Geleceği kazanmak için 500 cesur insan arıyoruz. Abhaz-Abazin,
Adige, Wubıh, 500 ‘Çılgın Çerkes’… 20 Mayıs 2011 sabahı
“Dönüş” adlı gemiyle yola çıkarak 21 Mayıs sabahı güneşi
Sohum’da selamlayacak 500 iyi insan arıyoruz. Sürgün ağıtımızı
denize bırakıp dönüş şarkımızı söyleyecek 500 güzel insan… 500
insan arıyoruz, anavatana dönüşümüze öncülük edecek. Vakit
geldi, yolumuz açık. Şans bizden yana, cesaret bizden ola.
Daha yüz elli yıl evvel, imparatorluklar çağının güç
savaşlarına kurban olan bir halkız. Bir imparatorluğun
genişleme iştahına, diğerlerinin nüfuz hevesine yenik düştük.
Güzel yurtlarımız vardı, rüzgar kanatlı atlarımız. Güzel
şarkılarımız vardı, sonsuz düşlerimiz… Kimileyin cesaretin
ateşinde yandık, kimileyin korkunun gölgesine sığındık.
Gafleti de gördük, ihaneti de. Kahramanlığımız kadar, sancağı
yere düşürmüşlüğümüz de oldu. Yenildik, kırıldık, bölündük,
sürüldük. Daha dün gibi hatırladığımız, ağıtlar yakıp öyküler
anlattığımız bir sürgünün çocuklarıyız. Biz halkız. Biz,
sürgünde bir halkız…
Biz halkız.
Savaş da bizim içindi, sürgün de.
Kiminin toprağımızda gözü vardı. Çar hükmetti: Gidin!
Kiminin insanımızda sözü vardı. Sultan lütfetti: Gelin!
Ve Kraliçe yüzünü dünyanın diğer stratejik bölgelerine
çevirdi.
Kaybeden biz olduk. Azımız kaldı geride ‘biçare’, çoğumuz
düştü yollara ‘bigane’.
Kalanlarımız der ki,
Yaralıydık, yarımdık, azdık, acizdik. Yurdumuzun koynunda
dinlendik, toprağımızın cömert ellerinde şifa bulduk,
ormanımızın mabedinde ruhumuzu yeniledik. Azdık ama umudumuzu
biriktirdik, tutunup köklerimize yeniden ayağa kalktık.
Acizdik ama cesaretimizi biriktirdik, yeni bir dünya kurduk.
Nice yeni istilacılara direndik, savaştık. Direndik dişle
tırnakla, inatla umutla. Yendiğimiz de oldu, yenildiğimiz de.
Özgürlüğü de tattık, bağımsızlığı da. Gururu da yaşadık
yeniden, onuru da. Direndik bugünlere. Tarih akar usulca.
Saramadığımız tek yara, sökemediğimiz tek acı kaldı
yüreğimizde. Yokluğunu çekeriz gidenlerin. Tarih akar
usulca. Bekleriz dönüşünü diğer yarımızın, geleceği
birlikte kurmak için. Eksiğimiz artar, bekleyişimiz
artar, hasretimiz artar. Tarih akar usulca.
Gidenlerimiz der ki,
Yeniktik, bitiktik, teslimdik. Köhne teknelerle sürüklendik
Karadeniz’in hırcın dalgalarına. Bıraktıklarımızla
helalleşmeden, toprağımızla vedalaşmadan düştük yollara.
Hastalıktan, açlıktan, soğuktan kırıla kırıla, denize beden
vere vere vardık yeni yurtlarımıza. Ve nice bedeller ödeye
tutunduk yeni hayatlarımıza. Çoktuk çoğaldık, şimdi
milyonlarız. Açtık açıktık, şimdi ‘karnımız toktur, sırtımız
pek’. Sanki unutmuş gibi terkettiklerimizi, sanki umursamazmış
gibi yitirdiklerimizi yaşarız yeni dünyamızda kendi halimizde.
Tarih akar usulca. Aklımız karıncalanır sanki,
yüreğimiz paslanır gibi. Tarih akar usulca. Kökler
unutmaz, bırakmaz bizi. Tutar düşüşümüzü, boşlukta
kayboluşumuzu. Tutar tükenişimizi. Biliriz sürgünde bir
halkız. Biliriz dönüş vakti gelir. Tarih akar usulca.
Vakit gelmiştir biliriz. Hasret birikmiştir. Birikmiştir
gereklilik, mecburiyet. Dönüş günü gelmiştir biliriz. Biliriz
de, bir tek ilk adımda bocalarız. Biraz cesaret gerek, biraz
kararlılık, basiret. Geleceğe meydan okuyacak yürek gerek.
Yürekli öncüler...
Şimdi 500 yürek arıyoruz. 500 öncü. 500 cesur yürek arıyoruz,
kadını erkeği, çoluğu çocuğu 500 iyi insan. İstanbul’dan,
Samsun’dan, Sinop’tan veya Trabzon’dan yola çıkıp, sürgün
rotasından bizi vatana geri taşıyacak bir gemi dolusu gerçek
insan arıyoruz. Yeni beş yüzleri, binleri, on binleri
peşlerine sürükleyecek 500 rüzgar kanatlı öncü...
Öyle sıcak kamarasında değil şık bir geminin, salaş bir
teknenin güvertesinde yıldızları battaniye yapıp yol almayı
gözüne kestirecek 500 kararlı insan aranıyor. Öyle yumuşak
yatağında değil bir otelin, tam da sürgün edildiği eski
limanın okaliptüslerle göğe eren parkında, bir uyku tulumu
içinde geçmişine ve geleceğine sarılarak uyumayı mutluluk
sayacak 500 cesur insan.
500 yürekli insan arıyoruz. Haylazlığa katılıp aylaklığa
eklenmeye değil, üretene, yaratana, direnene omuz vermeye
niyetli; vurdumduymaza uyup atalete teslim olmaya değil,
gerçek yurtseverliğe katışıp geleceğe meydan okumaya kararlı
500 insan…
500 onurlu insan arıyoruz. Bir çalışma kampındaymışçasına taş
kırıp nasırlanmayı, kazma kürek terlemeyi göze alacak;
yorgunluğundan mutlu olacak, yaptığıyla övünç, kattığıyla
gurur duyacak, “iyi ki varım, iyi ki geldim, iyi ki
buradayım”ı yaşayacak 500 insan....
Kadim yurduna kavuşmanın sevincine varacak; her karış
toprağına basmanın, her kıyısından denize gülümsemenin, her
ağaca sarılmanın, her meyveyi tatmanın, her taşa dokunmanın,
her akarsuyundan serinlemenin, her çiçeği koklamanın ve her
rengi kucaklamanın merakını yaşayacak 500 iyi insan aranıyor.
Kadim kültürünü kucaklamanın gururuna varacak; anadiliyle
konuşmanın, şarkı söylemenin, geçmişin masallarını dinlemenin,
geleceğin öykülerini yazmanın heyecanını yaşayacak 500 şanslı
insan aranıyor.
500 cesur yürek aranıyor. Abhaz-Abazin, Adige, Wubıh, 500
‘Çılgın Çerkes’.
20 Mayıs 2011’in sabahı “DÖNÜŞ” adlı gemiyle çıkıyoruz yola,
geleceğimizi kurmak için.
21 Mayıs sabahı güneşi Sohum’da selamlayacağız. Toprağımızı
öpeceğiz. Ve bizi karşılayan diğer yarımızla bin yıllık hasret
gibi kucaklaşıp, ‘nerede kalmıştık’ diye gireceğiz kolkola.
Sürgün ağıtımızı denize bırakıp dönüş şarkımızı söyleyeceğiz,
hep birlikte. Geri dönüş yok…
Çıkıyoruz yola. Buradaki her şeyimizi burada bırakarak
gidiyoruz. Küçük dünyalarımızı, küçük öykülerimizi,
kariyerimizi, işimizi, kişisel ikbalimizi, egomuzu,
palavramızı, haylazlığımızı, aylaklığımızı, aşkımızı,
tutkumuzu, konforumuzu, alışkanlığımızı, bağımlılığımızı,
beğenmişliğimizi, kaprisimizi, nazımızı, okulumuzu,
oyuncaklarımızı, moda giysilerimizi, kravatlarımızı, sivri
burunlu yüksek topuklu pabuçlarımızı, güzellik merakımızı,
makyaj çantamızı, vesvesemizi, dedikodumuzu, kaygımızı,
tasamızı… Velhasıl tüm kişisel eşyalarımızı geride bırakarak
gidiyoruz, asker ocağına teslim bir acemi kadar yalın. Her
şeyimizi yeniden edinmek üzere, yepyeni büyük bir dünya kurmak
üzere gidiyoruz. Dönüşü yok.
Haziran, Temmuz, Ağustos. Üç ay, karın tokluğuna, sevgi
bolluğuna yaşamayı bilerek ve isteyerek gidiyoruz. Üç ayda
yeni hayata tutunup geleceği kazanmak için gidiyoruz. Büyük
bir öykünün kahramanları olmak için gidiyoruz. Başarmak
mecburiyet. Bu bizim tarihi dönüşümüzdür. Dönüşün dönüşü yok…
500 cesur insan aranıyor. Bugünden başlayarak bir yıl boyunca
hazırlığını, cesaretini ve kararlılığını biriktirip sırt
çantasını dolduracak. Bir de ardındakilerle helalleşmeyi
unutmayacak. Başka bir şey istemez. Yola çıkmaya karar
verdiysek eğer, ihtiyacımız olan her şey bizimledir. Biletimiz
tek yöne, dönüşü yok…
Tarih aktı usulca.
Sıra bende, sende, onda. Sıra bizde. Sırası gelen ayağa
kalksın, öne çıksın. 500’den biri olmak için el kaldırsın.
Biz sürgünde bir halkız.
Çıkıyoruz yola, kaderimize yeniden hükmetmek için. Çıkıyoruz
yola, diğer yarımızla bütünleşip geleceği birlikte kurmak
için.
Yolumuz açık, şans bizden yana. Cesaret de bizden ola…
|