...................
...................
CAHİLLİK CANIMIZA OKUYOR
01.12.2018
YEMUZ Nevzat Tarakçı
...................
 
...................

Ülkenin en yetkili ağzı birkaç gün önce dehşet verici bir açıklama yaptı:

statistiklere göre, ülkemizde her gün televizyon izlemeye 6 saat, internete 3 saat harcıyoruz.
Buna karşın kitap okumaya harcadığımız süre kişi başına günde birkaç dakikayı zor buluyor.
UNESCO’nun kayıtlarına göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86. sırada bulunuyor.
Günde 6 saatini televizyona, 3 saatini internete, sosyal medyaya ayıran insanımızın, özellikle gençlerimizin kitap okumaya hasrettiği sürenin dakikalarla ifade edilmesi bize asla yakışmayan bir tablodur."

Söylemesi zor ama böylesi bir ülkede bilim ve sanattan nasıl söz edilir.

Huzur ve mutluluk nasıl konuşulur?

Konuşulacak konular, “kavgalar ve gürültüler” olur!

Sanatta olmaz sanatçı da yetişmez böylesi ortamlarda.

 

ASABİYİZ, GERGİNİZ…

Yorgunuz, telaşlıyız, asabiyiz, gerginiz.

Çünkü okumuyoruz!

Zihnimiz ve kalbimiz bin bir parça.

Çünkü doğru yaşayamıyoruz!

Doğru yaşayamıyoruz, çünkü okumuyoruz!

Hayatın gürültüsünden birbirimizi duyamıyoruz.

Bağırıyor ama sesimizi duyuramıyoruz.

Çünkü okumuyoruz!

Kültürümüz eriyor, gençliğimiz tükeniyor, güzelliklerimiz kayboluyor.

Çünkü okuyarak örnek olamıyor, yeni nesle okumayı sevdiremiyoruz!

Okumuyoruz, okutamıyoruz, okumayı sevmiyoruz, sevdiremiyoruz!

Peki, “Nart”lar, “Setenay”lar okumazsa, düşünüp üretmezse, sadece kulaktan dolma bilgilerle yetinirse,” Dedem öyle diyordu!”yu aşamazsa, Allah aşkına ne olur bizim halimiz?

İşte damar burası bence!

Konuşmaktan, yüzleşmekten korktuğumuz yer burası.

Sözün tükendiği an burası işte! 

O – ku – mu – yo – ruz !

Ne yazık ki genciyle yaşlısıyla çok az okuyoruz ama her şeyi biliyoruz!

Dedemiz, babamız anlattı ya bize, daha ne gerek var gerisine!

Gerek var mı okumaya, gerek var mı yorulmaya?

Oysa, kitap, dergi ve gazete sayfalarında aydın insanlarla buluşmak ne hoş ne doyumsuz bir duygu. Sevgili gençlerle bilgiyi, sevgiyi, ilgiyi paylaşmak, insandan, kültürden, sevgiden, aşktan yani hayattan bahsetmek, hayatı paylaşmak ne tarifsiz bir duygu! 

GENÇLER OKUMAZSA…

Sevgili gençler,

Zihnînizi hayata uyandırmak,

İç dünyanızı süslemek,

Kendinizi layıkıyla tanımak,

Aydınlanmak,

Yıkanmak,

Işığa yürümek,

Karanlık dünyayı aydınlatmak için,

Cahilliğin canına okumak için,

Nefsin kör inadını kırmak için,

Sevgiye koşmak, sevgiyle dolmak için OKUYUN! Lütfen okuyun!

Kendinizi okuyun, kültürünüzü, tarihinizi, başarılı, örnek insanların hayatını okuyun!

Ama ne olur okuyun!

“Kurnaz insanlar okumayı küçümser, basit insanlar ona hayran olur, akıllı insanlar ise ondan faydalanır.” der F. Bacon

Diğer bir düşünür de: “Az yazanın, hafızasının kuvvetli, az konuşanın hazırcevap, az okuyanın da bilmediğini bilir gibi göstermesi için, çok kurnaz olması lazımdır!” der.

Galiba biz, okumadan da bu kültürle yaşayabileceğimizi sanıyoruz? İşte burada yanılıyoruz! Okumadan olmaz, asla olmaz!

Toplumu, özellikle de gençliği okumadığı halde ayakta kalan bir medeniyet var mı acaba yeryüzünde?

Tarih ve kültür, sadece dinleyerek, sohbetlere katılarak değil, okuyarak, özellikle de önemli eserleri tekrar tekrar okuyarak elde edilir.

Biz ancak, okuma zevki kazanmış, kültürünü, tarihini kaynağından öğrenmiş, zengin birikimli gençler sayesinde çağdaş topum haline gelebiliriz.

 
KAÇIMIZ OKUYARAK ÖRNEK OLDU…

Kelimelerle düşünmez mi insan?

Kelimelerle hayal etmez mi?

Duygu ve düşüncelerini kelimelerle anlatmaz mı?

Kelime hazinesi zengin olan insanın ufku daha geniş, olaylara bakışı, nesneleri algılaması daha nitelikli olmaz mı? 
 
Kelime hazinesinin zenginleşmesi, hafızanın disiplinli kavrama yeteneğine kavuşması, öncelikle kitap okumakla mümkün değil mi? 

Hal böyleyken, biz büyükler, hangi küçük yavruyu kitabın sıcacık kollarına, yumuşacık kucağına teslim ettik de şimdi şikâyet ediyoruz?

Kaç gencimize kitapların gizemli dünyasının kapısını araladık, kaçımız okuyarak örnek olduk? 

Unutmayalım, Kafkas gençliğine kitap okumanın sevdirilmesi, özendirilerek yaygınlaştırılması, onlara tarihimizin, dilimizin, edebiyatımızın yani kültürümüzün layıkıyla tanıtılması, sevdirilmesi hayati önem taşımaktadır!

Bu konuda gereğini yapmayan herkes ağır vebal altındadır!

Çünkü okumak kendini bilmek, kendini tanımaktır. 

BU KÜLTÜR YAŞAMALIYSA BU TOPLUM OKUMALI!

Kültür bir milletin konuştuğu dilse,

Tarih bilinciyse,

Gelenek ve görenekse,

Güzel sanatlarsa,

Bu kültür, okumadan nasıl kazanılır, nasıl gelecek nesillere taşınır, okumadan nasıl yaşatılır?

Bu kültür yaşamalıysa bu toplum okumalı!  

Oysa biz, hep paradan, maldan, mülkten bahsettik, “şan, şöhret, meslek” dedik,” Önemli olan paradır, iştir, kazançtır!” dedik. Dedik ve de işi bitirdik.

Okuyan, araştıran, sorgulayan bir toplum özlemiyle.