Geçen Mayıs ayında bir
haftalığına İsrail’e gitmiştim. Tel Aviv’de bir gece
kaldıktan sonra otomobil kiralayıp oğlum Ender ile birlikte
Kfar Kama’ya ve oradan da Reyhaniye’ye geçtik. Mahmut Günay
adında Kfar Kama’da yaşayan bir Adige kardeşimiz de bize
rehberlik etmişti. Gezimizin bu kısmı her ne kadar ilginç
ise de, bu iki Çerkes köyü hakkındaki anılarımı daha sonra
yazacağım.
Üç gün Kfar Kama’da kaldıktan sonra Kudüs’e gittik. Üç
semavi dinin kutsal saydığı ağlama duvarı, Mescidi Aksa gibi
yerleri ziyaret ettikten sonra, Kudüs’e 10 km mesafede, Tel
Aviv otoyolu üzerindeki 6000 nüfuslu, Abu Ghosh kasabasında
gezerken, yöresel yemekler yapan bir lokantaya uğradık.
Lokantanın sıcakkanlı şef garsonu bize, “nereden
geliyorsunuz?” gibi sorular sordu. Çerkes olduğumuzu
Türkiye’den geldiğimizi söyleyince, kendisinin de Çerkes
olduğunu, hatta Abu Ghosh kasaba halkının neredeyse
tamamının Çerkes olduğunu söyledi. Abu Ghosh Belediye Başkan
yardımcısı İssa Jaber de Çerkes, Türkiye’de eğitim gördü
Türkçe konuşuyor, isterseniz telefon numarasını size
verebilirim dedi. Telefon numarasını alınca, İssa Jaber’i
telefonla arayıp Türkiye’den geldiğimizi, görüşmek
istediğimizi söyledik. Kendisi cuma namazı için Abu Gosh’dan
uzaklaştım ama yarım saate kadar döneceğim dedi
İssa Beyin evinde buluştuk. İki katlı modern yapılı evin
salonuna kabul edildik. Evin hanımı hemen sofra
hazırlıklarına başlayınca rica minnet yemek işinden
vazgeçirdik. Ama yinede ikramların ardı arkası kesilmiyordu.
Evin hanımı uzaklardan gelen yakın akrabalarıymışız gibi
bize hizmet ediyordu. İssa Jaber’in 3 oğlu bir kızı var.
Oğullarından birisi halen İzmir’de Eczacılık Fakültesinde
okuyor. Bir oğlu’da avukatlık yapıyor. Küçük oğlu ise halen
orta derecede eğitim alıyor.
|
İssa Jaber
Abu Ghosh’un tarihini anlatıyor |
Abu Ghosh Kudüs’e bağlı bir kasaba, 1948 Arap-İsrail
Savaşı'nda tarafsız bir tutum takınmış. Araplar ve
Yahudilerle olan olumlu ilişkileriyle tanınıyor. İncil de
yazılı olan eski adı Kiryat Ye'arim
Issa Jaber, Kasabanın Abu Ghosh olan adının Memluktan, yani
Mısırdan gelen büyük dedelerinin soyadından türediğini,
Büyük dedelerinin Adigelerin “Gış” soyundan olabileceğini
söyledi. Çerkeslerin Memluk asıllı Sipahi savaşçılar
olduklarına dair Osmanlı arşivlerinden alınmış bilgilerin de
içinde yazılı olduğu Abu Ghosh’un tarihi ile ilgili İbranice
yazılmış değerli bir kitabı bana hediye etti. 1516 yılında
Yavuz Sultan Selim tarafından Mısırdan getirilmiş olan bu
savaşçı Çerkeslerin görevi, Kudüs'e gelen Hıristiyan ve
Yahudi hacıların yol güvenliğini sağlamaktı. "Osmanlı
şövalyeleri" olarak tanımlanan bu Sipahi askerlerinin vergi
toplamak gibi bir görevleri de vardı.
Memluk Çerkeslerinden olup, Osmanlı Devleti'nin son
döneminde 4 kez sadrazamlık yapmış olan Kıbrıslı Mehmet
Kamil Paşa, 1864 yılında Kudüs'e mutasarrıf (Vali) olunca,
dini bayramlarda Abu Ghash’a gelir, hemşerileriyle
bayramlaşır ve onların dertlerini, şikâyetlerini dinlermiş.
|
Kıbrıslı
Mehmet Kamil Paşa (1833-1913) |
Abu Ghosh kasabası sakinleri günlük yaşamlarında İbranice,
Arapça ve İngilizce konuşuyorlar. Birçoğu çocuklarını eğitim
için Türkiye’ye gönderiyor. Çerkes olmalarından dolayı gurur
duyduklarını, fakat kendilerinin de Adigece eğitim veren bir
okula ihtiyaçlarının olduğunu, İsrail yasalarının da buna
izin verdiğini söylüyorlar.
Daha 20 yıl öncesine kadar, Abu Ghosh’a yerleşmek isteyen
Arap ve Yahudileri aralarına sokmuyorlarmış. Şimdilerde ise
6 bin kişilik nüfusun 5 bin kadarı Çerkes. Issa Jaber,
Çerkes örf ve adetlerinin tükenmek üzere olduğuna dikkat
çekiyor: Kimileri Arap’larla evleniyor, kimileri
Yahudi’lerle, çözülmeye başladık diyor. Ana dilimizi zaten
konuşamıyoruz, ama geçmişte ninelerimiz, dedelerimiz Adigece
konuşuyorlardı diyor.
19. yy. sonlarına doğru Ortadoğu’daki, Yahudi ve Arap
milliyetçilik cereyanı ile sanırım dini kimlik daha geri
planda kalarak etnik kimlikler ön plana çıkmaya başladı.
Onun için Abu Ghosh Çerkesleri, Çerkesliğe daha büyük ilgi
duymaya başladılar.
İssa:” ben, çocukluğumdan beri Çerkes olduğumu biliyorum.
Daha yürümeye başladığımızda bize ilk olarak Çerkes
olduğumuz öğretildi, biz de öyle yapıyoruz.” Çerkeslerin
gündelik yaşantıları, yemek adetleri yüzyıllar boyunca
Yahudilerle ve Araplarla birlikte yaşamış olsalar da
farklılık arz eder. Çerkesler akraba evliliği yapmazlar. Bir
Çerkes erkek sadece bir Çerkes kızıyla evlenmelidir. Ama
tabi bunu gerçekleştirmek zor oluyor. Kendi kültürel
özelliklerini ve dini inançlarını saklamayı başaran bu
Çerkes topluluğu ne yazık ki Ortadoğu coğrafyasında yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.
Çerkes dillerinin Birleşmiş Milletler tarafından, korunması
gereken diller arasına alındığı söyleniyor. Çoğu insan,
Çerkeslerin kim olduğunu merak ediyor, fakat bu sorularına
pek yanıt alamıyor. Bu sorulara yanıt vermek için yola
çıkılmalı, belgeseller yaparak dünyanın çeşitli bölgelerine
dağıtılmalı. Çerkes topluluğunun kültürü, geleneği ve lisanı
herkese izletilmeli. Tüm bunları seyredenler, Çerkes olmanın
yüzyıllardır değişmez kuralı olan yürek sıcaklığını ve
samimiyetini hissedeceklerdir. Kfar Kama’da arkadaşlarımız
var. Onların Derneği sayesinde milli Çerkes giysilerini,
dans ve şarkılarını çocuklarımıza tanıtabiliyoruz.
Nahit: İsrail’deki küçük Abu Ghosh’ta, 1516'lı yıllardan
beri bizden birileri olan, ama bizlerin haberi olmadan
yaşayan Mısır yani Memluk Çerkesleri arasında dolaştık.
Sizleri yakından tanıyınca bir başka sevdik, bu yakın ilgi
ve alakanıza çok teşekkür ederiz.
İssa: Burada öz kardeşleriniz olduğunu hiçbir zaman
unutmayın, Türkiye’de yaşayan Çerkeslere ve özellikle de
İstanbul'a selam söyleyin. Bize geldiniz, büyük mutluluk
getirdiniz. Diliyoruz ki İnşallah bizde bir gün İsrail’de
Çerkes kimliğimizle, yaşayabilir oluruz. |