Daha bundan 20 yıl öncesine
kadar bilgiyi kontrol etmek ve bilgiye ulaşmayı engellemek
mümkündü. Gücü elinde tutanlar, insanları istedikleri gibi
bilgilendiriyor ve yönlendiriyorlardı. Dev kurumlar, tek
yönlü bilgilendirmeyle kendileri hakkında istedikleri algıyı
oluşturabiliyordu.
Bu kuruluşların içi başka, yarattıkları algı başkaydı.
İtibarlarını ise gizliliğe borçluydular. Bu “demir perde”
anlayışı çok yakın zamana kadar hepimizin hayatını etkileyen
en temel gerçekti. Devletler ve şirketler böyle bir
anlayışla yönetiliyordu. Bu anlayış, gücü elde ettikten
sonra onu her ne pahasına olursa olsun korumayı amaçlıyordu.
Bugün bir gencin, bir cep telefonuyla, herhangi bir kurumun
veya şirketin en kirli çamaşırlarını birkaç dakika içinde
tüm dünyaya duyurabilme gücüne sahip olduğu bir dünyada
yaşıyoruz.
Artık bilginin iktidarı küçük bir azınlıkta değil. Bugün
bilginin gücü, büyük kitlelere kaydı. İnternete sahip olan
herkes, isterse kimliğini bile açıklamadan, dünyadaki
herkese yayın yapma gücüne sahip. Bundan böyle şirketlerin,
kurumların ve devletlerin sırları artık güvence altında
değil; gizlilik tarihe gömüldü.
ABD ordusunda istihbarat sorumlusu olarak görev yapan 22
yaşındaki Bradley Manning , Lady Gaga CD’si içinde ABD
Dışişlerinin gizli yazışmalarını bütün dünyaya duyurdu.
Dışarı sızan belgeler, bugün en güçlü hükümetlere hiç alışık
olmadıkları zorluklar yaşatıyor. Er Manning, gizli
yazışmaları nasıl elde ettiği sorusuna, “benim için çocuk
oyuncağıydı” cevabını veriyor.
Wikileaks sitesinin kurucusu
Julian Assange ise kendisini, “adalet kavramı ve
hükümetlerin ne yapıp ne yapmamaları gerektiğiyle yakından
ilgili” biri olarak tanımlıyor. BBC kaynaklı haberler Julian
Assange’ı, "Sadece inandığı şeyler uğrunda çalışan, radikal
bir şeyler yapmaya istekli ve dünyayı gerçek anlamda
önemseyen birsi” olarak tanımlıyor.
Bugün Wikileaks için, dünyanın her yerinde, Amerikalı,
Avrupalı, Avustralyalı, Güney Afrikalı çeşitli mesleklerden
uzmanlar, gönüllü olarak çalışıyorlar. Bu kişiler kendi
güvenliklerini tehlikeye atma, hapsedilme hatta öldürülme
pahasına hiçbir sırrın gizli kalmayacağı, daha açık ve
şeffaf bir dünya için, karşılığında bir para almadan,
gönüllü olarak çalışıyorlar.
Dünya müthiş bir şeffaflığa doğru yol alıyor. Eskiden
“gizlemek”, “kontrol etmek”, “manipüle etmek” üzerine kurulu
düzenler artık herkesin her şeyi bildiği, “açık düzenlere”
doğru yol alıyor. İçinde yaşadığımız zamanın ruhu da bizi
kontrol kavramından uzaklaştırıyor. Kontrolün yerini daha
şeffaf, gönüllülük üzerine kurulu, esnek ve yaratıcı üretim
ilişkileri alıyor. Kontrol Kimde?
Bu yenidünya düzenini internet’e borçluyuz. İnternet
herkese; hızlı, kolay, zaman ve para kısıtlarına takılmadan
milyarlarca insana ulaşma imkânı sağlıyor. Artık internette
herkes, kolaylıkla istediği içeriği üretebiliyor. Dünya
herkesin bir “gazeteci gibi” bilgi ürettiği bir çağı ilk kez
yaşıyor. Bu düzende artık sır yok, giz yok, gizil-saklı yok.
Yeni düzende, herkesin elinde “dünyayı etkileme ve
değiştirebilme” gibi bir güç var.
Bu yeni düzeni anlamakta zorluk çekenler, ne olup bitliğine
anlam veremiyorlar.
Eskiden gençliğin isyanını ifade ettiği yerler sokaklardı.
Bugün bu isyanın vücut bulduğu sokakların adı internettir.
Artık kitleler; bir araya gelmek, örgütlenmek için interneti
kullanıyorlar.
Bazı devletler bugün “sanal tehdit” diye bir kavramı
güvenlik listelerine yerleştirme çabasında. Örneğin
Wikileaks belgelerinin açıklanmasının hemen ardından, ABD
Dışişleri Bakanı Hillary Clinton yaptığı basın
toplantısında, insanların hayatlarının ve güveliklerinin
tehdit altında olduğundan bahsetti. Kimi Amerikalı devlet
yetkilisi ise Wikileaks’in terör örgütü ilan edilmesi
gerektiğini söyledi.
Ama devletler ne yaparsa yapsın, isterse milyonlarca siber
polis seferber etsin, kitlelerin bu güçlü sesini
susturamayacak. Kendi sınırları içinde internet erişimini
yasaklayan ülkelerde bile gençler, farklı çözümlerle, siber
âleme katılmanın bir yolunu buluyorlar.
Ben, içinde yaşadığımız çağda, çözümünün “güvenlik
duvarlarını” yükseltmekte değil, “açıklığı destekleyen bir
kültür kurmakta” olduğunu düşünüyorum. "Açıklık kültürü"
yaratmak için, bütün ilişkilerimizi “dürüstlük, açık
sözlülük, yalan söylememek, hile yapmamak” üzerine kurmamız
gerekiyor.
Nerede sır saklamaya, ketum olmaya ihtiyaç varsa orada
yolunda gitmeyen, olması gerektiği gibi yapılmayan, aksine
örtbas edilmeye çalışılan bir durum vardır.
Bugün toplum, şeffaf bir liderlik, şeffaf bir örgüt, şeffaf
ilişkiler talep ediyor. Çünkü herkes, şeffaf bir dünya
kültüründe yaşamanın avantajlarının çok farkında; çünkü
şeffaflık adalet getiriyor.
Bugün hepimizin üzerine düşen, gerçek anlamda bir açıklık
kültürü yaratabilmek için önce böyle bir kültürün önündeki
engelleri ortadan kaldırmak için çaba göstermekti.
Daniel Goleman, açıklık kültürünün önündeki engelleri aile
yaşantısı içinde aramak gerektiğini söyler. Goleman’a göre,
hepimizin “neyin söylenip, neyin saklanacağını” öğrendiği
ilk yer ailedir. Açıklık kültürünün temellerinin atıldığı
yer ailedir. Ailede edinilen alışkanlıklar,
sorgulanmadığında, yaşam boyu devam eder.
Etik alanında çalışan Profesör James O’Toole, dürüstlük ve
şeffaflığın hâkim olacağı bir açıklık kültürü yaratmak için,
hem yönetilenlerin iktidara doğruyu söyleme cesaretini hem
de yönetenlerin gerçekleri dinleme cesaretini göstermeleri
gerektiğini söyler. Gerçek anlamda bir açıklık kültürü
yaratmak için her iki tarafa da sorumluluk düşer.
Wikileaks skandalının bize verdiği en önemli ders, artık
sadece duyulmak istenenlerin konuşulduğu ikiyüzlü
ilişkilerin sonunun geldiğidir.
Kaynak:
Temel Aksoy |