışmada kazandığınız parayla Mısır’a gittiğinizi biliyorum. Size yardım edecek birilerini bulamadınız mı?

YEMİJ Muliat: Yabancı bir ülkede iş çıkarmak gerçekten zor bir şey. Gideceğimizde oradaki konsolosluklarımıza yazılar yazmıştım. Onların bulduğu çevirmenlerin kılavuzluğunda dolaştık.

Yarışmada kazandığım parayla Mısır’a gittik. Ama yeterli bir para değildi bu. Mısır’da bir saatlik çekim için 100 Dolar alıyorlar. Bizim için büyük bir para bu. Bir saat,  kameraları yerleştirirken doluyor zaten, yeterince çalışamadığımız için çıkış yolları aramaya başladık. Konsolosluklara ve RF Büyükelçiliğine başvurduk, sonuç olarak zaman kaybına uğradık. Bu arada Rusya’nın –Dışişleri Bakanlığı- Adigey kolu temsilcisi Ruslan Kandavır’dan büyük bir destek gördüğümü belirtmeliyim. Kandavır, o sıralar Mısır’da bir öğrencilik arkadaşının adını bana vermiş, gerektiğinde onu bulmamı söylemişti. Mısır’da görevli olan bu kişi, Başir Malsagov imdadımıza yetişti ve işimizi yoluna koydu. Bu iki arkadaşa çok şey borçluyum.

Memlukları merak etmekle birlikte, Mısır’a asıl gitme nedenim Temrıko İdar’ın atası İnal idi. İnal Camii’nin resmini çektik, Arap bilim adamlarının İnal hakkında sundukları bilgileri kaydettik. Söylendiğine göre, İnal’dan önceki sultan kötüymüş. Düzgün biri olduğundan İnal’ı bulup başa geçirmişler.

Arap rehberler bilgili kimseler. Yazılı şeylerden okumaya gerek duymuyor, kendi çalışma alanlarını derinlemesine biliyorlar. Çekimlerimizde biri İskenderiye’de, ikisi de Kahire’de olmak üzere üç Arap rehberden yararlandık.

Kahire tarihsel ve kültürel bir merkez. Kanş’aveğur Camii (Къэншъаoгъур)  kent merkezinde. Sel yüzünden Cami’nin durumu iyi değildi. Ama hemen onarımdan geçirilip hizmete açıldı. Üç rehberimizden biri bu Cami’nin bir görevlisi idi.

SEAUH Goşnağo: Bir Adige ile olsun karşılaşabildiniz  mi?

YEMİJ Muliat: Adigece’yi konuşan bir Memluk (Çerkes) görmeyi çok istiyordum. Ancak Adigece bilen son Memluk’un, bizim gidişimizden dört yıl önce ölmüş olduğunu öğrenmiştim. Şimdiki Memluklar Adige kökenli olduklarını biliyorlar, ama Adigece’yi bilmiyorlar. Mısır’da Fahni adlı ünlü bir sanatçı var, Adige olduğunu biliyor, ama Adigece bilmiyor. Bizi görmek istediğini söyledi, ama çekimlerin sıkışıklığı nedeniyle kendisiyle buluşamadık. Söylendiğine göre Fahni, dedesinden kalma bir köşkü (zamok) devletten geri alma uğraşısı içinde imiş.

Bu arada beni çok sevindiren bir durumu da anlatayım. Bir gün su içmek için bir kafeteryaya girmiştik. Burası yazarların ve ressamların buluştuğu bir yermiş. Oturan gençlerden biri gözüme çarptı, bir Adige tipi, görünümü vardı, meraklandım, ama yanımdaki arkadaşım, biri için “Adige olmalı bu”   dedikçe,  “İlgisiz, benzetiyorsun, bırak” diyordu. Bu yüzden çekindim ve bir süre bekledim. Sonunda,  “Bu iş beklemekle olmaz” diyerek durumu çevirmenime söyledim. Sözlerimi çocuğa aktardı, çocuk,  “Doğru, ninem Adige, Çerkes” dedi. Biz de olayı filme aldık.

SEAUH Goşnağo: Onca yağız gencin içinden Adige olanını ayırabilmek gerçekten ilginç bir şey olmalı.

YEMİJ Muliat: Öyle,  ama o, diğerlerinden farklı biri idi. Gerçek Adige olanı her yerde kolayca tanıyabilirsin. Kendisinin göremediği büyük ninesi Adige imiş. Onun güzelliği ve soyluluğu torununa da yansımış olmalı. Şimdi tüm ailesinin Adigeler gibi olmasını, köklere dönülmesini istediğini ve bunu savunduğunu söyledi. “Sen de Çerkes ninen gibi tez canlının birisin diyorlar bana” dedi bize.

SEAUH Goşnağo: Çekimler sırasında en çok ilginizi  çeken şey ne oldu?

YEMİJ Muliat: Çekimlerimizin hepsi güzel. Ama Adigelerin Kahire’de yaptırdıkları camiler çok daha güzel, son derece çarpıcı yapıtlar. Çok sayıda cami var. Yüksek bir yerden bakıldığında, camiler,  Kahire’nin neredeyse üçte birini kaplıyorlar gibi. Bu camilerin çoğunu Adigeler yaptırmışlar.

SEAUH Goşnağo: Mısır’ın yüzyıllar boyunca Arap olmayanlarca yönetilmiş olması nasıl bir duygu/izlenim bırakmış yerli  halkın üzerinde?Yerli halk bu durumu bir istila, bir yabancı zulmü imiş  gibi mi algılıyor?Tarihin yeniden yazılması yönünde bir –milliyetçi- akım  var mı?

YEMİJ Muliat: Geçmişte kalmış şeyleri gizlemek ya da yadsımak gibi bir düşünceleri yok onların. Bu bakımdan Araplar Ruslardan ayrılıyor, farklılar. Rusların Bogopodopnıy, Siyatelnıy gibi beylerinin ilk ve sonraki adları gibi, Araplar da sultanlarının ilk ve sonradan verilme –takma- adlarını iyi biliyorlar. Rehberler Barkuko (Türkçe adıyla-Berkok/Berkuk),  Farac, Aziz, Tatar,  Yusuf, Muhammed,  Osman, vb gibi sultanların hüküm sürdükleri yılları da belirterek, sultanların adlarını sayıyorlar. Kahire Osmanlı birliklerince kuşatıldığında, -son Adige sultanı-Tumanbay kenti yiğitçe savundu ve düşmanı geri çekilmek zorunda bıraktı. Ama sonunda ilgisiz bir suçlamayla hain (qumal-къумал) sayılarak asıldı. Çok geçmeden suçsuz olduğu görülüp saygınlığı geri verildi (аухыижьыгъ). Şimdi Kahire’de Tumanbay adını taşıyan bir cadde ve okul var, adı ve yaptıkları okul tarih kitaplarında yer alıyor.

SEAUH Goşnağo: Filmi tamamladınız mı?Ona ne ad vermeyi düşünüyorsunuz?

YEMİJ Muliat: Bilir misiniz,  belgesel film yapımı sanatsal filmlere benzemez. Senaryoyu/kurguyu mükemmel yazabilirsin. Ama çekim sırasında değişiklikler kaçınılmaz oluyor. Belgeselcilik böyle bir şey. İstersen Hollywood’a git, orada da durum öyle. Amerikalı usta belgeselci Rozendall’ın yazdığı bir kitap var (“Videofilm ot a do ya”). Kendisi en tanınmış belgeselcilerden biri. Yazdığına göre kurguyu ekrana aynen yansıtmak olanaksız. Her şey değişebilir, senaryo da bozulabilir. Çekimdeki eksiklikler, başka eksikliklere de yol açabiliyor, beklenmedik sorunlar doğabiliyor. Adı kendin koyamıyorsun, adını filmin kendisi yaratıyor.

SEAUH Goşnağo: Ad kendiliğinden ortaya çıktığına göre, sen de güçlük çekmiyor olmalısın, değil mi?

YEMİJ Muliat: Hayır, ad bulmakta hep zorlanmışımdır.

SEAUH Goşnağo: Film ne zaman tamamlanmış olacak?

YEMİJ Muliat: Filmi 20 Eylül 2007’ye değin tamamlayıp vermem gerekiyor.

SEAUH Goşnağo: Kahire dönüşü Moskova’da ne yaptığınızı sorabilir miyim? 

YEMİJ Muliat: Moskova’da da bir hafta kaldık ve araştırma yaptık. Adigelerle ilgili önemli bilgilere ulaştık. En ilginci de Vladimir Çerkassk’a (**) ilişkin olanı. 1861’de serfliğin (köleliğin) kaldırılmasını ilk kez gündeme sokanlar da Çerkassk ile Samarin’dir. İkisinin de mezarı Danilov Manastırı’nın bahçesinde. Manastır’ın müzesinde bize Samarin’e ilişkin geniş bir bilgi verildi. Ama Çerkassk’a ilişkin bilgiler çok azdı. Asıl amacımızı söylediğimizde, müze görevlisi, Çerkassk’a ilişkin yeterli bilgi sunamadığı için üzgün olduğunu söyledi. “Gelmekle çok iyi ettiniz, şimdi bu soydaşınıza ilişkin yeni bir araştırma yapacağım ve yayınlamakta olduğumuz dergimizde ona yer vereceğiz” dedi. Gitmekle iyi ettiğimizi anladık.

Kahire sokaklarında Barkuko’yu (Баркукъо) bilen ve sana anlatacak kişiler bulabilirsin. Ama Moskova’da Çerkassk’ı kim bilir ki?

SEAUH Goşnağo: Bu filminizle topluma ne gibi bir mesaj vermek istediniz?

YEMİJ Muliat: Birine durmadan  “Sen kötü birisin, adisin” gibi şeyler söylersen, o kişi kötü biri olmadığını kanıtlamak için çıkış yolları aramaya, önlemler almaya başlar. Biz Adigelere de “Azsınız, geri kalmış kişilersiniz, okuma yazmayı bile bizden öğrendiniz” diyorlardı durmadan. Sonunda özgüvenimizi yitirmemize neden oldular. Adigeler kötü ve kimseden aşağı kişiler olmadıklarını hep bilirlerdi. Ama bu son yüzyıllık süreç içinde, aleyhimizde olumsuz bir atmosfer oluştu. “Annen ve baban yaramaz (çağdışı kişiler) denen bir ortamda, güvenli bir yaşam söz konusu olabilir mi?Oysa Ulus ana-baba yerine geçer!Ben de bu filmi çekmekle atalarımızın ak yüzünü ve üstün yeteneklerini /özelliklerini göstermek, ortaya koymak  istedim. Film bu mesajı veriyor. Adigeler gerçek tarihlerini biliyor olsalardı, dillerine de sahip çıkarlardı, demek istiyor bu film.

Rusça konuştukça -ayrıca Türkçe ve Arapça da konuştukça-, şimdilerde olduğu gibi kendilerini daha da bir uygarlaşmış sanmayacaklardı.

SEAUH Goşnağo: Tüm isteklerinizin gerçekleşmesi dileklerimle teşekkür ederim.

Not: Yazıyı izleyen ek bilgi ve film için Bkz. ”Mısır’ın Çerkes Sultanları”, CircassianCanada, sanat/güzel sanatlar bölümü.
(*) Tire içindekiler çevirmene aittir-HCY
(**) Çerkassk ailesi bir Kabardey soylu (pşı) ailesidir. Bu aileden yetişmiş birçok komutan ve diplomat Rusya tarihinde ad bırakmıştır-HCY