...................
...................
DÜĞÜNLERİMİZ ve KAYBETTİKLERİMİZ
28.07.2018
YEMUZ Nevzat Tarakçı
...................
 
...................

Dolu dolu, coşkulu bir yaz dönemi yaşıyorum.

Festivaller, şenlikler, düğünler…

Bilirsiniz “yaz” demek düğün sezonu demek.

İşte ben de bu hafta güzel bir ailenin düğününe davetliyim.

Çerkes düğünü elbette.

 

DÜĞÜNDEYİZ

İşte düğün günü geldi.

Salon düğünü.

Salon oldukça kalabalık.

Düğün başladı.

Müzik, müzik…

Davul var, zurna var, orkestra var…

Mızıka yok, doli yok, akordeon yok!

Tüm müzik aletleri ortada.

Ben yana yakıla akordeonumu arıyorum?

Boynu bükük akordeonumu göreniniz var mı?

Elbette davul da zurna da orkestra da güzel!

Hiçbir kültürün müzik aletini eleştirme hakkımız yok!

Muhakkak her birisi ayrı bir değer.

Ama değil mi ki herkes kültürünü yaşamalı, yaşatmalı!

 

HANİ AKORDEON?

Kız Çerkes,

Oğlan Çerkes,

Davetliler Çerkes.

Ya düğün?

Peki nasıl olur bu?

Hani akordeonumuz, hani mızıkamız?

Hani “xabze”miz, nerede kültürümüz, hani düğünümüz?

Hani thamade, hani “huoh”?

Nerede zarif figürlerle güzel Setenay?

Hani yiğit Nart, hani Abrek?

Yoksa şu orkestrayla dans edenler mi?

Şu davul zurnayla oynayanlar mı?

Şu uzaklardan mahzun ve perişan seyredenler mi?

Yoksa, orkestranın bitmesi, mızıkanın başlanası için ümitsizce bekleşenler mi? 

Yoksa biz yanlış düğüne mi geldik?

Adige düğünü değil mi bu?

Bari kapanışa doğru orkestradan bir “kâfe” dinlesek!

 

HANİ DÜĞÜNLER VİTRİNİMİZDİ?

Kim memnun salon düğünlerimizden?

Kadınlar mı, erkekler mi, gençler mi, yoksa yaşlılar mı?

Hani düğünler bizim kimliğimizdi, vitrinimizdi?

Gani düğünlerimiz gençlerimizin eğitim alanıydı?

 

BİRAZ DAHA BAŞKALARI GİBİ YAŞAMAK, SONRA YOK OLUP GİTMEK!

Çok acı değil mi, yaşamak biraz daha başkaları gibi... Sonra yok olup gitmek!

Rahatlar mıyız acaba top yekûn yok olunca düğünlerimiz!

Tozlu raflardaki kamera görüntüleri olur tesellimiz.

Anlatır bir varmış bir yokmuş diyerek neslimiz.

 

HAYAT DAMARI                                                         

Hiçbir Çerkes, dilsiz, düğünsüz, oyunsuz, cenazesiz Çerkes olarak yaşayabilirim, demesin.

Bu değerler değil mi bizim hayat damarımız!

Sahi sizin de yüreğimizi sızlatmıyor mu salon düğünlerimiz?

Nerde, kim gördü salonda boynu bükük mızıkayı, akordeonu?

Nerde mahcup gençler, hediyesini bırakıp kaçan yetişkinler?

Kız Çerkes, oğlan Çerkes, davetliler Çerkes…

Ama düğün?

Korkuyor insan, ürperiyor…

Ya bizler de biraz daha başkaları gibi yaşayıp sonra yok olup gidersek…