Bu güne kadar öğrendiğim yazılı
olmayan bir kısım gelenek, örf ve adetlerimizi de içeren
bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yeryüzündeki toplulukların ortak
özelliği o topluluklarda düzeni sağlayan bazı kuralların
varlığıdır. Bu kurallara yazılı olsun veya olmasın o
toplumun bireyleri tarafından uyulur ki bunlar örf, adet,
gelenek ve göreneklerdir. Kuzey Kafkasya halkları söz konusu
olduğunda, bu temel unsur, Xabze'dir.
Bizim için olduğu
kadar bütün insanlık için de mutluluk yuvası olacağını
düşündüğümüz, Xabze kültürünün yazılı olmayan kurallarını ve
geleneklerini canlı tutmak için, yazılı kurallar haline
getirmek zorunda olduğumuz düşüncesindeyim.
Xabze’yi incelediğimizde görülmektedir
ki,
Çerkeslikte
hiçbir şey tesadüflere bırakılmamıştır. Bu sayede
Çerkesliğin kendisi diğer benzeri kuruluşlardan daha uzun
ömürlü olmuş, onlara örnek teşkil etmiş, kendi içindeki
niteliklerini de yitirmemiştir.
Xabzenin “davranışlar“ başlığı
incelendiğinde, Çerkeslerin aile içinde ve dışında nelere
dikkat etmeleri gerektiği bütün ayrıntıları ile
belirtilmiştir.
İnsan,
doğası gereği yargılayan, sorgulayan, tartışan bir
varlıktır. Biz kimiz? Nereden geldik ve nereye gidiyoruz
türü sorular, felsefi düşünceyi doğurmuştur. Kanada’nın
Vernon şehrinde yaşamış olan Rahmetli Üstat Murat Yağan,
geleneksel Xabze kültür değerlerini Sufizm değerleriyle
sentezleyip Kanadalı ve Amerikalılardan oluşan müritlerine
haftalık dersler halinde vermekteydi. Çerkesliğin
öğretilerine, örgütlenme (L’aque) (1) şekline ve gizli
kalmış sırlarına vakıf olabilmek için Kafkasya’ya gönderilen
İngiliz asıllı antik zaman gezginleri, Çerkeslerin arasında
faaliyetlerde bulunmuşlar, Çerkeslerin yaşam biçimini,
kültürel değerlerini incelemişler ve dünyaca ünlü Anderson
yasalarını yazmışlardır. (2)
Bence yazılı olmayan Xabze
kurallarımız bundan böyle yazılı Xabze kuralları haline
getirilip, derneklerimizin bünyesinde açılacak olan
kurslarda gençlerimize pratik bir üslûp ile öğretmeliyiz.
Yeni nesil gençler, Xabze’nin bazı
inceliklerini de aramızda yaşayarak, davranışlarımızdan ve
işitecekleri sözlerden bulup çıkaracaklardır. Hiç şüphe yok
ki gençlerin bundan böyle bu kuralları, ilkeleri, örf ve
gelenekleri doğru öğrenilebilmeleri ancak derneklerimizde
sistemli kültür çalışmaları yapmaları ile mümkün
olabilecektir.
‘’Yazılı Olmayan
Kurallar’’ın bu güne kadar niçin yazılı hale getirilmediği
konusundaki şahsi görüşüm ise şudur; gelenek, görenek, örf
ve adetlerimizin yazılı kurallar haline dönüştürülerek
kalıplaştırılması önlenmiş ve zaman içerisinde oluşan yeni
nesil kurallar dikkate alınarak, Xabze’nin değişip
gelişmesine imkân verilmiştir. Ancak bu şekilde Xabze’nin
canlılığını ve güncelliğini muhafaza etmesi sağlanıp dinamik
Çerkesliğin önü açılmak istenmiştir.
Değerli arkadaşlar,
takdir edersiniz ki, mahiyetini yukarıda açıklamaya
çalıştığım ‘’Yazılı Olmayan Kurallar’’ımızın tamamını, bütün
yönleri ile bu kısa çalışmamızda sizlere aktarmamız mümkün
değildir. O sebeple, bu çalışmamızda sadece
davranışlarımızla ilgili konulardan bahsedeceğim.
Yaşları ne olursa
olsun, dernek başkanlarımız bizim en üst thamadelerimizdir.
Daha yaşlı olan kişiler thamadenin sağ
yanına oturabilirler. Thamadenin sol yanına ise bir önceki
dernek başkanının oturması en doğru olandır. Gerek
geleneklerimiz gerekse idari düzenimiz bakımından son sözün
sahibi olanlar, görevde olan dernek başkanlarımızdır. Der
nek başkanı olmak demek, en üst otoritenin sahibi olmak
demektir. Bu egemenlik biçiminde thamade egemenliğini yazılı
hukuka değil, örf ve adetlere dayandırır. Dernek üyeleri de
alışılmış geleneklerin dışına çıkmadan, başkana itaat
ederler. Gerek
Xabze çalışmaları esnasında gerek dış
âlemde thamadeye karşı hitaplarımızın ve davranışlarımızın
bu otoriteyi zedeleyecek mahiyette olmamasına özen
göstermeliyiz. Felsefesi, derinliği, düşünsel bir altyapısı
olan Xabze, Adığağe ve Apsuvara, öteden beri uygulanan kabul
görmüş davranışlara aykırı olmamak kaydı ile demokratik bir
şekilde derneklerimizde tartışılmalıdır. Ne var ki,
derneklerimizde ayrıştırıcı dini ve siyasi tartışmalardan
uzak durulması gerekmektedir. Diğer taraftan Çerkes
geleneklerine aykırı konulara girilirse, thamade dilediği
anda konuşmayı kesebilir. Kesilen konuya tekrar dönülmez ve
kendisiyle münakaşaya girilmez.
Thamade tarafından verilen görev,
üstün bir görev bilinciyle yerine getirilir. Bu süreçte tüm
arkadaşların açık yüreklilikle thamadeye destek olmaları
geleneklerimizin gereğidir.
Üstatlarımız davranışlara dair olan
konularda özetle şöyle derler: Toplantılarda thamadeden izin
almadan özel konuşmalar yapmayınız, münasebetsiz veya
uygunsuz herhangi bir şeyden bahsetmeyiniz, thamadeye
hitaben konuşan herhangi bir kişinin sözünü kesmeyiniz.
Çerkesler iyiye, doğruya ve güzele
ulaşmak için der nek olarak adlandırdığımız bizim için
kutsal sayılan mekânlarda çalışmalıdırlar. Arkadaşlarımızın
bu mekânlarda ki hal, hareket ve davranışları Çerkesliğin
kutsallığına gölge düşürmemelidir. Kültürümüzün ciddiyetine
uygun, dış görünüşlerimizdeki temizlik taşıyan kıyafetimiz,
asırlardır süregelen uygulamalara dayanmakta ve özenli bir
tercihi yansıtmaktadır. Bu nedenle kıyafet sadece dış
görünüş olarak düşünülmemeli, bununla beraber yukarıda
belirttiğimiz genel kurallara özenle uyulmalıdır.
Kıyafetimizin üzerinde birbirimizi tanımak
için Çerkeslik simgeleri taşıyanların dışında, diğer başka
dernek, kulüp ve benzeri kurum ve kuruluşlara ait rozetlerin
takılmasının hoş karşılanmayacağını belirtmek isterim.
Dernek çalışmalarındaki konuşma
esnasında ayağa kalkan bir kişi, konuşma bitinceye kadar
thamade oturarak devam et demeden duruşunu muhafaza
etmelidir. Toplantılarda ortamın kutsiyetine uygun olmayacak
bir şekilde konuşmak veya davranmak, bir şeyler atıştırmak,
çok özel durumların haricinde akıllı ile oyun oynamak,
internette sörf yapmak, e-posta takibi yapmak asla uygun
karşılanmaz. Keza çalışma esnasında arkadaşların aralarında
konuşmaları da hoş değildir. Bunun tek istisnası bir önceki
thamadenin (başkanın) gerekli gördüğü durumlarda thamadeye
dönük olarak yapacağı açıklama veya hatırlatma mahiyetindeki
konuşmalardır.
Uyulması gereken
geleneklerimizden birisi de konuşmadan önce etraflıca
düşünmek, herkesin anlayabileceği tarzda açık ifadelerle
konuşmaktır. Bir konuda fikrimizi beyan ettikten sonra,
mecbur kalmadıkça ayni konuda söz talebinde bulunmamalıyız.
Bir Çerkes neyi nerede ve niçin söylediğinin bilincinde
olmalı, ne zaman susması ve dinlemesi, ne zaman konuşması
gerektiğini en doğru şekilde değerlendirebilmelidir.
Yardımlaşmanın kültürümüzde özel bir
yeri vardır. Der nek giderleri nedeniyle her kişinin az veya
çok özel ilgisi beklenir. Burada anlamlı ve güzel olan
husus, en büyük yardımı yapan ile küçük bir yardım yapabilen
kişinin bilinmemesi ve bu yardıma bütün kardeşlerin ortak
edilmesidir.
Çerkeslik paylaşmasını bilen,
birbirini seven, sayan ve inanan kişileri bir araya getirir.
Dernek üyelerinin bu güveni, itimadı ve kardeşlik
duygularını zedelememek için azami dikkati göstermeleri
gerekmektedir.
Yemekli toplantılarda; thamadeden
izin almadan yemek sofrasını terk etmek geleneklerimize
uygun olmayan davranışlardandır. Sofraya thamade oturmadan
hiç kimse oturamaz, yemeğe başlayamaz. Thamadenin yemeği
açması ile yemeğe başlanır. Konuşma yapan kişiyi yemek
yemeyi keserek sükûnet içinde dikkatle dinleyebilmek,
düşünce ve söz söyleme özgürlüğüne değer veren, Çerkesliğin
önemli adetlerindendir.
Harici âlemde ‘’Çerkes misiniz?’’
şeklinde sorulan bir soruya, becerebildiğim kadar şeklinde
cevap verilmesi gerekmektedir. Başka kültürden olan
kişilerin yanında, Çerkesliği övmek, ‘’ben Çerkes’im’’
şeklinde övünmek doğru bir davranış değildir.
Değerli arkadaşlar, bizim görevimiz
nedir? Esasen bu soruya çok uzun yanıtlar verebilir, üzerine
konferanslar yapabiliriz. Ama sanırım hepsinin ortak
noktası, varisi olduğumuz Xabze kültürümüzün, bizlere
verdiği aydınlatıcı ışığı taşımak ve yaymaktır.
Ulu Tanrı’dan camiamıza layık bir
Çerkes olma yolundaki çabalarımızda bize yardımcı olmasını
diliyorum.
DİPNOTLAR:
1) L'aque,
kelimesi Çerkesce de onurlu, kibar insanların ülkesi
anlamına gelir. Yusuf İzzet Paşa, “Evrikalarım-Bulduklarım”,
İstanbul 1915, Osmanlıcadan - Doğan Erdinç.
2) Gezgin;
Heredot, Verrius Flaccus, Ponyonius Mela, Strabon ve
Plutark, Kafkasya’yı gezip, Çerkes kültüründen övgüyle
bahseden gezginlerin önde gelenlerindendirler. Çerkes
kültürünü Batı’ya taşıyan İngilizlerin ilk deniz aşırı
gezginlerinden biri olan; Sir John Mandeville M.S. 1356
yılında, Kuzey Kafkasya’yı baştan sona gezmiş, gördüklerini
ve yaşadıklarını “Seyahatname” adıyla, iki cilt halinde
yayınlamıştır. İki ciltlik bu kitap, günümüzde Ortaçağ
kültürünün en değerli sanat eserlerinden biri olarak kabul
görmektedir. Yine İngiliz din adamı olan Johannes de
Galonifontibus, 1423 yılında “Zih” adını verdiği Çerkeslerin
arasında bulunmuş, onların kültürleri ve dini inançlarına
ilişkin önemli bilgiler vermiştir.
|