ADİGE KÜLTÜRÜ BİLGİLERİ

Hazırlayan: ShuZago

XASE (Kurultay)


+  Toplantıyı yönetmek üzere en az üç kişilik bir kurul seçilir. (Tamade/Thamade: Başkan, Thamade guadze/Thamade Khuedze: Başkan yardımcısı, Pşeriha/ Pşşaf’e: Yaver, ulak) Başkan toplantıyı yönetir. Herkese söz verilir. Genel eğilime göre farklı görüş ileri sürenler ikna edilmeye çalışır. Tam ikna olmayanlar bile nezaketen çoğunluğun görüşüne katılır ve kararlar oybirliğiyle alınır. Alınan kararlar delegeler tarafından aileye, aile bireylerine tebliğ edilir. Artık kararlara uymak zorunludur. Bu zorunluluğun temel nedeni saygı, özsaygı ve sözünde durma ilkesine dayanan disiplin anlayışıdır. Toplantıya katılan ve kendisine söz hakkı verilen kişi, kendi iradesi ile o kararın oluşmasına katıldığına göre; bundan sonra öyle yapacağına söz vermiş olmaktadır. İyi bir Adige sözünde durmalıdır,öyleyse bu karara uymaması sözünde durmamak anlamına gelecektir. Sözünde durmamak ise onur kırıcı, aşağılık bir davranıştır. Kişinin kendisine saygı duymaması anlamına gelir.

+  Alınan karar, kişinin kendi görüşüne aykırı bile olsa, çoğunluğun aldığı
karara uymak, topluma saygının gereğidir. (Fahri HUVAJ)

+  Adige toplumu, örgütlü bir toplumdur. Xabzeye göre iki kişi birlikte bir
iş yapacak olsa, biri thamade, diğeri yardımcısıdır (khuedze/guadze). Her
iş olabildiğince grup halinde yapılmaya çalışılır. Her ailenin, mahallenin, köyün, bölgenin ve ülkenin bir thamadesi vardır. Ayrıca yapılacak işlere ve toplum kesimlerine göre grup thamadesi de (Gup thamade) olur. Düğün thamadesi, gençlerin thamadesi, genç kızların thamadesi vb. gibi. (Fahri HUVAJ)

+  Thamadelik, yalnızca bir saygınlık statüsü değil aynı zamanda bir
görevdir, bir sorumluluk ve yükümlülük ifade eder. Dolayısıyla thamadelik
bir külfettir de. Bu nedenledir ki; hem bu külfetten esirgenerek korunması, hem de thamadenin saygınlığından yararlandırılmak üzere, bir bakıma eylemsi, thamade denilebilecek bir Nexhıjj Thamade (Yaşlı Thamade) statüsü vardır. Thamade kim olursa olsun, yaşlı thamade daha saygın yerde, thamadenin sağında ve doğal danışmanlık konumunda bulunur.

+  Adige toplumunda; bilgisi, birikimi, yeteneği, dirayeti ne olursa olsun her yaşlı daima saygıdeğerdir ve saygı görür. Yaşlıya kayıtsız, şartsız saygı esastır. Ancak itaat yaşlıya değil, thamadeye, yani fiilen toplumu yöneten, sorumluluk taşıyan kimseye yapılır. (Fahri HUVAJ)

+  Selamlaşma sözlerinden sonra söylemler gelen “yeblağe/gyeblağe” söylemi “yaklaş”, “yakınlaş”, “akraba ol”, “akraba arasına katıl”, “yedi kuşak arasına gir” anlamlarına gelir. “L’ewıjjır bjjiblç’e mawe: Soy/gen yedi kuşak öteye sıçrar deyişi hem tıbbi/genetik bir yaşam pratiğine, bilimsel ve teknolojik bir düzeyde işaret eder, hem de Adigelerde ki geniş akrabalık anlayışını belirtir. Adigelerde aynı soydan gelen yedi kuşak, akraba sayılır ve bu akrabalar arasında evlenme olmaz. Bu anlayışın tam olarak geçerli ve egemen olduğu dönemlerde Adigelerde doğuştan, zeka engelli veya özürlü insanların görülmediği, yabancı gözlemcilerin tespitlerindendir. (Fahri HUVAJ)

+  Bilindiği gibi ailede çocuğun eğitimi, babadan çok dede-nine, amca-dayı
vb. büyüklere, aileye aittir. Çocuk, bu geniş aile ortamında eğitilir ancak bu tür genel ve doğal eğitim de yeterli olmadığından, çoğu zaman aileler annesine bağımlılıktan kurtulan çocuklarını eğitilmek üzere, güvendikleri başka bir aileye gönderirler. 10-12 yaşlarına kadar özel bir özenle yetiştirilen ve eğitilen çocuk, o ailenin P’uru yani Khan’ı olur. 10-12 yaşında özel hediyelerle ve törenlerle çocuk kendi ailesine götürülür, teslim edilir. Bu ilişki nedeniyle iki aile akraba haline gelir. (Fahri HUVAJ)

+  Eve misafir geldiğinde genç neslin masaya oturması yasaktı. Bunun yerine misafirlere bakmakla yükümlüydüler. Gençler, kendinden büyüklere karşı doğrudan konuşamazlar ya da onların tartışmalarına giremezlerdi. Sadece doğrudan soru sormalarına izin veriliyordu. (Zarina KANUKOVA)

+  Beklenen çocuğa saygı, annenin hamileliğinden başlamaktadır. Hamile kadına ağır işler yaptırılmaz. Daha çok egzersiz niteliğinde hafif işler yapmakta serbesttir. Hamile bayanı üzecek ve strese sokacak her şeyden uzak durması sağlanır. Hamile kadınlara yaşlı kadınlar tarafından bilgi amaçlı öğütler verilir. Kadının hamileliği son iki aya kadar gizlenip, son aylarda
ebelere kontrol ettirilir. Ebe, doğumu kolaylaştırmak için hamile kadını,
iki karış yüksekten atlatır, tek ayakla sektirirdi. Çocuk, doğumdan sonra
ağlamazsa, çocuğu ağlatmak için yüzüstü yatırılıp poposuna vurulur. Çocuk
doğduktan sonra, göbeği kesilir, akan kan, çocuğun koltuk altına, kulak
arkasına ve apış arasına sürülürdü. Bu kan mikropları öldürüp, çocuğun
sağlıklı büyümesini sağladığına inanılırdı. Doğan çocuk, göbek bağı
kesildikten sonra akarsuya götürülüp batırılırdı. Doğan çocuk için, babası
tarafından bir meyve ağacı dikilirdi. (Kayseri K.K.Derneği web sitesi)

+  Kız çocuklarının 9 yaşından itibaren bellerine Kuenshıbe (19. yy.ın sonuna kadar) denilen korse bağlanırdı. Kızlar gelişip büyüdükçe bu korse enine genişletilmez  boyuna uzatılırdı. Bu, kız çocuğunun fiziki görünümünün düzgün ve güzel olmasını sağlardı. Bu korse, özellikle Pssı ve Werkh kızları için ihmal edilmez bir uygulama olurdu. (Kayseri K.K.Derneği web sitesi)

Ata dair xabze kurallarından bazıları

+  Genel olarak Adige ata sağdan biner sağdan iner. Binicinin soldan inmesi kötü bir haber geldiğini düşündürür. Eyer üzerinde duruş dik olmalıdır.

+  Dizgin tay derisindendir ve iki elle tutulmaz. Sol elle dizgin hakimiyeti
sağlanır, sağ elde kamçı bulundurulur. Kamçı gümüş sap, deri kırbaç ve
manda derisinden çınttuhempe adı verilen şaklayıcı parçadan oluşur. Yüzük parmağı kamçı bağına geçirilerek elden düşmesine izin verilmez ya da kamçı sapındaki bağ bileğe geçirilir.

+  Yaşlılar kamçıyı sağ elde tutup kırbaç kısmını atın boynunun sol tarafına
aşırabilirler. Kamçıyı sarkıtmak yakışıksız görülür. Binici atın yanında
kamçıyı toplu tutmaya, kırbaç kısmını ata göstermemeye dikkat eder. Kamçı ile ata hızlı vurmak boyun ve kuyruk civarını kamçılamak hoş karşılanmaz. Kadınların ve yaşlıların yanında ata hızlı vurmak ayıptır. Ayrıca Adige kamçının küçük bir hareketiyle atın binicinin isteğini anlamasını istediği için atı kamçı darbesine alıştırmaz. (Kafkas Vakfı web sitesi)

+  İki atlı karşılaştığında eyerlerinden hafifçe doğrularak birbirlerini selamlarlar. Atlı, kendisini karşılamak üzere bekleyenlere direkt karşıdan
yaklaşamaz, kalabalığın sol tarafından yaklaşır ve onları sağa alır. Topluluğa karşı at oynatmak, koşturmak, kamçılamak ayıp görülür. Hele kadınlara atla yaklaşılmaz, yanlarından hızlı geçilemez. Bir gencin yaşlıların yaya olduğu yerde atla yanlarından geçmesi de yemux olarak değerlendirilir. Atlılardan kendisine saygı gösterilen kişi sağ tarafta durur.

+  Huare (yağız at), Brul (kestane rengi), Ptseğopl (doru) at cinsleri gözde
tutulur, Pehu adı verilen sakar alacalı at makbul görülmez. Misafir olarak
gelen atlı konuk olacağı hanenin girişine kadar atla gelemez. Kamçıyı evin
giriş kapısının açılma yönündeki askıya asar. Şayet kamçının ucu kapıya
yönelik asılırsa bu misafirin kalıcı olmadığı anlamına gelir. Kamçının sapı kapıya yönelikse misafir kalıcıdır. Ev sahibi hazırlık yapmalıdır. Ayrılırken atın arkasını ev sahibine çevrilmez. At bir iki adım geri hareket ettirilir ve ağır hareketlerle uzaklaşılır. (Kafkas Vakfı web sitesi)

Adige xabze Gelin çıkarma

+  Gelini getirmek üzere teşkil edilen alaya delikanlı bütün akranını davet
eder. Alaya kendisi dahil olamaz ise de genç kardeşleri, genç dayı ve
amcaları alaya iştirak ederler. Gelini getirecek araba ile delikanlının hemşiresi yahut akrabasından bir iki kız ve kadın ile hizmetçi kız gider.

+  Kız yakın köyden getirilecek ise alay sabah gidip akşama döner. Gelin
ekseriyetle cuma, bazen de perşembe veya pazartesi akşamları eve
getirilir.

+  Alayın şerefine o gece tertip olunan danslara gelini almağa gelen kızın
bilhassa çok oynaması şart gibidir.

+  Gelin alayının hareket zamanı gelince bütün heyet gelinin çıkacağı kapı
önünde at üstünde hazır bulunur. Delikanlının küçük kardeşi, yahut yakın
akrabasından bir genç odaya girer. O dakikadan itibaren yeni gireceği aile
ve kabileye karşı bir prenses tavrını almış olan gelinin koltuğuna girerek
oturduğu yerden kaldırır. Gençlere mahsus bu merasime ihtiyarların
karışmaması alışılan ve olgunluk sayıldığından gelinin yanında annesi ve
babası değil yaşlı akrabası bile bulunmaz.

+  Gelinin geçeceği yol üzerinde zengin ve asil aileler kıymetli kumaş
sererler. Ağır ağır gelini koltuğunda odanın kapısına doğru getiren genç
devamlı surette etrafa para serper. Adigelerde güveyin koltuğa girmemesi,
orada hazır bulunacak olan yaşlılara saygı gösterme fikrinden ileri gelir.
(Nart)
Kız kaçırma

+  Ebeveynin kızını vermek istememesi üzerine çiftler, gece kaçmaya karar
verirler. Bu halde delikanlı arkadaşlarını alarak gizlice kızın evine giderler. Muayyen saatte kız dışarı çıkınca ata bindirirler ve köyden uzaklaşırlar. Gelin götürmeye mahsus şarkı ve marşları söyleyerek, silah atarak delikanlının köyüne gelirler. Uyanan köy ahalisi de her taraftan silah atarak bu yeni misafiri selamlar. Kız delikanlının yakın akrabalarından biri tarafından at üzerinde götürülür. Güvey bizzat götürmez. (Nart)

+  Adigeler başka milletlerden kız almaya ve başka milletlere kız vermeye
fazla sıcak bakmazlar. Adigelerin evlenme geleneklerinde “Yeplıxi kaşe, depleyi yet” yani “Aşağı bak al, yukarı bak ver” kaidesi esastır. Bu erkeğin kadın sayesinde değil, kadının erkek sayesinde refah görmesi anlamına gelir. Erkeğin mevki ve servetçe daha altta olan kızları eş seçmesini öngören bu kaide, Adigelerin kızlarına paye verme konusunda ne kadar hassas olduklarının göstergesi sayılır. (Maksudiye Derneği Web Sitesi)

+  Düğüne davet edilen konuklara gönderilecek olan davetiyelerin, damadın
düğünden önce bir arkadaşının evine misafir olarak gitmesi, gelin geldikten sonra misafir alan evin düzenlediği bir törenle baba evine getirilmesi geleneğine uygun olarak, damadın yakın arkadaşları tarafından dağıtılmasının uygun olacağını düşünüyoruz. Gelin ve damadın düğüne
katılmaması geleneğinin devamı ise salon düğünü açısından oldukça zordur. Çünkü düğünlerimiz toplumsal değişimin etkisiyle eskisi gibi haftalarca sürmüyor. Bir sorun da akrabaların sık görüşemiyor olmalarından, yakınının düğününe gelen davetliler gelin ve damadı bir arada görmek konusunda hemfikirler. Fakat çiftlerin özellikle de gelinin oynamaması hala korunan ve korunması da gerekli olan bir geleneğimizdir.  (Ayşe MERMERCİ)

+  Gelin “legune”ye (gelin odası) alınırken, “woridade” denen sembolik ağıt
kol kola girilir söylenirdi bunu genelde “köy ozanı” denilebilecek, beyitler, hikayeler,ağıtlar açısından donanımlı kişiler yapardı. Woridade kökeni hakkında anlatılan söylence şu şekildedir;

Worilerin aksakallı nur yüzlü köyünde ve cemiyetinde çok sevilen yaşlıları bir gün hastalanır onu çok seven akrabaları, torunları ve köylüleri başında ağlaşırlar, ihtiyar adam nurlu gözlerini son bir kez açar ve kendisini toparlayıp hafifçe doğrulur ve şöyle der;
– Benim için üzülmeyin, kaygılanmayın ben ömrüm boyunca bir çok güzellik gördüm. Çocuklarımın yetişip iyi birer cemiyet adamı olduklarını gördüm. Gelinlerimin hepsinin geldikleri aileye de bize de yakıştığı gibi olduklarını gördüm.Torunlarımın soyumuza ve milletimize göre yetiştirildiğini gördüm, daha ne isteyebilirim ki? O yüzden ben öldüğümde benim için ağlamayın.

İhtiyar adam bu sözlerinden sonra gözlerini hayata yumar, vasiyeti üzerine yakınları onun için ağlamazlar “Woriha Ya dade maxo” (Worilerin ömrü uğurlu/aydın geçen dedesi) ağıtıyla defnedilir.

Daha sonra köye getirilen her gelinin ömrü Wori Dade’nin ömrü gibi refah
ve huzur içinde geçsin denilerek bu ağıt gelini evine alma merasiminin bir
parçası olur

Günümüzde “Woridade” geleneği yok denecek kadar azalmıştır.(Anlatan Zekiye TOK)

ŞI XHABZE (At Xhabzesi)

Not: Yazı Kafkas org.dan alınmıştır.

Adige ve at, kış ve kar gibi birbirini tamamlayan iki sözcük. Kaf dağının
bu küçük halkını dünya tarihine geçiren biraz da onların atla olan
ilişkileridir. Yaşamın güç olduğu Kafkas coğrafyasında at hem yerli halkların günlük
yaşamının bir parçası, hem sadık dostu, hem de koruyucusu olmuştur.
Bölgede bulunan en eski tarihsel kalıntılar at figürleridir. El sanatının
ilk ürünlerinde at motifi görülür. Karadeniz’in kuzeyinde Dinyeper Nehri
üzerindeki Srednij Stog adıyla bilinen yerleşim yerinde yapılan kazılarda
M.Ö. 4 binlerden kalma terbiye edilmiş atlara ait kemikler bulunduğuna
göre atın ilk kez bu bölgelerde evcilleştirildiği görüşü daha bilimseldir.

Bu noktada atın Orta Asya’da evcilleştirildiği iddiasının gerçeği
yansıtmadığı düşünülebilir. Çünkü henüz Asyalı kavimler yaşam alanları
dışına taşmaya başlamadan önce Hitit’te, eski Mısır’da savaş arabalarında
kullanılmış, Hazar steplerinden inen atlılar Ön Asya’da görünür olmuştu.

Tarih sürecinde özellikle Mısır ve Osmanlı’da Adigelerin paralı askerler
olarak karşımıza çıkmasının nedenlerinden biri onların binicilik ve at
terbiyeciliği konusundaki ustalığıdır. Bu yönleriyle Adigeler at ayağının
ulaşabildiği her yere gitmiş, siyasi veya sosyal etkiler bırakmıştır.
Onların bu serüvenlerine çeşitli tarihi kayıtlarda rastlamak mümkündür.
Evliya Çelebi seyahatnamesinin Balkanlar bölümünde Belgrat şehri
içerisinde şehit olan bir Adige’in atının sahibini katledenlerle mücadele
etmesi ve onun mezarının yanında ölmesi çarpıcı bir şekilde anlatılır.

Yine Urfalı Nabi Hayriye adlı eserinde haksızlığa uğrayan her Adige’in
atına atlayıp kılıç kuşandığı şiirle ifade edilir. Bunun yanında at
koşumları da Adigelere özgü şekillerde karşımıza çıkar. Gerek farklı at
cinslerinin Togma adı verilen törensel bazı ritüellerle çaprazlaştırılması
sonucu ortaya çıkan savaşa ve uzun yolculuğa en elverişli cinsinin elde
edilmesi çalışmaları, gerek at ve binici ilişkisindeki özgün hareketler
bölge insanındaki at sevdasının yansımalarıdır. Bu bakımdan at sözcüğü
Adige dilinin en sık kullanılan harfleriyle ifade edilir olmuştur. “Ş”
sesi Adige dilinin iskeletini oluşturan seslerden biridir ve bu dile özgü
damak ve dil seslerine bürünerek karşımıza çıkar.

Atın dilinden en iyi kendilerinin anladığını düşündükleri için at
hırsızlığı da bir dereceye kadar kabul edilir görülmüştür ki, bunun nedeni
savaşlarda bu hayvanın taşıdığı önemden kaynaklansa gerek. Sürgünde de
uzun süre üretici olamayan göçmenler bildikleri en büyük iyi iş olan
atçılığı burada da sürdürmek için at hırsızlığı yapmak zorunda
kalmışlardır. O günlerden kalan anılar günümüzde espri nedeni olarak
anlatılmakta.

Adige sözlü anlatım geleneği ata dair araçlar, sözler, deyimler, şakalar,
at çeşitleri, at anlatılarıyla doludur. Dün olduğu gibi bugün de
anavatandakiler ve yeryüzünün her bir yanına dağılmış olanlar için bir
tutkudur, ilgidir at. Bilinen manada sosyal hayatı düzenleyen sözlü
kurallar bütünü olmanın ötesinde anlam ve fonksiyonları bulunan Xabze
Adige’in atla olan ilişkisini de kurallara bağlamıştır. Adige ata nasıl
biner, nasıl iner, attan düşerse ne olur, eğer nasıl kullanılır, kamçı ne
şekilde tutulur…? Bunların hepsi bir takım kurallarla çerçevesi çizilmiş
konulardır. Öncelikle Kafkas at cinsinin ayrımı üzerinde durmak gerek.

Dünyadaki tüm at ırkları eski çağlarda sürüler halinde doğada yaşayan
yabani atların evcilleştirilmesi yoluyla elde edilmiştir. Doğal olarak
farklı coğrafyalarda mutasyonlar geçirerek birbirinden ayırt edici
özellikler kazanan at ırkının ağır kanlılar ve sıcak kanlılar olarak ikiye
ayrılması alışılagelmiş bir sınıflandırmadır.

Kafkasyalılar tarafından kullanılan atların atası Tarpan (equus gmelini)
adı verilen ve Kafkasya’nın kuzeyindeki düzlüklerde yaşayan at cinsidir.
Sıcakkanlı doğu atlarının kanını taşımakla birlikte dağlar arasındaki
düzlüklerde dolaşan yılkıların Arap ve Anadolu atlarına göre daha az kırma
olduğu taşıdığı ayırt edici özelliklerden anlaşılır. Adige atları küçük
cüsseleri, ince ayakları, çeviklikleri ve uzun yola dayanıklılıklarının
yanında hastalıklara karşı zayıf olmasıyla da saf kanlığını ispat eder. Bu
at cinsine Adigeler Şagdiy veya Huare (saf kan Kabardey atı) adını verir.
Kafkasya’ya giren işgalci güçlere karşı verilen savaşlarda yerli halkın
direnişinin temel dinamiklerinden biri bu at cinsinin dayanıklılığıdır.
Adigeler’i sürgün yıllarında Kafkasya’dan Mısır’a, Ürdün’e kadar uzanan
yollarda sırtında taşıyan da bu attır.

Ata dair xabze kurallarından bazıları şunlardır:

Genel olarak Adige ata sağdan biner sağdan iner. Binicinin soldan inmesi
kötü bir haber geldiğini düşündürür. Eğer üzerinde duruş dik olmalıdır.
Dizgin tay derisindendir ve iki elle tutulmaz. Sol elle dizgin hakimiyeti
sağlanır, sağ elde kamçı bulundurulur. Kamçı gümüş sap, deri kırbaç ve
manda derisinden çınttuhempe adı verilen şaklayıcı parçadan oluşur. Yüzük parmağı kamçı bağına geçirilerek elden düşmesine izin verilmez. Veya kamçı sapındaki bağ bileğe geçirilir.Yaşlılar kamçıyı sağ elde tutup kırbaç kısmını atın boynunun sol tarafına aşırabilirler. Kamçıyı sarkıtmak yakışıksız görülür. Binici atın yanında kamçıyı toplu tutmaya, kırbaç kısmını ata göstermemeye dikkat eder.

Kamçı ile ata hızlı vurmak boyun ve kuyruk civarını kamçılamak hoş
karşılanmaz. Kadınların ve yaşlıların yanında ata hızlı vurmak ayıptır.
Ayrıca Adige kamçının küçük bir hareketiyle atın binicinin isteğini
anlamasını istediği için atı kamçı darbesine alıştırmaz.

Iki atlı karşılaştığında eğerlerinden hafifçe doğrularak birbirlerini
selamlarlar. Atlı, kendisini karşılamak üzere bekleyenlere direkt karşıdan
yaklaşamaz, kalabalığın sol tarafından yaklaşır ve onları sağa alır.
Topluluğa karşı at oynatmak, koşturmak, kamçılamak ayıp görülür. Hele
kadınlara atla yaklaşılmaz, yanlarından hızlı geçilemez. Bir gencin
yaşlıların yaya olduğu yerde atla yanlarından geçmesi de yemux olarak
değerlendirilir. Atlılardan kendisine saygı gösterilen kişi sağ tarafta
durur.

At koşumları da Adigelerde özgünlük sergiler. Adige eğerinin (Uane) ön
ve arkası iki çıkmalıdır ve bu yönüyle Asya ve Avrupa eğerlerinden
farklıdır. Bu özellik binicinin at üzerinde sabit kalmasını sağlar. Eğer
iskeleti sağlam olması açısından dişbudak, çam gibi sert tahtalardan
yapılır. Ön ve arka çıkmaları arasına siyah veya kahverengi sahtiyan
kaplanır. Eğerin içi keçeleşmemesi için at yelesi veya geyik kılı ile
doldurulur. Dikiş tay derisinden sicimle yapılır. Bağlar da aynı şekilde
tay derisi sicimleridir. Eğerin altına mutlaka Şışetl adı verilen işlemeli
örtü örtülür ve atın belini eğerin incitmesi önlenir. Eğer üzeri metal
işlemelerle kaplı deri bağlarla atın göğsüne bağlanır. Eğer kaşları
arasındaki bir başka bağ da yamçının bağlanması için kullanılır. Üzengi
(tlerığ) eğerden sarkıtılır ve sadece ayak uçları girecek şekilde küçük
yapılır. Ayağın tamamının girmesi binicinin hareket serbestisini azaltır
ve düşmesi durumunda sürüklenir düşüncesiyle üzengi küçük yapılır. Mahmuz çoğunlukla kullanılmaz. Koşu ve savaş atlarında Şıhueu adı verilen gem kullanılır ve atın damaklarından geçirilir.

Huare (yağız at), Brul (kestane rengi), Ptseğopl (doru) at cinsleri gözde
tutulur, Pehu adı verilen sakar alacalı at makbul görülmez. Misafir olarak
gelen atlı konuk olacağı hanenin girişine kadar atla gelemez. Kamçıyı evin
giriş kapısının açılma yönündeki askıya asar. Şayet kamçının ucu kapıya
yönelik asılırsa bu misafirin kalıcı olmadığı anlamına gelir. Kamçının
sapı kapıya yönelikse misafir kalıcıdır. Ev sahibi hazırlık yapmalıdır.
Ayrılırken atın arkasını ev sahibine çevrilmez. At bir iki adım geri
hareket ettirilir ve ağır hareketlerle uzaklaşılır.

Modern çağın insan yaşamından alıp çıkardığı önemli güzelliklerden biri
olan at hala Adige halkı için önemini korumaktadır. Adige halkının
hareketli ve hüzünlü tarihinin canlı bir şahididir at. Hala en çok
Adige’e yakışır at. Onu sırtına aldığı zaman taçlanır, hızlanır. Savaş
meydanlarında olmasa da hipodromlarda birlikteler, haralarda birlikteler,
at yarışı kuponlarında birlikteler. Kısacası Adige ve at ikilisi
birlikteliğini modern boyutlara taşıyıp sürdürmektedir.