İnsanlık,
Adığağe, Apsuvara veya Çerkeslik kendi isteğimiz ile
erişebileceğimiz bir ayrıcalıktır, ancak, uyulması gereken
yazılı ve sözlü hepimizin bildiği veya bilmesi gereken
kuralları vardır.
Çerkeslikte oturuşun bile çok dikkat edilmesi gereken bir
husus olduğunu sanıyorum, hiçbir arkadaşımıza hatırlatmaya
gerek yoktur, büyüklerimizin yanında rahat oturmak, arkada
isek ön sıraya yaklaşmaya çalışmak, ellerimizi oraya buraya
koymak veya kaykılarak oturma şekli hiç tasvip edilmeyen bir
durumdur.
İnsanlık ve insanlığa ait konular hepimizce malum, fakat
bazıları tarafından uygulanmıyor. Bilginin yanı sıra
“kıyafet” üzerinde durulan ve çok önem verilerek hata
yapılmaması özen gösterilmesi gereken bir husustur. Burada
dikkat edilmesi gereken kıyafetin kişiliğimizin aynası
olduğu gerçeğini hiçbir zaman unutmamamızdır.
Çerkeslerin sofralarında hassasiyet gösterdikleri bir
gelenek daha vardır. Küçükten başlayarak yukarı doğru söz
vermek ve en sonunda da büyük ile sözü bağlamak. Anavatanda
ziyaret ettiğim sofralarda da bunu böyle gözlemliyorum. Bu
önemli bir “yazılı olmayan” eğitim uygulaması olarak
değerlendirilebilir. Bu yemekli toplantılarda söz
ilerledikçe kolaylıkla fark edilebilen bir içerik
zenginliğini gözleyebiliriz, bu gelenek güzel konuşma ve söz
estetiğinin zamanla artarak, gelişmesidir.
Genç kardeşlerimizin çok değerli üstatların sözü nasıl, ne
zaman, ne tonda, ne amaçla kullandıklarını izleyip, üsluba
alışmaları gereklidir.
Sizlerle şimdi de yaşadığım bir sahneyi paylaşmak istiyorum;
kardeş sofralarımızdan birindeyiz.
Thamade söze başlamış. Her zamanki samimi ciddiyetiyle
ceketini iliklemiş yaşadığı bir hatırayı anlatarak bir vurgu
yapıyor. Ancak, sırtı dönük iki kişinin konuşmakta oldukları
meseleye olan ilgileri, onları maalesef konudan
uzaklaştırınca sözler karışmaya başlıyor. Muhterem
thamademiz her zamanki nezaketi
ile konuşmasına kısacık ara veriyor ve öne doğru eğilerek
her zamanki büyük nezaketi ile “kardeşlerim
bakın burası oldukça önemli, belki yararlanırsınız” diyerek
uyarmak durumunda kalıyor, sonrasında söz devam ediyor ve
sonlanıyor.
Sofradaki farklılık ve ciddiyete ait kurallarımızdan birisi
de bir kardeşimiz yerinden kalkıp konuşmaya
başladığında sofrayı paylaşan tüm kardeşlerin yemeğe ara
vererek dikkatlerini bu kardeşe yönlendirmesi, hem
öğrenebilecekleri bir şey varsa öğrenmeleri, hem de
konuşmakta olan kardeşe gösterilmesi gereken saygıda kusur
etmemiş olmalarıdır.
Bize düşen görev genç kardeşlerimize mümkün olduğu kadar
süratle yeni katıldıkları ortama uyum sağlamalarına destek
olmak, onlara yol göstermek ve gençlik dönemlerini insani
değerlerle hızla doldurmalarını sağlamak, insani öğretileri
özümsemelerine destek olmaktır.
Çerkeslik, hepimizce malum, çok uzun yıllara geri giden bir
meslektir. Zaten en başta işaret etmek istediğim “İnsan
olmayı istemenin tamamen bireye ait” olması gerçeğidir.
Bizlerin görevi kurallarımızı değiştirip deforme bir
organizasyonun parçası olmaya değil birbirimize o yüksek
“kardeşlik” duygusu ile bağlanmaya çalışmaktır.
Çerkesliğin amacı, bütün insanlar arasında kardeşlik
bağlarının kurulması; insanlığın, hürriyet ve ahenk içinde
gelişerek ilerlemesi ve doğru yolun aranmasıdır.
Çerkesler, aşağıdaki prensipleri değişmez sayar:
Ahlâk sağlamlığını en başta gelen ilke olarak şart koşar.
Çerkesliğin tarihi ilkeleri ve ülküsü sır değildir.
Çerkeslik, bütün insanlar için ortak bir insanlık ülküsünün
gerekliliğini kabul eder.
İnsan kişiliğine saygıyı; bütün
insanların iyiliğine çalışmayı; ferdin
hürriyetini ve ahlakî sorumluluğunu; insanların
hak ve vazife eşitliğini; 'lime
saygıyı; birer prensip olarak benimser. Başkalarının vicdan,
inanç ve düşünce hürriyetlerine saygı gösterir.
Üyelerinden, öğrenme ve öğretme görevlerini, severek yerine
getirmelerini ister.
Çerkesler, din, mezhep, ırk, dil, inanç ve sosyal durum
ayırımı gözetmeksizin, kendi arasına, iyi ahlâklı, namuslu,
şerefli ve aydın kişileri alır. Hiçbir inanç ve ülküye bağlı
olmayan kuruntulu kişileri sinesine kabul etmez. O tip
kişilere sen Çerkes olamazsın derler.
Çerkesler, kendi aralarında birleşerek, Xase adı verilen
dernekler kurarlar. Dernek, insan hırslarının giremeyeceği,
tarafsız ve sakin bir yerdir. Burada dini tartışmalar
yapılamaz. Sırf Xabze kurallarını öğrenme ve öğretme amacı
ile insani her konu üzerinde konuşmalara izin verilir; ancak
kardeşlerin düşünce hürriyetlerini kısıtlayacak veya kutsal
duygularını incitecek netice ve kararlara varılamaz.
Çerkesler, bir insan ve bir vatandaş olarak, ülkelerinin
yasalarına uymak, vatanlarına şerefle hizmet etmek
mecburiyetindedirler. Her Çerkes vatanına sadakatle
bağlıdır. Ülkesinin yararlarını, bağımsızlık ve hürriyetini,
dirlik ve düzenliğini korumayı, kutsal bir görev bilir.
İnsanı güçlendiren ve daha iyi yapan çalışmanın her
türlüsünü, ister el, ister fikir işçiliği olsun, aynı
derecede şerefli sayar.
Yukarıda tekrarlayarak sıraladığımız ilkeleri bir miktar
daha akılda tutarak sizlerle paylaşmak istediğim son alıntı,
büyük üstatlarımızdan Kazanuko
şöyle demiştir: İnsanlık
metinlere bağlı değildir, alelade tanımlamalarla yarım
bilgiler yanlışlıklara yol açar.
Çerkeslik bir eriştirme bilimidir. Eriştirme yeni bir
başlangıç anlamına gelir, yani daha asil bir hayata giriş
demektir. |