|
|
................... |
|
................... |
AĞACIN
TEPESİNDEKİ EDEPSİZ |
08.07.2006 |
|
SHOQUL İlhan Aydemir |
................... |
................... |
İlkokul birinci sınıftan itibaren
okutulan küçük metinlerin veya
hikayeciklerin her birisinden alınacak birçok dersler vardır.
Benim şahsen çok ibret aldığım bir minicik hikaye vardı. Tekrarını
ihtiyacım nedeniyle yazıyorum. İsteyenler de istifade edebilirler.
Hikayenin özü şudur: Bir geyik olabildiğince keyif çatarak
kırlarda
otlamakta ve hayatını idame ettirmektedir. Avcılardan ise çok
büyük bir asmanın gür yaprakları arasına saklanarak
kurtulmaktadır. Günün birinde iştahı kabarır asmanın yapraklarını
yer bitirir. Diğer bir gün kırlarda otlarken yine avcıları görür,
koşup yine asmanın altına saklanır. Fakat bu sefer avcılar onu
görür.
Geyik hatasını hayatı ile öder.
Bizim de sivil toplum örgütlerimizle ilgili en basit şeyler
nedeniyle
sırt çevirip nasıl ilgisiz kaldığımızı, gerektiği zaman bulabilmek
için iletişim içinde olmamız gerektiğini, bireysel tedbirlerin
kısa duygusal bazı vakalarla çözülüp gideceğini, bitişimizi kendi
ellerimizle hazırlamamız gerektiğini bilmeliyiz.
Birlikten kuvvet doğar sırrınca işbirliği yapmalıyız. İki kişinin
güç
birliği yapması demek, bir kişinin iki günde yapabileceği işi iki
kişi bir günde yapar anlamıyla algılanmamalıdır. Omuz omuza veren
iki kişinin gücü, on bir kişinin teker teker gücüne denk olur. Bu
birlik olanlar üç kişi olursa ise yüz on bir kişi gücüne erişir.
Bunu mübalağa olarak algılamayınız, tecrübelerin sonucudur.
Kararlı olmak denilince hepimizin bildiği tavşanla kaplumbağanın
yarışı aklımıza gelir. Herkesin bu yarışı ve sonucunu bildiği
düşüncesiyle uzatmamak için yazmıyorum ama hayatta başarılı
olmanın sırrının kararlılık ve düzenli çalışmak olduğunu tekrar
etmekte yarar görüyorum.
Adigelerin insanlık adına çok eskilerden beri güzel kültürler
ürettiğinin binlerce kanıtı vardır, sadece akraba evliliklerinin
olmayışı sonucu problemli insanları toplumun içine kazandırmadığı,
çarpık aile ilişkilerinin olmadığı, adli vakaların bulunmadığı,
saygı sevgi ortamının ailede kazandırılarak kurallı medeni bir
toplum oluşumuna nasıl katkı sağladığı açıktır.
Köyümüzün büyük insanlarından birisi de Yender Fuad idi. Büyükler
bir araya geldikleri zaman sohbetlerine doyum olmazdı. Kimin
problemi varsa, kimin wunafesi varsa, nerede düğün dernek, nerede
acı tatlı bir olay varsa herkes Yender Fuad'ı bulurdu. O hep
toplum için yaşardı. Her türlü probleme çözüm üretirdi.
O yıl erikleri de iyi olmuştu. Birkaç güne kadar koparıp sergi
yapılacak ve kışlık hoşaflık hazırlanacaktı. Gecenin geç vaktinde
Fuad bilmem ki kimin wnafesinden geldi veya kimin kızını kime
istemeğe gidip, dönmüştü her ne ise; gecenin geç vaktinde avluda
atından indi, ahıra bağladı. Tam merdivenlerden çıkacaktı ki, bir
hışırtı duydu. Ay ışığında gözleri gayri ihtiyari erik ağaçlarına
gitti. Ağacın tepesinde karartıyı farkedince:
- Kim o ağacın tepesindeki, edepsiz in aşağı diye seslendi.
Ağaçtaki delikanlı da:
- Vallahi edepsiz herhalde sen olmalısın . Bu vakitte sen
yatağında değil de niçin sokaktasın, deyince bütün ağaçlardan
kızlı, erkekli gülüşmeler geldi.
Yender bir düşündü; haa falanların misafir kızları vardı zexes
sonrası buraya gelmiş olmalılar, diye düşündü. Başını eğdi hiçbir
şey duymamış gibi sessizce evine girip yatağına yattı.
Kim bilir...
Belki hayatının en tatlı uykusuna geçti. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|