Ah şu bitmek tükenmek bilmeyen kavgalarımız!
Enerjimizi alıp götüren benlik davamız.
Suçluyken, günah keçisi arama sevdamız.
Bilip bilmeden, sorup soruşturmadan birini suçlama alışkanlığımız.
Durum böyle işte:
Suçlular,
Suçu hep başkasında arayanlar,
Ve sütten çıkmış ak kaşıklar…
YAMAN ÇELİŞKİLER
İnsanın, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olması ne yaman
bir çelişki.
Yazısı da turası da silinmiş insanların ahlâk dersi veriyor
olması, ne üzücü bir durum!
İnsanın içi dışı bir olmalı, işte bu duruma biz “samimiyet”
diyoruz.
Ama hani, nerede?
Günümüzde samimiyetin büyük erdem sayılmasının nedeni,
galiba az bulunuyor olmasından.
Kim samimi, kim değil; kim suçlu, kim suçlu olduğu halde
günah keçisi peşinde… bunları ayırt etmek marifet işi.
Aslında bir idealiniz varsa, büyük işler peşindeyseniz, asla suç
da suçlu da aramayacaksınız.
Merhum Süleyman Demirel “Meseleleri mesele etmezseniz
ortada mesele kalmaz!” sözünü boşa söylememiş.
GÜNAH SENDE, KUSUR SENDE, SUÇ SENDE!
Severek dinlediğimiz, güftesi Mehmet Erbulan’a, bestesi Erol
Sayan’a ait şarkının nakaratı şöyle:
“Günah bende, kusur bende, suç bende!”
Ben, sözleri değiştireyim.
“Günah sende, kusur sende, suç sende!” diyeyim.
Hiç itiraz etme, suçlusun sen!
Hem de adam akıllı suçlusun!
“Benim suçum, günahım ne!” mi diyorsun?
Dinle, o halde anlatayım!
Sen bu kültür ve kimlik işinde samimisin.
Sen asla gizli ajandalarla
iş yapmadın, yapmıyorsun.
Sen, vurdumduymazların, umursamazların yanında duyarlı
bir duruş sergiliyorsun.
Senin yazın da turan da belirgin.
Suçlusun işte!
Hiç itiraz etme!
Günah sende, kusur sende, suç sende!
Sen, “Bu kültürü yaşatamama, bu kültürle yaşayamama gibi bir
derdimiz varsa gençleri ciddiye alalım, kültür iletişiminde
onlara model olalım.” dedin.
Suçlusun işte!
Günah sende, kusur sende, suç sende!
“Kuru övünmelere paydos!” dedin!
“Ezberimizi bozmalıyız!” dedin.
“Bugünler iyi günümüz, bu umursamazlık bizi bitirir.” dedin!
O halde, günah sende, kusur sende, suç sende!
YANGIN YERİNDE GÖNÜL EĞLENDİRMEK
Sen, “Kendimizi yenileyemiyoruz, dünyanın geldiği yeri
görmüyoruz.” dedin.
“Biz ne yazık ki akordeonu davula ve zurnaya feda ettik!”
dedin.
“Bu kültürün yaşatılabilmesi için daha duyarlı, daha
bilinçli, daha bilgili yöneticilere ihtiyaç var!” dedin.
“Mevcut cılız girişimler, bu kültürü yaşatmaya yetmez!” dedin.
“Derneklerde kültürel faaliyet olsun, farklı
amaçlarla yapılan faaliyetler ikinci planda kalsın!” dedin.
“Gençler, sadece gönül eğlendirmek için derneklere gitmesin!”
dedin.
“Zamanı bol olan büyüklerimizin birazcık da olsa kültür derdi
olsun!”
dedin.
“Thamadeler, yaş avantajıyla gençleri ezmesin!” dedin.
Demek ki günah sende, kusur sende, suç sende!
Sen, “Her şey çok güzel gidiyor, ümitsizliğe gerek yok!”
diyenlerin yanında yeri geldi doğruları söylemek adına zülfüyâre
dokundun.
“Kültürü maske olarak kullananlar var!” dedin.
Günah sende, kusur sende, suç sende!
“Kültürünü sevemeyenler, derununu keşfedemeyenler var.” dedin.
“Gençleri günah keçisi yapmayalım!” dedin.
“Bazı thamadeler kültürü rehin almışçasına davranıyor.”
dedin.
“Okumayan, dinlemeyen, araştırmayan, merak etmeyen bu nesil, biraz
da büyüklerin eseri değil mi?” dedin.
“Pek çok büyüğümüz, yöneticimiz ve yetkilimiz bu yangın yerinde
gönül eğlendiriyor.” dedin.
Ana diline hâkim,
Kültürüyle barışık,
Eğitimini tamamlamış,
Donanımlı gençler,
binler selam size, dedin.
Dostum itiraz etme!
Günahkârsın!
Kusurlusun!
Suçlusun!
“İYİ OLUR İNŞALLAH!” DE KURTUL.
Sana bir dost tavsiyesi, bu günahlardan, bu kusurlardan, bu
suçlardan kurtulmanın çok kolay yolu var!
Söylesem mi?
Hadi söylüyorum, yalnız bu iyiliğimi de unut!
Okuma!
Dinleme!
Sorma!
Merak etme!
Öğrenme!
Dil mi unutuluyor?
Kültür mü yok oluyor?
Toplum mu bölünüyor?
Halk mı ayrışıyor?
Gençler mi savruluyor?
Dert etme dostum!
İyi-kötü, güzel-çirkin, olumlu-olumsuz her şeye Maşallah de!
Sakın taşın altına elini koyma!
Sadece “İyi olur inşallah!” de.
İyi olur inşallah!
Siz ey iflah olmaz şekilde iyimser düşünenler,
işiniz çok zor.
Allah yardımcınız olsun!
|