Geçen hafta
Abhazya Devlet Başkanı Aleksandr Ankvab’a düzenlenen suikast
girişimi, Abhazya’nın ne kadar keskin bir süreçten geçmekte
olduğunu gösteriyor. 22 Şubat (2012) sabahı ağır silahlarla
(bombalar, roketatarlar, makinalı tüfekler vs.)
gerçekleştirilen bu yeni saldırı da , Ankvab’ın daha önce
Başbakan ve Devlet Başkanı Yardımcısı görevlerinde bulunduğu
Şubat 2005’den Ağustos 2011’e kadar uğradığı beş saldırıyla
tıpa tıp benzerlik taşıyor. Genel kanı, bu saldırıların mafya
işi olduğu yolunda. Ankvab da açıklamasında, “saldırganların
kimliği üzerinde tahminde bulunacak olursak, bunlar ülke
içindeki mafya grupları olabileceği gibi bu iş için dışarıdan
gelen kişiler de olabilir, çünkü suç grupları arasında güçlü
bir irtibat var” diyerek bu genel kanıyı destekliyor.
Şayet bu gözü kara saldırıların arkasındaki güç denildiği gibi
mafya ise ortada çok büyük çıkar hesapları var demektir. Bu
mafya grupları ya imtiyazları ellerinden alındığı için
Ankvab’ı ‘racona uygun bir yöntemle’ ‘infaz’ etmek istiyorlar,
ya da daha fazla imtiyaz almak için Ankvab’ı ‘lisan-ı
münasip’le ikna etmeye çalışıyorlar...
Belli ki gayet organize ve kararlı bir güç var, ard arda altı
saldırı yapıp iz bırakmayan-yakalanmayan bir profesyonellik...
Öyle görülüyor ki, ister ‘infaz’ hedefli olsun ister ‘ikna’
hedefli, saldırganlar amaçlarına ulaşıncaya ya da su testisi
misali ‘bu yolda kırılıncaya’ kadar devam edecekler. Amaç
‘ikna’ ise, daha alt görevlerde ve daha zayıf konumda dahi
bunca saldırıya karşın pes etmeyen Ankvab’ın, şimdi devletin
en tepesine gelmişken ve bütün devlet gücüne hükmediyorken
geri adım atmasını beklemek hayal olur. Hiç kuşkusuz Ankvab
elindeki bütün gücü kullanarak, bütün imkanları seferber
ederek mafyaya karşı mücadele edecektir. Demektir ki,
önümüzdeki dönem devlet gücüyle mafya gücü arasında ölümüne
bir savaş yaşanacaktır.
Mücadeleci bir kişilik…
Ankvab, Abhazya’nın Gürcistan’dan ayrılıp bağımsız devlet olma
sürecinde rol alan lider kadrosu içinde, devlet deneyimi en
fazla olan kişilerden biriydi. Abhazya Özerk Cumhuriyeti
Adalet Bakanlığı’nda ve Gürcistan Cumhuriyeti İçişleri
Bakanlığı’nda uzun yıllar üst düzeyde görevler üstlenmişti.
Ankvab, 1992’de Abhazya’nın egemenlik kararı alması ve
Gürcistan’ın saldırısıyla başlayan savaş döneminde kurulan
Abhazya Hükümeti’nde İçişleri Bakanı oldu. Bilgi ve deneyim
bakımından üstlendiği göreve en hazır kişi belki de oydu;
savaş halinde dahi devletin bir düzen içinde işlemesinin
gereğine inanıyordu. Kısa sürede Vladislav Ardzınba ile
ihtilafa düştü, 1993’ün ortalarında bakanlık görevini bıraktı.
Savaştan bir süre sonra (1994’de) Moskova’ya gitti ve orada iş
hayatına atıldı. Kazandığı paranın büyük kısmını Abhazya’daki
savaş gazilerine, yardıma muhtaç şehit ailelerine vakfetti;
yazarları, sanatçıları, bilim insanlarını destekledi.
Ankvab, 2000 yılında Abhazya’ya döndü ve Ardzınba iktidarına
karşı siyasi mücadele vermek üzere Aitaira (Yeniden Doğuş)
hareketini kurdu. Abhazya’nın önde gelen muhaliflerini Aitaira
çatısı altında biraraya getirdi. 2004’deki seçimde başkanlık
adaylığı kabul edilmeyince, Sergey Bagapş’ın adaylığını
destekledi. Bagapş devlet başkanı seçildi ve Ankvab başbakan
oldu. Ankvab, 2009’daki seçimde de Bagapş’ı destekledi,
kendisi de başkan yardımcısı oldu. Bagapş’ın 29 Mayıs 2011’de
ölümü üzerine Ankvab, 26 Ağustos 2011’de yapılan seçimi kazanarak
başkanlık koltuğuna oturdu. Velhasılı Ankvab, 2000’den buyana
başbakan, başkan yardımcısı ve başkan olarak Abhazya’nın
kaderine hükmeden en önemli şahsiyet oldu.
Bugün Abhazya’da kime sorsanız, Ankvab’ın kendi yolunda
mücadeleci ve kararlı bir insan olduğunu söyler. Pekçoğu bu
tanımı, ‘ciddi devlet adamı’, ‘dürüst’, ‘doğru bildiği yolda
taviz vermez’, ‘kanun adamı’ vs. sözlerle destekler. Bunlar
elbette Ankvab lehine gayet olumlu ve doğru nitelemelerdir.
Ama bu özellikler aynı zamanda, kendisine karşı ölümcül
direnişin de gerekçesini oluşturur. Bunlar, dünyanın her
yerinde olduğu üzere Abhazya’da da organize çıkar grupları
açısından ‘istenmeyen’ lider özellikleridir. Ve bu yüzden
hedeftedir.
Abhazya’yı devlet yapmak...
Abhazya’yı en son Kasım 2011’de ziyaret etmiştim. Ankvab henüz
başkanlık koltuğuna alışıyordu. Yoğun iş programı yüzünden
kendisiyle görüşme şansı bulamamış, bu eksiğimi, Ankvab’ı en
iyi tanıyanlardan Parlamento Başkanı Nugzar Aşuba ile
konuşarak kapatmaya çalışmıştım. Abhazya’da herkesten
birşeyler öğrenirsiniz ama olup bitenleri siyasi ve felsefi
derinliği ve bütün yönleriyle öğrenmek isterseniz en iyi adres
Nugzar Aşuba’dır. Toplumu çok iyi bilen, bütün yönetici
kadroları yakından tanıyan, bilgi ve deneyimi ile bulunmaz
biridir. O, Meclis’in bilge başkanıdır...
Nart dergisinin Aralık-2011 sayısında etraflıca yazdığım bu
görüşmeyi, Ankvab’ın nasıl bir misyon yüklendiğini anlatması
ve Abhazya’nın içinde bulunduğu kritik süreci tanımlaması
nedeniyle bir kez daha ve özetleyerek dikkatinize sunmak
isterim.
Aşuba, Abhazya’da, modern devlet yapısını oluşturan üç sac
ayağından ikisinin (yasama-yürütme) iyi-kötü işlediğini,
üçüncü ayağın ise (yargı) eksik-yetersiz kaldığını belirtmiş
ve yeni dönemde parlamentonun en öncelikli görevinin bu yönde
reformlar yapmak, yasal altyapıyı kurmak olacağını söylemişti.
Aşuba, yasamanın da eksikleri olduğunu, yine de pekçok olumlu
kanun çıkarılmış bulunduğunu, ancak bu kanunların güçlü bir
yargı olmadığı için doğru ve adil uygulama alanı bulamadığını,
yargı denetimi olmadığı için de yolsuzluğun önünün
alınamadığını belirtmişti. Yeni Devlet Başkanı Aleksandr
Ankvab'ın yargıyı güçlendirerek devleti kurumlaştırmak
konusunda kararlı bir duruşu olduğunu, devletin baştan aşağı
yeniden şekilleneceği bir dönem yaşanacağını, bu bakımdan kısa
süre sonra yapılacak (10 Mart 2012) parlamento seçimlerinin
kritik öneme sahip olduğunu, daha etkin ve üretken bir
parlamentonun oluşması gereğine işaret etmiş ve 'çekişmeli,
zorlu bir parlamento seçimi olacak' demişti...
Aşuba’ya, “Vladislav Ardzınba ‘Abhazya’ya zafer ve özgürlük
kazandıran kurucu başkan’dı, Sergey Bagapş ise ‘Abhazya’ya
bağımsızlık kazandıran başkan’ oldu. Şimdi sıra Ankuab’da.
Peki Ankvab, ne yaparak kendinden önceki başkanlar gibi adını
Abhazya tarihine altın harflerle yazdırabilir? Bunu nasıl
yapabilir?” diye sormuştum.
Aşuba’nın cevabı şöyle olmuştu: “Abhazya’nın devlet yapısını
kurumlaştırmak, hukuka dayalı eşitlikçi demokratik bir sistemi
geçerli kılmak... İşte Ankvab’ın yolu bu. Şayet bunu
başarırsa, yargıyı güçlendirerek şeffaf bir yönetim modeli
kurabilirse, “Abhazya’yı çağdaş devlet seviyesine ulaştıran
başkan” olarak tarihe geçecek.
Evet, Ankvab’ın yolu Abhazya’yı hukuka dayalı çağdaş bir
devlet yapısına kavuşturmak. Ve Abhazya halkını refaha
ulaştırmak. Abhazya halkı kendisinden bunu bekliyor, bunu
istiyor. Abhazya halkı, başkanlarına yapılan saldırıların
aslında Abhazya’nın geleceğine, yani kendi geleceklerine
yapıldığını biliyor ve bu yüzden Ankvab’a sıkı sıkıya sahip
çıkıyor. Abhazya’da devletin kurumsal yapısı güçlendikçe
Ankvab’ın devlet adamı vasfı daha da pekişecek ve halkın
nezdinde daha da değer kazanacaktır.
Görünen o ki, Ankvab’ın işi hiç de kolay değil. Sadece mafya
gruplarıyla mücadele etmek ve Abhazya’nın iç yapısal
sorunlarını çözmeye çalışmak yetmiyor, bunu Gürcistan’ın
Abhazya’yı Kuzey Kafkasya’dan soyutlayıp yalnızlaştırma
hamlelerini boşa çıkararak yapmak gerekiyor; bunu Rusya ile
ilişkilerini Abhazya lehine iyi yöneterek yapmak gerekiyor; ve
bunu Abhazya’nın bağımsızlığını dünyaya kabul ettirerek yapmak
gerekiyor. Bu çokyönlü bir mücadele. Umarız Ankvab yılmadan ve
sağ salim bu yolda yürümeye devam eder. Ve umarız Abhazya
geleceğini korumayı başarır... |