Özdemir Özbay, 1944 yılında
Kayseri, Pınarbaşı, Kazancık köyünde dünyaya gelmiş, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu ve avukattır. Birçok
yayınlanmış kitabı olan Özdemir Özbay’ın en önemli eserleri
arasında Mitoloji ve Nartlar, Çerkeslerin sözlü anlatımları
yer almaktadır. Ayrıca çok sayıda araştırmaları, derlemeleri
ve makaleleri vardır.
Saygın Thamade şöyle diyor:
Çerkesler astlarına sevgi ve hoşgörü, üstlerine saygı ile
davranır. “Çerkes, hem aydınlanmış olması gereken hem de
aydınlatandır.” Mevlana’nın gerçeğe ulaşmak için izlediği
yol “Hamdım piştim” dediği oluşum Çerkeslikte hiç
tamamlanmayacak bir süreçtir. Çerkeslik bilginin ve doğrunun
peşinde koşmaktır.
Özdemir Özbay, adeta canlı bir kütüphanedir. 1969, 70, 71
yıllarında TRT’de Halit Kıvanç'ın hazırlayıp sunduğu ve üç
yıl devam eden, "bildiklerimiz, gördüklerimiz,
duyduklarımız" adlı bilgi yarışmasında üç yıl arka arkaya
bütün soruları bilerek, açık farkla birinci olmuştur. Aynı
yarışmalarda birinci olan diğer yarışmacılarla yapılan,
şampiyonlar şampiyonluğu yarışmasını da kazanan thamademiz
bu başarısıyla haklı bir üne kavuşmuştur.
Çerkes Asıllı Sovyet Askerleri
Özdemir Özbay (Yismeyl)
K'UNİPAT Kadir bir gün, babamla birlikte yaşamış olduğu bir
olayı, bir anısını anlatmıştı. Bu ilginç olayı anlatmadan
geçemeyeceğim. K'UNİPAT Kadir'le babamın askerlik arkadaşı
olduklarından söz etmiştim. Köyümüzden babamın akranları
olan Zeki, Kadir, amcazademiz YİSMEYL Necip, komşu Kabardey
köylerinden beş-on kişi, hatta Pazar ören yörelerinden Avşar
gençleri, askerlik görevlerini Kars sınır karakollarında
yapmışlar. Askere topluca gitmişler. Sivas'tan Kars'a kadar
kâh yürüyerek, kâh atlı arabalarla, bir ayda Çarlık Rusyası
işgali yıllarında yapılan dekovil hattında işleyen minik
vagonlarla sınıra ulaşmışlar. İçlerinde o dönemin
koşullarına göre eğitim görmüş tek kişi babam olduğu için
onu Kızıl şakşak sınır karakolunda komutan vekili olarak
görevlendirmişler. Diğerleri de yakın karakollara
dağıtılmışlar. Kadir ve birkaç kişi babamla kalmışlar. Zaman
zaman babamın odasında toplanıp çay içer, ara sıra da küçük
eğlenceler düzenlerlermiş. Bir mızıkacı düzeyinde armonik
çalan Kadir, grubun gözbebeği durumundaymış. O'nun
mızıkasına eşlik ederken memleket hasreti giderirlermiş.
Arada coşup oyuna kalkanlar da olurmuş. Yine böyle bir
eğlence akşamı, Kadir mızıkası ile makamdan makama, değişik
havalara geçmiş. Kâh hüzünlenmişler, kâh gülmüşler. Hep
birden el çırparak ıslık çalarak mızıkaya eşlik etmeye
başlamışlar. Derken karşıdan Sovyet gözetleme kulesi
yönünden aynı tempoda el çırpmaları, ıslıklar duyulmuş.
Bizimkiler şaşkınlıkla donakalmışlar. Kısa bir sessizlikten
sonra karşıdan Çerkesce sözler duymuşlar: "İyi eğlenceler,
neşe’niz bol olsun, ama neden susturdunuz mızıkayı?"
Şaşkınlık, sevinç, heyecan karışımı kısa bir an andan sonra
karşılıklı konuşmalar başlamış. Karşı yakadaki Sovyet sınır
karakollarında Kafkasyalı hemşerilerinin bulunması onları
sevince boğmuş. Yıllardır yitirdikleri yakınlarını,
akrabalarını bulmak gibi bir mutluluk. Bu tür karşılıklı
selamlaşma ve şakalaşma birkaç kez daha yinelenmiş. Olay
Kars'ta, Erzurum'da üst makamlarca da duyulmuş. Ancak çok
yanlış bir yoruma da neden olmuş. Sovyet askerleri ile ne
konuşulabilir? Acaba ülke güvenliği zararına onlara bilgi mi
veriliyor? Kuşkular büyümüş, kahramanlarımız topluca daha
içerilere, başka görevlere alınmışlar. Yazışmalar,
sorgulamalar, sınır protokolü görüşmeleri sürmüş gitmiş.
Sonuçta olay açıklık kazanmış. Aklanan kahramanlarımızın bir
bölümü eski görevlerine iade olunmuşlar. Bu olayı tüm
detayları ile bir kez de babamdan dinlemiştim. Babam zaman
zaman bu gençlik serüvenini anımsar ve "Ya. İşte böyle,
Kadir'in mızıkası yok yere nerede ise başımıza iş açıyordu"
derdi.
Emekli olan sevgili thamademize sağlıklı ve mutlu bir ömür
dileriz. |