Mayıs ayını karmaşık duygularla geride
bıraktık. 21 Mayıs anmasının muhasebesini tamamlayamadan, kısa
süre önce Türkiye’ye gelişiyle hepimizi onurlandıran Abhazya
Devlet Başkanı Sergey Bagapş’ın ölüm haberiyle sarsıldık.
Velhasılı mayıs, tarihi acımızın güncel acıyla katlandığı bir
ay oldu. Evet, Mayıs hüzünlü, sıkıntılı, telaşlı, acılı bir
aydı. Yanısıra, umudumuzu ve gururumuzu yükselten de bir ay
oldu. Önümüzde sıcak bir Haziran var. Memleketin hal ve
gidişinin sandıklanacağı bir ay...
21 Mayıs...
Nihayet bu kez İstanbul’da bir meydanı
doldurduk. ‘Biz varız’ dedik, ‘geçmişimizle ve geleceğimizle
varız’ dedik, ‘acılarımızla ve umutlarımızla varız’ dedik.
Türkiye’nin dört bir yanından akıp Beşiktaş’ta buluştuk, koca
meydanı zaptettik. ‘Bu meydan bizim’ dedik, ‘bu meydan Çerkes
meydanıdır’ dedik. Nihayet bu kez kendimizle gurur
duyabileceğimiz bir toplumsal güç ortaya koyduk ve tarihe
büyük bir çentik attık...
Evet, bu yılki 21 Mayıs anmamız görülmeye
değerdi. Her yıl adım adım çoğalttığımız Kefken buluşmamızı bu
kez İstanbul’un merkezine taşıdık. Kefken
sürgünümüzün-trajedimizin kıyısıysa, Beşiktaş diyasporada
tutunuşumuzun adresiydi. Sürgünde çaresizliğimizin mezarları
Kefken’deyse, yeni yurtta varlığımızın anıtları
Beşiktaş’taydı; ilk örgütlenmemizin, ilk mektebimizin, ilk
gazete-dergimizin, ilk spor kulübümüzün beşiği Beşiktaş...
Kefken’de geçmişimize ağıt yakıyorduk, Beşiktaş’ta geçmişimizi
hatırlamakla kalmadık geleceğimiz için umudumuzu yükselttik.
‘Biz halkız’ dedik, ‘savaş da bizim için sürgün de, acı da
bizim için sevinç de, umut de bizim için dönüş de’... Geçmişi
unutmadan geleceğe tutunmak için ayağa kalktık, yürüdük ve bir
meydanı zaptettik. Hem kendimize hem bizi duymak isteyen
herkese ses verdik, ‘biz varız ve var olmaya devam edeceğiz’
dedik...
Onbeşbindik Beşiktaş’ta saf tutan, Anadolu’nun
dört bir yanından gelip omuz veren onbeşbin... Her birimiz Kaf
dağının kardeş çocukları olarak oradaydık. Her birimiz
acımasız bir savaşın kırdığı ve trajik bir sürgünün savurduğu
bir bütünün parçaları olarak oradaydık. Her birimiz parçalanan
toplumumuzun zerresi, doğal yatağından uzaklaştırılmış bir
nehrin damlası olarak oradaydık. Biriktik, birlik olduk,
birlikte olduk ve koca bir meydana tıklım dolduk. Her birimiz
kutlanmayı hak ettik, her birimiz gururlanmayı... Elbette
başta Beşiktaş’a karar veren ve bu kalabalığı mümkün kılan Kaf-Fed’i,
organizasyonu omuzlayan komiteyi ve katılımı derleyen
dernekleri kutlamalıyız. Ama ‘bu davet hepimizin’ diyerek taa
Hatay’dan, Adana’dan, Samsun’dan ve diğer uzak diyarlardan
gece-gündüz yol alıp gelen kadını-erkeği, genci-yaşlısı tüm
vefakarları daha büyük harflerla kutlamalıyız...
Bagapş’ın ölümü...
21 Mayıs’ın hüznünü, acısını, umudunu,
gururunu, yorgunluğunu... velhasılı toplu bir muhasebesini
yapamadan Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş’ın ölüm haberi
çaldı kapılarımızı. Yüreğimiz burkuldu...
Sergey Bagapş Kafkasya’nın yetiştirdiği değerli
bir devlet adamıydı, hepimizin başkanıydı. Abhazya’yı zafere
ve özgürlüğe taşıyan V.Ardzınba’yı kaybedeli daha bir yıl
olmuşken, şimdi de Abhazya’yı bağımsızlığa taşıyan S. Bagapş’ı
kaybetmek ağır geldi. Üzüldük, isyan ettik. Nasıl üzülmeyelim,
nasıl isyan etmeyelim. Şunun şurasında 1,5 ay önce Türkiye’ye
gelerek hepimizi kucaklamış, gururumuzu okşamış, umudumuzu
ayaklandırmıştı...
Ne yapalım ki hayat böyle. Gün gelir en
sevdiğimizi kaybederiz, gün gelir en saydığımızı en
güvendiğimizi... Hayat böyle. Kaybettiklerimizi yüreğimize
gömeriz, aklımıza, bilincimize...
Sergey Bagapş, 1989’dan günümüze Abhazya’nın
bağımsızlık yürüyüşünde hep en önde saf tutan bir avuç
kahramanın içinde yer aldı. Halkına olan inancı, sevgisi,
bağlılığı ile basireti, beceriyi, kararlılığı harmanlayıp en
önde bayrak taşıyanlardan. V. Ardzınba’nın bir adım gerisinde
sorumluluğu paylaşan liderlerden. Yirmiiki yıllık inişli
çıkışlı süreçte hiç yılmadan, bazen ikinci adam olarak, bazen
üçüncü-beşinci adam olarak ve sonunda birinci adam olarak
Abhaz halkına hizmet eden bir mücadele adamı.
Abhazya çok değerli bir evladını kaybetti.
Hepimiz çok değerli bir liderimizi kaybettik. Başımız sağolsun...
Ardzınba’nın temelini atıp Bagapş’ın
sağlamlaştırdığı bağımsız Abhazya’mızı daha da ileri taşımak
geri kalanlara düşüyor. Ankuab, Şamba, Aşba, Hacımba ve
diğerleri. Tanrı onlara yardımcı olsun. Abhazya nasıl ki
Ardzınba’dan sonrası için Bagapş’ı halkına bağışladıysa,
Bagapş sonrası için de görev ve sorumluluğu hakkıyla
üstlenecek bir lideri halkına bağışlayacaktır.
Seçimler...
Mayıs serindi, Haziran sıcak geçecek. 12’sinde
Türkiye’nin yakın dönem geleceği oylanacak. Doğal sıcaklığa
seçim sıcaklığı eklenecek...
Belki benim gibi pekçoğunuz, ‘keşke Çerkeslerin
de bağımsız adayları olsaydı’ diyorsunuz. Bu kez de olmadı,
olamadı. Belki ilerde bunu becerebiliriz. 21 Mayıs’larımızı
onbeşbinlere çıkardık, bunun beş-on katına ulaştığımızda, hiç
kuşkumuz olmasın Meclis’e taşıyacağımız bağımsız adaylarımız
da olabilecek. Ha gayret...
Bu seçimlerdeki kişisel tutumumu belirtmek
isterim. İstanbul’da bağımsız aday Sırrı Süreyya Önder’i,
Mersin’de bağımsız aday Ertuğrul Kürkçü’yü, Sıvas’ta bağımsız
aday Abdullatif Şener’i, Sakarya’da CHP adayı Engin Özkoç’u
destekliyorum. Ömer Küçüközcan Düzce’de AKP adayı olabilseydi
(ki Cumhurbaşkanı Gül’ün kontenjanından olacak deniyordu,
Erdoğan geçit vermedi) ya da başka Çerkesler AKP veya CHP’de
seçilebilir sıralarda olsalardı, onları da desteklerdim.
Gördüğünüz üzere tercihimi seçilmesi mümkün
olanlar üzerine bina ettim. İlk ikisi sol-demokratlık, diğer
ikisi Çerkeslik kontenjanımdan... Umarım dördü de Meclis’e
girer. Elbette tanımadığım-bilmediğim için kapsama alanıma
alamadığım pekçok değerli aday vardır. Umarım hepsi Meclis’e
girer. Ve Türkiye’yi barış, demokrasi ve refah ülkesi yapmak
için çalışırlar. |