Güzel bir dost meclisi…
Çaylar demlenmiş, sohbet
koyulaşmış.
Konu, Türkiye gündemi.
Ülke genelindeki ayrışma, bölünme,
kutuplaşma…
Kimse sesini yükseltmiyor, güzel güzel konuşuyor,
ülkenin geleceğini
tartışıyoruz.
Ev sahibimiz konuşmasını “Adapazarı’nda bir
Çerkes komşumuz vardı…
Hocam tanır…” diyerek sürdürdü.
Bir anda odadaki bütün gözler bana yöneldi.
Bir boşluk bulup “Yok, adı geçen arkadaşı
tanıyamadım!” dedim.
Dostlarımda bir şaşkınlık…
Komşumuz hanım efendi, “Nevzat Bey nasıl olur, biz
dünyadaki Çerkeslerin
hepsi birbirini tanır, diye biliyoruz!”
Biz böyle duyduk böyle inanıyoruz.
Yoksa bugüne kadar yanlış mı bilmişiz?
Konu, bir anda ülke problemlerinden
Çerkesliğe odaklandı.
Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.
“Arkadaş, ben bir Çerkes hayranıyım.
Çerkeslerin ilişkileri
gerçekten harika, birliktelikleri, sevgileri, dostlukları…”
diye sohbete katıldı diğer arkadaş.
Bir başkası: “İnanın
Çerkeslerin tek yürek hali beni hep etkilemiştir.
Ne kadar hoş, dünyadaki bütün
Çerkesler adeta bir aile
gibi ya hu!” Dedi.
"SEN ÇERKES MİSİN?"
Ya şu küçük anekdota ne dersiniz?
Muhittin İzzet KANDUR
anlatıyor:
Anthony QUİNN
ile birlikte Kazablankaya gittik.
O, beni Rus sanıyordu.
Ona Çerkeslerle ilgili bir şey anlatmamıştım.
Deniz kıyısında ismi
“Rasputin” olan bir lokantaya girdik.
Mekâna girdiğimiz an lokanta sahibi bizi karşılayıp
Hollywood yıldızını
içtenlikle selamladı.
Gösterişli bir törenle bizim için hazırlanmış büyük masaya
oturduk.
Ouinn, masamıza içki getiren lokanta sahibine:
- Bak sana bir hemşerini getirdim.
Elli yaşlarında, tıknaz, kel bir adam olan lokanta sahibi bir bana
bir Quinne tuhaf tuhaf baktı ve Çerkesçe “Sen
Çerkes misin? diye sordu.
O ana kadar duyduğum en duru aksanla sormuştu.
Ana dilim konuşulunca bir anda afalladım ve ayağa kalkarak “Tabi
ki Çerkes'im!” deyince, neşeli kahkahalar atarak beni
kucakladı.
Hemen garsonlarını çağırıp özel şaraplarını getirtti.
Masamıza oturarak heyecanla kaç gün kalacağımı, eve götürmek
istediğini, ailesi ile
tanıştırmak istediğini söyledi.
Bir anda iki Çerkes'in buluşmasının etkisiyle şaşkın şaşkın bize
bakan Anthony Quinn
ilginin kendisinden gitmesini hoş bir espri yaparak:
- Hey çocuklar burada yıldız benim, dedi.
Sultan ona dönüp:
- Bu adamı bana getirdiğiniz için size minnettarım, ana dilimi
konuşmayalı tam 30 sene
oldu, dedi.
Antony Quinn,
“Biraz evvel hangi dili konuşuyordunuz?” diye sordu?
Bunun üzerine ona Çerkesçeyi, Çerkesleri, Çerkeslerin tarihçesini
uzun uzun anlattım, ilgiyle beni dinledi.
(Muhittin İzzet Kandur - Mohy Quandour)
BİR BAŞKA ANEKDOT
(45 yaşlarındaki sarışın adam anlatıyor)
Tır şoförüyüm,
Finlandiya’da bir fabrikada yük boşaltacağım.
Zamanında yetişemedim, kapılar kapandı kapanacak.
Hemen önümde, sarışın uzun boylu bir bayan, lüks arabasından
iniyor ve beni oradan uzaklaştırmak istiyor.
Ben, gayr-i ihtiyari,
Kabartayca, affedersiniz çok kaba bir ifade kullanıyorum.
Bayan duraksıyor, şaşkın bir halde:
“Heyy, haynapa!”
diyor.
Beni yanına çağırıyor.
Orada üst düzey yetkili bu bayanın
Çerkes olduğunu öğrenince
mahcubiyetten yerin dibine girecek oluyorum.
Daha sonra ailesiyle tanıştırıyor ve beni bu küçük kasabada üç gün
misafir ediyor.
PEMBE DOMATESLER
Bugün sosyal medyada bir dostun
güzel bir paylaşımını
gördüm. Sevindim, mutlu oldum.
Yaz aylarını köyünde geçiren,
toplumsal ve kültürel duyarlılığını her daim takdir ettiğim
bir kardeşimiz, bahçesinde doğal olarak yetiştirdiği
kasa kasa domateslerin
fotoğrafını paylaşmış.
O nesli tükenen pembe
pembe domatesler…
Görselin altına da şu ifadeleri yazmış:
“Yoldan geçen eş, dost ve akrabalarım, eve uğrayın ve
bir kasa domatesinizi alın!”
Biliyorum, bu kardeşimiz
çok sevilen, çok eşi dostu olan biri.
Biliyorum, bu kardeşimiz
bu topluma, bu kültüre çok şey katmış bir değer.
Biliyorum, bu güzel kardeşimizin domatesi, elbette bu kadar eş-
dosta yetmez…
Ama bir şeyi daha biliyorum ki
bu kardeşimizin
yüreğindeki sevgi herkese, bütün Çerkeslere yetecek kadar!
Yüreğindeki o asil duygu hiç eksilmesin güzel insan!
NE DERSİNİZ?
Ne dersiniz, biz Çerkesler gerçekten böyle miyiz?
Hep birbirini seven, hep
paylaşan, hep birbirine sahip çıkan, hep birbirini kollayan…
Hep tek yürek olan!
BAYRAM
Bayram,
“Kısacık bir mesaj,
Ufacık bir hediye,
Bir kucak sevgidir!” demiştik.
Evet, bayram sıcacık
bir gülümseme,
Hasret dolu bir kucaklaşmadır.
Bu bayram, kardeşçe
selamlaşmanın, muhabbetle
kucaklaşmanın günü olsun.
Bu bayram, zulme uğrayanların,
Hastaların, kimsesizlerin de bayramı olsun!
Mağdurlar,
mazlumlar, adalet bekleyenler…
Bu bayram size de huzur ve mutluluk getirsin!
Yalnızlaşan, ayrışan, sevgi, barış, adalet ve huzurdan
uzaklaşan günümüz insanının bayram vesilesiyle yeniden huzura
kavuşması dileğiyle sevgili dostların bayramını en içten
duygularımla kutluyorum.
Bu bayramın, taşlaşmış yüreklerimize güzellikler getirmesi
temennisiyle…
İyi bayramlar.
|