Çerkes Ethem’in, 1913-1918 yılları
arasında İzmir valiliği yapan ve ittihatçı olduğu bilinen
Rahmi Bey’in oğlunu kaçırarak fidye alması birçok yönüyle
karanlıkta kalmış bir olaydır. Yunanlılar İzmir’e çıkmadan
önce gerçekleşen bu olayın aslı şöyledir.
İzmir Valisi Rahmi Bey, Çerkes Ethem’in adamlarını Cuma
ovasında Von Heemstra adında Hollandalı bir barona ait
çiftliği basıp haraç alma planı yaptıkları iddiası ile
gözaltına aldırmış ve işkence yaptırmıştı. Ayrıca Ethem Bey’in
Hasan adında diğer bir arkadaşını da İngilizler adına casusluk
yaptığı iddiasıyla tutuklatıp tırnaklarını söktürtmüştü. Ethem
Bey ve arkadaşları bu olaylar üzerine iftira ve hakarete
uğradıklarını, onurlarının çiğnendiğini düşündüler. İlk önce,
Rahmi Bey’in içinde bulunduğu Bandırma trenini bombalama planı
yaptılar. Fakat Rahmi Bey’in yakını ve önde gelen bir Çerkes
olan Sapancalı Baki Bey onları bu teşebbüslerinden vazgeçirdi.
|
Rahmi Bey'in
oğlu Alparslan |
Ethem Bey ve arkadaşları bu sefer
12 Şubat 1919’da, Rahmi Bey’in Bornova’da Miss Florence adlı
İngiliz okuluna giden sekiz yaşındaki oğlu Alparslan’ı
kaçırdılar. Bu olay o zamanlar birçok gazeteye manşet oldu ve
İkdam gazetesinde bu konuda bir başyazı yazıldı.
O sıralar İstanbul’da Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu bulunan
Rahmi Bey, oğlunun serbest bırakılması için istenen 53 bin
reşat altınını temin etmek üzere arkadaşları ve akrabaları
aracılığıyla mallarını satışa çıkardı, fakat bütün gayretine
rağmen istenen fidyenin ancak üçte birini toplayabildi. Geri
kalanını Rahmi Bey'in Alanyalızade Mahmut ve Nazmi Topçuoğlu
adında iki İttihatçı arkadaşıyla, Bornovalı fabrikatör Henri
Juro Giraud tamamladı. Bugün bile büyük bir servet olan 53 bin
reşat altını Sapancalı Baki Bey ve Anastas adında bir kişi
aracılığıyla Ethem Bey’e ödendi. Kaçırıldıktan 23 gün sonra,
eline bir Çerkes kaması ve bir de Çerkes kemeri verilen küçük
Alparslan serbest bırakıldı.
Çerkes Ethem`in bu eylemi farklı şekillerde yorumlandı. Yunan
askerlerine ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin olayı şöyle
değerlendiriyordu: "Çerkez Ethem Bey ve arkadaşları
Rahmi'nin İttihat ve Terakki uğruna kullanacağı bu altın
bombayı elinden alarak kansız ve arızasız bir biçimde şu
zavallı vatanın selametle ilerlemesine güçleri ölçüsünde
hizmeti düşünmüşler.” (Doğan Avcıoğlu, a.g.e. C.2, s.
579.) Doğan Avcıoğlu ise olayı Ethem`in İngilizlere yaranma
çabası olarak nitelendirdi.
Çerkes Ethem "Anılarım" adlı kitabında, bu parayı İzmir`in
Yunanlılar tarafından işgalinden önce, Yunan tehlikesine
hazırlık ve daha sonraki iç isyanların bastırılması sırasında,
mahiyetindeki süvarilerin iaşesi için harcadığını yazdı.
Ethem Bey Alparslan'ı serbest bıraktıktan sonra, Alparslan’ın
annesi Nimet Hanım’a aşağıdaki mektubu yolladı.
Muhterem Hemşire
Hadisenin ilk günü meydana gelen iki üç çatışma,
ciğerinizin parçası olan yavrunuz için sağlanan rahata engel
oldu. Demek ki kocanız bizi küçümseyip milletin mukadderatıyla
oynarken, Alparslan’ın rahatı ve huzuru için çalışıyormuş.
Suphanallah!
Yine bahtiyarsınız. Şükrediniz ve lütfen kocanıza söyleyiniz:
Biz haysiyetimizin ve izzet-i nefsimizin iadesi için içerisine
girdiğimiz şu vicdanı var ise o müteessir olsun. Bizler onun
teessürünü hissettikçe gezeceğimiz yalçın, haşin, korkunç
dağlar arasında teselli olmaya çalışacağız.
Derin hürmetlerimi gönderir ve yavrucuğunuzu kucağınıza iade
etmekle şeref kazanırız efendim.
|
Ethem Bey'in
Münevver Hanıma Yazdığı Mektup |
Alparslan için istenen fidyenin
büyük kısmını ödeyen Henri Giraud Koç Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Mustafa Koç’un eşi Carolina’nın dedesidir.
Alparslan’ın annesi Nazım Hikmet'in annesinin teyzesinin
kızıdır. Olayda adı geçen çiftliğin sahibi Hollandalı Baron
Von Heemstra ise ‘Roma Tatili’, ‘Tiffani’de Kahvaltı’ ve ‘My
Fair Lady’ gibi filmlerin başrol oyuncusu Audrey Hepburn’un
büyük dedesidir. Hadisenin kahramanı olan küçük Alparslan uzun
yıllar Avrupa’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye döndü ve 1988
Mayısında, 78 yaşındayken İzmir’de hayata veda etti.
Günümüzde kaçırma olayı konusunda, yazılı ve görsel basında
yapılan değerlendirmeler objektif değildir. Dönem, Osmanlı
İmparatorluğu’nun dağılmaya başladığı, ülkede kanun
hâkimiyetinin yok denecek kadar az olduğu bir dönemdir. Bu
olay vesilesiyle Çerkes Ethem Ege dağlarında eşkıyalık yapan
bir asker kaçağı gibi gösterilmek istenmektedir. Oysa yukarıda
adı geçen bu olay bir etki, tepki meselesidir. Tabii ki, her
ne olursa olsun, çocuk kaçırma olayı haklı gösterilebilecek
bir eylem değildir. Ancak, siz haksız yere birilerinin
tırnaklarını söktürürseniz onlar da size teşekkür ederiz
demeyeceklerdir.
Ethem Bey babasının asker olmasına izin vermemesine rağmen,
Rüştiyeyi bitirmiş, İstanbul Bakırköy küçük zabit mektebinden
Astsubay olarak mezun olmuş, birinci dünya savaşında İran
harekâtına katılmıştır. Ayrıca Balkan Harbi'ne katılmış,
Teşkilatı Mahsusa’da çeşitli faaliyetlerde bulunmuş, vatanı
için canını hiçe saymış bir vatanseverdir.
KAYNAKÇA:
Murat Bardakçı. “Çerkes’le Audrey Hepburn’u Buluşturan
Asırlık Öykü”,
Hürriyet, 19.11.2000.
Yalçın Karadaş. “Basında Çerkesler”, Basımevi Matbaacılık,
İstanbul,1993 s. 203-205.
Emrah Cilasun. “Baki İlk Selam, Çerkes Ethem”, Belge
Yayınları,
İstanbul, 2006, s.27. |