Xabzenin ''kendini bil'' cümlesinde insanın
nereden geldiği, ne yaptığı ve tekrar nereye gideceği ifade
edilmektedir. Bunu bir misalle açıklamamız gerekirse, biz suyu
üç halde biliriz.
Tabii akıcı hali, buz hali ve buhar halidir.
Su, bu üç halde dahi yine sudur, bunu biliriz. İşte insan da
budur, tekrar geldiği yere dönecektir. Bu sebepten dolayı
nereden geldiğimizi düşünecek olursak, aslımızın ne olduğunu
anlamış oluruz.
Kendini bil ibaresi insanın aslının İlâhi âlemden geldiği ve
sonradan tekrar bedeninden ayrılarak ilahi âleme döneceğini
tasvir etmektedir.
Bu olguyu üç soru sorarak da izah edebiliriz.
1) Nereden geliyorsunuz?
2) Kimsiniz?
3) Nereye gidiyorsunuz?
Bu cümle Çerkeslik yaşantımızda ne yapmamız gerektiğini,
kendimizi nasıl eğiteceğimizi, Çerkesliğin bir insandan ne
beklediğini ifade eden, nasıl bir yere gitmek üzere olduğumuzu
ihtaren hatırlatan bir ifadedir.
Açıklaması ise şöyledir:
Kendi bedeninin içine dalış yap nefsinle, iradenle,
egolarınla, hırs ve ihtiraslarınla mücadele et. Onları yen ve
hakim ol. Hatalarını, kusurlarını kendi kendine itiraf et ve
onları da birer birer yok et. İşte o zaman kendi özüne
ulaşabileceksin. Yunus Emre’nin dediği gibi: “Bir
ben var bende benden içerü.” Kendi özündeki beni
bulacaksın ki işte o bulduğun sensin ve senin hakikatindir.
Xabze öğretisinin ezelden ebede doğru yol aldığını, yani
Çerkesliğin ölümsüz olduğunu işaret eden bazı sorular vardır
ki bunlar;
1) Kendine karşı vazifelerin nelerdir?
2) Vatanına ve ailene karşı vazifelerin nelerdir?
3) Topluma karşı vazifelerin nelerdir?
“Kendine karşı vazifelerin nelerdir?” sorusu yukarıda
birazını açıklamaya gayret ettiğimiz. İnsanın kendine karşı
vazifeleri: Tanrı'yı içinde hissetmek, bilgili olmak, nefsine,
hırsına, egolarına, iradine hâkim olarak, kendini en iyi bir
şekilde yetiştirmektir.
“Ailesine karşı vazifeleri” ise insan kendini
yetiştirip bilgilendirdikten sonra en yakın çevresi olan
ailesini de aynı şekilde yetiştirmek ve doğru yolu göstermek
mecburiyetindedir.
“Topluma ve vatanına karşı vazifeleri” ise bütün
bildiklerini, deneylerini, tecrübelerini bulunduğu topluma da
yansıtmaktır. Ayrıca her Çerkes vatan sevgisini de ön planda
tutarak vatanına faydalı olmak zorundadır.
İnsan denen varlık hiçten gelip hiçe giden bir varlık olmadığı
gibi dünyadaki mevcudiyetinin gerçek anlamını idrak edemeden
şu kadar yıl yaşayıp evrenin ve zamanın sonsuzluğu içinde
kaybolup giden geçici bir varlık da değildir. Hayat, sonsuz
bir tekamül silsilesi ve ölüm bu silsilenin tekamül
halkalarından biridir. İnsan ölünce topraktan gelen bedeni
tekrar toprağa, ruhu da geldiği ilahi aleme doğru yönelir ve
yükselir. İşte ölümsüzlük budur.
Böylece insan ölüm korkusunu da yener. Ölümün dünyaya kapanan
bir pencere, ancak ''ilahi alem'’e Tanrı’ya ve ölümsüzlüğe
açılan bir kapı olduğunu idrak eder.
Bunun açıklaması da bir insanın Çerkes olabilmesi için önce
vicdan sahibi, iyi ahlaklı, kültürlü ve olgun kimse olmasıdır.
İnsan kendi hata ve kusurlarını kendi bilecek ve onları
ortadan kaldırmak için kendisiyle savaşacaktır. Görülüyor ki,
Çerkes olmak zor, Çerkes kalabilmek daha zordur. İnsanın kendi
nefsiyle girdiği bu savaştan mutlaka ve mutlaka galip çıkması
gerekmektedir.
Xabze bedendeki her türlü benliğin, ihtirasın, cehaletin,
taassubun ve nefretin yok edilmesi, nefsin terbiye edilmesi
anlamındadır.
İşte Çerkesliğin ilk şartı olan “vicdanının sesini dinle”
sözündeki anlamlardan biri de budur.
Çerkeslik Tanrı’ya inanmak, kendine ve topluma yararlı olmak,
temiz ellerle ilahi hikmete yaklaşmaya çalışmaktır. |