...................
...................
BARON'UN ÇİFTLİĞİ

07.03.2010

TLETSERUK Nahit Serbes
...................
...................

Çerkes Ethem’in, 1913-1918 yılları arasında İzmir valiliği yapan ve ittihatçı olduğu bilinen Rahmi Bey’in oğlunu kaçırarak fidye alması birçok yönüyle karanlıkta kalmış bir olaydır. Yunanlılar İzmir’e çıkmadan önce gerçekleşen bu olayın aslı şöyledir.

İzmir Valisi Rahmi Bey, Çerkes Ethem’in adamlarını Cuma ovasında Von Heemstra adında Hollandalı bir barona ait çiftliği basıp haraç alma planı yaptıkları iddiası ile gözaltına aldırmış ve işkence yaptırmıştı. Ayrıca Ethem Bey’in Hasan adında diğer bir arkadaşını da İngilizler adına casusluk yaptığı iddiasıyla tutuklatıp tırnaklarını söktürtmüştü. Ethem Bey ve arkadaşları bu olaylar üzerine iftira ve hakarete uğradıklarını, onurlarının çiğnendiğini düşündüler. İlk önce, Rahmi Bey’in içinde bulunduğu Bandırma trenini bombalama planı yaptılar. Fakat Rahmi Bey’in yakını ve önde gelen bir Çerkes olan Sapancalı Baki Bey onları bu teşebbüslerinden vazgeçirdi.

Rahmi Bey'in oğlu Alparslan

Ethem Bey ve arkadaşları bu sefer 12 Şubat 1919’da, Rahmi Bey’in Bornova’da Miss Florence adlı İngiliz okuluna giden sekiz yaşındaki oğlu Alparslan’ı kaçırdılar. Bu olay o zamanlar birçok gazeteye manşet oldu ve İkdam gazetesinde bu konuda bir başyazı yazıldı.

O sıralar İstanbul’da Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu bulunan Rahmi Bey, oğlunun serbest bırakılması için istenen 53 bin reşat altınını temin etmek üzere arkadaşları ve akrabaları aracılığıyla mallarını satışa çıkardı, fakat bütün gayretine rağmen istenen fidyenin ancak üçte birini toplayabildi. Geri kalanını Rahmi Bey'in Alanyalızade Mahmut ve Nazmi Topçuoğlu adında iki İttihatçı arkadaşıyla, Bornovalı fabrikatör Henri Juro Giraud tamamladı. Bugün bile büyük bir servet olan 53 bin reşat altını Sapancalı Baki Bey ve Anastas adında bir kişi aracılığıyla Ethem Bey’e ödendi. Kaçırıldıktan 23 gün sonra, eline bir Çerkes kaması ve bir de Çerkes kemeri verilen küçük Alparslan serbest bırakıldı.

Çerkes Ethem`in bu eylemi farklı şekillerde yorumlandı. Yunan askerlerine ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin olayı şöyle değerlendiriyordu: "Çerkez Ethem Bey ve arkadaşları Rahmi'nin İttihat ve Terakki uğruna kullanacağı bu altın bombayı elinden alarak kansız ve arızasız bir biçimde şu zavallı vatanın selametle ilerlemesine güçleri ölçüsünde hizmeti düşünmüşler.” (Doğan Avcıoğlu, a.g.e. C.2, s. 579.) Doğan Avcıoğlu ise olayı Ethem`in İngilizlere yaranma çabası olarak nitelendirdi.

Çerkes Ethem "Anılarım" adlı kitabında, bu parayı İzmir`in Yunanlılar tarafından işgalinden önce, Yunan tehlikesine hazırlık ve daha sonraki iç isyanların bastırılması sırasında, mahiyetindeki süvarilerin iaşesi için harcadığını yazdı.

Ethem Bey Alparslan'ı serbest bıraktıktan sonra, Alparslan’ın annesi Nimet Hanım’a aşağıdaki mektubu yolladı.

Muhterem Hemşire

Hadisenin ilk günü meydana gelen iki üç çatışma, ciğerinizin parçası olan yavrunuz için sağlanan rahata engel oldu. Demek ki kocanız bizi küçümseyip milletin mukadderatıyla oynarken, Alparslan’ın rahatı ve huzuru için çalışıyormuş. Suphanallah!
Yine bahtiyarsınız. Şükrediniz ve lütfen kocanıza söyleyiniz: Biz haysiyetimizin ve izzet-i nefsimizin iadesi için içerisine girdiğimiz şu vicdanı var ise o müteessir olsun. Bizler onun teessürünü hissettikçe gezeceğimiz yalçın, haşin, korkunç dağlar arasında teselli olmaya çalışacağız.

Derin hürmetlerimi gönderir ve yavrucuğunuzu kucağınıza iade etmekle şeref kazanırız efendim.

Ethem Bey'in Münevver Hanıma Yazdığı Mektup

Alparslan için istenen fidyenin büyük kısmını ödeyen Henri Giraud Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un eşi Carolina’nın dedesidir. Alparslan’ın annesi Nazım Hikmet'in annesinin teyzesinin kızıdır. Olayda adı geçen çiftliğin sahibi Hollandalı Baron Von Heemstra ise ‘Roma Tatili’, ‘Tiffani’de Kahvaltı’ ve ‘My Fair Lady’ gibi filmlerin başrol oyuncusu Audrey Hepburn’un büyük dedesidir. Hadisenin kahramanı olan küçük Alparslan uzun yıllar Avrupa’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye döndü ve 1988 Mayısında, 78 yaşındayken İzmir’de hayata veda etti.

Günümüzde kaçırma olayı konusunda, yazılı ve görsel basında yapılan değerlendirmeler objektif değildir. Dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmaya başladığı, ülkede kanun hâkimiyetinin yok denecek kadar az olduğu bir dönemdir. Bu olay vesilesiyle Çerkes Ethem Ege dağlarında eşkıyalık yapan bir asker kaçağı gibi gösterilmek istenmektedir. Oysa yukarıda adı geçen bu olay bir etki, tepki meselesidir. Tabii ki, her ne olursa olsun, çocuk kaçırma olayı haklı gösterilebilecek bir eylem değildir. Ancak, siz haksız yere birilerinin tırnaklarını söktürürseniz onlar da size teşekkür ederiz demeyeceklerdir.

Ethem Bey babasının asker olmasına izin vermemesine rağmen, Rüştiyeyi bitirmiş, İstanbul Bakırköy küçük zabit mektebinden Astsubay olarak mezun olmuş, birinci dünya savaşında İran harekâtına katılmıştır. Ayrıca Balkan Harbi'ne katılmış, Teşkilatı Mahsusa’da çeşitli faaliyetlerde bulunmuş, vatanı için canını hiçe saymış bir vatanseverdir.


KAYNAKÇA:
Murat Bardakçı. “Çerkes’le Audrey Hepburn’u Buluşturan Asırlık Öykü”,
Hürriyet, 19.11.2000.
Yalçın Karadaş. “Basında Çerkesler”, Basımevi Matbaacılık,
İstanbul,1993 s. 203-205.
Emrah Cilasun. “Baki İlk Selam, Çerkes Ethem”, Belge Yayınları,
İstanbul, 2006, s.27.