Abhazya'da Anıha denilen
-bir görüşe göre gizemi halen çözülememiş- 7 kutsal bölge
vardır. İnanışa göre kadim zamanda peygamberlerin bu
bölgelere yerleştiklerine ve halen oralarda yaşadıklarına
inanılıyordu. Bunlardan biri Dıdrıpş Peygamber'in yeri
olduğu kabul edilen Açandara bölgesindedir. Bugün de
kutsal sayılan bu yerlerin birer enerji bölgesi olduğu
inancı korunmaktadır. Anıha’nın merkezi olarak kabul edilen
yerin yakınına bile gidilememekte, buraya hayvanların dahi
otlamak için giremedikleri söylenmektedir.
Bu Anıhaların sorumluları olup, kendilerine Anıha
Payü denilmektedir. Anıha Payüler güzel konuşma
ve ikna konusunda yetenekli kişilerdir. İnsanlar Anıhaların
bölgesine gidip Anıha Payülerin gözetim ve yönetiminde büyük
olaylarla ilgili dua ve dilekte bulunmaktadırlar.
Küçük, kişisel veya ailesel olaylar için de Anıha Payü'nün
yönetiminde ve Anıha’nın bahçesinde sorunlar dile getirilip
Tanrı’dan yardım istenir.
|
Töreni yöneten
Anıha Payü’nün sağ elinde çatallı bir sopa bulunur.
Çatalın bir ucunda yeni kesilmiş hayvan ciğeri, diğer
ucunda ise hayvanın kalbi vardır. |
Kişisel ya da ailesel sorunlarda kişi ya da aileler
birbirlerini Anıha’da yemine davet ederler. Yemine davet
edilenin yemin davetine katılmaması, kişi ya da ailenin
kendisine yöneltilen suçu kabul etmesi anlamına gelir.
Yapılan bu törende yalan yere yemin etmenin büyük
felaketlere sebep olacağına ve bu dünyada iyilik yapılırsa
iyilik, kötülük yapılırsa kötülükle karşılaşılacağına
inanılır. İnanışa göre hiçbir şekilde başka birilerinin
kötülüğü için Anıhalara gidilmemesi esastır.
Buna karşılık 16 Ağustos 1920’de Eylir-Anıha tapınağını
ziyaret eden Mustafa Butbay (Butba), bu konudaki anılarında
düşünce ve duygularını şöyle ifade etmektedir: Abhazya’nın
bu eski ve gizemli inançlar tapınağı hakkında, çocukluğumda
ne kadar masallar dinlemiş ve heyecanlanmıştım. Aynı
duyguları bugünde yaşadığımı hiç unutamam. Anneler beddua
ederlerken, bazen “Eylir Tapınağı seni çarpsın” derlerdi.
Acaba çocukluğumuzda tüm hışmıyla bizi korkutan bu basit
tapınak ne gibi bir giz kaynağıydı? Nasıl bir kaos, nasıl
bir korkunç hayaldi? Orada nasıl bir giz ve erklik
gizleniyordu? (...) Niha Abhazca’da yemin demektir. Eski
Abhazlar bugün üzerinde birçok kilise bulunan tepeye
çıkarlar, ulu ağaçlar etrafında yemin ederlerdi.
Shapsughların
Asına, Abhazların Anıha adına yemin etmeleri bu olsa
gerektir. Bunun Dervidizm devrinden kalma bir gelenek
olduğuna kuşku yoktur.
Dervidizm, soyseverlik ve doğaseverlik inan bağıyla,
Hıristiyanlıktan önce Kafkasya ve özellikle Abhazya’da
geçerli bir dindi. Abhazya’nın sık, göksel ormanları bu inan
bağını yaratmıştır. Özellikle atalarımızın “Yıldırım
çarpsın” bedduaları, sık ormanlara, ulu ağaçlara birçok kez
yıldırım düşmesinden, silahla ağaç altına sığınan yolculara
isabet etmesinden kaynaklanmaktadır.
Sık ormanlar arasında genişçe, bükümlü, sarmal bir yolu
izledik. Tepeye çıktığımızda karşımıza gölgeli, geniş,
yemyeşil bir avlunun ortasında üzerinde haç olan beyaz bir
bina çıktı. Küçük bir kiliseyle karşılaştığımızı anladım.
Yıllarca belleğimde yer eden, belleğimi gözdağıyla inciten
bu karışık ve giz dolu tapınakçığı görünce, doğrusu düş
kırıklığına uğradım. Ben garip, korkunç, vahşi ve gizlerle
dolu bir tapınakla karşılaşacağımı sanırken, önüme zarif bir
Hıristiyan tapınağı çıkmıştı. Avlusuna girdiğimizde
aralarında bir papazın da yer aldığı topluluk sohbet
ediyorlardı. Arkadaşımın Abhazca beni tanıtmasından sonra,
hemen hepsi ayağa kalkarak etrafımı çevirdiler. Türkiye’deki
Abhazlar hakkında sorular sordular, ben de gereken cevapları
verdim.
Kiliseyi gezdirmek istediler. Papaz Efendi'nin açtığı kapıdan
girer girmez karşımıza yardım sandığı çıktı. Kilisenin
değerli eşyasını gösterdiler, Yalnız çok eski ve değerli
olduğunu iddia ettikleri diğer bazı kutsal eşyanın bulunduğu
dolap anahtarı başpapazda olduğundan, onları göremeden
ayrıldık.
Mustafa Butbay anılarında Batum civarında 20-30 hanelik bir
Abaza köyüyle karşılaştığını, dillerini unutmadıklarını, Laz
şivesiyle Türkçe konuştuklarını da kaydetmektedir. Yine Mengrellerle Abhazlar arasında doğal sınır oluşturan İnkor
Irmağını geçtikten sonra, Abhazya’nın Samurkazan havalisine
vardıklarını, ancak Samurzakan ve Abjiva kıyısında
yaşayanların Abhaz olduklarını bilmelerine karşın dillerini
unuttuklarını, Abhaz diliyle konuşanların çok az olduklarını
aktarmaktadır. |