ABAZİN HALKI VE ABAZİN EDEBİYATINA GENEL BİR BAKIŞ

Ö. Yismeyl
Yamçı Dergisi, Mayıs 1977-Şubat 1978, s.76

Kuzey Kafkasya’nın otokton halk gruplarından olan Abazalar (1) bugünkü Karaçay-Çerkessk Özerk Bölgesi’nde yaşayan bir Çerkes boyudur. Yerleşme bölgeleri Kafkasya dağ silsilelerinden doğan Kubina (Kuban),  Yinjigduu (Büyük Yinjig), Yinjigçıkuın (Küçük Yinjig) ve Gum (Kuma) ırmakları vadileridir. Bu bölgede Abaza nüfusu 30 bin civarındadır. (2) Yerleşme merkezleri Psıj (eski adıyla Darıkuakıt), Karapagua, Alburğan (Biy-barkıt), Yinjigçıkuın (Yınjiglovvkıt), Abazakıt, Abaza-hable, Tapanta, Malo-Abazinska, Novo-Kuvinsk (Hujçıkum), Staro-Kuvinsk (Huj  Duu), PseWuk’edaXa (Kılışkıt), Apsua (Çagarya), Krasniy-Vostok (Gumlowkıt), Kuvaydan köyleri ile Çerkessk ve Karaçayevsk kentleridir.

Bu yerleşme merkezlerinin dışında Karaçay, Nogay, Rus ve Kabardey köylerinde de Abaza gruplarına rastlanır. Karaçay-Çerkessk Bölgesi dışında az da olsa Kabardey, Lığey ve Krasnodar-Kray bölgelerinde de Abazalar vardır. (3)

Büyük göçten sonra anayurttan ayrılan Abaza grupları Türkiye, Mısır, Suriye, Ürdün’e yerleşmişlerdir. Bugün Türkiye’de yaşayan Abazalar Uzunyayla bölgesinde (dört köy Pınarbaşı’na, Üç köy de Şarkışla’ya bağlı), Sivas’ın Yıldızeli ve merkez ilçeye bağlı köylerinde, Artova, Tokat, Havza, Samsun yörelerinde bulunan köylerde, Tufanbeyli, Yozgat, Sorgun ve Eskişehir köylerinde oturmaktadır. Ankara, İstanbul, İzmir, Kayseri, Sivas, Eskişehir, Adana, Mersin gibi kentlere yerleşen Abaza aileleri de vardır. Türkiye’deki Abaza nüfusu 10 bin civarındadır. Suriye, Ürdün, Mısır’da yaşayanlar hakkında kesin rakam ve bilgiler henüz yoktur.

Abaza halkının bugünkü Karaçay-Çerkessk Özerk Bölgesi’ne yerleşmesinden önce yaşadıkları bölge hakkında bilgiler vardır. Abaza halkı bugünkü yerleşim bölgelerine (Karaçay-Çerkessk Özerk Bölgesi)
8-9. yüzyıldan başlayarak 14. yüzyıla kadar geçen zaman içinde Karadeniz kıyılarından peyderpey koparak Kuzey Kafkasya’ya yayılmışlardır.

Geldikleri bölgenin Karadeniz kıyıları olduğunu kanıtlayan araştırmalar yapılmıştır. Bu bölge, bugünkü Abhazya’nın kuzeyinden başlayan ve Krasnodar-Kray’a kadar uzanan Adler, Lazarev, Tuapse’yi de içine alan kesimdi. Bu bölgede bugüne değin yaşayan Matesta (Mıtsaşta-Ateş yolu), Stansiya Loo (Lovvların yeri) v.b. yer isimleri savımızı doğrulamaktadır.

İkinci bir kanıtımız. Abazaca ile Apsuwa (Abhaz) dili arasındaki benzerliktir.

O çağlarda Apsuwa (Abhaz) ve Abaza (Abazin) halklarının aynı kökten gelen, tek bir halk grubu oldukları tartışma götürmez bir gerçektir.

Bugünkü yerleşim bölgelerine göç başlayınca diğer Çerkes grupları ile karıştılar. Deniz kıyısından göç başlamadan önceki çağlarda bile Abazaca ile diğer Çerkes dilleri arasında benzerlik ve akrabalık vardı. Hatta karakter, davranış, yaşam olarak iki halk grubu benzeşirdi. Her iki halk grubunun (Abaza-Adige) konuştuğu dillerin aynı kökten oluşu benzeyiş ve kaynaşmayı güçlendirmekteydi.

Abaza halkı, diğer Çerkes boyları (Kabardey, Shapsugh, Abzegh, Bjedugh v.b.) içine karışıp yerleşince bu yakınlık daha da arttı. Abaza (Aşıwa, Aşkarıwa) ve Adige dilleri birbirinden sözcükler, deyimler alarak, birbirlerini zenginleştirerek çağımıza ulaşmıştır. Adigelerin yaşayışı, gelenekleri, giyimi, sözlü edebiyatları, kısaca folkloru Abazalarınki ile ayrılmayacak biçimde kaynaşmıştır.

Özellikle folklorik değerleri tek bir birlik içinde erimiş ve bütünleşmiştir. Bugün bile bu iki halk grubu, birbirine sıkı sıkıya bağlı olarak yaşamaktadır. Hatta Uzunyayla köylerinde yaşayan her Abaza’nın bir Adige ailesiyle kan bağı vardır. Bunlar o denli güçlü bağlardır ki, birbiriyle o denli kaynaşmışlardır ki Uzunyaylalı bir Çerkes; Abaza olsun, Kabardey, Abzegh veya Hatukuay olsun ”Adige”yi kendine genel ad olarak seçmiş ve Çerkes sözcüğünün karşılığı olarak benimsemiştir.

Adige ve Abaza halkları yüzyıllardan bu yana bir arada, iç içe, iyi ve kötü günleri, acıları, sevinçleri birlik­te karşılamakta, birlikte ağlayıp birlikte gülmektedir.

Yukarıda da açıkladığımız gibi folklorun her iki grup için de benzeşmesi sözlü edebiyat birliğini doğurmuştur. Ancak, tüm benzerliklere karşın, ayrıntılara inilerek yapılacak bir incelemeden her iki halkın sözlü edebiyatlarında küçük farklılıklar görme olasılığı vardır. Abaza masal ve destanlarında, Adige destanlarına göre daha katı, yalın bir gerçekçilik göze çarpar. Abaza sözlü edebiyatında epik (4) özellik ağır basar. Örneğin; «Kına Minat Yipha Lı Wored – Kına Minat’ın Kızının Türküsü» «Mıjık Yi Wored-Mıjık’m Türküsü», Abaza Nart Destanları (5), (6), atasözleri ve bilmecelerde bu katı realizm açıkça bellidir.

Adige sözlü edebiyatında bir Huaho (7), bir retorik sanatı zorlaması göze çarpar. Özellikle Kabardey halk destanlarında duygusal yön, süslü ve biçimsel anlatımlar dikkatti çeker. Abaza sözlü edebiyatının özelliği yazılı edebiyata geçişte üretilen yapıtlarda da kendini belli eder. Bu özellik Abaza edebiyatının biçimsel doğuşunda büyük anlam taşımaktadır. Örneğin; Yamçı dergisinin 3. sayısında biyografisini verdiğimiz Tobil Talustan’ın ilk yapıtları olan ”Zuli”, ”Zarilya” da yalın, süssüz ve gerçekçi bir anlatım vardır. Talustan’ın çağdaşı sayabileceğimiz ünlü Kabardey ozanı Şocentsuk Ali ise, yapıtlarında gerçekçiliğin yanı sıra, konuyu süslü ve güzel bir anlatımla dantel gibi işler. Bunun en güzel örneği Kabardey edebiyatının klasik ürünlerinden ”Kambotre Latsere” adlı poem-romanıdır.

Bu süssüz ve realist anlatım şekli Talustan’dan sonra gelen Abaza yazar ve ozanlarında da kendini gösterir. Tobil İsmail, aynı biçim ve geleneği ”Azamat”, ”Dağların Karanlığı”, ”Dağlardaki Şafak”, ”Dağlardaki Aydınlık” adlı romanlarında da sürdürür.

Jır Hamid ve Tseykua Basarbiy aynı biçimde edebiyat ürünleri vermişlerdir. Ancak, Jır Hamid bu biçim ve öze bağlı kalmakla birlikte, Adige hikayelerinde olduğu gibi Abaza hikaye ve romanlarının da süslü bir anlatımla yazılmasına yönelmenin müjdecisi olmuştur. Bu konuda belki de Jır Hamid’in Kabardey edebiyat dilini çok iyi kullanmasının etkileri de vardır. Daha sonraları Cıgotan Khali, Thaytsıux Bemırza, Agırba Cemaleddin, Brat Kuçuk, Tanbi Ali, Lağuç Cemaleddin, Çıkuıt’u Mikael, Tlabıça Mira, Dağuıjey Muhaddin, Şhay Katya, Ağeç Muhammed, Meremkhuıl Alimırza, Pşımaxua Abubekir, Şarmat Maharbi ve şu sırada adlarını sayamadığımız sanatçılar Abaza dilini işleyerek sayısız şiir, tiyatro, roman, öykü ve benzeri edebiyat yapıtları vermişlerdir. Abaza dili giderek daha çok işlenen, zenginleşen bir edebiyat dili olma yolundadır.

Sözümüzü Tığu Vladimir, Adzınba Nazir, Tobil-Melbaho Nuriye, Kılış Rauf, Ekba Nazir, Meremkul Vladimir gibi gramer, sözlük çalışmaları ve derlemeler yapan yazarların da bulunduğunu belirterek bağlayalım.

__________________

1) Abaza deyimi, Yalnız (Aşıwa) halkı, yani Abazinler için kul­lanılmıştır.   Abhazya Abazaları için ise Abhaz (Apsuwa) de­yimi kullanılmıştır.
2)
Tığu Vladimir, Abaza-Wurıs, Ajuar, İzdatelstvo Ensiklopedia Sovetskaya Moskva 1967.
3)
Abaza Literatura Aşakugılara, Çerkessk 1966.
4)
Epik: Destan tarzı gösteren edebi eser.
5)
Tığu Vladimir, a.g.e.
6)
Meremkul Vladimir, Abazinskiy Narodny Epos Nartı, 1975 Çerkessk.
7)
Kabardeyce de güzel konuşma sanatı (retorik) özellikle düğün ve şölenlerde yapılan konuşmalar.