Yeğenim yeni yeni
konuşmaya başladığında canı sıkıldığı an “mıgısayarda oynayacam”
derdi, yani bilgisayarda. Daha hiçbirimizin adını öğrenemeden
bilgisayarı öğrenmişti. Büyüklerin dediği gibi zamane çocukları
çok mu akıllıdır nedir?
Hayatımızın vazgeçilmez parçası olan bilgisayar birde İnternet ile
işbirliği yapınca bütün dünyayı elimizin altına taşıdı. Sunmuş
olduğu kolaylıklar kendisine olan ilgimizi her geçen arttırarak
devam ettirmemize sebep oldu. Bundan 10 yıl öncesinden dünyanın
önde gelen gazeteleri tamamen sanal gazeteciliğe adımını atma
yolunda planlamalarını yapmışlar bile. Giderek gazeteler,
dergiler, eczaneler, alışverişler, lokantalar, aklımıza gelen her
şey sanalda takip edilecek, öğrenilecek, beğenilecek, satın
alınacak. Ne garip bir durum hayatımız sanal olacak.
Fakat doğru kullanıldığında gerçek anlamda vazgeçilmezimiz. Büyük
alış veriş merkezlerini düşünsenize. Bir anda onlarca zincir
mağazalarında, binlerce çeşit ürünün stoklarını, kar marjını,
hareket çizelgesini anında tek tuş ile bilgi olarak alabiliyorlar.
Bu iş bilgisayarsız yapılmış olsalar acaba kaç kişi nasıl
çalışacaktı? Düşünmek bile insanı ürpertiyor. Bankalar yine öğle,
neydi o günlerce havale beklemeler. Para beklemek de hiçbir şeye
benzemez ki 1 saat 1 yıl gelir insana. Bilgisayar birde bildiğinde
diretir. Öyle hatır için iş yapmaz, yanlış mı yazdın anında altını
çizer, gel de düzeltme.
Dünyanın bir uçundaki sevdiklerimizi evimize getiriyor.
Telefonlarda sesini zar zor alabildiğimiz sevdiklerimizi
karşımızda görüyoruz. Elimizde olmadan derin derin “Allah seni
icat edenden razı olsun” diyoruz. Velhasıl hayatımızın her
noktasına inanılmaz kolaylıklar, tatlı mutluluklar getirdi.
Ama bu akıllı kutucukların belli sıkıntıları da yok değil. En
belirli tehlikesi tembelliğe alıştırması. Saatlerce kendisine
mahkum edebiliyor. Şahsen sabırsız olan ben hiç farkında olmadan
bilgisayarın başında saatlerce kalabiliyorum. Bazen yapılmasında
fayda gördüğüm işlerimi sonra diye erteleyebiliyorum. Birde başta
gözler olmak üzere bedenimize vermiş olduğu rahatsızlıklarda
eklenince bu arkadaşımızın öyle çokta masum olmadığı anlaşılıyor.
O kadarı “Kadı kızında da var” dedirtiyor, ama yinede…
Hayatımıza ne kadar girdiğini geçenlerde alışık olmadığım bir
durumu yaşadığımda anladım. Ben bu güne kadar hiçbir eşyamı
paylaşmaktan sıkıntı duymadım, yokluğuna üzülmedim ama
bilgisayarım gidince kendimi hiçbir şeyim yokmuş gibi hissettim.
Şöyle bir düşündüm de dürüst olmak gerekirse yüz yüze
görüşebileceğim bir çok arkadaşımdansa sanalda ki arkadaşlarımı
daha çok özler oldum. Yanı başımdaki arkadaşlarımdan aylarca
aramadıklarımın olduğunu fark ettim. Demek ki yavaş yavaş insanı
kendine bağlıyor ve başka bir şeye ihtiyaç duymaz hale getiriyor.
Zamanında arabalar atları, cep telefonları mektupları bitirdi.
Şimdi de bilgisayarlar sanırım hisleri, duyguları yok edecek. Her
şey sanal olacak. İşte bu kısmı bana göre çok tehlikeli.
Yok yine biz bu akıllı arkadaşımızla bize zarar vermeyecek şekilde
dostluğumuzu götürelim. Eğer onun bize sunduğu her şeyi kabul
edecek olursak onun gibi akıllı ama ruhsuz oluruz. Bence bu
arkadaşımızla sınırımızı iyi ayarlamalıyız. Ne dersiniz? |